Son Dakika :
TÜSİAD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TÜSİAD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Dinçer'den tereddütleri gidermek için hamle

Gönderen: Unknown on 1 Mart 2012 Perşembe | 07:53



Milli Eğitim Bakanlığınca Antalya'nın Manavgat ilçesinde düzenlenen Mesleki ve Teknik Eğitim Çalıştayı'na katılan Bakan Dinçer, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran, kesintisiz eğitime son veren kanun teklifiyle ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Tasarının bazı teknik hataların düzeltilmesi ve kamuoyundan gelen tereddütlerin yeniden gözden geçirilmesi için alt komisyona alınmasını talep ettiklerini kaydeden Dinçer, ''Ortaya çıkan tereddütlerin tekrar gözden geçirilmesiyle ilgili bir çaba ortaya koyacağız. Dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı olarak biz Türk eğitim sisteminin daha iyi ve daha etkin hale gelmesi için daha dikkatli bir çaba içerisinde olacağız. Bu sebeple de alt komisyona gitmesini biz talep ettik'' dedi.

Tasarıyla ilgili tereddütlerin ne olduğunun sorulması üzerine Dinçer, ''Kamuoyundan gelen tereddütler var. Bunların bazıları ideolojik tereddütler. Doğrusu ideolojik tereddütler ideoloji meselesi... Onun dışındaki teknik olarak veya eğitim sisteminin dünyayla uyum sağlamasıyla alakalı konularda sarf edilen tereddütler varsa onları değerlendireceğiz'' diye konuştu.

Tasarının eğitim sisteminin esnekleştirilmesiyle alakalı konularda geniş kapsamlı bir çalışma sunduğunu vurgulayan Dinçer, dünyada eğitim sisteminin sonuçlara, bilgi ve yeteneklere dayalı bir alana doğru çekildiğini dile getirdi.

Kız çocuklarının okullaşmaları ile ilgili eleştirilerin hatırlatılması üzerine Dinçer, şöyle konuştu:

''Biz bu zamana kadar kız çocuklarımızın okullaşması ile ilgili çok ciddi tedbirler aldık. Bugünden sonra da bu zamana kadar yaptıklarımızı inkar edip geriye dönüp başka bir şey yapmayı asla düşünmeyiz. Bu sebeple bakıldığında lütfen geriye dönüp bakılsın, orada kız çocuklarının okullaşmasıyla ilgili yapılan çabaları göz önünde bulundursunlar. Bundan sonra yapacaklarımızı da o gözle değerlendirmede bulunsunlar.''

''Kanun tasarısının engelli çocukların okullara gönderilememesini kapsadığı ve bu durumun engelli çocukların dışlanmasına neden olacağı yönündeki'' görüşün ifade edilmesi üzerine Dinçer, okula devam edebilecek statüdeki öğrencilerin okullarına devam edeceğini, bu yasanın onları kapsamadığını ifade etti.

Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Mesela okula devam etme imkanı olmayan özürlüler olabilir mi? Bugün teknoloji öyle gelişti ki insanların oturdukları yerden yattıkları yerden eğitim almaları mümkün. Varsa bilgi ve kabiliyetleri bunların belgelendirilmesi de mümkün. Yine bu doğrultuda hakikaten belirli yaşın üstündeki insanların eğitim almaları da mümkün. Yine bu çabalarımıza rağmen topluma kazandırma konusunda başarılı olamadığımız toplum kesimleri var. Mahkumlar söz konusu olabilir.''

''Bu sistemi, düşük gelirli ailelerin çocuklarını meslek liselerine yönlendirmeye yönelik bir duruma sürüklemeyecek mi?'' sorusuna ise Dinçer, uygulamanın okuma çağında ve okula devam etme durumu olan çocukların okuldan uzaklaştırılmasıyla alakalı bir durum olmadığını dile getirdi.

-''Haksız yorum''-

Eğitim sistemindeki esnekleştirmenin toplum içinde nasıl sonuç doğuracağına dair tedirginlikleri anlayışla karşıladığını belirten Dinçer, ''Yorumlandığı gibi bunların eğitim sisteminde bugüne kadar yapılan kazanımları geriye götüreceğini kabullenmek doğrusu çok halkı bir yorum değil'' dedi.

Engelli okullaşmasıyla ilgili 2006 yılında bir genelge hazırlandığının hatırlatılması üzerine Bakan Dinçer, o konuda yeterli hukuki zeminin olmadığını kaydetti.

Özellikle sivil toplum örgütlerinin, kadın sivil toplum örgütlerinde kızların evde eğitim alacağına dair yanlış bir yorumlama olduğuna işaret eden Dinçer, şöyle konuştu:

''Ben şunun altını hakikaten çizmek istiyorum. 2002 yılında AK Parti iktidara gelmeden önce ilköğretimde okullaşma oranı yüzde 91 civarındaydı hatta yüzde 91'den de düşüktü. Kız çocuklarının okullaşma oranı ise 100 erkek öğrenciye karşı 88 kız öğrenci vardı. O zamandan bu zamana kadar alınan idari tedbirlerle bunun da altını çiziyorum, dikkatle bakalım, zorunlu ve kesintisiz eğitimle alakalı değil bu, o zamandan alınan idari tedbirlerle ben size sayayım 'baba beni okula gönder', 'Haydi kızlar okula', 'şartlı nakil transferi', devamsızlıkların takibi ile ilgiyi uyguladığımız programlar ve benzeri pek çok programla biz kız çocuklarımızın okullaşmasıyla ilgili pek çok ciddi adımlar attık.''

İlköğretimde okullaşma oranının yüzde 98.5'un üzerine çıktığını ve kız çocuklarının okullaşma oranının da 100 erkek öğrenciye karşı 100.4 oranına yükseldiğini belirten Dinçer, tasarı üzerinde yapılan eleştirilerin ''tasarıyı okumamakla alakalı'' olduğunu kaydetti.

-Eğitim yaşı-

Dünyada okula başlama yaşının daha erkene çekildiğini, mesleki eğitim yaşının da ileri yaşlara ötelendiğini söyleyen Dinçer, Türkiye'de de bu uygulamayı gerçekleştirmeye çalıştıklarını kaydetti.

Okul öncesi ile ilgili de bazı tereddütlerin olduğuna işaret eden Dinçer, ''Ben şunu size çok açıklıkla ifade etmek istiyorum. Bu kanuni tedbir olmasa bile bizim idari tedbirlerle yüzde 100'e ulaşabilme imkanına kavuştuğumuz bir husus artık. Okul öncesi eğitimde 5 yaş grubunda biz yüzde 100'e ulaşmayı 2013'ün yılının sonunda hedeflemiş durumdayız. Hukuken bir zorunluluk olmasa bile bu ülkede biz buna ulaşmak istiyoruz'' dedi.

Bu yıl yatırım kaynaklarının önemli miktarını okul öncesi eğitim programına ayırdıklarını söyleyen Dinçer, çok büyük ihtimalle 2013 yılı sonunda hedeflerine ulaşacaklarını kaydetti.

Ancak okul öncesinin zorunlu olması konusunda hiç bir tereddütlerinin bulunmadığını bildiren Dinçer, o konu da kanuna bir madde ilave edebileceklerini ifade etti.

-Mesleki eğitim-

''Türkiye'de çıraklık eğitiminin etkinliği ve faydası üzerinde tartışma yapılması gerektiğini de düşünen bir insanım'' diyen Dinçer, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Orada hukuken yaşın geriye çekilmesi sadece alt sınırı belirliyor. Milli Eğitim Bakanlığının programları, müfredatı ve benzeri diğer çalışmalarda dünyanın gidişatına ters bir uygulamaya dönük bir çalışma yapmayacağız, endişe edilmesin. Kanunda iki şey söyleniyor, bilgi ve yeteneklere göre tercihlerin oluşturulması ve yönlendirmenin sağlanması diye. Dolayısıyla aslında ilköğretimin ikinci kademesinde yapılacak yönlendirme mesleki yönlendirme olmaktan çok çocuklarımızın ilgi ve yeteneklerine göre bir tercihi yapma imkanının artırılmasıdır. Yani mesela çocuklarımızın ilgisi ve yeteneği, daha çok sosyal bilgilere yönelikse, fen bilgilerine yönelikse, güzel sanatlara yönelikse, spora yönelikse o alandaki ilgi ve yeteneklerini görmek ve o doğrultuda onlara seçenekler sunmaktan ibaret bir husustur.''

Eğitim sistemiyle ilgili dünyadaki uygulamaların gözden geçirilmesini isteyen Dinçer, 7 yıl süreyle kesintisiz eğitim veren ülkelerin incelenmesi gerektiğini belirtti.

Kademelendirmenin kesintisizlik anlamına gelmediğini ifade eden Dinçer, eğitim sisteminin kesintili hale getirilmesinin sadece sistemi esnekleştirdiğini söyledi.

-Sınav sistemi-

Yeni uygulamanın fen lisesi ya da sosyal bilimler liselerine girişi nasıl etkileyeceği yönündeki soru üzerine ise Dinçer, şunları kaydetti:

''Ben size sorayım, siz Türkiye'de Anadolu liselerine, fen liselerine, sosyal bilim liselerine sınavla geçiş konusunda rahatsızlık duymuyor musunuz? Hepiniz rahatsızlık duyuyorsunuz ve bunu da sıklıkla benim gündemime getiriyorsunuz. Peki o zaman Türkiye'de fırsat eşitliği konusunda rahatsızlık duymuyor musunuz? Türkiye'de imkan ve fırsat olarak aynı şeyleri sunamıyoruz eleştirisini yapmıyor musunuz? O zaman Hakkari'de fen lisesi yok, Şırnak'ta, Erzurum'da, Erzincan'da yoksa ve oradaki lisede daha kabiliyeti ve ilgisi olan çocuğun daha fazla fen dersi almasının ne mahsuru var?''

Bunları fen liselerinin alternatifi olarak da düşünülmemesi gerektiğini, çeşitlendirme olarak algılanması gerektiğini kaydeden Dinçer, ''Fen lisesi bugün başarılıysa başarılı bir şekilde biz onun eğitimini devam ettirecek tedbirleri alırken, aynı zamanda herhangi bir lisemizde fen kabiliyeti olan çocuklarımıza da fen lisesine gidemediği için orada fen lisesinde verilen dersleri verme imkanına sahip olsak yanlış mı olur?'' diye konuştu.

Bakan Dinçer, 4'üncü sınıftan sonra sınav olup olmayacağıyla ilgili soru üzerine, şöyle konuştu:

''Biz uzun vadede Türkiye'de seçme esaslı, öğrencileri seçmeye dayalı sınavları kaldırmak istiyoruz. Uzun vadede ve bu önemli. Hemen bugün yarın değil çünkü. Onun hazırlıkları ile ilgili çalışmalarımız ancak tamamlandığında sizinle paylaşacağım. Ama bunun altını tekrar çiziyorum, öğrencilerimizi seçme esaslı sınav sisteminin gözen geçirilmesi ile ilgili çalışma yapıyorum ben. Öğrencilerimizin ancak bilgi ve yeteneklerini ölçen, seviyelerini tespit eden olgunlaşma sınavlarına itirazımız yok ama öğrencilerin bir üst sınıfa geçmek için seçileceği sınavların gözden geçirilmesi gerektiği kanaatini taşıyorum.''

Bakan Dinçer sadece seviye belirleme sistemi planladıklarını kaydetti.

-Bakanlar Kurulu'na yetki verildi-

12 yıllık kesintili eğitimin ne zaman hayata geçeceği ile ilgili soruya ise Dinçer, o konuda Bakanlar Kuruluna yetki verildiğini belirtti.

Ancak okul öncesi eğitim programının değiştirilmesine gerek duymadıklarını, 2012-2013 eğitim yılı sonuna kadar hedeflerine ulaşmak için ellerinden geleni yapacaklarını söyleyen Dinçer, 4'üncü yılın yani ortaöğretimin zorunlu hale getirilmesi ile ilgili altyapıya yönelik bir zamana ihtiyaç duyduklarını ifade etti.

Dinçer, çalışmanın 4-5 yıllık bir süre içinde tamamlanmasını öngördüklerini belirtti.

Yabancı okulların ve İmam Hatip okullarının orta bölümlerinin yeniden açılıp açılmayacağı sorusuna ise Bakan Dinçer, ''Eğer kanun bu konuda mevcut yapısını korursa açılabilir, hukuken bir engel kalmıyor. Bu herkes için geçerli bir uygulamadır'' dedi.

Öğrencilerin bu okullara nasıl gideceği sorusuna ise Dinçer, bunun bir yıllık ya da hemen ertesi gün yapılacak bir uygulamanın hukuki hazırlığı olarak görülmemesini istedi.

Uygulamanın uzun vadeli bir stratejinin yapısı olarak değerlendiren Dinçer, ''Kanunun esas mantığı, Türk eğitim sisteminin katılığını gideren bir altyapı oluşturuyor. Bunun dışındaki her şey zaman için de ve safha safha paylaşılır'' diye konuştu.

-TÜSİAD'ın değerlendirmesi-

TÜSİAD tarafından yapılan açıklamalara değinen Dinçer, sözlerine şöyle sürdürdü:

''Ben TÜSİAD'ın dünyadaki bütün kaynaklara ulaşabileceğine inanıyorum. Yaptığı çalışmalarda, pek çok raporda da buna benzer değerlendirmeleri yaptıklarını da biliyorum. TÜSİAD, dünyada kesintisiz eğitimi uygulayan kaç tane ülke var onunla ilgili bir değerlendire yapsın, ben de göreyim. Çünkü dünyanın pek çok ülkesinde 4 4 4, 5 3 4, 6 3 3 gibi ama birbirinden farklı olmak üzere kesintili eğitim uygulaması varken, Türkiye'de kesintili eğitime geçecek olmanın bu kadar çok eğitim sistemini altüst edeceğine dair değerlendirmenin ne kadar doğru olacağını siz takdir edin.''

Kesintisiz eğitimin bazı okulların kapanması ile alakalı değerlendirmenin tam doğru olmadığını ifade eden Dinçer, okulların kapanmasında eğitimin kesintili ya da kesintisizliği ile alakalı bir yapısal durumdan çok pragmatik olarak baktıklarını söyledi.

Bakan Dinçer, taşımalı eğitimin de devam edeceğini bildirdi.

AA

Ümit Boyner :TÜSİAD 28 Şubata Destek Vermedi



TÜSİAD ve hükümet arasında başlayan 4+4+4 tartışması tam gaz devam ediyor! Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın grup toplantısında 'İşinize bakın' diyerek eleştirdiği TÜSİAD'dan, o sözlere bu kez de canlı yayında yanıt geldi. Sky Türk'te yayınlanan 'Ekonomi Manşeti' programına konuk olan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, 'Görüş bildirmek saldırı olarak nitelendirilmemeli' görüşünün bir kez daha arkasında durdu.

28 Şubat döneminde TÜSİAD'ın tavrına dikkat çekildiğini belirten Ümit Boyner, eskiye geri dönüş yaparak o dönemi araştırdığını ve TÜSİAD'ın 28 Şubat'a bir desteği olmadığını açıkladı. Ancak Boyner, Başbakan Erdoğan'ın çıkışının 28 Şubat'ta yapılması ve '28 Şubat tarihine vurgu yapıyor' olmasının kendisini rencide ettiğini de sözlerine ekledi.

Başbakan Erdoğan'ın sert sözlerinin içinde yer alan 'İmam Hatip' çıkışına da değinen Boyner, 'Bizim 4+4+4 sistemi için önerilerimizi sunduğumuz açıklamanın içinde ne din vardı, ne de İmam Hatip ' dedi. İşte Boyner'in konuşmasından satırbaşları;

- Eğitim konusuna değinmek TÜSİAD'ın işi mi?

TÜSİAD'ın işi iki türlü. TÜSİAD aşağı yukarı 20 senedir eğitim konusunda ciddi anlamda yol katetmiş bir kurumdur. Bu sene ilk ziyaret ettiğimiz bakanlardan birisi Milli Eğitim Bakanı'ydı. 2012 çalışma raporumuzda da öncelikle gündem konusunun eğitim olduğunu söyledik.

Bunun da sebebi şudur;

1'ncisi Türkiye'nin önünde bir büyüme hedefi var.
2'nci konu ise Türkiye daha çok rekabet eden bir ülke olsun dediğimiz zaman bunu yapacak insan kaynağına ihtiyacımız var.

O açıdan TÜSAD'ın bu konuda çalışma yapması ve fikir beyan etmesi çok geçerlidir.

BAŞBAKAN'IN TEPKİSİ BİZİ ŞAŞIRTTI

- Başbakan Erdoğan TÜSAD'ın durduğu noktayı dinsel açıdan irdeliyor gibiydi...

Biz açıkçası buna şaşırdık. Kanun teklifinin Meclis'e sevk edileceği noktada görüş bildirmek zorunda kaldık. Biz burada aslında üç konu üzerinde durduk.

1 - Kesintisiz eğitim önemli. 12 yıla çıkması önemli. Takvim belirlenmesi çok önemli

2 - 4+4+4 dediğimiz zaman bu açıköğretime ilk 4'ten sonra geçersek, Türkiye'de zaten okullaşma oranlarında sıkıntı var. Kızların katılımında sorun var.

3 - Mesleki eğitimle ilgili 10 yaşında yönlendirmenin erken olacağı konusunda kaygımız var.

Bu açıklamanın içinde ne din var, ne İmam Hatip var. O açıdan aldığımız tepki bizi çok şaşırttı.

TÜSİAD'A VURMAK CAZİBE HALİNE GELDİ

TÜSİAD'a vurmanın dayanılmaz bir cazibesi var haralde. Sadece bu hükümet için söylemiyorum. TÜSİAD tarihine baktığımız zaman 40 sene içinde siyasetçiler bunu yapıyor.

TÜSİAD 28 ŞUBAT'A DESTEK OLMADI

Erdoğan'ın çıkışı 28 Şubat günü yapılıyor ve 28 Şubat'a bağlanıyor. Şunu altını çizmek istiyorum. Şöyle bir efsane var. TÜSİAD'ın 28 Şubat'taki rolü... Bunu çok değerlendirdik, geriye gittik, arşivlere baktım. 28 şubat sürecinde bazı STK'lar tarafından süreci destekleyenler olmuş. TÜSİAD'ın buralarda bir katkısı katılımı olmadığı gibi, hiç bir Genelkurmay Başkanı ile TÜSİAD başkanının görüşmesi olamaz. Burada bir yaftalama var. Bunun bu şekilde kullanılmasına da rencide oldum.

ERDOĞAN'IN ÇIKIŞI TÜSİAD'IN KORKUTUYOR MU?

Bu hiç birimizin arzu ettiği bir durum değil. Bir fikir beyan ederken tabiki, net olmak, şeffaf olmak zorundasınız, saygı ölçüleri içinde olmak zorundasınız. Ama bu tüm taraflar için geçerli. Demokrasilerde böyle bir eşitlik, karşışılıklı diyolog ortamı bulmak lazım yoksa demokrasi olamayız.

Korku... Ben pek korku kelimesini sevmiyorum çünkü korkarsanız bir şey yapamazsınız. Benim lügatımda öyle bir sözcük yok açıkçası.

Erdoğan'dan TÜSİAD'a: İşinize Bakın

Gönderen: Unknown on 28 Şubat 2012 Salı | 21:07



İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

Soğuğa rağmen Ankara’da Esenboğa Havaalanı’nda coşku dolu karşılamalarına şahit olduk. Havaalanından şehir merkezine kadar kuyruk oluşturan taksici, minibüsçü ve otobüsçülerimize, gençlerimize teşekkür ediyorum.

Gençlerimiz hep bir ağızdan “Dik dur eğilme, bu gençlik seninle” dediler. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, tereddüdü olmasın. Bu kalp Allah sıhhat verdikçe, önce Rabbim, sonra aziz milletim için çarpmaya devam edecektir.

KAZANDIĞIMIZ GÖNÜLLERDE MUTLUYUZ

Azim ve kararlılık her türlü tezgahı boşa çıkarır. AK Parti hükümeti Türkiye’deki 74 milyon vatandaşın, herkesin ve her kesimin hükümetidir. Biz aldığımız oyla değil, kazandığımız gönüllerle mutlu olan bir hareketiz.

HOCALI KATLİAMI

O PANKART MARJİNAL

Pazar günü son derece anlamlı ve kederli bir yıl dönümünü hep birlikte idrak ettik. Bundan 20 yıl önce, 26 Şubat 1992’de Hocalı’da 82’ü çocuk, 106’sı kadın ve 70’ten fazlası yaşlı olmak üzere toplam 613 insan hunharca katledildi. Buradan Azerbaycan’a Türkiye’nin dayanışma mesajlarını iletiyorum. Bir çok şehrimizde katliam anıldı. İstanbul’daki mitingde marjinal ve münferit birkaç pankartın olması, katliama dair acımızı gölgelemeye yetmez.

Türkiye her platformda, çok güçlü şekilde savunduğu hukukun gereği olarak her vatandaşına eşit mesafededir. Etnik kökenine dinine, diline, inancına bakılmaksızın, bu ülkenin her bir vatandaşı birinci sınıf vatandaştır. Biz Hocalı katliamını unutmayacağız, unutturmayacağız, orada katledilen kardeşlerimizin yasını tutmaya devam edeceğiz.

UNUTMAYACAĞIZ

Geçtiğimiz yıl 27 Şubat’ta hakka uğradığımız değerli hocamız değerli Necmettin Erbakan’ı rahmetle anıyor, mekanı cennet olsun diyoruz.

Türkiye’nin demokrasi tarihinde maalesef hatırlamak istemediğimiz bazı dönüm noktaları, karanlık tarihler var. 27 Mayıs bunlardan bir tanesi 12 Eylül karanlık tarihlerden bir tanesi. Bugün de işte böyle karanlık bir tarihin yıl dönümünde grup toplantımızı gerçekleştiriyoruz. 15 yıl önce yaşanan 28 Şubat olayı kara bir leke olarak yazılmış post modern bir müdahale olarak zihinlere kazınmıştır.

28 ŞUBAT MÜDAHALESİ

Altını çizmek istiyorum, 28 Şubat müdahalesi, 12 Eylül’ün, 27 Mayıs’ın devamı niteliğinde, aynı ideolojinin eseri bir müdahaledir. 28 Şubat’ta farklı yöntemler kullanılmıştır. Ama nihayetinde, tıpkı öncekilerde olduğu gibi, milletin iradesi ve milletin kendisi hedef alınmıştır. Seçimle gelmiş bir hükümet, kirli senaryolar bazı medya ve STK’ların içinde yer aldığı tertiplerle görevden uzaklaştırılmış, siyaset adeta dizayn edilmek istenmiştir.

28 ŞUBAT MAĞDURLARI OLARAK BURADASINIZ

Biz 28 Şubat'ın mağduru olarak bugün gururla ayaktayız, buradayız. Sizler 28 Şubat'ın mağdurları olarak bugün büyük bir gururla ayaktasınız ve buradasınız.

TBMM, 28 Şubat'ın bir mağduru olarak bugün burada ve millet iradesini gururla, onurla temsil ediyor. 28 Şubat'ta hakkı yenen, mağdur edilen nice kardeşimiz haklarına kavuştu, haklarına kavuşuyor.

28 Şubat’ın arkasında büyük bir enkaz bıraktığını hatırlatmak zorundayım. Yüzlerce insan inançlarından, görüşlerinden, görünüşlerinden dolayı bu süreçte mağdur edilmiştir. Bürokraside cadı avı başlatılmış, fişlemeler fişlemeler gerçekleşmiş, TV ekranlarından ve gazete sayfalarından inançlı kimseler saldırıya maruz kalmıştır.

Belediyelerin hizmet üretmesinin önüne geçilmiştir. 28 Şubat sadece siyaseti değil, toplumu da dizayn etmeyi amaçlamıştır. Üniversite kapılarında nice kız öğrenci, kılık kıyafetinden dolayı eğitimden soğutulmuş, eğitim hakkından mahrum bırakılmıştır. 28 Şubat mağdurları olarak buradasınız.

AVI VAHI YERDE KALIR MI?

Hastayım. Ben de bugünkü bezmi alemde yatıyorum. İki tane kız yanıma geldi ve hayırdır nedir rahatsızlığınız diye sordum. O zaman belediye başkanıyım. Ne olacak başkanım dedi, kafayı üşüttük dediler. Niye dedim, eğitim öğretim hakkımız elimden alındı da onun için dedi. Meğerse bezmi alemin o dönemde, psikolojik tedavi olmak üzere gelmişler orada yatıyorlar. O sadece iki taneydi, bu sayılar aslında, yüzlerce binlerce kızımız için geçerliydi. Bunların ahı, bunların vahı yerde kalır mı?

Bu kardeşiniz, AK Parti Gençlik Kongresi’nde kullandığımız, üstad Necip Fazıl’a ait sözler yüzünden günlerdir fırtına koparmaya çalışılıyor.

O DA ZİNDANLARDA ÇOK ÇEKTİ

"Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik” diyor. Bu sözün sahibinin Necip Fazıl olduğunu bilemeyen cahiller hemen yorum yapmaya başladılar. Çünkü o da zindanlarda çok çekti.

Bazı CHP’liler nasıl olduysa Yunus Emre’yi hatırlamış, bize Yunus’la cevap veriyor. Biz kime karşı Yunus’un, kime karşı Dadaloğlu’nun diliyle konuşacağımızı çok iyi biliriz.

Mazlumun, mağdurun, masumun, yolda kalmışın, ihtiyaç sahibinin, insanın karşısında bizim dilimiz Yunus’un, Mevlana’nın dilidir.

HİÇBİRİNDEN İBRET ALINMAMIŞTIR

Ama zalime karşı, diktatörlere karşı, dikta heveslilerine, onların taşeronlarına karşı dilimiz Köroğlu dilidir, Dadaloğlu’nun, Necip Fazıl üstadın dilidir.

Merhum Mehmet Akif’i de konuştu. Şaşırdım, hayret. Mehmet Akif’in şu çok bilinen dizelerini bir kez daha hatırlatıyorum.

“Geçmişten adam hisse kaparmış, ne masal şey. 5 bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi? 'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi”

27 Mayıs’tan ibret alınmadığı için 12 Mart yaşanmıştır, 12 Mart’tan ibret alınmadığı için 12 Eylül yaşanmıştır, hiçbirinden ibret alınmadığı için 28 Şubat yaşanmıştır.

AK Parti’yle bu kırılmıştır. Millet iradesi bu dönemde anlam kazanmıştır.

Vesayetçi sistemin, özellikle bu ülkede millet iradesine musallat olmasına hiçbir zaman müsaade etmeyeceğiz. Demokrasilerde karar da yetki de milletindir. Demokrasi dışı kurumların, yasama, yürütme ve yargıya hükmetmesi de aynı şekilde kabul etmeyiz. Şunu herkes bilsin ki, milleti vesayete velayete muhtaç görüp, kendi şahsi hırslarını öne çıkaranlar bugün artık karşılarında milleti bulurlar.

Bizim babalarımız 27 Mayıs’ın gölgesinde yaşadılar, bizler 12 Eylül’ün gölgesinde yaşadık. Ama bugün vesayetçi sisteme izin vermeyiz.

CHP'YE ELEŞTİRİ

Bugün burada, tekrar ifade ediyorum. 27 Mayıs’ta 12 Eylül’de 28 Şubat’ta, kendisini milletin üstünde gören bu ukala zihniyet, millet iradesini çiğnemiştir. Ne yazık ki başta CHP olmak üzere, bu zihniyetin taşıyıcılığını yapmıştır. 27 Mayıs’a zemin hazırlayan, çanak ve alkış tutan CHP olmuştur, 12 Eylül müdahalesine zemin hazırlayan CHP olmuştur 28 Şubat’a sessiz kalan, kenarda ellerini avuşturan yine CHP olmuştur. Bunlar demokrasiyi sadece işlerine geldiği için kurultayda hatırlarlar.

27 Nisan’da Ergenekonla mücadelede hatırlamadıkları demokrasiyi, bunlar sadece kurultay kürsülerinde hatırlarlar. Kurultay demiyorum dikkat edin, kurultayda demokrasinin olmadığını gördük.

NEREDEYDİNİZ?

Demokrasiye bu kadar aşıktınız da 28 Şubat’ta neredeydiniz?

Hatta o kadar ileri gittiniz ki, “Ankara’da da savcılar var” dediniz. Bunların demokrasi aşkı platoniktir. Bunlar demokrasiyi ancak uzaktan severler. Yapacak bir şey yok. CHP’nin jetonu çok geç düşüyor.

Genel başkanları da geçen hafta itiraf etti. 40 milletvekili oylamaya katılmayınca ne dedi? Hatırlayın.

“Bu kadar sık meyhane gitmeyin. Gidecekseniz de bari hepiniz aynı meyhaneye gitmeyin”

BİZE GÜNAYDIN DEMEK DÜŞECEK

Oğuz Atay’ın çok enteresan bir sözü var. “Türk solu geç kalkar, çünkü bir gece önce sabaha kadar içmiştir.”

İnşallah mahmurlukları geçtiğinde Ergenekon konusunda da uyanacaklar. Bize de bugün olduğu gibi günaydın demek düşecek.

Şimdi yeni kurultaylarında kadın ve gençlik kollarını MYK’ya almakla övünüyorlar. Türkiye’nin ilk partisi diyorlar. Kendilerine orada da günaydın diyorum. AK Parti’yi izlemeye devam edin diyorum.

Lütfedip tüzüklerimizi incelemiş olsaydılar, bu kadar büyük gaf yapmazlardı. Kendi partisi içinde muhalif seslere baskı uygulayan bir genel başkandan biz açıkçası demokratik bir duruş beklemiyorum. Biz de kadın kolları ve gençlik kolları başkanımız, MYK’nın da MKYK’nın da tabii üyesidir. Tabi bunların bundan haberi yok.

BİZ SAMİMİYET DE BEKLEMİYORUZ

Kendi ülkesini dünyaya şikayet eden, sonra da kendi partisi içinde Dersim konusunda doğruları söyleyen kadroları görevden alan genel başkandan biz samimiyet de beklemiyoruz.

Sayın Kılıçdaroğlu kurultay konuşmasında, CHP’nin tek parti dönemine sahip çıkıyor.

Dersim katliamından dolayı da geçmişinizden gurur duyuyor musunuz? Yasaklarınızdan, zulmünüzden bu ülkeye fitil fitil ödettiğiniz ağır bedellerden dolayı da gurur duyuyor musunuz?

CHP’den bir enkaz devrelan, Türkiye’nin her alanda çevresini değişen 27 Mayıs darbesinden dolayı da gurur duyuyor musunuz?

Siz İstiklal Mahkemesi yargıcı Kel Ali ile, Kılıç Ali ile Necip Ali ile gurur duymaya, isimlerini parklara vermeye devam edin.

Biz bu ülkenin şehitleriyle, gazileriyle, büyük siyaset adamlarıyla gurur duyacağız, onların isimlerini yaşatmaya devam edeceğiz.

MİLLET KEYİFLE SENİ SEYREDİYOR

Şimdi çıkmış “Başbakan 46 dakika konuştu, 45 dakikasını CHP’ye ayırdı. Başbakan CHP’den çekiniyor.” Millet dizi seyretmeyi bıraktı, sabah akşam keyifle seni seyrediyor. Ben de biraz, baktım. Bir de baktım ki Erdoğan kurultayıymış. Böyle bir kongre olur mu?

BİZ GENEL BAŞKANDAN MEMNUNUZ

CHP’den bu haliyle fazlasıyla memnunuz. Günde on yalan söyleyen, hakareti politika zanneden, millet nezdinde tüm itibarını yitiren bir genel başkandan biz memnunuz. CHP’nin böyle bir genel başkanı olduğu sürece, AK Parti gücüne güç katmaya devam edecektir.

Ama biz Türkiye’de ana muhalefetin böyle olmasından rahatsızız. Biz CHP seçmeninin böyle bir genel başkana mahkum edilmesinden rahatsızız.

Kurultayda, konuştuğu kürsünün önünde, kendi milletvekili var. Neredeyse orada.

Sayın Kılıçdaroğlu engel olması gerekirken, hala bize hakaret ediyor. Bir taraftan da enteresan.

Yahu dayağı yiyen CHP’li milletvekili. Sadece bir dosyayı verecek. Seni milletvekili dövüyorlar orada. Sen hala diyorsun ki beni CHP’lilerden korumayın. Bu kadar mantığın iflas ettiği an.

İstediğiniz kadar hakaret edin, seviyeyi ayaklar altına alın Kılıçdaroğlu onların hepsini biz kâr hanemize yazıyoruz.

28 Şubat süreci imam hatiplerle birlikte, aslında Anadolu çocukları zeki çocukları hedef almıştır. Anadolu’nun yoksul çocuklarının elinden fırsatı almıştır. Merhum Adnan Menderes ile Turgut Özal ile Anadolu’nun fakir çocukları okuma hakkını alırken, 28 Şubat zihniyeti bu çocukların önünü kapatmış ve istikbalini kapatmıştır.

28 Şubat Anadolu’nun bu şahlanışına karşı yapılmış bir müdahaledir. AK Parti iktidarları kendi dönemlerinde, bu seçkinci yapıyı kırmak için de yoğun bir mücadele vermiştir.

Eğitim altyapısını modern bir yapıya kavuşturduk. Okumanın önündeki tüm engelleri kaldırdık, kaldırıyoruz.

YENİ EĞİTİM SİSTEMİ

Şimdi bakın AK Parti grubumuz, zorunlu eğitimin kademeli olarak 12 yıla çıkarılması için yasa teklifini TBMM’ye sundu. 4+4+4.

Dünyada özellikle de gelişmiş ülkelerde zorunlu eğitim 9 ila 13 yıl arasında. Bir çok gelişmiş ülke, öğrencilerin yaş grubuna göre kademeli sistem uyguluyor. İlk ve ortaöğretimin 12 yıla çıkmasını en başından beri savunduk.

Bu üç kademeli bir eğitim. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sağlıklı ve en modern sistem. Bu sistemle 8 yıllık eğitim sisteminin Türkiye’ye verdiği ağır hasarı düzelteceğiz. Türkiye’nin ekonominin ihtiyaç duyduğu eğitim bu sistemle karşılanacak. Batı’da meslek liselerine giden öğrenci sayısı yüzde 65’tir. Biz de tam tersidir düz liseler yüzde 65’tir.

4+4+4 sistemine karşı başta CHP ve TÜSİAD olmak üzere malum çevrelerin verdiği tepki tamamen bayat, çağdışı ve Türkiye gerçeklerinden uzak tepkilerdir.

Demek ki, CHP’nin taraf olduğunu biliyoruz, yani TÜSİAD’da taraf olabiliyormuş. Bu TÜSİAD daha önce yine imam hatiplerle ilgili olarak yine 1982 veya 92’ydi sanırım, o zaman da bir zat’a bir imam hatip raporu hazırlattı ve o raporla imam hatiplerin orta kısmı kapatıldı. Bunların kininin neler olduğunu biliriz. Bunu bildiğimiz için de bu yanlışı düzeltmek bizim görevimizdir. Şu an da yapılan budur.

KUSURA BAKMA TÜSİAD

Kusura bakma TÜSİAD. Senin arzun olmayacak, milletin arzusu olacak. Daha önce de kendilerine söyledim. Dedim ki siz işinize bakın, biz de işimize bakalım. Sanayi de ticarette ne söyleyecekseniz bunları söyleyin. Ama bu ülkenin eğitim sisteminde, Anadolu’nun çocuklarının okumasına yönelik yolları kapatmaya gelip de bariyer oluşturmayın.

Sıkılmadan şunu söylüyorlar. Kızların okumasının önü kesilecekmiş. El insaf. Şöyle bir raporlara bakar insan. Şecaat arz ederken sirkat söylüyorsunuz.

TÜSİAD 28 Şubat’taki rolünü sorgulasın. TÜSİAD, 8 yıllık eğitimle ekonomiye vurduğu darbeyi sorgulasın.

Ben de TÜSİAD’a aniden değişmesini, kör ideolojiden arınmasını tavsiye ediyorum.

Bu yeni sistemle kız çocuklarının okul dışında kalacağını ifade etmenin hiçbir nedeni yoktur. Kesintili diyoruz, 4 okuyacak, 4 daha okuyacak, burada hiçbir ayrım söz konusu değil. İkinci dörtte tercih meselesi var. Kız çocuklarının okuldan koparılacağı yalandır.

Okullaşma oranı özellikle kız çocuklarının okullaşma oranı AK Parti döneminde rekor düzeyde armıştır. 2002’de Ey TÜSİAD yüzde 11, bugün yüzde 43. Bu mu geriye gidiş? 2002’de ilköğretimde okullaşma oranı yüzde 91, bugün yüzde 98. Ortaöğretimde okullaşma oranı 2002’de yüzde 51, bugün yüzde 69. Türkiye’de kız çocuklarının okullaşma hızı, erkek çocuklardan çok daha fazla.

Başbakan 4+4+4'ü savundu, TÜSİAD'a sert çıktı



Başbakan Tayyip Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısında partililere seslendi. Başbakan, ikinci ameliyatı sonrasında pazar akşamı Ankara'ya gelmişti. Ameliyat sonrası ise ilk kez grup toplantısına katıldı.

Konuşmasına ameliyatı sonrasında kendisine geçmiş olsun dileklerini ileten herkese teşekkür ederek başlayan Başbakan Erdoğan, 28 Şubat, yeni eğitim sistemi, CHP'nin kurultayları ve terörle mücadele konularına değindi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve TÜSİAD'a çok sert eleştiriler yöneltti.

Başbakan Erdoğan, bin yıl sürecek denilen 28 Şubat sürecinin mimarlarının 15 yılda tarihten silindiğini ancak kendilerinin, dönemin mağdurlarının ve TBMM'nin "dimdik ve onurlu bir şekilde" ayakta olduklarını belirtti. 28 Şubat'ın, Türkiye'nin hem demokrasisinde hem de ekonomisinde büyük tahribata yol açtığını belirten Başbakan, 28 Şubat'ın demokrasi tarihimizdeki kara bir leke olduğunu söyledi.

CHP'nin pazar ve pazartesi günleri gerçekleştirdiği kurultaylara da değinen Erdoğan, 'Demokrasi şöleni' sloganıyla yapılan kurultaylarda bile demokrasi olmadığını iddia etti. CHP milletvekili İsa Gök'ün kürsü önünde tartaklandığını ancak Kılıçdaroğlu'nun bir müdahalede bulunmadığını söyleyen Erdoğan, "Millet dizi izlemeyi bıraktı CHP'yi izliyor. Entirika, kumpas ne ararsanız var" dedi.

Eğitim sistemindeki 4+4+4 sistemine getirilen eleştirilere ise çok sert cevaplar veren Başbakan Tayyip Erdoğan, "Kız çocukları okula gidemeyecek" eleştirisi yapan TÜSİAD'a ise "Kusura bakma TÜSİAD senin değil milletin arzusu gerçekleşecek" dedi. Erdoğan ayrıca TÜSİAD'ı 28 Şubat sürecindeki ve ekomik krizdeki rolünü sorgulamaya çağırdı.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şu şekilde;

"DİK DURDUK DİKLEŞMEDİK"

Ameliyatımdan sonra geçmiş olsun dileklerini ileten, sevgi mesajlarını gönderen herkese kalpten muhabbetlerimi gönderiyorum.

Gençlerimiz Ankara'ya gelişimde bir mesaj verdiler sloganlarıyla, 'Dik dur eğilme bu gençlik seninle' Milletimin bu güveni boşa çıkmayacak, hepsinin içi ferah olsun. Bugüne kadar hep dik durduk, dikleşmedik. Bu can bu bedende olduğu sürece hizmete devam edeceğiz.

Biz aldığımız oyla değil kazandığımız gönüllerle hareket eden bir partiyiz.

HOCALI MİTİNGİNDEKİ IRKÇI PANKARTVE SLOGANLAR

Pazar günü Hocalı katliamını tekrar protesto ettik. Hocalı'da katledilen kardeşlerimizi bir kez daha rahmetle yad ediyoruz. Burdan bir kez daha Azeri kardeşlerimize desteğimizi iletiyoruz. İstanbul'daki mitingde marjinal bazı slogan ve pankartların olması Hocalı'ya dair görüşlerimizi değiştirmez. O acıyı anmamızı engellemez.

Türkiye'nin bütün vatandaşları etnik kimliğine, dinine ve kökenine bakılmadan eşittir. Taksim'deki mitingde marjinal fikirlerini öne çıkarmak isteyenlere karşı da tetikte olmaya devam edeceğiz.

Merhum Hocamız Necmettin Erbakın'ı da seneyi devriyesinde rahmetle anıyor, mekanı cennet olsun diyorum.

DIŞ POLİTİKA

Haftaiçi birçok dış politika görüşmesi yaptık. Türkiye'nin yoğun çalışmaları neticesinde Somali dünya gündemindeki yerini koruyor. Bizim öncülüğümüzde Londra'da konferans toplandı. Yine haftaiçinde Tunus'ta 60'dan fazla ülkenin katılımıyla Suriye'nin Dostları grubu toplandı. Burada da aktif rol oynadık. Mart ayı içerisinde de İstanbul'da bir toplantı düzenlenecek.

"28 ŞUBAT DEMOKRASİ TARİHİMİZDEKİ KARA BİR LEKEDİR"

Ülkemizin yakın tarihinde maalesef milletçe hatırlamak istemediğimiz tarihler var. 27 Mayıs, 12 Eylül gibi bugün de bir demokrasi faciasının yıldönümünde grup toplantımızı gerçekleştiriyoruz. 28 Şubat demokrasi tarimize bir kara leke olarak yazılmıştır.

28 Şubat müdahalesi 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül'ün devamı niteliğinde, aynı ideolojinin yaptığı bir müdahaledir. Milletin iradesi ve milletin kendisi hedef alınmıştır.

"28 ŞUBAT'IN MAĞDURLARI DİMDİK AYAKTA MİMARLARI TOPLUM İÇİNE ÇIKAMIYOR"

28 Şubat ardından çok büyük bir enkaz bırakmıştır. En başta demokrasi ve ekonomi çok büyük yara almıştır. Türkiye yoksulluğa, yoksunluğa ve yokluğa mahkum edilmiştir. Yüzlerce insan görüşleri, inançları, kıyafetleri nendeniyle suçlu ilan edilmiştir. Binlerce insan fişlenmiştir. Bürokraside cadı avı başlatılmıştır. Toplum mühendisliği yapılmıştır. Üniversite kapılarında milletin evlatları rencide edilmiştir. Kılık kıyafettinden dolayı eğitim hakkından mahrum bırakılmıştır.

Bizler bugün 28 Şubat'ın mağdurları olarak ayaktayız; onurla ve gururla ayaktayız. TBMM 28 Şubat'ın mağduru olarak burada onurlu bir şekilde ayakta. Ama inanın 28 Şubat'ın mimarları toplum karşısına çıkmaktan utanıyorlar.

Tarih 28 Şubat'ın sadece mimarlarını değil onların taşeronu STK yöneticilerini, medya üyelerini ve yazarlarını bin yıl boyunca unutmayacaktır. Onları bin yıl geçse de affetmeyecektir. 12 Eylül'ün yargılanması için yol açılmıştır. Hiç kimsenin şüphesi olmasın 28 Şubat'la da hesaplaşılacaktır.

'KİNDAR GENÇLİK' POLEMİĞİ

AK Parti Gençlik Kongresi'nde kullandığım üstad Necip Fazıl'ın ifadeleri üzerinden bir kısım fırtına kopartıyor. Ne diyor üstad, "Dilinin, dininin, ırzının, kininin davacısı bir nesil" diyor. Bazı CHP'liler nasıl olduysa Yunus Emre'yi hatırlatmış bize. Biz kime karşı Yunus Emre ile kime karşı Köroğlu ve Dadaloğlu ile cevap vereceğimizi iyi biliriz. Biz mazluma karşı Yunus Emre ile zalime karşı Dadaloğlu ve Köroğlu ile konuşuruz.

"DEMOKRASİ DIŞI KURUMLARIN YASAMA YÜRÜTME YARGIYA MÜDAHALE ETME HAKKI YOK"

Vesayetçi sistemin, özellikle millet iradesine musallat olmasına hiçbir zaman izin vermeyeceğiz. Demokrasilerde karar da yetki de milletindir. Demokrasi dışı kurumların yasama, yürütme, yargıya müdahale etmeye hakkı yoktur. Vesayetçi anlayışa müsaade etmeyiz. Genç nesillerin istikbalinin gölgelenmesine izin vermeyiz. Kendisini milletin üzerinde gören seçkinci, ukala zihniyet millet iradesini zedelemekten çekinmedi.

"TÜRK SOLU GEÇ UYANIR ÇÜNKÜ BİR GECE ÖNCE ÇOK İÇMİŞTİR"

Kurultaylarında bile demokrasi yok. Ama peki, demokrasiye bu kadar aşıktınız da 28 Şubat'ta neredeydiniz? 27 Mayıs'ta ne yaptınız? Bunların demokrasi anlayışı platonik. CHP'nin jetonu geç düşüyor.

Yazar merhum Oğuz Atay'ın bir lafı var: "Türk solu geç uyanır çünkü bir gece önce çok içmiştir." Bakın ben demiyorum Oğuz Atay diyor. Bunlar 28 Şubat'a da geç uyandılar. Ergenekon konusunda da geç uyanacaklar. O zaman biz de onlara günaydın diyeceğiz.

Kaset operasyonundan sonra iktidara gelen bir genel başkanının vesayete karşı duruşunu zaten hiç beklemedik. Kılıçdaroğlu, geçmişleriyle gurur duyduklarını söyleyerek tek parti dönemine sahip çıktı. Dersim katliamından dolayı da, İstiklal Mahkemeleri konusunda da gurur duyuyor musunuz? CHP'den aldığı enkaz ülkeyi 10 yılda ayağa kaldıran Demokrat Parti'ye yaptığınız 27 Mayıs darbesiyle de gurur duyuyor musunuz?

"MİLLET DİZİ İZLEMEKTEN BIKTI SİZİ İZLİYOR"

'Başbakan CHP'den korkuyor, bütün konuşmalarını bize ayırıyor' diyorlar. Yahu aynaya bakın aynaya, millet dizi izlemeyi bıraktı sizi izliyor. Entirika, kumpas ne ararsanız var. Tekrar söylüyorum biz Kılıçdaroğlu'dan ziyadesiyle memnunuz. CHP'den çok memnunuz. CHP'nin başında böyle bir genel başkan olduğu sürece biz gücümüze güç katacağız.

Kurultayda çok ilginç bir şekilde kürsünün önünde kendi vekillerinden biri linç ediliyor. Kılıçdaroğlu şirazesinden çıkmış bir şekilde korumalara "Beni CHP'lilerden korumayın" diyor. Yahu orada linç edilen senin kendi milletvekilin. Konuştuğu kürsünün önünde kendi milletvekili tartaklanıyor, Kılıçdaroğlu engel olacağı yerde konuşmasında bize hakaret ediyor.

"YENİ SİSTEM 28 ŞUBAT'IN EĞİTİME VERDİĞİ TAHRİBATI ONARACAK"

Menderes döneminde, Özal döneminde milletin genç, fakir, zeki çocukları iyi üniversitelerde okuyarak bir yerlere geldiler. İşte 28 Şubat bu duruma da müdahale etmiştir. Bu ülkenin, bu milletin çocukları okumasın, iyi yerlere gelmesin diyen elitist, seçkinci bir anlayışın ürünüdür 28 Şubat. 4+4+4 sistemi 28 Şubat'ın eğitime verdiği tahribatı onaracaktır.

"TÜSİAD ÖNCE 28 ŞUBAT'TAKİ EKONOMİK KRİZDEKİ ROLÜNÜ SORGULASIN"

Üç kademeli eğitim Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu en modern eğitimdir. 4+4+4'e malum çevrelerin tepkisi Türkiye gerçeklerinden uzak. Yapılan bir reform karşısında CHP'nin statükoyu savunmasına alışmış durumdayız. Ama 8 yıllık kesintisiz eğitimin mimarlarından TÜSİAD'ın bu reforma karşı çıkması ilginç.

Kusura bakma TÜSİAD senin istediğin olmayacak. Milletin dediği olacak. Sıkılmadan 'kız çocukları okula gidemeyecek' diyorlar, el insaf. 9 yıllık raporlara bir bakar insan. Secaat eylerken sirkatin söylüyorsunuz. TÜSİAD önce 28 Şubat'taki rolünü sorgulasın. TÜSİAD önce 28 Şubat'taki ekonomik krizdeki payını sorgulasın. Bu yeni sistemde kız çocuklarının dışarıda kalmasını savunmak saçmalıktır.

"KIZ ÇOCUKLARININ OKULLAŞMASI REKOR SEVİYEDE"

Dertleri başka, dertleri ideoloji. Okullaşma oranı özellikle de kız çocuklarındaki okullaşma oranı AK Parti döneminde rekor seviyelere ulaşmıştır. Bunları biliyor musun TÜSİAD? Türkiye'de kız çocuklarının okullaşma oranı erkek çocuklarının okullaşma oranından daha fazla. En fazla yatırımı eğitime yaptık. Bu şekilde saldırmak bakar kör olmaktır.

TERÖRLE MÜCADELE

Terörle mücadele konusunda, güvenlik kurumları arasında bir çatışma varmış gibi göstermek Türkiye'ye bir yarar sağlamaz. Uludere'deki kardeşlerimizi unutmadığımızı da belritmek isterim. En az onlar kadar acı hadisenin aydınlatılmasını bekliyoruz. Uludere'deki ve bölgedeki kardeşlerimiz merak etmesin. Bu süreç, hukuk süreci netleşecektir.

Komisyondaki toplantının ardından muhalefet milletvekilleri dezenformasyon yaptı. CHP ve BDP'nin her zamanki tutumu.Habertürk

Kızlara ne olacak?

Gönderen: Maykıl on 27 Şubat 2012 Pazartesi | 06:39



TÜSİAD'dan sonra Güler Sabancı da 8 yıl kesintisiz eğitimin kaldırılmasına karşı çıktı

TÜSİAD'dan sonra Güler Sabancı da 8 yıl kesintisiz eğitimin değiştirilmesine karşı çıkanlar arasındaydı. Vatan gazetesinin 'kızlara ne olacak?' başlığıyla manşetine taşıdığı haberin detayları ise şöyle;

4+4+4 TEKLİFİ

4+4+4 kesintili eğitim çocuk gelinleri artırır. Kaygılıyım' dedi.

Zorunlu eğitimi kesintili olarak 12 yıla çıkaran '4+4+4' teklifine iş dünyasının üd kadın patronundan art arda eleştiri geldi. TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in "İlk 4 yılın ardından kızların okula devamları açısından endişeliyiz" açıklamasına dün Güler Sabana destek verdi.

KESİNTİ ZARAR VERİR

Tasarının henüz yasalaşmadığını vurgulayan Sabana "Kaygı şudur; 4 yıldan sonra bir kesinti, çocuk gelinler ve çocuk işçileri artırır. Zaten kızlarda okullaşma oranı ilköğrenimde yüzde 98.4'ten ortaöğrenimde yüzde 66'ya düşüyor. Bir daha düşünmek gerek" dedi.

BÜTÜN KIZ ÇOCUKLARI 12 YIL OKUYACAKLAR

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, 4+4+4 kesintili eğitimle ilgili endişelerin yersiz olduğunu savundu

TÜSÎAD Başkanı Ümit Boyner:

"Teklifte, ilköğretimi iki kademeye ayırma ve ilk kademe sonrasını açık öğretimle ilişkilendirme yönündeki düzenlemelerin özellikle kız çocuklarının eğitime katılım ve okula devamlan açısından yaratabileceği sakıncalar aynca endişe vericidir. Bunun yanında, ilköğretim birinci kademeden ikinci kademeye geçişin yeni bir merkezi sınav modelini beraberinde getirip getirmeyeceği de belirsizdir."

Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı; " Kaygı şudur; 4 yıldan sonra bir kesinti, çocuk gelinler ve çocuk işçiler. Bu konuda kaygı var. Bunlan artıracak diye kaygı var. Çünkü zaten bunlar bir sorunumuz. Bunlan yenmeye çalışıyoruz; çocuk gelinleri ve çocuk işçileri. Ben bu kaygının ve tartışmanın sağlıklı olduğuna aynca inanıyorum. Bunun dikkate alınacağını umuyorum.

Henüz kanun tasarısı alt komisyonlarda görüşülüyor. Dolayısıyla ilgililerin bunu dikkate alacaklarını umuyorum. İlköğrenimde yüzde 98,4 erkekte ve kız çocuklannda okullaşma. Ancak ortaöğrenimde düşüyor bu. Erkek çocuklarda yüzde 69'a, kız çocuklarda yüzde 66'ya düşüyor.


Dolayısıyla ilerlemesi gereken daha orada bir yer var, kazanılması gereken. Burada bir değişikliği şu anda biraz erken buluyorum açıkçası.Ama bütün bu tartışmaların da sağlıklı bir yere bağlanacağını umuyorum."

CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan;

"Okul öncesi eğitimin 444 içinde olmasını ve kesintisiz olmasını istiyoruz.

Zorunlu eğitimin kesintili hale getirilmesi, çocuk sömürüsüne yol açar, çocuk gelin trajedisi yaşanmasının önünü açacak, bunlan daha da kolaylaştıracaktır. 9-10 yaş, bir çocuğun torna tevsiye gibi meslek okullarında eğitim kararı vermesi için çok erkendir.


En önemli konu; kız çocukların istismarı, eve kapatılmasının bir ön adımı olacağmdan endişe duyuyoruz. Bunun için İçtüzüğün bize verdiği tüm imkanlan zorlayarak bu konudaki düzenlemeleri daha kabul edilebilir, kesintisiz hale getirmeye çalışacağız. 4. yıl kesintisini kabul edilemez olduğunu anlatacağız."

Dinçer'den TÜSİAD'a 4+4+4 tepkisi

Gönderen: Maykıl on 25 Şubat 2012 Cumartesi | 05:42



Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer yeni eğitimi sistemi çalışmalarıyla ilgili açıklama yaptı. Dinçer şöyle konuştu:
"Kamuoyundan gelen tereddütler var. Bunların bazıları ideolojik tereddütler. Eğitim sistemiyle teknik olarak gelen tereddütler varsa bunları dikkate alacağız.
Eğitim sisteminin esnekleştirilmesiyle ilgili çok geniş kapsamlı bir çalışma sundum. Bütün dünya eğitim sistemini giderek süreçten çok sonuçlara bilgi ve yeteneklere dayalı bir alan doğru çekiyor.

Kız çocuklarıyla ilgili tereddütler ortaya çıkıyorsa bunun Türkiye'nin taşıdığı tecrübelerden kaynaklandığını düşünüyorum. Bugüne kadar kız çocuklarının okumasıyla ilgili çok önemli çalışmalar yaptık.

'GERİYE GÖTÜRECEK' YORUMLARI DOĞRU DEĞİL


Yeni sistem normal ve okula devam etme çağında olan çocuklarımız için yapılan bir düzenleme değil. Kazanımların geriye götürüleceği yorumları doğru değil.
Bu esnekleştirmenin nasıl sonuçlar doğuracağına dair tereddütleri endişeleri gidermek de bizim görevimiz. Kızlarımızın evde eğitim göreceğine dair yorumlar doğru değil.
Okul öncesi eğitimi alt komisyonda görüşülebilir. Okul öncesi eğitimde yüzde 100'e ulaşmayı 2013 sonuna kadar hedeflemiş durumdayız. Bu yılki rakamlarımız yüzde 72 civarında. Kaynaklarımızın önemli bir kısmını buna ayırıyoruz.

UZUN DÖNEMDE SINAVLARI KALDIRMAYA ÇALIŞIYORUZ


Kesintili eğitim sisteminin bütün eğitim sistemini bozacak gibi algılıyorsanız şunu söyleyeyim, eğitim sistemini kademeleştirmek sistemi esnekleştirir.
Uzun vadede Türkiye'de öğrencileri seçmeye dayalı sınavları kaldırmaya çalışıyoruz. Öğrencilerimizi seçme esaslı sınav sisteminin kaldırılmasına dair çalışmaları yapıyoruz.
Öğrencilerin bir üst sınıf geçmek için yapılan sınavları gözden geçiriyoruz. Üçüncü 4 yıllık döneme ilişkin çalışmalar sürüyor. Ortaöğretimin zorunlu hale getirilmesine ilişkin biraz da zamana ihtiyacımız var. 4-5 yıla kadar hazır hale getirebiliriz diye düşünüyorum.

TÜSİAD CEVAP VERSİN

TÜSİAD'ın dünyadaki bütün kaynaklara ulaşabileceğini biliyorum TÜSİAD dünyada kesintisiz eğitimi uygulayan kaç tane ülke var sorusuna cevap versin. Dünyanın çoğu ülkesinde kesintili eğitim uygulaması varken Türkiye'de bu uygulamaya geçişin sorunlu olacağına dair değerlendirmeyi siz takdir edin.

TÜSİAD: Eğitimde Geriye Gidiş Olur



Türkiye’nin ihtiyacı olan eğitim reformu bu değildir. Teklifte, ilköğretimi iki kademeye ayırma ve ilk kademe sonrasını açık öğretimle ilişkilendirme yönündeki düzenlemeler, özellikle kız çocuklarının eğitime katılım ve okula devamları açısından yaratabileceği sakıncalar ayrıca endişe vericidir” yorumunu yaptı.

TÜSİAD tarafından, TBMM gündemindeki “İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” hakkında yapılan açıklamada şunlara yer verildi: “Demokratik, ekonomik ve sosyal yönden gelişmiş bir ülke olmak yolunda, eğitim reformunda önceliğimiz yaratıcılık, yenilikçilik, eleştirel düşünme, araştırma, analitik ve yabancı dil becerileri yüksek gençler yetiştirmek olmalıdır. Çocuklarımızın iyi birer dünya vatandaşı olmaları için çevre bilinci, cinsiyet eşitliği, insan hakları, çok kültürlülük gibi konularda da erken yaşlardan itibaren eğitilmeleri önem taşımaktadır. Demokratikleşme süreciyle iyi eğitimli, çoğulcu, özgürlükçü niteliklere sahip bir topluma ulaşmak ana hedef o lmalıdır. TBMM’ye sunulan kanun teklifinin ise bu hedeflere nasıl hizmet edeceği şüphelidir.”

8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitime geçildikten sonra ilköğretime erişimde sayısal sorunların önemli ölçüde aşıldığına dikakt çekilen açıklamada, şunlar dile getirildi: “Kaliteli eğitim verilmesi, okula düzenli devam ve ilköğretimi tamamlama konularında sıkıntılar devam etmektedir. Dolayısıyla temel eğitimde öncelik, ‘nitelikli bir eğitimin, eşitlik çerçevesinde’ tüm çocuklarımıza sunulması olmalıdır. Katılımcı ve kapsamlı bir müzakere süreci işletilmeden gündeme getirilen söz konusu kanun teklifinin ise birçok açıdan sakıncalar barındırdığı görülmektedir.”

Bilinçsiz meslek seçimine yol açar

TÜSİAD, hızlı teknolojik değişimlerin, toplumdaki herkesin bu değişime ayak uydurmak için temel eğitimlerinin ve becerilerinin güçlü olmasını gerektirdiğinin vurgulayarak, şunları dile getirdi: “Kanun teklifiyle mesleki yöneltme ve yönlendirmenin erken yaşlara çekilmesinin, temel eğitim ve becerilerin yetersiz kalması ve bilinçsiz meslek seçimleri gibi riskleri bulunmaktadır. Ayrıca bu düzenleme, mesleki yönlendirmeyi geciktirmeye ilişkin diğer AB ülkeleri politikaları ile de çelişmektedir.”

Nihat Ergün: Enflasyon Değil Durgunluk Tehlikeli!



Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye ekonomisi için enflasyondan ziyade ''durgunluğun'' büyük bir tehlike olabileceğine dikkati çekerek, ''Türkiye ekonomisinin durgunluğa girmemesi lazım'' dedi.

Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Nihat Ergün, CNBC-e televizyonunda katıldığı bir programda soruları yanıtladı.

Ocak ayında otomotiv üretiminde ve ihracatında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 22'ler civarındaki düşüşü, Avrupa'daki gelişmeler ve içeride kredi kullanımındaki yavaşlama göz önüne alındığı zaman doğal karşılamak gerektiğini kaydeden Ergün, ''Yılın toplamına bakmak lazım.

Sadece Ocak ayı bize bu konuda tek başına açıklayıcı bir rakam olarak gelmemeli'' dedi.

2011 yılının otomotiv sektörü için rekorların gerçekleştiği bir yıl olduğunu kaydeden Ergün, sadece otomobilde iç pazarda 600 bin rakamının yakalandığını, toplamda 900 bin, üretimde ise 1 milyon 200 bin rakamını aşan bir noktaya gelindiğini hatırlattı.

Ergün, ''Ben bu istikametin korunacağını, belki biraz yavaşlamayla korunacağını düşünüyorum'' diye konuştu.

2012 yılında yüksek bir enflasyon beklentileri bulunmadığını dile getiren Ergün, 2011'de enflasyon üzerinde etkili olan vergi ve kur artışı gibi unsurların bu yıl büyük çapta ortadan kalkmış olacağını, bunun da enflasyon rakamlarına yansıyacağını söyledi.

Ergün, ''Bu yıl Ağustos, Eylül, Ekim aylarına geldiğimizde baz etkisi de ortadan kalkmış olacak ve enflasyonda yine yüzde 6,5 gibi bir rakamı yakalama imkanına sahip olacağız'' dedi.

''Asıl tehlike durgunluk''

Türkiye ekonomisi için enflasyondan ziyade ''durgunluğun'' büyük bir tehlike olabileceğine dikkati çeken Ergün, ''Türkiye ekonomisinin durgunluğa girmemesi lazım.

Bazı küçük enflasyonist hareketler göze alınabilir, ama durgunluk Türkiye ekonomisi için içinde fazla risk barındıran bir unsurdur'' diye konuştu.

Bakan Ergün, bu nedenle Merkez Bankasının durgunluk konusunu da dikkate alan bir politika izlemesinde fayda bulunduğunu söyledi.

Türkiye'de faiz oranlarının hala yüksek olduğunu düşündüğünü de kaydeden Ergün, şöyle konuştu:

''Bir ekonomik aktivite için faizin daha düşük seviyelerde seyretmesi uygun olur. Ama bunu gerçekleştirmek için zaman ne zamandır?

Hangi şartlar bunu gerçekleştirmeye müsaittir?

Merkez Bankası bu seviyelerdeki indirimleri hangi şartlar altında gerçekleştirebilecektir?

Bu bir hesaba kitaba dayanır, bir duygusal yaklaşıma dayanmaz ya da birisi böyle arzu ediyor diye Merkez Bankası böyle bir karar alamaz.

Alırsanız, alırsınız ama bir gün bu kararı uygulama fırsatınız olur, ertesi gün 3 kat, 5 kat, 10 kat birden artırmak durumunda kalırsınız ki bu ne hükümete güven bırakır ne Merkez Bankasına güven bırakır.''

Ergün, bugün itibariyle 1,75'lik dolar kurunun piyasanın satın aldığı bir rakam gibi göründüğünü, kurda büyük kırılmaların kimse tarafından beklenmemesi gerektiğini ve gereken tedbirlerin zamanında alındığını vurguladı.

Teşvik paketiyle ilgili çalışmaların tamamlandığını kaydeden Ergün, paketin 10 güne kadar açıklanacağını ifade etti.

Yerli otomobil


Yerli otomobil konusuna da değinen Ergün, Koç grubuyla henüz bir araya gelmediklerini, fakat hem Koç grubunun hem de Oyak grubunun teşvik sistemini beklediğini söyledi.

Ergün, şöyle devam etti:

''Yani hem Oyak hem de Koç Grubu, ister Ford'a, ister Fiat'a, isterse Renault'a şunu söyleyebilmesi lazım; 'şimdiye kadar yaptığımız işlerde siz bir numaraydınız, marka, teknoloji, tasarım, karar hepsi size aitti, biz partner olarak bulunduk.

Şimdi yeni bir şey yapacağız, bu yeni şeyde tasarım, teknoloji, karar, marka bize ait olacak, siz partner olacaksınız'.

Bu teklifi yapabilmesi lazım. Yoksa biz otomobille ilgili birçok parçayı zaten üretiyoruz, tasarım da yapabiliriz, markalaşma da yapabiliriz, ama ana sanayinin bu adımı atabilmesi icap eder. Ortaklarına bunu rahatça söylemeliler, başarılı da olacaklardır.''

TÜSİAD'ın 4+4+4 eleştirisi

TÜSİAD'ın 4 4 4 konusundaki açıklamalarını değerlendiren Ergün, ''TÜSİAD görüş bildirme konusunda demek ki bazı çekingenliklerini atmış görünüyor.

Çünkü Anayasa ile ilgili referandum sürecinde biraz daha farklı bir yaklaşım sergilemişlerdi, yani 'biz tarafsız bir kuruluşuz, böyle konularda görüş bildirmeyiz' diye'' dedi.

Hükümetin buradaki temel yaklaşımının eğitim süresini 12 yıla çıkarmak olduğunu, bunun gözden kaçırılmaması gerektiğini vurgulayan Ergün, ''Türkiye'de eğitim süresi 12 yıla çıkarılıyor, zorunlu eğitimin süresi 12 yıla çıkarılıyor.

Herkes bundan sonra 12 yıllık bir eğitimden geçecek'' diye konuştu.


TÜSİAD 12 yıllık eğitim reformuna tepkili

Gönderen: Maykıl on 24 Şubat 2012 Cuma | 00:30



AK Parti’nin hazırladığı 4+4+4 sistemi içeren yasa teklifi Meclis’e sunuldu. Kademeli geçişle imam hatiplerin orta okul kısımlarının önünün yeniden açılacağı yönünde eleştirilere maruz kalan sistem, 28 Şubat’ın 8 yıllık zorunlu eğitim uygulamasına da son verecek.
Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan patronlar kulübü, düzenlemeye tepki gösterdi. TÜSİAD, yaptığı yazılı açıklamada 'Bu düzenleme mevcut durumda geriye gidişe yol açacaktır.Türkiye'nin ihtiyacı olan eğitim reformu bu değil.' dedi.
TÜSİAD'ın TBMM gündemindeki “İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” hakkında yaptığı açıklamada aşağıdaki görüşlere yer verildi:



AMAÇ ANALİTİK DÜŞÜNEN GENÇLİK YÖNETMEK OLMALI
“Demokratik, ekonomik ve sosyal yönden gelişmiş bir ülke olmak yolunda, eğitim reformunda önceliğimiz yaratıcılık, yenilikçilik, eleştirel düşünme, araştırma, analitik ve yabancı dil becerileri yüksek gençler yetiştirmek olmalıdır. Çocuklarımızın iyi birer dünya vatandaşı olmaları için çevre bilinci, cinsiyet eşitliği, insan hakları, çok kültürlülük gibi konularda da erken yaşlardan itibaren eğitilmeleri önem taşımaktadır. Demokratikleşme süreciyle iyi eğitimli, çoğulcu, özgürlükçü niteliklere sahip bir topluma ulaşmak ana hedef olmalıdır.
KANUN TEKLİFİ ŞÜPHELİ
TBMM’ye sunulan kanun teklifinin ise, bu hedeflere nasıl hizmet edeceği şüphelidir. Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitime geçildikten sonra ilköğretime erişimde sayısal sorunlar önemli ölçüde aşılmakla birlikte, kaliteli eğitim verilmesi, okula düzenli devam ve ilköğretimi tamamlama konularında sıkıntılar devam etmektedir. Dolayısıyla temel eğitimde öncelik, “nitelikli bir eğitimin, eşitlik çerçevesinde” tüm çocuklarımıza sunulması olmalıdır. Katılımcı ve kapsamlı bir müzakere süreci işletilmeden gündeme getirilen söz konusu kanun teklifinin ise birçok açıdan sakıncalar barındırdığı görülmektedir: Zorunlu eğitimin süresi uzatılırken okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınması büyük önem taşımaktadır. Kanun teklifinde bu yönde bir düzenleme yapılmadığı gibi, zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıkarılması kararı için de herhangi bir takvim öngörülmemiştir.
BİLİNÇSİZ MESLEK SEÇİMİNE SEBEP OLABİLİR
Hızlı teknolojik değişimler, toplumdaki herkesin bu değişime ayak uydurmak için temel eğitimlerinin ve becerilerinin güçlü olmasını gerektirmektedir. Bu husus, rekabet gücümüzün artması bakımından önem taşımaktadır. Kanun teklifiyle mesleki yöneltme ve yönlendirmenin erken yaşlara çekilmesinin; temel eğitim ve becerilerin yetersiz kalması ve bilinçsiz meslek seçimleri gibi riskleri bulunmaktadır. Ayrıca bu düzenleme, mesleki yönlendirmeyi geciktirmeye ilişkin diğer AB ülkeleri politikaları ile de çelişmektedir. Bunun yanında çıraklık yaşının 11’e indirilmesi sonucunu doğuracak bir düzenlemenin sakıncaları da dikkate alınmalıdır. Son yıllarda ülkemizde mesleki ve teknik eğitimin ortaöğretim içindeki payının önemli ölçüde yükseldiği de düşünüldüğünde, verilen eğitimin niteliğine öncelikle odaklanma gereği açıktır.
KIZ ÇOCUKLARININ EĞİTİME KATILIMI AZALABİLİR
Teklifte, ilköğretimi iki kademeye ayırma ve ilk kademe sonrasını açık öğretimle ilişkilendirme yönündeki düzenlemelerin özellikle kız çocuklarının eğitime katılım ve okula devamları açısından yaratabileceği sakıncalar ayrıca endişe vericidir. Bunun yanında, ilköğretim birinci kademeden ikinci kademeye geçişin yeni bir merkezi sınav modelini beraberinde getirip getirmeyeceği de belirsizdir. Sonuç olarak; TBMM gündemindeki kanun teklifi mevcut durumdan dahi geriye gidişe yol açacaktır; Türkiye’nin ihtiyacı olan eğitim reformu bu değildir. Bu çerçevede, teklifin gündemden çıkarılması ve eğitim sistemimizde reformların bilimsel dayanakları sağlam, mevcut kazanımları dikkate alan ve nicelik ile nitelik sorunlarını çözmeye yönelik bir yaklaşımla ve katılımcı bir süreçle gerçekleştirilmesi gereklidir.”


















GA_googleFillSlot("Ensonhaber_hqberdetay_enalt_336x280");










‹‹ Önceki haber
80 yıllık asma köprü yerle bir edildi - Video



Sonraki haber ››
Belçikalı ırkçı parti Wilders'a özendi


Bebek Nasıl Uyutulur?











Paylaş





Tweet







Follow @ensonhabercom














Etiketler:


TÜSİAD
ümit boyner
milli eğitim








Benzer Haberler




Başbakan'ın yıllar sonra yayınlanan cezaevi fotoğrafları




Gaziantep'te ABD'li Başmüsteşar'a soğuk duş




12 yıllık eğitim alt komisyonda




Yeşil için yakalama kararı sürüyor

















Yorumlar
Tüm yorumlar »







Adınız soyadınız:

Gönder
Vazgeç ya da





















yorumlari_goster(164170)
Yükleniyor...














GA_googleFillSlot("esh_detay_sag1_300");



















1 / 15


Tümü










Video
Son dakika
En çok okunan














Bir Futbol Hikayesi


TIKLA iZLE







Beşiktaş 0-1 Braga Gol Lima ilk yarı

126 kez izlendi

TIKLA iZLE






Başbakan'ın yıllar sonra yayınlanan cezaevi f

2,199 kez izlendi

TIKLA iZLE






20 yaşında 11 dil konuşuyor

1,705 kez izlendi

TIKLA iZLE






Köpeğe masaj yapan kedi

518 kez izlendi

TIKLA iZLE






Öztürk ve Dilberay söylüyor: Zorunda mıyım

6,950 kez izlendi

TIKLA iZLE






Son Darbe 28 Şubat - 8. Bölüm - 2

688 kez izlendi

TIKLA iZLE






Nuri Alço'dan gazoza ilaç atma taktikler

3,582 kez izlendi

TIKLA iZLE













23:03Çanakkale ve Kayseri'de deprem
Çanakkale'de 3,4 ve Kayseri'de 3,5 büyüklüğünde olmak üzere toplamda iki deprem meydana geldi.





22:27Başbakan'ın yıllar sonra yayınlanan cezaevi fotoğrafları
Recep Tayyip Erdoğan'ın cezaevi yıllarında çektirmiş olduğu fotoğraflar ilk kez CNN Türk ekranlarında yayınlandı.





20:47Hülya Avşar'ın amcasının oğlu intihar etti
Hülya Avşar'ın amcasının oğlu Engin Aşar, kafasına ateş ederek intihar etti.





20:32Gaziantep'te ABD'li Başmüsteşar'a soğuk duş
Jess Baily, bir öğrencinin ’Sizin demokrasiden anladığınız kan ve petroldür’ çıkışıyla şaşkınlığını gizleyemedi.





20:03O öğretmen görevden alındı
Bartın’da, öğrencisi ile ilişkisi olduğu iddia edilen müdür yardımcısı A.Y. idari soruşturma kapsamında görevden alındı.





19:42Sahibinden kiralık uzay merkezi
NASA'dan kelepir temiz üs! Yanında az kullanılmış fırlatma rampasıyla.





19:2512 yıllık eğitim alt komisyonda
Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran kanun teklifi alt komisyona sevk edildi.












15:46Konyaaltı Emniyet Müdürü şehit oldu - Video
Antalya'da Konyaaltı İlçe Emniyet Müdürü vuruldu.



09:31Gelin adayının pes dedirten yalanları - Video
Esra Erol'a konuk olan gelin adayı, yalanlarıyla herkesi şaşırttı.



13:25Mustafa Armağan'dan Fetih 1453 eleştirisi
Zaman yazarından 10 maddelik Fetih 1453 eleştrisi Fatih'in Kürt hocaları niye yok, fazla dinci & milliyetçi sahneler var



19:30Can Bonomo'nun 2012 Eurovision şarkısı
Can Bonomo'nun Eurovision'da Türkiye'yi temsil edeceği şarkı belli oldu



17:02İşte Fetih 1453 filminin gişe rakamları
Gösterime girmeden önce de adından söz ettiren film hafta sonu gişe rakamlarıyla da çok konuşulacak..



08:32Liseli Ceylan'ın cevap veremediği soru
Ceylan İnan, Kim Milyoner Olmak İster’de 250 bin TL’lik soruya cevap veremedi ve yarışmadan çekildi.



11:26Afyoncu: Fetih 1453'te tarihi hatalar var
Türk sinema tarihinin en pahalı yapımı Fetih 1453'te tarihi hataların olduğu öne sürüldü..











GA_googleFillSlot("ESH_SAG_2_300_site_geneli_rotasyon");


34,159 kişi takip ediyor

Follow @ensonhabercom


Oyna kafanı dağıt!





Ateş ve Su




Balon patlatma




Arabayla Zombileri Vur




Tetris




Altın madencisi





Online CS




Mücevher




Angry Birds




Penaltı Kurtar










Kapat

























Ensonhaber.com

Künye
İletişim
Reklam




Haberler

Gündem
Politika
Ekonomi
Dünya
3. Sayfa
İç Haber
Magazin
Sağlık
Otomobil
Kültür Sanat
Teknoloji
Medya
Yaşam
Spor
İpucu
Biyografi




Ensonhaber

Mobil Sayfası
Son Haberler
Sitene Ekle
RSS
Facebook
Twitter
Friendfeed





Copyright 2005-2010 Ensonhaber.com Telefon: +90. 216 577 58 58 (pbx) Destek: info@ensonhaber.com








GA_googleFillSlot("Pageskin_detay");











var _gaq = _gaq || [];
_gaq.push(['_setAccount', 'UA-955423-1']);
_gaq.push(['_setDomainName', '.ensonhaber.com']);
_gaq.push(['_trackPageview']);

(function() {
var ga = document.createElement('script'); ga.type = 'text/javascript'; ga.async = true;
ga.src = ('https:' == document.location.protocol ? 'https://ssl' : 'http://www') + '.google-analytics.com/ga.js';
var s = document.getElementsByTagName('script')[0]; s.parentNode.insertBefore(ga, s);
})();

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor