Son Dakika :
necmettin erbakan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
necmettin erbakan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Amokachi, Erbakan'a ne dersi vermişti?

Gönderen: Unknown on 2 Mart 2012 Cuma | 05:44




Ersin Çelik'in haberiBeşiktaş'a gelmiş önemli yıldızlardan birisi Amokachi. Özellikle derbi maçlarda attığı gollerle Beşiktaş taraftarının sevgilisi olmuştu. Valencia ile oynanan UEFA Kupası maçında, kaleye bir metreden topu üstten auta atmasıyla da hatırlarız onu.Nijeryalı'ydı Amokachi. Müslüman'dı. Maçlara çıkarken ya da sonradan oyuna dahil olurken, ellerini açıp dua etmesi de bunun göstergesiydi. Sempatikti. Çok güçlü bir fiziği vardı ve hızlıydı da. Bu yüzden "Karaboğa" lakabını almıştı. Sağ kanattan söküp aldığı topla kaleye inmesi bir olurdu. Beşiktaş taraftarı onun için tezahürat bile bestelemişti.Amakachi'nin bir 28 Şubat günü bu habere konu olmasının sebebi ise 15 yıl öncesinin bugünüyle alakalı. Refahyol'u iktidardan indiren 28 Şubat postmodern darbe sürecine medya eliyle alet edilmişti çünkü...

"AMOKACHİ'DEN ERBAKAN'A DERS"

Hürriyet Gazetesi, 23 Şubat 1997 tarihli sayısında manşetine taşıdığı Amokachi ile Başbakan Erbakan’a ders vermeye kalkmıştı.İsmail Er imzalı spor sayfası söyleşisini çok önemseyen Hürriyet, 9 sütuna “Amokachi’den ders” manşetini atmıştı. Haberin spotundaki aklı başında her insanı güldürecek satırlar ise şöyleydi: “Beşiktaş’ın Nijeryalı yıldızı Amokachi, “İslam en güzel ama en istismar edilen din” diyerek Türkiye’deki din simsarlarına çok büyük bir ders verdi.” Hürriyet’in haberde, Amokachi’nin “Türkiye’ye gelen her Avrupa’lı ülkenin laik olduğunu görecektir. İsteyen istediği gibi giyiniyor” sözlerini ön plana çıkarması da dikkat çeken başka bir ayrıntı. Laikliği sadece kılık kıyafet serbestliği olarak algıladığı anlaşılan Amokachi'nin, sözlerini siyasilerine değerlendirten Hürriyet, aldığı görüşleri de hemen manşetin altından yayınlamıştı.İlginç olan bir başka ayrıntı ise; ANAP, DYP ve CHP'nin parti temsilcilerinin Amokachi'nin sözlerini önemseyip Erbakan ve Refah Partisi'nin bunlardan ders çıkarmasını istemesi. İşte o değerlendirmeler:

REFAHLILAR DERS ALSIN

Amokachi'nin sözlerine siyasi parti temsilcilerinden olumlu mesajlar geldi:Yaşar Okuyan (ANAP Genel Sekreteri)Amokachi, Türkiye gerçeğini Erbakan ve RP'lilerden daha iyi görüyor.Cihan Paçacı (DYP Genel Başkan Yardımcısı)Amokachi'nin görüşlerine katılıyorum.Eşref Erdem (CHP Genel Sekreter Yardımcısı)Umarım, RP ve temsilcileri gerekli dersi alırlar!2011 yılında bile, eyaletlerde kadın vali (belediye başkanı) seçilip seçilmemesini tartışan Afrika ülkesi Nijerya’dan 1996'da ülkemize gelen Amokachi’den, Erbakan’a “din ve laiklik dersi” verdiren Hürriyet’in, 28 Şubat sürecinde, darbeye giden yolda nelere sarıldığı da gözler önüne serilmiş oluyor.Haber 7

Erbakan'ın Adı Üniversiteye Veriliyor

Gönderen: Unknown on 1 Mart 2012 Perşembe | 02:53



AK Parti Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Konya Üniversitesinin adının, “Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi” olarak değiştirilmesini öngören kanun teklifi verdi.

Kapusuz ve milletvekili arkadaşlarının imzasıyla TBMM Başkanlığına sunulan kanun teklifiyle, “Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması” amaçlanıyor.

Kanun teklifinin gerekçesinde, Türkiye için büyük hizmetlerde bulunan ve halk tarafından sevilen devlet büyüklerinin adlarının eğitim müesseselerine verilmek suretiyle gönüllerde canlı tutulmasına yönelik uygulamalar yapıldığı anımsatıldı.

Erbakan'ın Hayatından Kesitler

Gönderen: Unknown on 28 Şubat 2012 Salı | 14:42



Vefatının 1’nci yılında Necmettin Erbakan çeşitli etkinliklerle anılıyor.

Merhum Necmettin Erbakan, vefatının birinci yıldönümünde mezarı başında anıldı.

SP Genel Başkanı Mustafa Kamalak ve GİK Üyesi Oğuzhan Asiltürk'ün hazır bulunduğu anmada, Erbakan ailesinden katılım olmadı.

Erbakan için ayrıca Sultanahmet Camisi'nde mevlit düzenlendi, Kuran okutuldu.

Erbakan: O maddeleri çöpe at paşa!



MGK kararlarını imzalatmaya gelen MGK Genel Sekreteri’ne Erbakan’ın cevabı: "Paşa bırak bu kararları. Ahiretini kurtarmaya bak. Bunların doğru olduğuna inanırsan imanını zedelersin."

Recai Kutan, tam 62 yıl Erbakan Hoca ile yol arkadaşı. En zor günlerde O’nun yanında oldu. Refah kapatılınca FP’ye Genel Başkanlık yaptı. 28 Şubat sürecini en yakından yaşayan duayen bir siyasetçi. İşte Kutan’ın o dönemi ilişkin anlattıkları: “Hoca’nın hiç kimsede görülmeyen muhteşem bir moral yapısı vardı. Bir güne bir gün yıkıldığını, demoralize olduğunu hiç görmedim. Bizim de moralimizi yüksek tutmak bakımından orda yaşananları geldi anlattı. “Ama bunlardan bir şey çıkacağı yok” dedi. Diyordu ki; “Cuntacılar ordumuzu temsil etmez. Görevim milletle orduyu karşı karşıya getirmemek.”

MGK’da alınan kararlar sizi şaşırttı mı?

Aşağı yukarı böyle bir durum olacağını tahmin ediyorduk. Hatta ‘Hoca orada yapa yalnız kalacak’ diyorduk, çünkü orada Hoca’nın dışındakilerin tamamı DYP’li idi. Tansu Çiller hanımın yapısını, düşüncesini de gayet iyi biliyorduk. Koalisyon olmadan evvel hiçbir parti liderinin söylemediklerini bize söylemişti. Biz Demirel’in de onlarla birlikte olduğunu biliyorduk. Endişeliydik. Bazı arkadaşlar, Hoca bunları kabul etmediği taktirde 12 Mart gibi bir durum olur mu olmaz mı diye endişeliydi. Ancak çoğunluk bir askeri müdahale olamayacağını düşünüyordu.

Aranızda istifayı hiç konuştunuz mu?

Niye istifa edelim. Adamların İstedikleri o zaten. Biz ayrılalım istiyorlar zaten. Ekmeğine niye yağ sürelim. Samimi olarak inanıyorduk ki bu hükümet Türkiye’ye hayırlı hizmetler yapacak bir hükümet. Nitekim ülke düzelmeye başlamıştı.

28 Şubat MGK’sında alınan kararları Erbakan Hoca yaklaşık bir hafta imzalamadı. O süreçte MGK Genel Sekreteri İlhan Kılınç Başbakan Erbakan’a kararlar için gelip gidiyordu. Aralarında nasıl bir diyalog yaşandı acaba?

İlhan Kılınç gidip geliyordu. Hatta Hoca ona bir nasihatte de bulundu. Dedi ki; ‘otur şu karşıma, ben senin abin yaşındayım. ‘Bak sen gidip geliyorsun. Sana git şunları şunları söyle diyorlar. Sen de gidip geliyorsun. Bu işin dünyası var ahireti var. Bırak bu maddeleri, onları çöpe at ahiretini kurtarmaya bak. Elbette görevin, yapacağını yap da, ancak bu işin doğru olduğuna inanma. Aksi halde bu senin imanını büyük ölçüde zedeler. Bunu da sana tevsiye ediyorum’ diye nasihatte de bulunmuştu Hoca.

Tepkisi ne olmuştu İlhan Kılınç’ın?

Hiçbir cevap yok tabi.. Yalnız saygılıydı adam.

Asker niye istemedi sizi?

Sebebi gayet basit. Bir defa farklıyız. Mevcut olan partiler zihniyet olarak birbirlerine çok yakınlar. Biz onlardan farklı bazı değerlere sahibiz. Maddi ve manevi kalkınmanın atbaşı olmasından yahayız. İttihat ve Terakki’den beri ‘irtica’ diye kavram ortaya atılmış. Hakikaten bizden ne istediklerini anlamak mümkün değil.

Arda arda dört parti niçin kapatıldı? Erbakan ve arkadaşları niye hapis yattı? Bu sorulara cevap bulamıyoruz. Yürüyen Ergenekon davasına bakınca, o dönemle bir bağlantı kurduğunuz oluyor mu?

Puzzle parçaları gibi parçaları birleştirdiğim oluyor. 28 Şubat’ı yapanların önemli bir kısmı bu olayların içinde. Bir kısmı da mutlaka olacak. 28 Şubat daha inceleme noktasına gelmedi. Ama gelecek. Öyle görünüyor. O zaman görülecek ki bunlar hem 28 Şubat’ta hem Balyoz’da olan kimseler. AK Parti’ye de karşılar çünkü ‘bunların geçmişini biliyoruz. Hocanın talebeleri’ anlayışındalar..

Kavakçı’yı Meclis’e kim getirdi hala bilmiyorum

FP’nin Genel Başkanıydınız. Merve Kavakçı Meclis’e geldi. Siz mi istediniz Kavakçı’nın Meclis’e gelmesini?

O zaman en yaşlı üye Ali Rıza Septioğlu Meclis’i o açacak.. Görüştük, ‘Hemşehrim’ dedik. ‘Biz Merve’yi gündüz Meclis’e getirmeyeceğiz bu aşağı yukarı gece yarısına kadar sürer. Halk Partililer dağılır. Biz o zaman Merve’yi getiririz. Yemin eder” dedik. Mutabık kaldık. Sonra ne oldu bitti, ne bitti bilmiyorum, ara bir yerde baktık Nazlı Ilıcak’la geldiler. Meclis’e geldiklerinden bizim haberimiz yoktu. O saatte geleceklerini bilmiyorduk. Önceden sıkık sıkı tenbih ettik ki, ‘gece geleceksin’ diye. O da ‘tamam’ demişti. Ondan sonra da hanımcağızın başına gelmedik kalmadı.

Asker Türkiye’den sonra ülkeleri de ‘ irtica yanlısı’ diye ikiye bölmüş

28 Şubat sürecinde Genelkurmay Karargahı’nda yüksek yargı mensuplarına verilen ‘İrtica brifingleri’nde, Türkiye’deki riskli iller ayrımından sonra, ‘İrticai örgütlere dış destek’ başlığı altında ‘irtica yanlısı devletler’ haritası yapıldığı da ortaya çıktı.

Belgelerde İran, Libya, Suudi Arabistan ve Sudan’ın Türkiye’de ‘şeriat esaslarına dayalı rejim kurmak için maddi, manevi her türlü yardım’ yaptıkları, İran’ın Türkiye’de ‘savaş çıkarabileceği’, Türkiye’nin ise bu ‘müdahalelere sessiz kaldığı’ öne sürülüyor. Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir ve Genelkurmay Adli Müşaviri Erdal Şenel’in öncülüğünde Haziran ayında, Genelkurmay Karargahı Orbay Salonu’nda verilen ‘irtica brifingleri’nde, Suudi Arabistan’ın “İrtica eğilimi olan milletvekilleri ve bürokratlara ilave hac imkanı sağladığı” iddiası bile var.

BÇG’nin hedefi dindarlar

‘İrtica brifingi’ belgesinde 28 Şubat 1997 tarihde yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında alınan kararlar doğrultusunda, “ülke gündeminde öncelik alan ‘irtica’ tehdidinin takibi için başlangıçta Genelkurmay Başkanlığı’nda bir ‘Batı Kriz Masası’ teşkil edildiği belirtilyor. Belgede Batı Çalışma Grubu’nun yürüteceği Batı Hareket Konsepti kapsamında şu faaliyetlerin yürütüleceği belirtiliyor:

TÜRKİYE İYİ YOLDA

Türkiye sizce iyi yolda mı, Hükümet başarılı mı?

Türkiye’nin genel gidişinin iyi istikamette olduğuna dair benim kanaatim var. Bakanlar kurulunda iyi niyetle gayret gösteren bir kısımı da bizim eski arkadaşlarımız var. Benim için mühim olan bunların başarılı olmalarıdır. Ülkenin buna ihtiyacı var. Elbette başarılı oldukları çok mesele var. Erbakan Hoca da, tabii haklarını helal etti bu kardeşlerimize, ben şahidim..

HOCA RÜYALARIMA GİRİYOR

Merhum Necmettin Erbakan’sız geçen bir yılda ne gibi boşluklar hissettiniz, rüyanızda gördünüz mü?

Hoca’yla hukukum 1947’de başlıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi(İTÜ)’ne girdiğimde Hoca son sınıftaydı. Ondan sonra vefatına kadar hep yanındaydım. Devlet hizmetinde iken de yakın ilişkideydim. Tutukevinde iken de beraber kaldım.

Elbette her vesileyle yokluğunu hissediyorum. Bazan ölmemiş gibi davranıyorum. Bundan bir süre önce yine enteresan bir rüya gördüm. Çocuklarıyla ilgili konuştu. Tabii çocukları özellikle Fatih bize emanet. O vesileyle ilgili çocukların durumuyla ilgilensen diyordu. Bazen de hiç ölmemiş gibi yine uzun yolculuklara çıkıyoruz tıpkı eski günlerdeki gibi.

Refah olarak MGK sonrası pes etmeme kararı aldık

Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk, Erbakan Hoca ile 1954’de İTÜ’’ye girince tanıştıklarını belirterek,”O zaman genç bir doçentti. Bir mescidde buluşurduk. Cumartesi akşamları toplanır sohbet yapardık. Sonra yollarımız ayrılmadı” diyor.

28 Şubat MGK’sı yapılırken siz dışardaydınız. Kendi aranızda ne düşünüyordunuz?

Toplantı uzadıkça, bir çok kimse inanmaz ama biz Erbakan Hoca’nın bunların üstesinden geleceğine inanıyorduk. Biliyorduk ki, Hoca hiçbir zaman pes etmez. Bizde toplandık ve ‘Bunlardan birşey çıkmaz, aynen devam’ kararı aldık. Ne olursa olsun. Meral Akşener, ‘büyük bir ter basmıştı. Hoca konuştukça öyle bir rahatladım ki’ diye anlatmıştı.

Hiç ‘bırakalım hükümeti’ dediğiniz oldu mu?

Biz onu diyemeyiz. Biz Allah’a inanmış bir topluluğuz. Yunus Peygambere. Bize yapılandan çok daha ağırı yapılmıştı. Kavmini bırakıp gitti. Görevini bıraktı. Gemiden denize düştü, balık yuttu. Dua etti, pişman oldu, tekrar kavmine gönderildi. Bir topluluk isterse yanlış iş yapsın, ‘görevli kimse sonuna kadar görevini yapması gerekir’ diye inanıyoruz. Hoca, çok metin bir şekilde ‘Biz görevimizi yaparız, sonrası Allah’ın takdiri’ dedi.

O günlerde yaşananlar, tankların yürümüsi eşlerinize, çocuklarınıza nasıl anlattınız gelişmeleri?

Bizim için hiç zerre kadar önemi yoktu. Tank mı gelmiş, başka şeymiş.. Taktir böylese, ne yapabiliriz.. O MGK ve yaşananları evdekileri korkutacak şekilde anlatmadık tabii. Ölçülü hareket ederiz. Bize eşimiz ve çocuklarımız gazetelerden daha çok inanır.

Ergenekon’dan içeri alınan subaylar için ‘ABD karşıtı oldukları için alındılar’ diyorsunuz. Oysa aynı isimler size de karşı değil miydi?

Ben ‘bu susaylar bize karşı değil’ demiyorum ki. Bize karşı olan ABD’ye de karşı olamaz mı? Bunu söyleyince bir çok kimse ‘Ergenekonu savunuyor’ diyor. Oysa bunlar bizim dört defa partimizi kapattılar, bunları ben niye savunacağım. Bu mahkemede bunlar ceza alırsa ‘suçlu’ derim. İyi ama ‘balans ayarı yaptık’ diyenler niye alınmıyor içeri. Ben buna dikkat çekiyorum. Daha büyük tehlike var, ‘İran’a saldırı için Amerikan karşıtları alınıyor’ diyorum. 28 Şubat Türkiye’ye 50 yılını kaybettirdi. Ardında ise ABD var. ABD ise tamamen Siyonizmin kontrolündedir.

BÇG'NİN HAREKAT KONSEPTİ

BRİFİNGLERLE ANLATILANLAR

İrtica ile mücadeleye öncelik verilecek.

Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde irticai unsurlara yaşam hakkı tanınmayacak.

Demokratik kitle örgütleri ile Atatürkçü kurum, kuruluş, dernek, basın ve yayın organlarının organize olmaları sağlanacak ve kamuoyu bilinçlendirilecek.

Laik kesime herşeyi Türk Silahlı Kuvvetlerinden beklememeleri mesajı verilecek.

Devlet organlarındaki köktendinci kadrolaşma takip edilecek ve yasal takibat yapılması sağlanacak

Er, erbaş ve yedek subayların bu konuda eğitilmesi sağlanacak.

Psikolojik harekat planları geliştirilecek ve uygulanacak

EMASYA ve Sıkıyönetim planları bu tehdide göre tekrar gözden geçirilecek

İrticaya karşı güvenilir bir istihbarat ağı oluşturulacak

Batı Harekat Konsepti esaslarının tahakkuku maksadıyla Batı Eylem Planı hazırlanmış ve kuvvet komutanlıkları Jandarma Genel Komutanlığı ile koordineli olark uygulanmaktadır.

STAR GAZETESİ

Muhsin Yazıcıoğlu darbeyle tehdit edilmiş



Postmodern darbe olarak adlandırılan 28 Şubat kararlarının üzerinden 15 yıl geçti. Büyük Birlik Partisi (BBP)'nin kurucularından Remzi Çayır, 28 Şubat'ın yıldönümünde, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun yaşadıklarını anlattı. Çayır, Refah-Yol hükümetinin güven oylaması sırasında dönemin ANAP milletvekili Eyüp Aşık’ın, Yazıcıoğlu’nun yanına gelerek, Mesut Yılmaz’ın mesajını ilettiğini, 'Refah-Yol’a güvenoyu vermeyin aksi halde darbe olur' imasında bulunduğunu belirtti. Çayır, güven oylamasından önce bir albayın Muhsin Yazıcıoğlu’nu tehdit ettiğini de söyledi. Remzi Çayır, Muhsin Yazıcıoğlu’nun dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ı defalarca uyardığını; ama dikkate alınmadığını ifade etti.

BBP Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır, Refah-Yol hükümetine destek veren Yazıcıoğlu’nun asla hükümet ile bir pazarlık içinde olmadığını söyledi. Çayır, hükümetin kurulma aşamasında yapılan görüşmeleri şöyle anlattı: “Seçimlerden Refah Partisi galip çıkınca Batı Çalışma Grubu (BÇG), yaptığı toplantılarda, buna MGK toplantıları da dahildir, bazı medya organlarını kullanarak, ‘irtica devleti ele geçirmek üzeredir’ kara propagandası yapmaya başladı. RP’lilerin yıllar önce yaptığı konuşmalar sivil ve askeri bürokratlar tarafından basına servis edilmeye başlandı. BBP de o dönem Anavatan Partisi ile seçim işbirliği yapmış ve 8 milletvekili ile Meclis'e girmişti. Bu dönemde Muhsin Yazıcıoğlu Mesut Yılmaz’ı birkaç kez ziyaret edip, ‘Hükümeti kurma görevi kesinlikle Erbakan’da olması gerekir. Çünkü Necmettin Erbakan’ın partisi birinci parti olmuştur. Siz de Refah Partisi ile koalisyon kurunuz, milletin de beklentisi bu yöndedir’ demiştir. Fakat Mesut Yılmaz önce olumlu baktığı bu koalisyondan kimlerle ne konuştuysa vazgeçti. Süleyman Demirel, Erbakan’a yetkiyi verdikten sonra BBP ile Refah Partisi’nde alt düzeyde görüşmeler yapıldı. Sonrasında Oğuzhan Asiltürk’ün hoş olmayan nezaket dışı bir ifadeyle ‘Biz Doğru Yol Partisi'yle anlaştık. Güvenoyu veriyorlarsa versinler, vermiyorlarsa vermesinler’ sözü hepimizi üzmüştü. Erbakan ile birçok görüşme yapıldı. Yazıcıoğlu, bu görüşmelerin hiçbirinde ‘biz hükümeti destekleyeceğiz ama şunu da yapın, bunu da yapın’ gibi bir pazarlığın içine asla girmemiştir. Rahmetli o görüşmelerde 'kuracağınız hükümet ile milletin menfaatini gözetin ve milletin iradesini asla çiğnetmeyin. Bu minvalde yürürseniz biz sizin arkanızda oluruz' demiştir."

‘ALİ RIZA SELMANPAKOĞLU 28 ŞUBAT’IN FİŞLEMELERİNİ YAPTI’

Muhsin Yazıcıoğlu’nun söylediği ‘Türkiye İran olmayacak ama Suriye olmasına da izin vermeyiz’ şeklindeki sözlerin perde arkasını anlatan Çayır, BÇG’nin fişlemelerini de anlattı. Çayır, “BÇG fişlemelere başladığında bazı subayların kafasında gerçekten Suriye tarzı bir düşünce yerleşiyor. Şu an Hacıbektaş Belediye Başkanı olan Ali Rıza Selmanpakoğlu o dönem GATA’da generaldi. Selmanpakoğlu birçok kişi hakkında irticai faaliyette bulunduğu gerekçesi ile çeşitli fişlemelerde bulundu. O zaman rahmetli Yazıcıoğlu ‘Türkiye İran olmayacak ama Suriye de olmasına izin vermeyiz’ demişti. Aslında Muhsin Yazıcıoğlu bu cümlesiyle ordu içindeki bu yapılanmaya işaret ediyordu.” dedi.

"EYÜP AŞIK, YILMAZ’IN ‘DARBE OLUR’ MESAJINI YAZICIOĞLU’NA GÖTÜRDÜ"

Refah-Yol Hükümeti’nin 8 Temmuz 1996 tarihinde TBMM’deki güven oylamadan önce yaşananları anlatan Remzi Çayır, Anavatan Partisi Milletvekili Eyüp Aşık’ın Yazıcıoğlu’nun yanına geldiğini ve Mesut Yılmaz’ın ‘destek vermeyin Meclis açık kalsın’ şeklindeki darbe imasını ilettiğini söyledi. Çayır; “Güven oylamasının olduğu gün Anavatan Partisi Milletvekili Eyüp Aşık, Meclis’te Yazıcıoğlu’nun oturduğu sıraya birkaç defa geldi. ‘Mesut Bey’in çok selamı var. Durum vahim, yara açılmış vaziyette. Ne olur tuz biber ekmesin arkadaşlar aksi halde bu yara bir daha kapatılamaz. Milletin Meclisi açık kalsın. Destek vermeyin ya da oylamada çekimser kalın’ diyerek, darbe imasında bulundu. Dönemin BBP Milletvekili Recep Kırış da, Aşık’ın bu sözlerini duymuştur. Rahmetli Genel Başkan da bu sözlere hem bozuldu hem de üzüldü. Çünkü seçimlerde işbirliği yaptığı partinin genel başkanı böylesine kritik bir günde bu mesajı gönderiyor. Ama Muhsin Yazıcıoğlu desteğini o güven oylamasında gösterdi.” diye konuştu.

ALBAYDAN DA DARBE TEHDİDİ

Tarihi güven oylamasından önce bir albayın da gelerek Yazıcıoğlu’nu tehdit ettiğini anlatan Remzi Çayır, Yazıcıoğlu’nun bu tehditleri ciddiye almadığını söyledi. Çayır, Muhsin Yazıcıoğlu’ndan dinlediği olayı şöyle anlattı: “Güven oylamasından önce kendisini albay olarak tanıtan biri Muhsin Yazıcıoğlu ile yüz yüze görüşmek istediğini söylüyor. Rahmetli, albayı Oran’daki lojmanlarda bulunan evine çağırıyor. Albay gece yarısı lojmana geliyor. Ordu içindeki rahatsızlığı söylemek üzere bir dosya ile gelen albay, ‘Siz bu hükümete güvenoyu vermemelisiniz. Verdiğiniz takdirde darbe olacaktır. Parlamento işlevini yitirecektir ve Türkiye birçok şey kaybedecektir, bu yüzden sizin destek vermemeniz gerekir’ diyor. Bu albayın ziyareti aslında başlı başına bir tehditti. Başkan da 'Milletin seçtiği bir parti var. Beğenelim, beğenmeyelim. O partiyi oyunun dışına itmek doğru değildir. Aksi de olsa biz milletin iradesinde yer alırız.' cevabını veriyor."

‘ERBAKAN, YAZICIOĞLU’NU DİNLESEYDİ 28 ŞUBAT YAŞANMAZDI’

28 Şubat kararlarından hemen önce basında üst düzey bir askeri yetkilinin ağzından verilen 'Gerekirse silah kullanırız' açıklaması üzerine Muhsin Yazıcıoğlu’nun, dönemin Başbakanı Erbakan’ı uyardığını aktaran Remzi Çayır, Erbakan’ın bu uyarıları dikkate almadığını söyledi. Remzi Çayır, Erbakan, Muhsin Yazıcıoğlu’nu dinleseydi 28 Şubat’ın yaşanmayacağını ifade etti. Çayır yaşananları şöyle anlattı: “9 Ocak 1997 tarihinde Hürriyet gazetesine konuşan bir askeri yetkili ‘gerekirse silah kullanacağız’ demişti. Bunun gibi çıkan haberleri dosyalayıp dönemin BBP Milletvekili Recep Kırış rahmetli Yazıcıoğlu’na takdim etmişti. Bunun üzerine Muhsin Bey de Başbakan Erbakan’a bu dosyayı götürdü. Muhsin Yazıcıoğlu o görüşmede ‘Artık bir şeyler yapmanız gerekiyor. Gittikçe sizin alanınız daralıyor, devleti yönetmekte sıkıntıya düşeceksiniz. Genelkurmay’a hangi askeri yetkilinin silah kullanacağını sorun. Genelkurmay Başkanlığı size bağlı bir kurum, bu şahsı bulun, bununla ilgili soruşturma açın tahkikat başlatın diye yazı yazın’ diyor. Fakat Erbakan ‘Bunlar yalan yanlış şeyler, boş verin’ diyor. Erbakan o sırada Yazıcıoğlu’nu dinlemiş olsa 28 Şubat süreci yaşanmayacaktı. Erbakan, Genelkurmay’a ‘seçilmiş bir hükümete silah kullanmak ne demektir’ sorusunu sorsa şimdi 28 Şubat’ı değil, başka şeyler konuşuyor olacaktık.”

"GENERALLERİ EMEKLİYE AYIRIN"

Başbakan Erbakan, Tansu Çiller ve rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun baş başa yaptığı bir görüşmeyi hatırlatan Remzi Çayır, Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Erbakan’a 'millete tezgah kuran generalleri emekliye ayırın' dediğini ifade etti. Remzi Çayır, “28 Şubat kararları alındıktan sonra Başbakan Erbakan, Tansu Çiller ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun katıldığı üçlü bir zirve yapıldı. Yazıcıoğlu orada Erbakan’a ‘Milli iradeye karşı tezgah hazırlayan generalleri emekliye ayırın. Eğer Süleyman Demirel imzalamazsa sine-i millete döneriz’ teklifinde bulunuyor. Çiller bu teklife pozitif bakarken, Erbakan hiç yanaşmıyor. Bu teklif o masada kalıyor ve pratiğe geçmiyor. Sonra da zaten Çiller, ‘Başbakan ben olayım, sen yardımcım ol’ dediğinde de bir daha zaten hükümet olamıyorlar.” dedi.CİHAN

Erbakan için Sultanahmet'te mevlit

Gönderen: Maykıl on 27 Şubat 2012 Pazartesi | 09:46



İstanbul Grubu Dostluk Derneği tarafından düzenlenen mevlidin ardından, İsmailağa Kur'an Kursu hafızları Kur'an-ı Kerim okudu.

Mevlide, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan ve damadı Mehmet Altınöz'ün yanı sıra çok sayıda partili katıldı.

Yapılan duanın ardından mevlide katılanlar, ikindi namazını kıldıktan sonra camiden ayrıldı.AA

"Babam 28 Şubat'ta tanka çıksa, 'tanka zarar verdi' yazarlardı..."



Bugün Cumhuriyet tarihinin en önemli figürlerinden, eski 'Başbakan Necmettin Erbakan'ın 1. ölüm yıldönümü. Yarın ise Milli Güvenlik Kurulu kararıyla irticai faaliyetleri gerekçe gösterilerek istifaya zorlanan Erbakan liderliğindeki Refahyol Koalisyonu'nun sonunu getiren 28 Şubat sürecinin 15. yılı. Zeynep Erbakan, Necmettin Erbakan'ın 4 çocuğundan biri Saadet Partisi Kadın Kolları Genel Başkanı Zeynep Hanım'la Ankara'da buluşup hem babası Necmettin Erbakan'ı, hem de babasıyla ilgili tarihi tanıklıkları konuştum. Necmettin Bey'in bugün 1. ölüm yıldönümü, geriye dönüp baktığınızda kendisinden size kalan en önemli hatıra ne?Babam çok sabırlı ve hoşgörülü bir insandı. Ben de öyle olabilmeyi isterdim. Büyüklerimiz küçükken, "Nasıl biriyle evlenmek istersin?" diye sorduğunda ben, "Babam gibi biriyle" derdim. Bana kalan en önemli değerin çalışma azmi olduğunu düşünüyorum. O en son nefesine kadar insanlığın saadeti için çalıştı. Kamuoyu Necmettin Bey'i, hınzırca yaptığı espri ve ironilerle de hatırlar. Evde de böyle miydi?Evde pek konuşmazdı. Torunlarına karşı daha şakacıydı. Onlarla birlikte oynamayı severdi. Onlar ne yaparsa onları taklit etmeye çalışırdı. Benim kızım dedesini o kadar çok seviyordu ki, şu an hâlâ onun yattığı yatakta yatıyor ve bana, "Anne burası hâlâ dedem gibi kokuyor" diyor.

Sizi güldüren bir hatıranız var mı?ODTÜ'de öğrenciyken anlamadığım bir konu vardı. Babama sormuştum. Basit bir artı-eksi meselesiydi. "Bunu anlayabilmen için önce maddenin oluşumunu anlaman lazım" demiş ve anlatmaya başlamıştı. O kadar uzun anlattı ki; bitirdiğinde sabah namazı olmuştu. Onu anladım ama diğer konulara çalışmaya vakit kalmadığı için sınavım çok kötü geçmişti.

Çocukluk ve gençlik yıllarınız muhafazakâr bir ortamda, üniversite yıllarınızsa sol görüşlü öğrencilerin yoğun olduğu ODTÜ'de geçmiş.Siyasi çizgim hiç değişmedi. Çünkü babam bizim milli ve manevi değerlere bağlı birer insan, iyi birer Müslüman olmamız için sürekli nasihatte bulunurdu. Buna özel bir önem verirdi. Tabii ki farklı görüş ve ideolojilerden arkadaşlarım oldu. Ama benim siyasi çizgim hep aynıydı.

12 Eylül sabahı ne yaşadınız?12 yaşındaydım. Yaşım itibarıyla 12 Eylül'den daha çok etkilendim. Babamın askerler tarafından götürüldüğünü görünce bayılmıştım. Beni hastaneye götürdüler.O sabaha dönersek.Babam 12 Eylül sabahı her zaman yaptığı gibi abdest alıp namazını kıldı. Ondan sonra annemi çağırdı. Sonra annemin bize anlattığına göre, "Birtakım şeyler olabilir. Hiçbir zaman Cenab-ı Allah'a teslimiyetinizi kaybetmeyin. Çocuklara söyle üzülmesinler" demiş.Ya yargılanma süreci?Babamın yargılanma sürecinde tabii birçok asılsız iftira gündeme geldi. Bunlardan biri de eroin kaçakçılığı iftirasıydı. O zaman Annem (Nermin Erbakan) beni karşısına aldı; "Bak kızım... Artık benim dayanacak gücümkalmadı. Babanı idam edilecek olarak kabul et. Kendimizi böyle hazırlayalım" demişti. Tabii bunlar o kadar uçuk kaçık iftiralar ki, insan gerçekten ürküyor. Annem de sanırım orada bütün gücünü kaybetti. Annem öyle deyince, "Babasız kalırsam bundan sonra önemli kararlarımı nasıl veririm" diye düşündüm. Çünkü benim kararlarımı hep babamın vermesini isterdim.

Yarınsa babanızı iktidardan düşüren 28 Şubat sürecinin yıldönümü. 15 yıl önce 28 Şubat'ta evinizde nasıl bir hava vardı?Babamın bir özelliği vardı. Ne olursa olsun, bize hep tebessüm ve şefkatle yaklaşırdı. Mütevekkil bir insandı. Hiçbir zaman sükûnetini bozmazdı. 28 Şubat gecesi de öyleydi. Tabii ben, 12 Eylül'e göre yaş olarak daha büyük ve bilinçliydim. Olayları daha sağduyulu değerlendirebiliyordum. Babam o gece eve geldiğinde, her zaman ki gibi büyük bir tevekkül içindeydi. Hiçbir şey olma mış gibi mutfağa oturdu, "Hadi bakalım bana bir soda verin" dedi. Babam soğuk şeyler içmeyi çok severdi. En sevdiği de buzlu sodadır. O gece annem ise hem Kuran okuyor, hem ağlıyordu.

Neden?Çünkü kötü şeyler olmasın diye dua ediyordu. Özellikle annem, babam eve gelince onu soru yağmuruna tutmaya başladı. Babam sodasını içtikten sonra; "Çok geç oldu. Gece de namaza kalkacağız. Şimdi uyuyalım sabahleyin inşallah görüşürüz" dedi. Sabahleyin de zaten herkes sakinleşmişti.

Gazeteci Fikret Bila, 28 Şubat'la ilgili olarak medyaya yöneltilen eleştirilere, "Erbakan tankların üstüne çıktı da medya yazmadı mı?" sözleriyle karşılık verdi. Siz bu soruya ne karşılık verirdiniz?

Kişileri hedef alarak konuşmayı doğru bulmuyorum. Bizim siyasi anlayışımız kişilerle değil zihniyetlerle ilgilidir. Herkes görüşünü söyleyebilir. Ama milletimiz o dönem verilen brifingleri hâlâ unutmadı. Ayrıca medyanın birçok önemli ismi de daha sonra,

28 Şubat'ta nasıl yönlendirildiklerini kendileri itiraf ettiler. Ama şimdi düşünüyorum da, herhalde tankın üzerine çıksaydı, o zaman da, "Erbakan tanka zarar verdi" diye yazarlardı. O dönem maalesef medyanın yaklaşımı böyleydi.

Türkiye Ergenekon ve Balyoz davalarını konuşuyor. Babanızın askerlere karşı öfkesi var mıydı?Babam, "Nasıl üç-beş öğretmenin yaptığı yanlıştan dolayı bütün Milli Eğitim'i suçlayamazsak, üç-beş cuntacının yaptığından dolayı bütün askeri suçlayamayız" derdi. Hatta bir keresinde bir yabancı gazeteci, "28 Şubat'ta size yapılanlardan dolayı kırgın mısınız? Onların cezalandırılmasını ister miydiniz?" diye sormuştu. Babam da, "Hayır, cezalandırılmalarını değil, eğitilmelerini isterim' demişti. "Onlar Milli Görüş'ü bilmedikleri için böyle yapıyorlar. Bilseler böyle yapmazlar" diye cevap vermişti.Sizin yaklaşımınız ne?Ben de öyle düşünüyorum. Gerçek manada Milli Görüş'ü bilen ve tanıyan bir kişi, Milli Görüş'e karşı çıkmaz. Zaten zaman Milli Görüş'ü haklı çıkardı. O dönem Milli Görüş'ün karşısında olan birçok insan, bugün "Hata yapmışız. Yanlış yapmışız" diyor.

Kendisi Başbakan olsa, bu davalara nasıl yaklaşırdı sizce?Babam milletimizin hayrına çalıştı. Millet sevgisi, vatan sevgisi her şeyin üstündeydi. Bu yüzden belki hayatı boyunca hep bu tür engellemelere maruz kaldı. Ama bunları millete olan sevgisinden dolayı sineye çekti. O zaman da yapılan haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı gerekli girişimleri yapmıştı. Bence 28 Şubat sürecinde kaybeden babam ve Milli Görüş camiası değil, hukukun değil baskının yanında saf tutan bir kısım medya ve siyasiler oldu.

Erdoğan'ın "Milli Görüş gömleğini çıkardım" sözleri babanızda nasıl karşılık bulmuştu?Babamın kişisel olarak kimseye kırgınlığı olmazdı. Ama bir yanlış yapıldığında uyarmayı görev bilirdi.



'Suriye'de, Müslüman kanı akmasın istiyoruz'Suriye'de yaşanan gelişmeler sizi de kaygılandırıyor mu?Biz zulmün her türlüsüne karşıyız. Ancak bölgemizdeki gelişmeler konusunda ciddi endişeler taşıyoruz. Son dönemde baş gösteren gelişmelerin Büyük İsrail Projesi ile bağlantılı olduğunu düşünüyoruz. Biz bölgedeki karışıklığın bir an evvel sona ermesini istiyoruz. Daha fazla Müslüman kanı akmasın istiyoruz. Suriye halkıyla köklü bir tarihi ve kültürel geçmişe sahibiz. Orada yaşanacak her türlü sıkıntı en başta bizi üzer. Hükümet bu konuda daha sağduyulu bir şekilde hareket etmeli. ABD'nin, İsrail'in taleplerini değil, Türkiye'nin menfaatlerini öncelemeli.

Zenginleşen muhafazakâr ailelerde, bir çözülme ya da yozlaşma gözlemliyor musunuz?Bunu muhafazakâr, liberal, solcu, sağcı diye ayırmak doğru değil. Ancak genel bir toplumsal bir çözülmeden bahsetmek mümkün. Türkiye maalesef hızla tüketim toplumu haline getirilmek isteniyor. Ahlaki ve manevi tahribat had safhada. İsraf, şiddet, kötü alışkanlıklar, alkol ve uyuşturucu madde kullanımının hızla yaygınlaşması bunu gösteriyor.Kendinizi, "İslami sosyetenin bir yerine ait" görür müsünüz?Kendimi, canıyla malıyla İslam'a hizmet etmeye çalışan bir insan olarak görmeyi isterim.

'MSP-CHP koalisyonu çok önemli işler yaptı'Babanız son günlerde çokça tartışılan Fethullah Gülen Hareketi'ne nasıl bakardı?Babam, milletin hayrına çalışan herkesi takdir etmiştir. Babamın üzerinde en çok durduğu konu, İslam kardeşliğiydi. Ben de öyle düşünüyorum. Kim bu milletin hayrına çalışıyorsa, Allah onlardan razı olsun.

Babanızın siyaset kulvarında en yakın arkadaşlarından biri de, bir dönem koalisyon kurduğu rahmetli CHP Lideri "Karaoğlan Ecevit"ti. Bülent Bey'i siz nasıl hatırlarsınız?Milli Görüş hareketinin temel özelliği, rekabeti değil fazileti esas almasıdır. Çünkü rekabet çatışmayı, fazilet ise paylaşmayı getirir. Ben özellikle '70'li yıllardaki MSP-CHP koalisyonunun bu ülkeye çok önemli kazanımlar sağladığını düşünüyorum. Biliyorsunuz; Kıbrıs Barış Harekâtı'nı o koalisyon gerçekleştirdi, ağır sanayi hamleleri o dönemde başlatıldı.

Bugün, kimi sosyal demokratların "2. Ecevit" olarak nitelediği Kemal Kılıçdaroğlu ile Ecevit'i kıyasladığınızda nasıl bir tablo ortaya çıkar?Bunu değerlendirmek bana düşmez. Onu CHP seçmenine sormanız lazım.

‘Hangi dilde konuştuğunuzdan çok, ne konuştuğunuz önemli'Başbakan, sıklıkla kamuoyuna "3 çocuk yapın" mesajı veriyor. 4 çocuk annesi bir siyasetçi olarak buna nasıl bakıyorsunuz?Bana göre önemli olan çocuk sayısı değil, sahip olduğumuz çocukların nasıl yetiştirildiğidir. Burada kastettiğim sadece ekonomik anlamda çocukl ara bakabilmek değil, onları, hem dünyasını hem de ahiretini kazandıracak niteliklerle, iyi birinsan ve iyi bir Müslüman olarak yetiştirebilmektir."Ana dilde eğitim" ve Kürt sorununa yaklaşımınız ne?Ana dilde eğitim elbette en temel in i san haklarından biri. Ama burada tartışma yanlış bir mecrada yapılıyor. Hangi dilde konuştuğunuzdan çok, ne konuştuğunuz öneml i. Babamın bu konuda yıll ar önce yaptığı bir değerlendirme var. Orada şöyle diyor: "Ne konuşacaksın? Efendim, ateizm konuşacağım. Materyalizm konuşacağım. Bu ülkeyi böleceğim. Kürtçe de konuşsan zararl ısın o zaman. Ne konuşa caksın? Efendim, İslam kardeşi iğini konuşacağım. Birl ik ve beraberl iğimizi anl ata cağım. İstersen Ugandaca konuş, ben seni alnından öperim" diyor. Bence de öyle. Önemli olan birlik ve beraberliğimiz.12 yıllık eğitim sistemiyle ilgili teklif, tartışmalara neden oldu.Kesintisiz eğitim biliyorsunuz; 28 Şubat'ın bir ürünüydü. Bir yani düzeltilmiş olacak. Endişel eri yersiz bul uyorum. Ayrıca, "Kız çocukl arı eve kapatıl acak" diyenler, yıllardır başörtüsü yüzünden okul kapısından çevrilen, üniversitelere sokulmayan kız çocukları konusunda neden aynı hassasiyeti göstermediler? Bu çıkışları biraz ideolojik buluyorum.

Necmettin Erbakan Kabri Başında Anıldı



Eski bakan ve SP Genel İdare Kurulu Üyesi (GİK) Oğuzhan Asiltürk ve partililerle birlikte kabre gelen Kamalak Erbakan’ın peygamberlerin hak anlayışını hakim kılmak için mücadele ettiğini söyledi.

“Erbakan Haftası” etkinlikleri kapsamında düzenlenen programda 54. hükümetin başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın kabrini ziyaret eden Kamalak ve Asiltürk, okunan Yasin-İ Şerif ve dualara eşlik etti. Çok sayıda partilinin katıldığı ziyarette dua okunurken bazı katılımcıların gözyaşlarına hakim olamaması dikkat çekti. Erbakan ve ailesi için edilen duaların ardından katılımcılara etli pilav dağıtıldı.

Basın mensuplarına kısa bir açıklama yapan Genel Başkan Mustafa Kamalak, Erbakan’ın peygamberlerin hak anlayışını hakim kılmak için mücadele ettiğini belirterek “Biliyorsunuz 4 kere partisi kapatılmıştır. Kapatılma gerekçesi de asıl itibariyle İslam’ı savunuyor olmasıdır. Mekanı cennet olsun. Kendisine rahmet diliyorum” dedi.

Saadet Partisi GİK üyesi Oğuzhan Asiltürk de Genel Başkan'ın ifade ettiği düşüncelere aynen katıldığını belirtti. Asiltürk’e basın mensupları daha önce bazı Ergenekon davası sanıkları için söylediği sözler hatırlatıldı. Asiltürk “ Şimdi dua için geldik yeri değil onun” şeklinde cevap verdi.

Erbakan'a en özel 28 Şubat hediyesi



Erbakan’ın vefat yıldönümüne kadar yapımı tamamlanan su kuyusu kısa süre önce yoksul Somalililerin hizmetine sunuldu.Son 60 yılın en büyük kuraklığını yaşayan Somali’ye 16 Temmuz Gençlik Hareketi tarafından Prof. Dr. Necmettin Erbakan adına su kuyusu açtırıldı. İslam dünyasının kurtuluşunun ancak ümmetin birliğiyle sağlanabileceğine inan gençler, Afrika’ya açtırdıkları 30 su kuyusuna bu zamana kadar İslam dünyasına hizmet eden liderlerin isimlerini vermişlerdi. Malcolm X’den Hasan El Benna’ya, Necmettin Erbakan’dan Aliya İzzetbegoviç’e kadar kuyulara pek çok İslam dünyası liderinin adını veren gençlerin bir başka amacı da Müslümanlara hizmet eden liderlerin isimlerini yaşatmak. Doğan: Erbakan Hoca bir ışıktır16 Temmuz Gençlik Hareketi adına Samet Doğan tarafından yapılan açıklamada, Erbakan Hoca’nın ümmetin birleşmesi için büyük bir emek verdiğini ve bu unutulmaz emek karşısında gençlerin vefalı olduklarını göstermek için böyle bir çalışmaya imza attıkları ifade edildi. Doğan; “Gittiğimiz her İslam ülkesinde bizleri karşılayan Müslümanların sordukları ilk kişi Erbakan Hoca olmuştur. Erbakan Hoca hayatını Müslümanların birleşip tek vücut olmasına adayan önemli bir lider, biz gençler için bir ışıktır. Biz de ümmetçi gençler olarak vefatının birinci yıldönümünde Sayın Erbakan’a böyle bir hediye hazırlamanın anlamlı olacağını düşündük.” dedi. Öte yandan 16 Temmuz Gençlik Hareketi son zamanlarda İslam dünyası için yaptığı çalışma ve organizelerle dikkat çekiyor.

Erbakan kabri başında anıldı



Eski bakan ve SP Genel İdare Kurulu Üyesi (GİK) Oğuzhan Asiltürk ve partililerle birlikte kabre gelen Kamalak Erbakan’ın peygamberlerin hak anlayışını hakim kılmak için mücadele ettiğini söyledi.

“Erbakan Haftası” etkinlikleri kapsamında düzenlenen programda 54. hükümetin başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın kabrini ziyaret eden Kamalak ve Asiltürk, okunan Yasin-İ Şerif ve dualara eşlik etti. Çok sayıda partilinin katıldığı ziyarette dua okunurken bazı katılımcıların gözyaşlarına hakim olamaması dikkat çekti. Erbakan ve ailesi için edilen duaların ardından katılımcılara etli pilav dağıtıldı.

Basın mensuplarına kısa bir açıklama yapan Genel Başkan Mustafa Kamalak, Erbakan’ın peygamberlerin hak anlayışını hakim kılmak için mücadele ettiğini belirterek “Biliyorsunuz 4 kere partisi kapatılmıştır. Kapatılma gerekçesi de asıl itibariyle İslam’ı savunuyor olmasıdır. Mekanı cennet olsun. Kendisine rahmet diliyorum” dedi.

Saadet Partisi GİK üyesi Oğuzhan Asiltürk de Genel Başkan'ın ifade ettiği düşüncelere aynen katıldığını belirtti. Asiltürk’e basın mensupları daha önce bazı Ergenekon davası sanıkları için söylediği sözler hatırlatıldı. Asiltürk “ Şimdi dua için geldik yeri değil onun” şeklinde cevap verdi.AA

İstihbaratçılar Mahir Kaynak'ı Kaçırmak mı İstedi?

Gönderen: Maykıl on 25 Şubat 2012 Cumartesi | 01:42



Sabah yazarı Emre Aköz'ün köşe yazısı...

Postmodern darbe adı verilen, 28 Şubat (1997) kansız hükümet darbesinin 15'inci yıldönümü yaklaşıyor. Ben de hafızamı tazelemek için o döneme ilişkin anı ve incelemeleri raftan indirip göz gezdirmeye başladım.

Bu arada eskiden atladığım çok ilginç bir anekdota rastladım. Olay Mahir Kaynak ile ilgili...

Önce gençler için hatırlatayım: Bugün ekranlarda izlediğiniz, Star gazetesi yazarı Mahir Kaynak, 1970'lerin başında, 9 Mart Cuntası denilen, sol darbeci grubu açığa çıkartan MİT elemanıdır.

Kimliği deşifre olan Kaynak, teşkilatın ekonomi masasında görev almış, ayrıca iktisat profesörü olmuştur.

Darbelerine taş koyduğundan solcuların nefretle andığı Mahir Kaynak'ın, itibarını yeniden kazanması için 20 yıldan fazla geçmesi gerekmişti.
***

28 Şubat darbecileri, hedefe sadece Refah Partisi Başkanı Necmettin Erbakan'ın Başbakan... Doğru Yol Partisi Başkanı Tansu Çiller'in ise Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri

Bakanı olduğu "Refahyol" hükümetini koymamıştı...

Askeri vesayete karşı çıkan, Kürt-PKK sorununda barışçı yöntemlerin denenmesini isteyen aydınların da saygınlığını yok etmek istiyordu 28 Şubatçılar...

Bu amaçla... Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Çevik Bir'in emriyle... PKK'nın ikinci adamı Şemdin Sakık'ın askeri sorguda alınan resmi ifadelerine bazı eklemeler yapıldı.

Bu yalanlar... Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand başta olmak üzere, bazı gazeteci ve yazarları PKK ile işbirliği yapmış, hatta örgütten para almış gibi gösteriyordu.

Genelkurmay'da hazırlanan 'Güçlü Eylem Planı'nın karaladığı gazeteci ve yazarlar ya işsiz kaldı ya da marjinalleştirildi...
***

Birand gibi işinden olanlar arasında, Aktüel dergisinde yazan Mahir Kaynak da vardı. Dergi grubunun genel müdürü, "Asker senin yazmanı istemiyor" diyerek işine son vermişti.

Daha sonra Çevik Bir'e, "Bana bunu neden yaptınız paşam" diye sorduğunda ise "Sen bizim listede yoktun, adın medyada eklendi" cevabını almıştı Mahir Bey...
(Not: Şaşırmayın. Herhalde doğuştan asker olmalarının yarattığı refleksle... Böyle dönemlerde bazı medyacılar, darbeciden daha darbeci kesilir.)
***

Neyse... Benim asıl ilgimi çeken olay ise başka... 28 Şubat darbe sürecinin devam ettiği günlerde, iki istihbaratçı Kaynak'ı ziyaret eder.

"Hocam sizi öldürecekler ama biz buna razı değiliz, sizi yurtdışına kaçıralım" derler.

Mahir Bey,"Benim pasaportum bile yok" dediğinde cevap hazırdır: "Biz size pasaport hazırladık bile..."

Kaynak bu teklif üzerine düşünürken, ertesi gün gözüne, TV haberlerinde geçen bir yazı takılır: "Mahir Kaynak, Berlin'de görüldü..."

Gerisini şöyle anlatıyor Mahir Kaynak: "Bunun bir operasyon olduğunu anladım ve kaçmayı kabul etmedim... Ya beni yolda yok edeceklerdi ya da yakalatıp, 'Suçlu Mahir Kaynak kaçıyordu, yakaladık...' diyeceklerdi."

Dost gözüken o iki eleman, acaba hangi teşkilata bağlıydı? Malum, askerin de istihbarat birimleri harıl harıl çalışıyordu o dönemde.

Kim bilir; 28 Şubat darbesini soruşturmaya başlayan savcılar, belki bu tali ama anlamlı olayı da çözer.

Erbakan: 4 parti kapatma ile sadece bizim sakalımızı traş ettiler.

Gönderen: Maykıl on 19 Şubat 2012 Pazar | 01:27

SP Genel İdare Kurulu üyesi Fatih Erbakan, hiç bir parti kapatmanın Milli Görüş sevdasını bu milletin gönlünden sökemeyeceğini söyledi.

Erbakan, "4 parti kapatma ile sadece bizim sakalımızı traş ettiler. Bilindiği üzere her traş sakalı daha gür çıkartır. 4 partiyi kapattılar 5'ncisini kurduk. 5'ncisini kapatsalar 6'ncısını kurarız." dedi.

Milli Görüş Lideri merhum Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan ile damadı Mehmet Altınöz, Antalya'nın Manavgat ilçesinde partilerinin 4. olağan kongresine katıldı. SP'nin kongresine ilçedeki siyasi parti temsilcileri de yoğun ilgi gösterdi. Kongreye CHP'li Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen, CHP İlçe Başkanı Abbas Tarakçı, AK Parti Manavgat İlçe Başkanı Ercan Mekteplioğlu, MHP İlçe Başkanı Halil Gubaş ve BBP Manavgat İlçe Başkanı Ali İhsan Kılınç katıldı.

MİLLET MİLLİ GÖRÜŞE SEVDALI

Kongrede konuşan Fatih Erbakan, Anayasa Mahkemesi'nin 40 yıl içinde Milli Görüş çizgisindeki Milli Nizam, Milli Selamet, Refah ve Fazilet Partisi'ni kapattığını söyledi. Milli Görüş sevdalılarının Fazilet Partisi'nin kapatılmasıyla yurt genelinde kısa sürede teşkilatlanarak SP'yi kurduklarını belirten Erbakan, hiç bir parti kapatmasının Milli Görüş sevdasını bu milletine gönlünden sökemeyeceğini kaydetti. 

"SAKAL TRAŞ OLUNCA KIL BİTMEZ"

Erbakan, "Anayasa Mahkemesi 40 yıl içinde Milli Görüş çizgisindeki 4 partiyi kapattı. Milli Nizam, Milli Selamet, Refah ve Fazilet kapatılınca Milli Görüş sevgisi ve sevdasını milletin gönlünden silip alacaklarını sandılar. Yanıldılar. 4 parti kapatma ile sadece bizim sakalımızı traş ettiler. Bilindiği üzere her traş sakalı daha gür çıkartır. 4 partiyi kapattılar 5'ncisini kurduk. 5'ncisini kapatsalar 6'ncısını kurarız. Hiç kimse bu milletin gönlünden Milli Görüş ve Adil Düzen sevdasını kalbinden söküp alamaz. Sakal traş etmekle yüzden kıl çıkmasını önleyemezsiniz. Sadece sakalın daha gür çıkmasını sağlarsınız. Parti kapatmaları bizi yıldıramadı, bizi daha güçlü hale getirdi." diye konuştu.

Partililere yaptığı konuşmada babasıyla ilgili yaşadığı bazı anılarını anlatan Erbakan, babasının vefatının birinci yıl dönümde parti teşkilatlarında bir dizi anma etkinliği düzenleyeceklerini söyledi. Kongrede delegelerin oy birliği ile mevcut İlçe Başkanı İbrahim Maslak yeniden ilçe başkanı seçildi
(rotahaber)

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor