Son Dakika :
medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
medya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Suskunlar 4.Bölüm Fragman

Gönderen: Maykıl on 22 Mart 2012 Perşembe | 05:24



Birbirlerinden başka tutunacak şeyi olmayan, dört küçük çocuğun hikayesi bu.. Dört arkadaş, dört kardeşten öte..

Büyümeleri yıllar sürecek sandılar ama bazı çocuklar tek bir günde büyür. Basit, masum, tek bir hata yaptılar ve çocukluklarına veda ettiler.

O günden sonra bir söz verdiler birbirlerine. Sustular. Ve dağıldılar şehrin dört bir yanına...

Yaşar Okuyan için faşisttir

Gönderen: Maykıl on 18 Mart 2012 Pazar | 21:22



Beyaz Tv canlı yayınına telefonla bağlanan Mehmet Pamak, Yaşar Okuyan için faşisttir. Bende eskiden faşisttim. Sonrasında bu işlerden tövbe ettim Müslüman oldum” dedi.

Telefon konuşması boyunca suskunluğunu koruyan Yaşar Okuyan. Programın ilerleyen dakikalarında bu iddialara ateş püskürdü. Okuyan “ Bana faşist diyen adamın alnını karışlarım. Mehmet Pamak 1987 Müslüman oldum diyor, kul hakkını bir daha gözden geçirsin. Binlerce milliyetçi görüş içinde olanları nasıl Müslümanlık dişi addedebilirsiniz. Kim oluyorsun sen? Böyle bir şeye kimsenin hakkı yok. Ne Mehmet Pamak nede diğerlerinin. Milliyetçi hareketin çizgisinin içine gelen insanlara siz Müslüman değilsiniz, bunu hiç kimse söyleyemez. Allah, Peygamber’ine bile böyle bir yetki vermemiş. Sen kim oluyorsun da benim Müslümanlığımı sorguluyorsun” diyerek sert çıkıştı.

"CHPLİ Yaşar Okuyan"


Mehmet Pamak, Yaşar Okuyan’la aramızda ki fark o şeraitçi değil, ben şeraitçiyim. Allah bunu emrediyor. Aramızda ki fark budur. Eski MHP Milletvekili Cemal Enginyurt hakkımda çok ağır sözler söyledi ben onların seviyesine inemem. Ben onlar içinde hidayet duası ediyorum” dedi.

Bu sözler üzerine programda tansiyon tekrardan yükseldi. Yaşar Okuyan” Ben senin hidayet duanı istemiyorum, haşa diyerek karşılık verdi. Seni Allah ıslah eylesin. Sen daha hidayete gelmemişsin, seni Allah’a havale ediyorum” dedi.

Mehmet Pamak,Yaşar Okuyan’a “CHPli Yaşar Okuyan” diye hitap ederek yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi. Pamak, önce susta dinlemesini öğren diyerek.” Sözlerine devam etti.

Yaşar Okuyan’ın iddialar karşısında tepkisi artarak sertleşti. “Kul hakkına giriyorsun. İftira atıyorsun. Ben hayatım boyunca hiç CHP’ye üye olmadım, kayıt olmadım. Sadece 2007’de destek verdim. Olayları çarpıtıp, karıştırma.” diyerek serzenişte bulundu.

Suskunlar ilk gecede yıktı geçti

Gönderen: Unknown on 2 Mart 2012 Cuma | 11:39



Show TV'de bu akşam ilk bölümü yayınlanan 'Suskunlar' dizisi daha ilk bölümü biter bitmez sosyal medyayı salladı
Show TV'nin büyük iddiayla ekrana sürdüğü "Suskunlar" nihayet ilk bölümüyle boy gösterdi. Dünyaca ünlü ABD yapımı sinema filmi Sleepers'tan uyarlanan dizi Umutsuz Ev Kadınları'yla başlayan yabancı uyarlama modasının devam edeceğini de gösterdi.
Senaryosunu "Ezel"in senaristlerinden Pınar Bulut'un kaleme aldığı dizi; Kuyudibi Mahallesi'nde büyüyen, kardeş gibi olan Ecevit (Murat Yıldırım), Bilal (Sarp Akkaya), İbrahim (Güven Murat Akpınar) ve Zeki'nin (Tugay Mercan) çocukken yaptıkları masum bir hata sonucunda hayatlarının altüst olmasını konu ediyor. Tek bir günde büyümek zorunda kalan bu dört arkadaş, başlarına gelenleri unutacaklarına ve bir daha birbirlerini görmeyeceklerine dair bir söz verirler. Ancak yıllar sonra içlerinden biri suskunluğunu bozar ve simdi bambaşka hayatlar yaşayan arkadaşları bir araya toplar. Şimdi bu dört delikanlı, çocuk çetelerinin vazgeçilmez elemanı Ahu'yu (Aslı Enver) da bir noktada yanlarına alarak, geçmişte yaşadıklarının intikamını almaya karar verirler...
Sosyal medyada çok büyük ilgi gören Suskunlar, Perşembe akşamlarına damgasını vuran Fatmagül'ün Suçu Ne'nin tahtını sarsmış gözüküyor.

İŞTE O ANLAR

Taraf yazarı BDP'li vekil oldu!



Mehmet Ali Birand bugün Kanal D Ana Haber'de gaflarına bir yenisini daha ekledi
Kanal D anchormani Mehmet Ali Birand gaflarına bir yenisini daha ekledi.
Gazeteciler.com'da yer alan habere göre, BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Meclis Genel Kurulu'nda "Kemalist diktatörlük" ve "İskilipli Atıf Hoca" ile ilgili sözlerinin bulunduğu haberi sunan Birand bu kez Altan'ları karıştırdı.

BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ı, 'Ahmet Altan Tan' olarak anons eden Birand yine herhangi düzeltme yapmadan habere pas attı.

İŞTE O ANLAR

Fetih 1453'e rekor dava!



Fixkim Yapı Kimyasalları'nın Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Balcı'dan en pahalı yapıma büyük dava
Son yılların en pahalı Türk filmi unvanına sahip Fetih 1453'ün sponsor firması, yapımcı şirket hakkında 1 milyon 453 bin liralık tazminat davası açacağını açıkladı.
SÖZLEŞME ŞARTLARINA UYMADI
Çayırova'da faaliyet gösteren Fetih 1453'ün sponsor firması Fixkim Yapı Kimyasalları'nın Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Balcı, sponsor oldukları Fetih 1453 filminin yapımcısı Aksoy Film'in, sözleşme şartlarına uymadığını ileri sürdü.
Yüksel Balcı, 2010 yılında yapımcı firma ile yaptıkları görüşmeler sonucu, aralarında sponsorluk konusunda anlaştıklarını belirterek şunları söyledi: "Teklif bize geldiğinde çok fazla düşünmeden kabul ettik. Çünkü fetih bizim için çok önemli. İstanbul'un fethi bir devri kapatıp, bir devri açmıştır. Filmin senaryosunu da beğendik. Yapımcı firma ile yaptığımız anlaşmaya göre gazete, dergi, afiş, billboard, internet sitesi ve televizyon reklam ve tanıtımlarında bize de mutlaka yer verileceği, ayrıca film bittikten hemen sonra firmamızın tam ekran tanıtımının yapılması gerekirdi. Ama, bunların büyük bir bölümü yapılmadı."

Gazeteci, gazete bastı!



Kocaeli'nde yayın yapan Bizim Kocaeli Gazetesi'nin İmtiyaz Sahibi Güngör Arslan, kendisi hakkında yayın yapan gazeteyi bastı!
Kocaeli'nde yayın yapan Bizim Kocaeli Gazetesi'nin İmtiyaz Sahibi Güngör Arslan, kendisi hakkında yayın yapan Çağdaş Kocaeli Gazetesi'ne giderek Genel Yayın Yönetmeni Sadun Çetin'inle görüştü. Görüşme esnasında çıkan kavga karakolda bitti
Edinilen bilgilere ve iddialara göre; Çağdaş Kocaeli Gazetesi'nin bugünkü sayısının manşetinde yer alan "Büyükşehir Belediyesi'nden Gazete Patronu'na kıyak" başlıklı haberi gören Bizim Kocaeli Gazetesi İmtiyaz Sahibi Güngör Arslan, gazeteyi arayarak Sadun Çetin'le görüşmek istedi.

Çetin yerinde olduğunu söyleyince görüşmek için gazeteye gitti. İşte ne olduysa o anda oldu. Çetin ve Arslan arasında tartışma çıktı. Yumrukların sallandığı tartışmada diğer gazete çalışanların araya girmesiyle noktalandı. Sadun Çetin hastaneye giderek darp raporu aldı ve polise giderek suç duyurusunda bulundu. Arslan şikâyet üzerine polis tarafından gözaltına alındı.
HABERLE İLGİLİ TARTIŞTILAR
İddialara göre Çağdaş Kocaeli gazetesi Güngör Arslan'ın Plaj Yolu'nda bulunan 2,4 dönüm arsasının Büyükşehir Belediyesi tarafından konut alanından çıkarılıp ticari alana dönüştürülmesiyle ilgili "Büyükşehir Belediyesi'nden Gazete Patronu'na kıyak" başlığı ile manşet yaptı. Manşete arsa ve Arslan'ın fotoğrafını koydu. Haberi sabah saatlerinde gören Arslan kendisini arayarak görüşmek istedi. Gazetede olduğunu öğrenince Çağdaş Kocaeli Gazetesi'nin İnönü Caddesi'nde bulunan bürosuna gelerek Genel Yayın Yönetmeni Sadun Çetin'in odasına girdi. Elindeki gazeteyi göstererek haberle ilgili sorular sordu. Bir anda çıkan tartışma ve kavgada gazete çalışanları araya girerek kendisini dışarıya çıkarması ile noktalandı.
GAZETEDEN ALINDI

Olayın hemen ardından gazete çalışanları polisi aradı. Olay yerine gelen polis ekiplerine Sadun Çetin şikayetçi olduğunu söyleyince polis ekipleri kendisini hastaneye götürerek darp raporu aldı. Ardından polis merkezine gelerek ifade verdi. Bu esnada gazetesine giden Güngör Arslan'da polis tarafından gözaltına alınarak ifadesi alınıp adliyeye sevk edildi.
ŞEHİR EŞKİYALIĞIDIR
Konu ile ilgili olarak Hastanede basın mensuplarına açıklamada bulunan Sadun Çetin, "Beklemediğim bir anda bana saldırdı ve 2 yumruk attı. Gazetedeki diğer arkadaşlara da hakaret etti. Bu kavganın sebebi bugünkü gazetemizin manşetinde yer alan haberdi. Kendisinden şikâyetçi oldum. Bunun adı gazetecilik değil şehir eşkıyalığıdır' dedi
İTİŞ KAKIŞ OLDU
İfadesi alındıktan sonra adliyeye sevk edilen ve sevk edilirken oldukça rahat olduğu gözlenen Güngör Arslan ise muhabirlere " Çocuklar burada Çağdaş Kocaeli'den kimse varmı" dedi. Yok yanıtı alınca gülerek araca bindi. Arslan'ın da ifadesinde haberle ilgili olarak konuşmaya gittiğini, birbirleri ile tartışırken itiş kakış yaşandığını söylediği öğrenildi.

AA Bahattin Yücel'i niye vermedi?



Bahattin Yücel'in AA'ye verdiği demecin neden servis edilmediği anlaşıldı. AA Yücel'in demecini neden geçmediklerini şöyle izah etti...
Günün en çok aranan kişisi eski Turizm Bakan Bahattin Yücel'in AA'ye verdiği demecin neden servis edilmediği anlaşıldı. AA'dan yapılan açıklamada Yücel'in demecini tarafsızlık ilkesi nedeniyle servis etmediklerini açıkladı.
Can Ataklı'nın iddiaları ve Aydın Doğan'ın çıkışıyla gözlerin çevrildiği Bahattin Yücel Twitter'da AA'ya bir açıklama yaptığını söylemiş, "haberin servis edilmesini bekleyin" demişti. Ancak merakla beklenen haber AA tarafından bir türlü servis edilmeyince akıllarda soru işaretleri oluşmuştu.
AA akşam saatlerinde geçtiği açıklamada Yücel'in demecini neden geçmediklerini şöyle izah etti:
"Sayın Abonelerimiz,
Anadolu Ajansı, başka yayın organlarında süren tartışmalar karşısında tarafsız kalmayı tercih etmektedir. Bu nedenle, tartışılan konu hususunda tarafların görüş ve düşüncelerini, ilke olarak haber yapmamaktadır. Bugüne kadar hassasiyetle sadık kaldığı bu ilkesini, bundan sonra da sürdürecektir.
Son olarak bir medya organında, hakkında yaşanan tartışma sonrasında görüşlerini, Ajansımız aracılığıyla kamuoyuyla paylaşma gereği duyan Eski Kültür ve Turizm Bakanı Bahattin Yücel'in açıklamaları da bu ilke nedeniyle yayımlanmamıştır.
Telefonla ulaştığımız Sayın Yücel'e söz konusu yayın ilkemiz hatırlatılmış; Sayın Yücel de ''saygı duyduklarını'' belirtmişlerdir.
Yanlış anlamalara meydan vermemek amacıyla konuyu abonelerimizle paylaşırız.
Saygılarımızla."

Kuzey hayranları nefesini tutup...



Kanal D ekranlarının ilgiyle takip edilen dizilerinden Kuzey Güney dün akşam yayınlanan bölümüyle yine nefes kesti.
Kardeşi Güney'in ihanetine uğrayan Kuzey, gerçeklerle yüzleşmek için Ali ile beraber ilginç bir plan yapar. 'Acaba Güney aynı durumda, Kuzey için kendini feda eder miydi?'
Bu esnada Kuzey ve Güney arasında yaşanan diyalog, ekran başındakiler tarafından soluksuz izlendi.
İŞTE O ANLAR...

O bakandan ortalığı karıştıracak açıklama



Kanal A'da yayınlanan Bedrettin Uğur'un hazırlayıp sunduğu Siyaset Masası programındaki Yücel'in konuşması ortalığı daha da karıştıracak.
Can Ataklı'nın Refahyol hükümetinin Turizm bakanı Bahattin Yücel ile ilgili iddialarına yanıt gecikmedi. 
İddiaların merkezindeki isim olan eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel'in geçtiğimiz günlerde KanalA'da yayınlanan Siyaset Masası programında olayın içyüzünü anlattığı ortaya çıktı.
Eski Bakan Yücel, programda Can Ataklı'nın o günlerde kendisine geldiğini ve kendisinin arazi tahsislerinde yolsuzluk yaptığına dair rakip basın kuruluşunun elinde belgeler olduğunu söylediğini belirterek, eğer istifa etmezse söz konusu basın kuruluşunun kendisiyle ilgili yayın yapacağını söylediğini vurguladı.
"İSTİFA ETMEZSEM BELGELERİN YAYINLANACAĞINI SÖYLEDİ""
Yücel, programda şu ifadelere yer verdi;
"Can bana geldi. Kendisine böyle birşey söylendiğini ifade etti. Eğer ben istifa etmezsem, rakip basın kuruluşunun benimle ilgili bir yayın yapacağını söyledi. Ben de Can'ın bunu söylemesi üzerine, akşam İstanbul'daydım. O haberi gönderen arkadaşımızı çağırdım. Bir ortak arkadaşımız daha vardı. Kamuoyunda çok tanınan ve dürüstlüğüne çok güvendiğim arkadaşlar. Onları da çağırdım, sadece bu haberi gönderen arkadaşımız geldi. Söylemedim nedeninini, çok özel bir konuşma yapmamız gerektiğini söyledim. Geldi, benim arazi tahsislerinde yolsuzluk yaptığıma dair ellerinde belgeler olduğunu ve bunu kullanacaklarını söylediler. İki tane oğlum vardı, üzerinden çok zaman geçti. Şimdi biri 33, biri 25 yaşında. O zamanlar küçüklerdi. Onları uyandırdım. Dedim ki, bugün Can bize böyle böyle bir haber getirdi. Ben azari tahsisleri sırasında yolsuzluk yapmışım. Ben de bundan haberdar olmuşum, ben yayınlamam ama rakip kuruluş yayınlayacak. Şimdi babanıza böyle bir itham var, bunu benden duyun."
Can'a böyle birşey varsa önce sen yaz dediğini vurgulayan Bahattin Yücel, "Yayınlamazsan bu tür durumları yapan insanlar için ne söyleniyorsa, aynısını ben sana söylüyorum. Böyle bir konuşma oldu. Ertesi sabah, rakip basın kuruluşunun en tepe yöneticisini aradım. Elinizde böyle birşey var mı? diye sordum. Yayınalyın, yayınlamazsanız namertsiniz. Yayınlayın ondan sonra konuşalım. Onlar da ellerinde böyle bir haber ve belge olmadığını söylediler" dedi.
Eski Bakan Yücel'in bu açıklamasına Ertuğrul Özkök ve Can Ataklı'nın vereceği cevap şimdiden merak konusu oldu.
İşte ortalığı iyice karıştıracak o açıklama;

2 TV kanalına kilit vuracaklardı



RTÜK eski Başkanı Fatih Karaca, 28 Şubat döneminde Samanyolu TV ve Kanal 7'nin kapatılmak istendiğini açıkladı
28 Şubat darbecilerinin ‘Milli Görüşçü’ olarak fişlediği RTÜK eski Başkanı Fatih Karaca, “Emin Başer ve Mehmet Doğan ile birlikte hukuksuz kararlara karşı çıktık” dedi.

28 Şubat darbe sürecinde fişlenen 2 bin 639 bürokrat arasında yer alan RTÜK Eski Başkanı Fatih Karaca BUGÜN’e çarpıcı açıklamalar yaptı. Karaca, 28 Şubat sürecinde Radyo Televizyon Üst Kurulu’nda, üyeler Emin Başer ve Mehmet Doğan'la birlikte hukuksuz kararlara karşı çıktıklarını belirtti.

YANLIŞ KARARLARIN ALINMAMASI İÇİN UĞRAŞTIK

Karaca, darbe sürecinde RTÜK’te yanlış kararların alınmaması için uğraştıklarına dikkati çekti. Adalet duygusunu zedeleyecek kararların karşısında durduklarını vurgulayan Fatih Karaca, o dönemde Samanyolu TV ve Kanal 7 gibi bazı ulusal kanallar için yayın durdurma ve lisans iptali girişimlerinde bulunulduğunu belirtti. Karaca şöyle konuştu:

“TARİHE NOT DÜŞÜYORUZ”

“Kendi vicdanımızda, özellikle bazı televizyon kanallarına yapılmak istenen girişimlere, hukuka ve yayın kuruluşları arasındaki eşitlik prensibine aykırı olduğu düşüncesiyle katılmadık. Başer ve Doğan ile birlikte yanlış kararların alınmaması yönünde yoğun gayret gösterdik. Önemli olan Türkiye'nin o günkü ağır siyasi şartlarında bu refleksi göstermekti. Ben ve diğer iki arkadaşımla o dönemde bu yönde yaptığımız mücadelenin bugün ne kadar önemli olduğunu tarihe not düşüyoruz.”

EMRİ KARADAYI VERDİ ÇEVİK BİR İMZAYI ATTI

TBMM tarafından RTÜK üyeliğine seçilen Fatih Karaca ve üyeler Mehmet Doğan, Emin Başer ile Hikmet İnce'nin darbeciler tarafından fişlendiğini Bugün gazetesi ortaya çıkarmıştı. 28 Şubat sürecinde dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın emri ve Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir imzasıyla hazırlanan fişleme belgesinde Karaca’nın isminin karşısına ‘Milli Görüşçü’ notunun düşüldüğü tespit edilmişti. RTÜK eski üyeleri Doğan, Başer ve İnce’nin de fişleme listesinde yer aldığı görülmüştü.

Fethullah Gülen 28 Şubat'ta ne yaptı?



Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, 28 Şubat döneminde Fethullah Gülen'in darbeye direnmediği, işbirliğine açık durduğunu yazdı
28 Şubat döneminde kurumların, sivil toplum kuruluşlarının tavrı masaya yatırılıyor. Kısacası 15. yılında post modern darbe ile kamuoyu esaslı yüzleşmeye gidiyor. Peki Refah-Yol hükümetini iktidardan indirildiği süreçte Gülen cemaatinin tavrı nasıldı? Ahmet Hakan, Gülen'in 28 Şubat'ta ne yaptığını köşesinde yazdı.
Gülen'in askere üstü örtülü destek verdiğini anlatan Hakan, gerekçelerini de sıralamayı da ihmal etmiyor. Sözü Hakan'a bırakıyoruz:
ERBAKAN'A "İSTİFA ET" ÇAĞRISI
(...)Ordunun dönemin hükümetinden daha demokrat olduğunu söyledi.
- Refah Partisi’nden ayrışmaya çalıştı.
- “Ben Erbakan gibi değilim, daha hoşgörülüyüm” mesajı verdi.
- En kritik günlerde Erbakan’a “istifa et” çağrısı yaptı.
- 28 Şubat’ın egemenleriyle diyalog yollarını aradı.
- Bu arada Refahyol hükümeti devrilip yerine yeni hükümet kurulduğunda Zaman gazetesi 9 sütuna “Hayırlı olsun. İşte kardeş kavgasına son verecek hükümet” manşetini attı.
Yani?
Fethullah Gülen direnmedi. Direnmediği gibi işbirliğine de açık durdu.
Yeni Türkiye’de...
- Ortalık 28 Şubat diye inlerken...
- Zalimler deşifre edilirken...
- Mazlumlar anılarını anlatırken...
- Herkeslere “sen 28 Şubat’ta neredeydin” sorusu sorulurken...
- Sincan’da tankların geçtiği caddede eylemler yapılırken...
- 28 Şubat belgeselleri ekranları kuşatırken...
Fethullah Gülen’in 28 Şubat’ta nerede durduğu sorusu hiç sorulmuyor.
28 Şubat’a dair her şeyi açıkça konuşuyoruz, tartışıyoruz, hiçbir eksik bırakmıyoruz, her türlü anımsatmayı yapıyoruz ama nedense sözü bir türlü Fethullah Gülen’in duruşuna getirmiyoruz.
Anlayışsız değilim.
Fethullah Gülen...
- 28 Şubat’ta kaybedeceği çok şey olduğunu düşünmüş olabilir.
- Okulların kapılarına kilit vurma tehlikesini hissetmiş olabilir.
- Refah’ın yanlış stratejilerle kendisini de hedef haline getirdiğini düşünmüş olabilir.
- “Hizmet”in büyük darbe alacağına inanmış olabilir.
Bütün bunları anlayabilirim.
Ama bu anlayışım, ancak bunların ifade edilmesi halinde söz konusu olur.
Ortalığın “28 Şubat” diye inlediği, “28 Şubat’a itiraz etmeyenin dövüldüğü” bir günde...
28 Şubat’ta karşı destan yazan Gülen Hareketi’ne mensup kalemlerin, önce sağlam bir 28 Şubat muhasebesi yapmaları, ancak ondan sonra 28 Şubat’a karşı kalem sallamaları gerekir.
Gülen Hareketi, bu konuda “hiçbir şey olmamış gibi” yapma lüksüne sahip değildir.
Çünkü...
“Demokrasi” biraz da...
Hiç kimseye hiçbir zaman hiçbir şey olmamış gibi yapma fırsatı sunulmayan rejimin adıdır."

Aydın Doğan kıyametleri kopardı



Can Ataklı'nın iddiaları üzerine CNN Türk canlı yayınına bağlanan Aydın Doğan sert ifadeler kullandı!
CNN Türk'te yayınlanan Tarafsız Bölge'de Aydın Doğan şoku yaşandı. Vatan yazarı Can Ataklı'nın iddiaları üzerine programa telefonla bağlanan Aydın Doğan çok sert ifadelerle iddiaları reddetti.
Gazeteciler.com'un derlediği habere göre, Ataklı, 28 Şubat sürecinde Turizm Bakanı'nın Zafer Mutlu'nun ve Ertuğrul Özkök'ün şantajıyla istifa etmek zorunda kaldığını iddia ederek polemiğin fitilini yaktı. Bakan'ın arkadaşı olduğunu söyleyen Ataklı, "İstifa etmezse hakkında büyük bir karalama kampanyasıyla asılsız bir yolsuzluk dosyasını yayınlayacaklarını anlattım. Ailesini topladı durumu anlattı istifa kararı aldı" dedi. Ataklı daha önce TRT Haber'de dile getirdiği iddiayı CNN Türk'te daha detaylı anlatırken Ertuğrul Özkök ve Zafer Mutlu'nun adını verdi.
Ataklı'nın iddiaları üzerine yayına bağlanan Aydın Doğan "Ertuğrul Özkök ve Zafer Mutlu böyle bir şey yapmışlarsa dünyanın en şerefsiz en ahlaksız insanlarıdır" derken iddiaları kesin bir dille reddetti.
Aydın Doğan: Ben tartışmaya girecek değilim ama bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Can Ataklı, Hürriyet gazetesi Turizm Bakanı istifa etsin diye haber göndermiş dedi. Ertuğrul Özkök de Zafer Mutlu da eğer böyle bir şey söylemişse şerefsizlik ahlaksızlık yapmıştır. Eğer böyle bir şey yapılmışsa yarın Özkök'ü hepimiz idam edelim.
Bana göre Can Ataklı hezeyan halinde. Bunu yapmamak lazım. Medya patronları orada yok diye her şeyi medyaya yüklemek haksızlıktır. Türkiye'nin en namuslu kesimi bence gazeteciler ve gazetelerdir. Gazeteleri böyle hükümetleri düşüren bir şekilde yansıtmak, kamuoyun önünde bu kadar küçük düşürmek da doğru değil, bunu kınıyorum. Bu yaştan sonra oraya çıkıp tartışamam ama herkes gelsin tartışalım. 28 Şubat'ta siviller görevini yapmamış, basın da haber peşinde koşmuş, bazen de hatalar yapmış. Sincan'da tankları yürütenler görevden alındı mı ki biz suçlanıyoruz. Ben fazla uzatmak istemiyorum. Ama bu haksızlığı da yapmayın. Bana kalırsa Can Ataklı bir hezeyan halinde konuşuyor ve hata ediyor. Kahraman olmak istiyor ama aslında mesleğe zarar veriyor. Beyaz kağıt gibiyiz ama bize çok laf atıyorlar. Çünkü en kolayı medyayı suçlamak. Kim kartel kurdu da başkalarını kovdurmak öldürmek için çalıştı.
Can Ataklı: Çok üzülerek dinledim Aydın Bey'i. Kendisi en eski medya patronudur. Hezeyan sözü beni çok üzdü. Kahraman olmak gibi bir niyetim de yoktu. Ben tanık olduğum şeyi anlattım, Aydın Bey'la ilgili bir şey de demedim....
Aydın Doğan: Benim adımı vermedin ama benim sahibi olduğum gazetenin şantaj yaptığını söylüyorsun. Böyle bir şey olması mümkün mü? Ben deli miyim, nasıl böyle bir şey yapabilirim? Ya Can, kafasında bir senaryo kurdu ya da bunu yapanlar dünyanın en büyük şerefsizleridir.
Can Ataklı: Meslek hayatımın son günü olabilir. Ertuğrul da mesaj atıp duruyor ben öyle bir şey söylemedim diye. Ben tanık olduklarımı, bana söylenenleri anlattım sadece. Böyle şeylerin belgesi de olmaz zaten...
ZAFER MUTLU DA YAYINA BAĞLADI
Aydın Doğan'dan sonra programa telefonla bağlanan Zafer Mutlu da iddiaları reddederken Can Ataklı'nın olayları karıştırmış olabileceğini söyledi:
"Çok kısa bir şey söylemek için bağlandım. Can sanırım bazı şeyleri karıştırıyor. Ben böyle bir şey hatırlamıyorum, böyle bir şey de olmadı. Bunu söylemek istiyorum. Polemiği de girmek istemiyorum. Mantıklı da gelimiyor zaten hikaye. Aradan 15 yıl geçmiş Can karıştırıyor da olabilir"

İŞTE O ANLAR




Amokachi, Erbakan'a ne dersi vermişti?




Ersin Çelik'in haberiBeşiktaş'a gelmiş önemli yıldızlardan birisi Amokachi. Özellikle derbi maçlarda attığı gollerle Beşiktaş taraftarının sevgilisi olmuştu. Valencia ile oynanan UEFA Kupası maçında, kaleye bir metreden topu üstten auta atmasıyla da hatırlarız onu.Nijeryalı'ydı Amokachi. Müslüman'dı. Maçlara çıkarken ya da sonradan oyuna dahil olurken, ellerini açıp dua etmesi de bunun göstergesiydi. Sempatikti. Çok güçlü bir fiziği vardı ve hızlıydı da. Bu yüzden "Karaboğa" lakabını almıştı. Sağ kanattan söküp aldığı topla kaleye inmesi bir olurdu. Beşiktaş taraftarı onun için tezahürat bile bestelemişti.Amakachi'nin bir 28 Şubat günü bu habere konu olmasının sebebi ise 15 yıl öncesinin bugünüyle alakalı. Refahyol'u iktidardan indiren 28 Şubat postmodern darbe sürecine medya eliyle alet edilmişti çünkü...

"AMOKACHİ'DEN ERBAKAN'A DERS"

Hürriyet Gazetesi, 23 Şubat 1997 tarihli sayısında manşetine taşıdığı Amokachi ile Başbakan Erbakan’a ders vermeye kalkmıştı.İsmail Er imzalı spor sayfası söyleşisini çok önemseyen Hürriyet, 9 sütuna “Amokachi’den ders” manşetini atmıştı. Haberin spotundaki aklı başında her insanı güldürecek satırlar ise şöyleydi: “Beşiktaş’ın Nijeryalı yıldızı Amokachi, “İslam en güzel ama en istismar edilen din” diyerek Türkiye’deki din simsarlarına çok büyük bir ders verdi.” Hürriyet’in haberde, Amokachi’nin “Türkiye’ye gelen her Avrupa’lı ülkenin laik olduğunu görecektir. İsteyen istediği gibi giyiniyor” sözlerini ön plana çıkarması da dikkat çeken başka bir ayrıntı. Laikliği sadece kılık kıyafet serbestliği olarak algıladığı anlaşılan Amokachi'nin, sözlerini siyasilerine değerlendirten Hürriyet, aldığı görüşleri de hemen manşetin altından yayınlamıştı.İlginç olan bir başka ayrıntı ise; ANAP, DYP ve CHP'nin parti temsilcilerinin Amokachi'nin sözlerini önemseyip Erbakan ve Refah Partisi'nin bunlardan ders çıkarmasını istemesi. İşte o değerlendirmeler:

REFAHLILAR DERS ALSIN

Amokachi'nin sözlerine siyasi parti temsilcilerinden olumlu mesajlar geldi:Yaşar Okuyan (ANAP Genel Sekreteri)Amokachi, Türkiye gerçeğini Erbakan ve RP'lilerden daha iyi görüyor.Cihan Paçacı (DYP Genel Başkan Yardımcısı)Amokachi'nin görüşlerine katılıyorum.Eşref Erdem (CHP Genel Sekreter Yardımcısı)Umarım, RP ve temsilcileri gerekli dersi alırlar!2011 yılında bile, eyaletlerde kadın vali (belediye başkanı) seçilip seçilmemesini tartışan Afrika ülkesi Nijerya’dan 1996'da ülkemize gelen Amokachi’den, Erbakan’a “din ve laiklik dersi” verdiren Hürriyet’in, 28 Şubat sürecinde, darbeye giden yolda nelere sarıldığı da gözler önüne serilmiş oluyor.Haber 7

Bakan Şimşek'i duygulandıran dizi



Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal paylaşım ağı twitter'da TRT 6'nın iddialı dizilerinden olmaya hazırlanan ilk Kürtçe drama dizisi 'Siya Mem û Zîn'le ilgili görüşlerini paylaştı. Şimşek, dizisinin galasına katıldığını ifade ederek başladığı konuşmasında, "1650-1707 tarihleri arasında yaşayan Kürt Şair Ahmed-i Hani'nin ünlü aşk destanı Mem û Zîn Kürtçe olarak televizyona uyarlandı. 'Siya Mem û Zîn' (Mem-u Zin'in Gölgesinde) adlı dizi TRT 6'da başlıyor. Türkiye'de çekilen ilk Kürtçe Drama dizisi olan Siya Mem-u Zin'in galasına ben de katıldım" dedi.

Mem ü Zin'in Güneydoğu Anadolu'da yaygın bir hikaye olduğunu anlatan Şimşek, "Mem ü Zin, halkımız arasında 7'den 70'e herkesin çok iyi bildiği güzel bir hikayedir. Çocukken köyümüzün yaşlılarının zaman zaman bu hikayeyi anlattıklarını daha dün gibi hatırlarım" diye konuştu.

Türkiye'de geçmişte yaşanan acılara da değinen Mehmet Şimşek, "Yıllarca insanlarımız en bildik ve makul imaj, hikaye ve kültürlerinden yoksun bırakıldılar. Bakmayın bugün Ankara'nın göbeğinde böyle bir galanın yapıldığına! Bir zamanlar bu ismi anmak bile yasaktı! Kürtçe dışında tek kelime bilmeyen Arıca Köyü'nün yaşlıları TRT 6'da Mem u Zin'i izlerken mutluluk gözyaşları dökerlerse hiç şaşmam. Rahmetli anne ve babamın da bu tarihi ana tanıklık etmelerini ne çok isterdim" dedi.

TRT 6'yı böyle bir projeyi hayata geçirdiği için kutladığını da vurgulayan Mehmet Şimşek, "TRT 6'yı kutluyorum böylesine başarılı ve modern uyarlama niteliklerine uygun fevkalade bir projeye imza attığı için. Türkiye'de böylesine derin bir zihinsel devrim gerçekleştiren takım arkadaşlarımı kutluyorum" dedi.

Mehmet Şimşek konuşmasının son bölümünde ise Başbakan Recep Tayip Erdoğan'a duyduğu minneti dile getirerek, "Kardeşliğimizin ve birliğimizin pekişmesine yardımcı olan bu sürecin akamete uğramaksızın sürdürülmesini sağlayan Sayın Başbakanımıza da şükranlarımı sunuyorum; sağlığına kavuşması bizleri çok mesut etti" diye konuştu.
İHA

28 Şubat'ın kirli ve kinli manşetleri



Necmettin Erbakan'ın başbakanlığında 28 Haziran 1996'da RP-DYP koalisyonu şeklinde kurulan 54. Hükümet, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in desteği, TSK’nın yoğun baskıları ile asker ve halkı muhafazakâr kesme karşı kışkırtan manşetlerin gücüyle iktidardan çektirildi.28 Şubat sürecinin en dikkat çeken tutumu ise dönemin medyasından gelmişti. Hemen her fırsatta irtica ve şeriat yaygarası yapan 28 Şubat'ın "bir kısım medyası" postmodern darbe sürecinin fiili yaptırımcısıydı adeta.Haber 7 olarak o dönemin en etkin üç gazetesi olan Hürriyet, Sabah ve Milliyet’in 54. Hükümet’in iş başına gelmesinden sonra nasıl bir tutum sergilediğini mercek altına aldık. Arşivlerden çıkardığımız gazete sayfaları bu yıl hemen bütün sitelerde yayınlandı. Biz ise manşetlerin kodlarını ve mesajlarını irdeledik. Geçtiğimiz yıl 27 Şubat’ta vefat eden Erbakan için, “son nefesine kadar siyaset yaptı” başlıklarını kullanan o dönemin “Silahlı Kuvvetler Medyası”, Başbakan Erbakan ve Tansu Çiller için çok ağır manşetler atmış, demokrasiyi adım adım darbeye kurban ettirdiği bugün çok net bir şekilde belli oluyor.

MANŞETLER ASKERİN İKİ DUDAĞI ARASINDA

Askerin iki dudağının arasından çıkan, "laiklik", "şeriat", "irtica", "rejim" ve "cumhuriyet" gibi sözler için manşetlerini hazır vaziyette bekleten üç gazetenin o dönem bir iş bölümü yaptığı da ortaya çıkıyor. Dinç Bilgin’in sahibi olduğu Sabah, Erbakan’ın ortağı Tansu Çiller’i hedef alıp, “Tarih Seni Affetmeyecek” suçlamasını yaparken, Hürriyet ise Erbakan’ı yıpratacak ne bulursa manşetine taşımış. Milliyet ise TSK’yı baz alarak askerin tepkileri üzerine yoğunlaşarak yıpratıcı manşetler atıyordu.

GURUR DUYULAN MEDYA!

Genelkurmay’ın 29 Nisan 1997 günü gazetecilere verdiği brifinge “koşar adım” giden gazeteciler, kendilerine verilen talimat niteliğindeki bilgileri, satır satır sayfa ve köşelerinden aktarırken 30 Nisan tarihli manşetleri de asker atmış oluyordu.Hürriyet gazetesinin 30 Nisan tarihli “ŞOK BRİFİNG” manşetinin altındaki şu satırlar da, medyanın postmodern darbe sürecinde üstlendiği rolün, asker nazarındaki yansımasının gururlu pişkinliği olsa gerek: “Basın, irtica konusunda büyük bir sınav vermiştir. Bizim gururumuz olmuştur. Bazı olayları gün ışığına çıkartarak, umudun, ışığın, alevin yansımasına yol açmıştır. Basının tutumunu şükranla karşılıyoruz.”

İSİMSİZ ÜST DÜZEY KOMUTAN: İMAM HATİPLER KAPATILMALI

28 Şuabt sürecinin en ilgi ve dikkat çeken haberleri ise isimsiz üst komutanların talimatlarının yansıtıldıklarıydı. Genelkurmay’a davet edilen ‘rütbeli’ gazeteciler talimat niteliğindeki notlarını “İsminin açıklanmasını istemeyen bir komutan dedi ki...” satırlarıyla ve tırnak içi kesin ifadelerle aktarıyordu... İşte komutanlardan birinin 31 Ağustos 1996 günkü Sabah gazetesinden yansıtılan sözleri: “Üst düzey bir komutan, “Böyle giderse 2010 yılında Türkiye 1996’dan karanlık olacak” dedi. Adının verilmemesi kaydıyla konuşan komutanın sözleri ayne şöyle: “Belki bunu ben göremeyeceğim ama hepiniz yaşayacaksınız. 1950 yılındaki Türkiye ile şimdiki Türkiye aynı mı? Laiklik konusunda her şey daha kötüye gidiyor. Yeni İmam Hatip Liseleri açılması durdurulmalı. Durdurulması yetmez, kapatılmalı. İmam Hatiplerin açılmasını durdurmayan bir Meclis olur mu?”

İŞTE O MANŞETLER HER ŞEYİN BAŞI DEMİREL!

Medyanın yıpratma kampanyasının en önemli figürlerinden birisi de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel... Senfoni orkestrası dinletisinde "laiklk" ve "rejim" üzerine konuşma yapacak kadar ileri giden Demirel için, dönemin manşetlerine bakılarak, Erbakan görevi bıraksın diye adete tüm imkanlarını sefer etmiş demek mümkün. Demirel'in süreçteki bir diğer kilit rolü ise siyasete direk müdahale etmeye kalkan askeri korumak ve iktidara futursuzca saldıran iş ve medya dünyasını rahatlatan sözler sarfetmek...Örneğin; Demirel, Tuğgeneral Osman Özbek’in Erbakan’a ettiği galiz küfrü “Paşa’nın öfkesi bir boşalmadır” şeklinde değerlendiriyor ve Sabah bunu 9 sütuna manşet yapıyor.

DENK BÜTÇEYE RAĞMEN İŞ DÜNYASI TEPKİLİ

Memura yapılan yüzde 50 zam, yükselen ekonomi ve denk bütçeye iş dünyasının da darbe sürecine nasıl bir katkıda bulunduğu dönemin manşetlerinden belli oluyor. Öyle ki medya, olmaz denileni yaparak işçi ve işvereni iktidar karşıtı mitinge yapmaya zorlayarak "tarihi bir birleşmeye" imza atıyor. Sabah`ın 2 Nisan 1997 tarihli "Avrupa'yı Şaşırtıyoruz" başlıklı manşetine şaşırmamak ise elde değil. Manşetin spotu şaşkınlık yaşamanıza yetecek kadar ironik: "Siyasi istikrarsızlığa rağmen, Türk ekonomisinin hızla büyümeye devam etmesi Batılıları hayrete düşürüyor." (2 Nisan 1977 - Sabah)

İRANLI KADINLAR İÇİN, "TEŞEKKÜRLER ATATÜRK"

Türkiye'deki iktidardan dolayı, Avrupa ülkelerinin şeriat tedirginliği içinde olduğunu savunan medya diğer taraftan yıpratma politikasını İran üzerinden devam ettirirken, İran’dan gelen çarşaflı kadınların resminin üzerine “Teşekkürler Atatürk” manşetini atarak, başörtülü bir kadın görse kan beynine sıçrayacak hale getirilen laik çevrelerin "Türkiye İran'mı olacak?" kaygısına tavan yaptırıyor

REFAH’I İLK GÜNDEN KAPATTILAR

Bugün, hemen her fırsatta hukukun üstünlüğüne ve yargıya saygıdan dem vuran medya, dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş’ın Refah Partisi için açtığı kapatma davasını, manşetten, “Refah Kapatılıyor” diye duyurarak, o dönem adalet terazesinin kimlerin güdümünde olduğunu görmemize yetiyor.

ÇİLLER’İ ERBAKAN’DAN KOPARMA HAMLESİ

28 Şubat MGK kararlarının alındığı günlerde halka devlet krizi ve gergin bekleyiş manşetleriyle ulaşan bu üç gazete, o süreçte Erbakan’ı yalnızlaştırmak ve direnişini kırmak için ise Refahyol'un 'yol'unu bozmanın peşne düşüyor. Üstü süte Çiller’i ve partisini hedef alan manşetlerin sonucunda DYP'den beklenen fireler veriliyor ve Tansu Çiller de artık teslim bayrağını çekmiş oluyor. Kritik MGK zirvesi öncesi askerden çekindiğini açıkça belli eden Çiller’in Erbakan’ı eleştiren sözleri de manşetlerdeki yerini alıyordu.

MESUT YILMAZ GÖREVE HAZIR

1997’nin Mayıs ayında ise üç gazete aynı anda Erbakan iktidarının sonun geldiğini ve Mesut Yılmaz’ın yerine hazırlandığını, TBMM’deki kulis çalışmalarını, hangi vekillerin fire –ihanet edeceği- vereceği sayfalara işleniyordu.

“ERBAKAN GERİYOR” TAHRİKİ

1997'nin Haziran ayında ise, gazeteler Erbakan Hükümeti’nin ne zaman istifa edeceğini ve Demirel’in hükümeti kurma görevini kime vereceğini tartışmaya açarken, sanki kendi koltuklarını terk etmiyormuşcasına “Erbakan geriyor – direniyor - gitmiyor” manşetleri üst üste atılıyordu.

VE ERBAKAN GİTTİ ZAFERİM

GK kararlarına ve istifa baskılarına direnen Erbakan'ı, "imzalamıyor, bırakmıyor" yaygarasıyla hedef yapan 28 Şubatçı medya, hükümet istifa edince bu sefer de zafer manşetlerini atmaktan geri kalmadı. Hürriyet, istifa sonrası polemiğe giren Erbakan ve Çilller ile "Ettiğini Buldu" manşetiyle dalga geçiyordu adeta.
Haber 7

The Times'ın haberine yalanlama



AA'nın, İngiliz The Times Gazetesi'nde yer alan habere ilişkin sorusunu yanıtlayan Ünal, "Türkiye'nin Suriye politikası gayet açık ve net olarak bilinmektedir. Sözkonusu haber gerçeği yansıtmamaktadır" dedi.

The Times Gazetesi'nde Richard Beeston ve Charles Bremner imzasıyla dün yayımlanan haberde, Suriye rejimine gönderilen silahların Türkiye üzerinden geçirildiği ve Türk yetkililerin buna göz yumduğu ileri sürülmüştü.

AA

Arınç Mem u Zin'e hayran kaldı



Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, TRT-ŞEŞ dizisi Mem u Zin’in tanıtımıyla ilgili resepsiyona katıldı, ertesi gün de dizi hakkındaki duygu ve düşüncelerini Twitter’dan takipçileriyle paylaştı. “Dizi büyük Kürt düşünür ve mutasavvıf Ahmed-i Hani’nin aynı adlı eserinden günümüze uyarlanmış müthiş bir aşk hikâyesi” diyen Arınç, eserin Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin ve Leyla ile Mecnun ile eşdeğer şiirsel bir aşk hikâyesi olduğunu vurguladı.
Arınç, “Bu hikâyenin dizi haline getirilmesi birçok açıdan önemlidir. Öncelikle Ahmed-i Hani gibi bir büyük düşünce adamının klasik haline gelmiş bu eserini günümüze taşımak açısından. Ayrıca Kürtçe yazılmış bir eseri ilk kez Kürtçe olarak ekrana taşımak açısından son derece önemlidir” dedi.
Bir de üç yıl önce büyük bir tabuyu yıkarak kurulan TRT ŞEŞ'in ilk dizisi olması açısından son derece önemli bir çalışma yapıldığını belirten Bülent Arınç, şöyle devam etti:
“Eserin klasik bir eser oluşu, anlatımdaki edebi derinlik işin başlangıcında dizinin yapımcılarını biraz endişelendirmiş. Ancak dün akşam ilk bölümünü izlediğimiz dizi tek kelime ile muhteşem olmuş. Çekimlerin kalitesi, klasik eserin günümüze uyarlaması, oyuncuların performansı daha dizinin ilk dakikalarında bizleri ekrana kilitledi. Ben çok beğendim.
Dün akşam diziyi izleyen Kürt kökenli aydın, sanatçı ve siyasetçi de dizide kullanılan lehçenin herkes tarafından kolaylıkla anlaşılabileceğini belirttiler. Umarım bu ilk çalışma yeni projelerin de kapısını aralar. Ben emeği geçen başta diziyi bizlerle buluşturan sanatçı dostlarım olmak üzere TRT Kurumunu yürekten kutluyorum. İnşallah yıllarca ilim ve kültür dünyamıza büyük ışık tutan Mem-u Zin'in Gölgesinde millet olarak sonsuza kadar huzur ve kardeşlik içinde birlik ve beraberliğimizi sürdürürüz.”
(ANKA)

Azınlık gazetelerine resmi reklam izni



Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun Uyarınca Yayınlanacak İlan ve Reklamlar ile Bunları Yayınlayacak Mevkuteler Hakkındaki Genel Kurul Kararı'nın bazı maddelerinin değiştirilmesine dair Genel Kurul Kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı.

Buna göre, kurum vasıtasıyla yayınlanacak ilanen tebligatların elektronik ortamda yayınına ilişkin iş ve işlemler, Kurum Genel Müdürlüğü tarafından belirlenecek. Gazete devirlerinde yayınlama hakkının devam edebilmesi için devir alınan gazetenin vergi ve sigorta prim borcunun olmaması şartı aranacak.

Lozan Barış Antlaşması uyarınca ''azınlık'' statüsünde sayılan cemaat mensupları tarafından yayınlanan gazeteler, yazılı talepte bulunmaları halinde resmi reklam yayımlayabilecek.

Kurul Kararının gazetelerin kadrolarına ilişkin maddesinde ''Gazeteler, gazete yayınından beklenen amacı gerçekleştirebilecek sayıda kadro ve bu kadrolarda, fikir işçilerine ilişkin çalışma ve sosyal güvenlik mevzuatına uygun olarak kendileri ile yazılı sözleşmeler yapılıp tam gün ve tam ay üzerinden ücretleri ödenen, sigorta primleri ile vergilerinin tahakkukları yaptırılmış fiilen çalışan fikir işçileri bulundurmak zorundadır'' şeklinde yeniden düzenlendi. Böylece daha önce, ''sigorta primleri ile vergileri ödenmiş veya üç ay içinde ödenmek şartıyla tahakkukları yaptırılmış'' şeklinde düzenlenen ifade, ''sigorta primleri ile vergilerinin tahakkukları yaptırılmış'' olarak değiştirildi.

Gazetelerin, çalıştırmak zorunda olduğu fikir işçilerine ilişkin asgari kadrolar hakkındaki maddeye ''Asgari kadroda istihdam edilenlerden biri, görev yaptığı gazetenin internet sitesinde editörlük de yapabilir'' ifadesi eklendi.

Kararla, gazetelerin aylık resmi ilan kontenjanının hesaplanmasına ilişkin madde de yeniden düzenlendi.

Kurul kararının bazı maddeleri bugün, bazı maddeleri 1 Mart 2012'de ve bazı maddeleri ise 1 Nisan 2012'de yürürlüğe girecek.

AA

CHP'yle böyle kafa bulan olmamıştı!



Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil kısa yazma olayını biraz abartsa da 8 kelimelik yazısında, kurultaylar partisine dönen CHP'yi, en kısa ve en anlaşılır şekilde eleştirmiş oldu. Yılmaz Özdil, "CHP" başlıklı yazısında sadece şunları yazdı: "En çarpıcı gelişme şu: Bugün kurultay yok"

'Kadına Silah Verilsin' İddiası Tartışmaya Yol Açtı

Gönderen: Unknown on 1 Mart 2012 Perşembe | 07:29



 Sunuculuğunu Nagehan Alçı ile Latif Şimşek'in yaptığı Med Cezir programının bu akşamki bölümünde gergin anlar yaşandı.

Moderatör Latif Şimşek'in ;"Devlet, şiddete uğrayan kadınlara ücretsiz taşıma ruhsatlı silah versin" açıklaması canlı yayında tartışmaya yol açtı.

Hayal Gücünün Karşısında Şapka Çıkarıyorum

Şimşek'in Şiddete uğrayan kadınlara ücretsiz taşıma ruhsatlı silah versin açıklaması Alçı tarafından sert eleştirildi. Alçı,"Bu program gittikçe post modern program haline gelmeye başladı" diyerek sert bir şekilde cevap verdi.

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor