Son Dakika :
siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Erdoğan'dan 5 tazminat davası daha

Gönderen: Unknown on 2 Mart 2012 Cuma | 11:35



Başbakan Erdoğan, CHP’nin 5 ayrı grup toplantısında yaptığı konuşmalarda kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle manevi tazminat talepli 5 dava açtı
Davalar, Başbakan Erdoğan’ın avukatları Burhanettin Sevencan ve Muammer Cemaloğlu tarafından dün açıldı.
Erdoğan, tazminat davalarında, Kılıçdaroğlu’nun, grup toplantılarında sarf ettiği sözlerle “şahsiyet haklarına saldırı kastıyla, fevkalade ağır hakaretlerde bulunduğunu” savundu ve her biri 10 bin lira olmak üzere toplam 50 bin lira manevi tazminat talep etti.

Kılıçdaroğlu’nun, dava konusu edilen açıklamalarını, 22 Kasım 2011, 31 Ocak 2012, 7 Şubat 2012, 14 Şubat 2012 ve 28 Şubat 2012 tarihlerinde, partisinin TBMM grup toplantılarında yaptığı, davaların dilekçelerinde belirtildi.

Dava dilekçelerinde, Kılıçdaroğlu’nun, CHP grubunda yaptığı açıklamalardan alıntılar yapılarak, söz konusu ifadelerle eleştiri sınırlarını aştığı ve Başbakan Erdoğan’ın kişilik haklarına saldırıda bulunduğu kaydedildi.

CHP'nin yeni tüzüğü yürürlükte



CHP'nin çifte kurultayla yenilediği tüzüğü dün itibarıyla yürürlüğe girdi.
Parti yönetim organları seçiminde, artık isteyen her CHP'liye yönetim kadrosuna aday olma olanağı veren çarşaf liste yöntemi uygulanacak.
Kurultaylarda tüzüğe ilişkin taleplerinin bir bölümü kabul edilmeyen parti içi muhalifler, yeni süreçte çarşaf listeyi delerek örgüt yönetimlerine girmeye çalışacak.

CHP'nin yeni tüzüğü, parti içi muhalefetin işini kolaylaştıracak hükümler içeriyor. Yeni tüzüğe göre, haziranda yapılması planlanan kurultaya kadar tamamlanacak olan il ve ilçe kongrelerinde çarşaf liste yöntemiyle seçim yapılacak. Bu yöntem en çok oy alanın seçilmesi esasına dayandığı için muhaliflere çarşaf listeyi delerek yönetime girme fırsatı sunuyor. Ancak kongre üyelerinin onda birinin yazılı önerisi ve kongreye katılan üyelerin salt çoğunluğuyla yapılacak oylama sonucunda blok liste usulü ile de seçim yapılabilecek.

Tüzükte yer alan Parti Meclisi (PM) ve MYK'nın yapısıyla ilgili değişiklik maddeleri ilk olağan kurultayda işlerlik kazanacak. Bu düzenlemenin de 1 Mart'ta yürürlüğe girmesini isteyen Deniz Baykal, talebini kurultaya katılma şartı olarak gündeme getirmişti. Baykal'ın önerisi kabul edilseydi, 15 Mart'a kadar Parti Meclisi seçimi için yeni bir kurultaya gitmek gerekecekti. Kılıçdaroğlu ve ekibi öneriyi reddedince Baykal, kurultaya katılmamıştı.

1 Mart itibarıyla yürürlüğe giren başlıca düzenlemeler şöyle: "Genel başkanlığa aday olabilmek için delegenin yüzde 10'unun imzası yeterli olacak. Parti, Hazine yardımının yüzde 40'ını teşkilatlara dağıtacak. Parti organlarındaki kadın kotası yüzde 33, gençlik kotası yüzde 10 olacak. İl ve ilçe kongreleri ile kurultayda belirlenen parti meclisi seçimlerinde 'çarşaf liste' uygulanacak. Delege salt çoğunluğuyla blok liste de uygulanabilecek. Milletvekili adaylarının belirlenmesinde önseçim ve aday yoklaması öncelikli yöntemler olarak uygulanacak. Merkez yoklamasıyla belirlenen adaylar yüzde 15'le sınırlandırılacak. Önseçim yapılacak yerlere PM karar verecek. Yerel seçimlerde önseçim uygulanmayacak. Partide daha öne MYK üyeliği yapmış olanlarla TBMM başkanı, başkan vekili ve bakanlık yapmış olanlardan oluşan Onur Kurulu oluşturulacak."

İntibak yasası kabul edildi!



Meclis'te, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda değişiklik yapan kanun tasarısı kabul edildi
TBMM Genel Kurulu'nda, 2000 yılı öncesi emekli aylıklarında yaşanan farklılığı gidermeyi amaçlayan ve kamuoyunda "intibak" olarak bilinen tasarı, kabul edilerek yasalaştı.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 2000 yılı sonrası gösterge esaslı sistemden, gelişme hızından pay alınan bir sisteme geçilmesiyle gelişme hızından pay alamayan emeklilerin intibakını düzenliyor.
İntibak düzenlemesinden emeklinin yanı sıra malullük ve ölüm aylığı alan kişiler de yararlanacak.
2000 yılı öncesinde gösterge sistemine göre bağlanan malullük, yaşlılık ve ölüm aylıkları ile bu tarihten önce malullük veya yaşlılık aylığı almakta iken bu tarihten sonra ölen sigortalıların ölüm aylıkları, asgari aylık kontrolü yapılmaksızın, gayrisafi yurt içi hasıla sabit fiyatlarla, gelişme hızı kullanılarak yeniden hesaplanacak.
Aylıklar, Aralık 1999'da yürürlükteki gösterge ve üst gösterge tablosundan sigortalı için belirlenen mevcut gösterge rakamı ile aynı dönemde yürürlükte bulunan memur aylık katsayısı esas alınarak hesaplanacak.
Malullük aylığında; gösterge tablosundan aylık hesaplanan için yüzde 60, sigortalının, başkasının bakıma muhtaç olması halinde yüzde 70, üst gösterge tablosundan aylık hesaplanan için ise Aralık 1999'da yürürlükte bulunan ve gösterge rakamına göre yüzde 59,9 ile yüzde 50 arasında belirlenen taban aylık bağlama oranı esas alınacak.
"Yüzde 85'ten fazla olmayacak"
Yaşlılık ve ölüm aylıklarında; gösterge tablosundan aylık hesaplanan için yüzde 60, üst gösterge tablosundan aylık hesaplanan için ise Aralık 1999'ta yürürlükte bulunan ve gösterge rakamına göre yüzde 59,9 ile yüzde 50 arasında belirlenen taban aylık bağlama oranı baz alınacak.
Bu şekilde belirlenen taban aylık bağlama oranları, sigortalının tahsis talep tarihi veya ölüm itibariyle kadın ise 50, erkek ise 55 yaşından sonra doldurduğu her tam yaş için ve 5 bin günden fazla ödediği her 240 günlük malullük, yaşlık ve ölüm sigortaları primi için 1'er artırılacak.
Malullük, yaşlılık ve ölüm aylığının aylık bağlama oranı yüzde 85'ten fazla olamayacak.
Sigortalının, Aralık 1999 ödeme dönemi itibariyle aylığı, belirtilen gösterge rakamı, memur aylık katsayısı ve aylık bağlama oranının çarpımıyla belirlenecek.
Hesaplanan aylık tutarı, yüzde 5,9 oranında artırılarak Ocak 2000'e, 2000 yılı Ocak ayı için bu şekilde hesaplanan aylık tutar ise 7,13326594120697 çarpanı kullanılarak Ocak 2008'e taşınacak. Bu şekilde hesaplanan aylık tutarı da Ocak 2008'den başlayarak Ocak 2013 dönemine kadar, sigortalılara ödenen aylıklara uygulanan aylık artışlarıyla yükseltilecek
Hesaplanan aylık tutarın, sigortalı veya hak sahiplerine Ocak 2013 döneminde ödenen aylık tutarın altında kalması halinde mevcut aylıklar ödenmeye devam edecek. Hesaplanan aylıklar için geriye dönük herhangi bir ödeme yapılmayacak.
Sözleşme aylıklarını 2000 yılı Ocak ayı başından sonra borçlanma yapmak suretiyle tam aylığa yükseltenler ile devir alınacak sandıklardan aylık alanlara, devir tarihinden sonra intibak hükümleri uygulanmayacak.
Yasa, 1 Nisan-30 Haziran 2002 döneminde yürürlükte bulunan gelir basamakları esas alınarak hesaplanan aylıkların, aynı gelir basamakları üzerinden yeniden hesaplanması ve oluşan olumsuzluğun giderilmesini de amaçlıyor.
Biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulanacak
İlaçtan alınan katkı payı yüzde 10-20 yerine, yüzde 1-20 olarak uygulanacak. Halen yüzde 10 olarak uygulanan alt sınır yüzde 1'e çekilerek, esneklik sağlanması hedefleniyor. Vücut dışı protez ve ortezler ile ayakta tedavide sağlanan ilaçlarda alınacak katkı payını yüzde 1'e kadar indirmeye, SGK'nın teklifi üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yetkili olacak.
Yasayla, kişilerin sağlık hizmetine gitmediği halde gitmiş gibi gösterilerek SGK tarafından yapılan usulsüz ve yersiz ödemelerin önlenmesi amacıyla "biyometrik yöntemlerle kimlik doğrulaması" yapılmasına imkan tanınıyor.
İşten çıkardıkları personeli, 10 gün içinde "sigortalı işten ayrılış bildirgesi" ile bildirmeyen işverenlere her bir sigortalı için uygulanan "asgari ücret tutarındaki" ceza, "asgari ücretin onda 1'i tutarına" düşürülüyor. Bu ceza, işverenlerin tutmakla yükümlü olduğu defter ve belgeleri ibraz etmemesi halinde verilecek ceza tutarını geçmeyecek.
SGK'na aktarılmaları daha önceki düzenlemelerde yer alan banka personel sandıklarının 2 yıl olan devir süresi, 4 yıla çıkarılıyor.
İntibakla ilgili düzenleme 2013 yılı Ocak ayı ödeme döneminde, diğer düzenlemeler ise yasanın yayımı tarihinde yürürlüğe girecek.
Kim ne kadar alacak?
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'da intibakı gerektiren bir durumun söz konusu olmadığını söyledi.
TBMM Genel Kurulunda, emekli aylıklarında intibakı sağlayan yasa tasarısı üzerindeki görüşmelerde Hükümet adına konuşan Çelik, "Ne kadar prim ödüyorsanız o kadar emekli aylığı almak durumundasınız" dedi.
Emekli Sandığında intibakı gerektirecek bir durum olmadığını belirten Çelik, çünkü burada gösterge ve katsayı çerçevesinde aylık bağlama esasının söz konusu olduğunu, dolayısıyla yıllar arasında bir fark bulunmadığını ifade etti.
Çelik, şöyle devam etti: "Bağ-Kur'da da basamak söz konusu. Basamaklar nedeniyle ödediklerinizin gereğini alıyorsunuz. Bu nedenle Emekli Sandığı ve Bağ-Kur'da intibakı gerektiren bir durum söz konusu değil. Geriye eski SSK kalıyor. Bu düzenlemede haksızlık, eksiklik vardı. 2000 öncesinde siyasiler bu sistemle son derece uğraşmış ve sistemi bozmuşlar. Seyyanen zamlarla eşitsizlik derinleşmiş. 2000 yılı öncesinde sistemin bozulmasından kaynaklanan, sistemin itiraza neden olan konularını 2008'e uyarlama çalışması yapıyoruz şimdi."
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, emekli aylıklarına ilişkin sözlerine de değinen Çelik, "Sayın Arınç'ın dediği, 'yüzde 75 gelişme payını 2000 öncesi emeklilerine veriyoruz.' Medyaya nasıl yansıdı bilmiyorum. Medyanın algılamasında da sıkıntı olabilir. Yüzde 75 gelişme hızından, 2000 öncesi emeklilere pay vermedir bu" diye konuştu.
İntibak düzenlemesinin emeklilere nasıl yansıyacağı hakkında da bilgi veren Çelik, şöyle devam etti: "Üst göstergeden emekli olanlardan 3600 gün pirim ödeyen emeklimizin aylığına 118, 5000 gün pirim ödeyen emeklimizin aylığına 149,5, 6000 bin gün pirim ödeyen emeklimizin aylığına 174, 74000 gün pirim ödeyen emeklimizin aylığına 212, 9000 bin gün pirim ödeyen emeklimizin aylığına 247, bunun üzerinde pirim ödeyen emeklimizin aylığına 339 liraya kadar yansıyacak."
Bakan Çelik, kanunun 2013 yılında yürürlüğe girecek olmasına yönelik eleştirileri yanıtlarken, "Bunun teknik gerekçelerini anlatmıştım. Hükümet programında 'kademeli olarak 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında ödeyeceğiz' dedik. 557 trilyon 2012 bütçemize koyduk. Ama Sayın Başbakanımız emekten, emekçiden, memurdan, işçi ve çiftçiden yanadır. '2013 yılında verilsin' dedi. Bu düzenlemeyi böyle yapıyoruz" dedi.

Eurovision'a Kürtçe şarkı talebi



BDP'li Sırrı Sakık, Türkiye'nin Eurovision'a Kürtçe şarkıyla katılmasını talep etti
"Türkiye Eurovision Şarkı Yarışmasına Kürtçe şarkıyla katılsın." Öneri BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık'tan geldi.
Sakık, "Bu dönem olmadı, gelecek döneme zemin oluşturabilir" dedi.
Türkiye bu yıl Eurovision şarkı yarışmasına Can Bonomo'nun seslendirdiği "Love me back" adlı İngilizce parçayla katılacak.

Son yıllarda Türkiye'nin yarışmaya İngilizce şarkılarla katılmasını değerlendiren Sakık, "İngilizce bir talebin olduğunu gördük. Aslında buna gerek yok. Türkçe olmadı ama Kürtçe veya Ermenice şarkı olabilir" diye konuştu.
'DÜNYAYA MESAJ'

Eurovision'a Kürt sanatçı gönderilmesinin dünyaya önemli bir mesaj olacağınını aktaran Sakık, "Aslında farklılıkların kamuoyuna yansımasıdır bu. Niye yapmıyoruz diye bir soru önergesi verdim. Bu dönem olmadı ama gelecek dönem için zemin oluşturabilir" şeklinde konuştu.
Sakık şunları söyledi: "Eurovision'a Kürt sanatçı ve Kürtçe şarkı dünya üzerinde nasıl bir etki uyandırır? Kardeşliği daha çok pekiştirir. Böyle bir fırsat tanınırsa, Kürtçe'nin de önemli bir edebiyat dili olduğunu bütün dünya görür."

Bahçeli'den TL simgesine ilginç benzetme



MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türk Lirası'nın yeni simgesini sert sözlerle eleştirdi
Bahçeli, "Neye benzediği ve neyi andırdığı muamma ve meçhul olan yeni para timsalinin, Türk milletinin aklıyla ve mantığıyla açıkça alay etmek olduğu kuşkusuzdur. Ne kadar aksi iddia edilse de, açıklanan yeni Türk Lirası sembolü, sözde ustalık döneminin dökülen boyası, çürüyen yüzü ve iflas eden ekonomik zihniyetin çırpınışından başka hiçbir anlama gelmeyecektir" dedi.

Bahçeli, Türk Lirası'nın yeni simgesine ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, yeni simgeyi "ucube" olarak niteledi. Sembolün nasıl ve hangi süreçlerin ekarte edilerek tespit edildiğinin de açıklamalarla ortaya çıktığını ifade eden Bahçeli, Türk Lirası'na layık görülen sembolün bir çıpaya benzemesinin, "kıymet saklama aracı olarak belirlenen" güvenli bir liman olarak anlamlandırıldığını ve yukarı doğru kıvrımlı çizgilerin de paranın sözde artan değeriyle ilişkilendirildiğini belirtti. Bahçeli, "Elbette bunlar Başbakan'ı sürekli yanıltanların, boş ve temelsiz önerilerle yanlışa sürükleyenlerin, hayal tacirliğiyle bütünleştirenlerin görüş ve düşünceleridir. Başbakan Erdoğan; kültürümüzle, değerlerimizle ve kimliğimizle hiçbir irtibat kurmayan ve bunlarla ilgili fikir de vermeyen sembolü kendisine dayatanların fark etmeli ve düştüğü kaygan zeminden acilen kurtulmalıdır" diye konuştu.
"ALGILANMASI, YAZMASI ZOR, ESTETİKTEN UZAK"

Hızlı algılanması ve anlaşılması söz konusu olmayan, kolay yazma açısından sınıfta kalan ve estetik olmaktan uzağa düşen sembolün, kime ve neye hizmet ettiğinin açıklanması ve kimlerin işine yaradığının mutlaka itiraf edilmesi gerektiğini kaydeden Bahçeli, "Başbakan Erdoğan, şayet paraya sembol verilerek istikrarsızlık döngüsünden çıkılacağını düşünüyor ve inanıyorsa, bu durumda büyük bir hata ve telafisi zor olacak zihni bir bulanıklığın içine düşmüş demektir" ifadelerini kullandı.

Bahçeli, Türk lirasına, sırf 'yabancı paralarda da var' diyerek yarışmayla sembol bulunmasının, kopya önerilerinin siyasi şova çevrilmesinin ve temelsiz anlamlarla kamuoyuna sunulmasının her şeyden önce milleti kandırmak ve boş sözlerle gündemi meşgul etmek anlamına geldiğini savundu. Bahçeli, "Kaldı ki neye benzediği ve neyi andırdığı muamma ve meçhul olan yeni para timsalinin, Türk milletinin aklıyla ve mantığıyla açıkça alay etmek olduğu kuşkusuzdur. Başbakan Erdoğan kendisini sabote edenlerin çizgisini takip ettiği müddetçe, kısır ve çapsız gelişmelerle avunmasına ve bunlardan medet umarak istikrar vaazlarına kendisini kaptırmasına daha çok şahit olunacaktır" dedi.
"SÖZDE USTALIK DÖNEMİNİN DÖKÜLEN BOYASI"

Bir paranın değeri, güvenirliği, referans ve rezerv olma özelliğinin sembollerle değil; üreten, geliştiren ve küresel eksende marka olan ekonomik güçle mümkün olacağını vurgulayan Bahçeli şöyle devam etti:

"AKP hükümet üyelerinin her ortamda, kontrol ve denetim dışındaki birkaç olumlu gelişmeyi siyasi miyoplukla değerlendirip, zafer diye tevil etmeye çalışmaları da ekonomik ve siyasi acziyetlerinin acınacak hallerinin bir özetidir. Başbakan Erdoğan, Balasagunlu büyük Türk düşünürü Yusuf Has Hacip'ten örnek vermek yerine, bundan sonra kendi anlayışı ve politikalarıyla birebir uyumlu olan küresel para baronlarının ve ekonomik tetikçilerin vahşi operasyonlarından istifade etmesi fıtratıyla daha tutarlı ve münasip olacaktır. Ne kadar aksi iddia edilse de, açıklanan yeni Türk lirası sembolü, sözde ustalık döneminin dökülen boyası, çürüyen yüzü ve iflas eden ekonomik zihniyetin çırpınışından başka hiçbir anlama gelmeyecektir."

Ofsayt olacak topa girmem!



BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, 'Kemalist diktatörlük' sözlerinden sonra Genel Kurul'da çıkan gerginliği değerlendirdi.
BDP'li Altan Tan "Kemalist diktatörlük" sözüyle hakeret etmediğini yineledi. Tan, CHP ve MHP'lileri "cengaverlik yapmak"la eleştirirken, AK Partililere "Titreyin ve kendinize dönün" dedi. Tan, "Atatürk'e diktatör mü diyorsunuz?" sorusuna "Ofsayt olacak topa girmem" diye yanıt verdi.
''Kuştan korkan darı ekmez, demirden korkan trene binmez'' sözünü hatırlatan Tan, şöyle devam etti:
''Kimseye hakaret etmedim. Doğru bildiklerimizi söylemeye devam edeceğiz. Eski çamlar bardak oldu. Türkiye artık, '3 Aliler'in ülkesi değil. Hala eski sazları çalmaya çalışıyorlar. O sazlar çoktan kırıldı. MHP ve CHP'lilerin nezaket ve terbiye sınırlarını aşan ifadelerini kendilerine iade ediyorum. Kuru cengaverlik peşindeler. Gelsinler burada tartışalım. Fikirse fikir, belgeyse belge.''
Altan Tan, ''Kemalist diktatörlük'' ifadesiyle dönemsel bir analiz yaptığını, kimseye hakaret amacı taşımadığını savundu.
'TİTREYİN VE KENDİNİZE GELİN'
TBMM Başkanı Cemil Çiçek'i gerginliğin ardından yaptığı açıklama nedeniyle eleştiren Tan, ''AKP Grubu'nun da daha dik durmasını beklerdik. (Demokrasi alanı genişledi) diye bağırıyorsunuz ama 3 kuru gürültü oluyor, elleriniz, ayaklarınız titriyor. Titreyin ve kendinize dönün'' diye konuştu.
Tan, gazetecilerin ''(Kemalist diktatörlük) derken Atatürk'e mi diktatör demek istiyorsunuz?'' şeklindeki sorularını da ''Ofsayt olacak topa girmem. Beni bu bu alana çekemezsiniz'' şeklinde yanıtladı.

CHP'nin Çelik'e yanıtı sert oldu



AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in 'sizi gibi ölü seviciler' sözüne CHP'den jet yanıt geldi
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'e, ''Sayın Erbakan bugün yaşasaydı sizin içine düştüğünüz bu zavallı durum karşısında ' Sizi gidi siyonistler sizi' derdi'' karşılığını verdi.
İnce, yaptığı yazılı açıklamada, Çelik'in, ''Erbakan hoca mezarından kalksa bu muhalefete ne der biliyor musunuz? Erbakan Hoca o malum üslubuyla bunlara her halde şunu der: 'Sizi gidi ölü seviciler, sizi gidi ölü seviciler'' şeklindeki sözlerini eleştirdi.
YİNE BOŞ BOŞ KONUŞTU
''Sayın Hüseyin Çelik bugün yine boş boş konuşmuş'' iddiasında bulunan İnce, şu ifadeleri kullandı:
''Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın çığırtkan avukatlığına soyunan Hüseyin Çelik, eski başbakanlardan merhum Necmettin Erbakan yaşasaydı 'Sizi gidi ölü seviciler derdi' demiş. Haftalık olağan saçmalama gününde ağzından çıkanları yine kulakları duymayan Hüseyin Çelik'e, Sayın Erbakan'ın 2010 yılında Alman Die Welt gazetesine verdiği röportaj ile yanıt vermek doğru olur. Sayın Erbakan, Tayyip Erdoğan'ı siyonizmin kasiyeri olarak tanıtıyor. Bakın ne diyor Sayın Erbakan: (Erdoğan siyonizmin kasiyeri oldu. O benim öğrencimdi. Ona yapması gerekenleri söyledim, ama dediklerimi yapmadı.)''
İnce, Çelik'in Milli Eğitim Bakanı olduğu dönemde, ilköğretim okullarında İsrail mallarının boykot edilmemesi için yazdığı bir yazıyı ortaya çıkardığını belirterek, ''İsrail mallarının satışı ve İsrailli işadamlarının zengin olması için elinden gelen her türlü çabayı gösteren Çelik'e, yakında İsrail tarafından üstün hizmet madalyası verilirse şaşırmayın'' dedi.
Çelik'in yıllarca Van'dan milletvekili seçildiğini, ancak kenti unuttuğunu, Vanlıların deprem acısını umursamadığını ve onları kara kış gününde yazlık çadırlara mahkum ettiğini öne süren İnce, ''Çelik şunu çok iyi bilsin ki Sayın Erbakan bugün yaşasaydı, sizin içerisine düştüğünüz bu zavallı durum karşısında 'Sizi gidi siyonistler sizi' ya da 'Sizi gidi rantiyeciler sizi' derdi. Biz hiçbir zaman sizin eski Genel Başkanınız rahmetli Erbakan'ı incitecek tek kelime söz etmedik. Ama siz her fırsatta bizim eski Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'ye ağza alınmayacak küfürler ettiniz. Kimin ölü sövücü olduğunu halkımızın taktirine sunuyoruz'' ifadelerini kullandı.

Erdoğan'a Almanya'dan ikinci ödül



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya'dan ikinci ödülünü 17 Mart'ta alacak...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 2004 yılında aldığı, 'vizyon, güven ve cesareti' simgeleyen Oudriga Ödülü'nden sonra Almanlar'dan ikinci ödülünü alıyor.
17 MART'TA ÖDÜLÜNÜ ALACAK
Erdoğan, 17 Mart'ta Steiger Ödülü'nün sahibi olacak. Ameliyatlar sonrası ilk yurt dışı seyehatine çıkacak olan Başbakan Erdoğan'a verilecek olan Der Steiger Ödülü, 'Sorumluluk, dürüstlük, açıklık ve başarı' kriterlerini simgeliyor. Bochum'daki törende İsveç Kraliçesi Silvia, ile eski Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler'e de ödül verilecek. 3 çocuk annesi kraliçe Silva, 15 değişik ülkede çocuklar için yaptığı hayır faaliyetleri nedeniyle ödüle layık görültü. Köhrer ise 'hoşgörü ve diyalog' dalında ödülün sahibi olacak.
ÖDÜLÜ DAHA ÖNCE KİMLER ALDI
Steiger Ödülü'ne daha önce eski İngiltere Başbakanı Tony Blair ile Cherie Blair, Lüksenburg Başbakanı Jean Claude Juncker, ünlü tenisçi Boris Becker ve aktör Richard Chamberlain gibi isimler layık görülmüştü.

Bugün, CHP'de büyük gün!



CHP'nin yeni tüzüğü bugün itibariyle yürürlüğe girdi.
Ancak Merkez Yönetim Kurulu ile Parti Meclisi seçimleri bir sonraki kurultayda yapılacak.
Bugün yürürlüğe giren maddelerle birlikte 34. Olağan Kurultay'a kadarki il ve ilçe kongrelerinde de yeni tüzük hükümleri uygulanacak.
Buna göre, il ve ilçe kongrelerinde seçimlerde kural, tek ve çarşaf liste olacak. Ancak kongre üyelerinin onda birinin yazılı önerisi ve kongreye katılan üyelerin salt çoğunluğuyla yapılacak oylama sonucunda blok liste usulü ile seçimlerin yapılmasına da karar verilebilecek.
İl ve ilçe yönetim kurularının, üye tamsayısının üçte ikisinin altına inmesi durumunda düşmesi, yüzde 33'lük kadın ve yüzde 10'luk genç kotaları getirilmesi de yürürlüğe giren maddeler arasında.

Sizi gidi ölü seviciler sizi!



AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'ten muhalefet partilerine 28 Şubat yanıtı...
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, muhalefet partilerinin merhum Başbakan Necmettin Erbakan'a ilişkin açıklamalarını Erbakan'ın üslubuyla eleştirdi:
"Sağlığında Erbakan Hoca'ya hayatı zindan eden, sağlığında her yaptığıyla ve söyledikleriyle alay etmek gibi bir basitlik içine düşen bu zihniyet, ölümünden sonra yani kendileri için bir rakip olmaktan çıktıktan sonra övgüler düzüyorlar" dedi ve ekledi:
"Erbakan Hoca hayatta olsaydı. O malum üslubuyla heralde şunu derdi:Sizi gidi ölü seviciler"


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi.
Muhalefet liderlerinin ve muhalefet partilerinin AK Parti'ye yönelik eleştirilerine cevap veren Hüseyin Çelik, şunları söyledi:
"Salı günü grup toplantıları 28 Şubat'ın yıldönümüne denk geldi. Bütün muhalif siyasi partiler, CHP, MHP ve BDP bir ağızdan merhum Başbakan Erbaka hocaya övgüler düzdüler. Sağlığında Erbakan Hoca'ya hayatı zindan eden, sağlığında her yaptığıyla ve söyledikleriyle alay etmek gibi bir basitlik içine düşen bu zihniyet, ölümünden sonra, yani kendileri için bir rakip olmaktan çıktıktan sonra övgüler düzüyorlar. Menderes'i idam ettireceksiniz sonra oğlunu
ziyaret edip, Menderes ailesine yönelik güzel şeyler söyleyeceksiniz. Buna timsah gözyaşı denir. Erbakan hoca mezarından kalksa bu muhalefete ne der biliyor musunuz?
Erbakan Hoca o malum üslubuyla bunlara her halde şunu der: 'Sizi gidi ölü seviciler, sizi gidi ölü seviciler."
KİMSE İTİBAR ETMİYOR
Çelik, "Sayın Erdoğan, sayın Erbakan'ı sırtından hançerledi" sözlerine Türkiye'de hiç kimsenin itibar etmediğine dikkati çekerek, "Yaşadığımız dönemde birbirimize hayatı zindan edeceğiz. Ondan sonra da çıkıp 'Esas Erbakan Hoca milliciydi siz Türkiye'yi pazarlıyorsunuz. Sayın Erdoğan, sayın Erbakan'ı sırtından hançerledi' gibi laflar edeceksiniz. Tabi bunlara kimsenin itibar ettiği yok ama Türkiye'de biz iktidar partisiyiz bir de anamuhalefet var. Herhalde sebze komisyoncularını muhatap alarak siyaset yapmayacağız" dedi.
Çelik, "Biz Kılıçdaroğlu'nu önemsediğimiz için değil halkımızı, CHP'ye oy veren halkımızı önemsediğimiz bu abuk sabuk lafların düzeltilmesi gerektiği için bunlara cevap veriyoruz. Erbakan Hoca aşkı aslında başka amaca yöneliktir. Muhalefet ve bazı yazarların Özel yetkili mahkemelere demedikleri kalmadı. Fakat şu MİT meselesinde ne olduysa o hakim ve savcıları göklere çıkaracak yazılar yazdılar. Kim AK Parti'ye vurursa o onların sevgilisi haline geliyor" ifadesini kullandı.
ŞİZOFRENİK HAYALLER
"Bugün Türkiye'de genel irade diye bir iradenin olduğunu ve bunun AK Parti'de tecelli ettiğini ifade eden Çelik, geçmişte DP'de ANAP'ta tecelli eden irade bugün AK Parti'de tecelli etmektedir" diyen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nu da eleştirdi.
Çelik, şunları söyledi:
"28 Şubat AK Parti'yi iktidara getirmek için yapılmış hatta AK Parti bunun ürünüymüş hatta sayın Kılıçdaroğlu o kadar ileri gitti ki Sayın Başbakanın hapse girmesi de bunun için tasarlanmış... buna şizofrenik hayaller denir. Şunu diyebilirsiniz. Her darbeden sonra halk toplum mühendislerine, darbecilere kİ burada darbeyi yapan zihniyet CHP'nin fikri kardeşidir, tepkisini darbecilere, kendisini reşit kabul etmeyenlere karşı gereken dersi veriyor. 2002'de AK Parti'nin iktidara gelmesinde, 28 Şubatçılara karşı, elbette bu toplum mühendislerine halkın ders verme arzusu vardır. Ama sanki birileri biz iktidara gelelim diye söyleminde bulunmak eğer safdillik değilse artniyettir."
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, geçtiğimiz günlerde Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt'la Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Dolmabahçe'de biraraya gelip anlaştıkları ve ondan sonra Genelkurmay'ın 27 Nisan bildirisini yayınladığını, bunun karşılığında da AK Parti oylarının yüzde 47'ye çıktığına ilişkin iddiada bulunduğunu anımsatan AK Parti Sözcüsü Çelik, "Sayın Kılıçdaroğlu, böyle söyleyince orada bulunan gazeteci, 'ama 27 Nisan bildirisi, Dolmabahçe'deki görüşmeden önce verilmişti' diye hatırlatması üzerine 'Ama olsun ben yine de öyle inanıyorum' karşılığını verdi. Bunun yenir yutulur tarafı yok" diye konuştu.

CHP bu işe çok kızdı!



Türk lirasının simgesi muhalefet partisi CHP'yi çok kızdırdı
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Türk Lirası'nın simgesinin açıklanmasıyla ilgili, "Merkez Bankası bağımsızlığının ulaştığı son nokta, Tayyip Erdoğan'ın adının baş harflerini paramızın simgesi yapmak oldu" ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, yazılı açıklamasında, Türk Lirası'nın yeni simgesinin açıklandığını anımsatarak, şunları kaydetti:
"Merkez Bankası bağımsızlığının ulaştığı son nokta Tayyip Erdoğan'ın adının baş harflerini paramızın simgesi yapmak oldu. Böylece padişah olma özlemini her fırsatta sergileyen Başbakan'a, adına sikke basarak en güzel hediyeyi verdi.
Artık paramızın değerinden sonra Başbakan'ın simgesi de sıcak paracılara emanet edilmiş oldu. Bu cüret ve ibret tablosunu halkımızın dikkatine sunarken, Başbakanlık'ın tuğra basma hazırlığına ne zaman başlayacağının da merak edildiğini hatırlatmak istiyorum."

AK Parti'ye gaddar buldular!



CHP'li Mustafa Akaydın ile Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Yılmaz Büyükerşen, Merkezi hükümet tarafından gaddarca engellendiklerini söylediler
Antalya'da reklamcıların buluşmasına katılan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Mustafa Akaydın ile toplantıya sinevizyonla bağlanan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'li Yılmaz Büyükerşen, Merkezi hükümet tarafından gaddarca engellendiklerini söylediler.
Akdeniz Reklamcılar Derneği tarafından Antalya Kültür Merkezi'nde düzenlenen Ulusal Pazarlama İletişim Kongresi'nin 3'üncüsü, "Anadolu'da Marka, Kent ve Reklamcı Olmak" teması ile yapıldı. Vali Yardımcısı Recep Yüksel, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Çetin Osman Budak ve reklam sektörü temsilcilerinin yer aldığı kongrenin ilk konuşmacısı olan Yılmaz Büyükerşen, olumsuz hava şartları nedeniyle uçağı kalkmadığı için kongreye sinevizyondan bağlanarak katıldı.
Eskişehir'i marka yapmış biri olarak toplantıya davet edildiğini açıklayan Yılmaz Büyükerşen, belediye başkanlığına aday olurken Eskişehir'i marka yapmak gibi bir hedefi veya hayali olmadığını söyledi. Büyükerşen, şunları söyledi:
"Ne deniz, ne güneş, ne tarihi zenginlikler, ne de Mevlana gibi dini bir faktör yok ama sadece şehri gezmek için geliyorlardı. Marka yaratmak, kalabalığın arasında bir fark yaratarak seçilmek anlamına geliyor. Eskişehir Türkiye'de onca şehir arasında fark yaratan marka olmuştur. Ama benim böyle bir amacım yoktu. Sadece şehir gibi bir şehir yapmak istiyordum. Şehrin sahip olması gereken temel vasıflara kavuşturmak gibi bir hedefim vardı. Yani benim niyetimin bir fark yaratmaması gerekiyordu ama yarattı. Eskişehir bir şehrin normal olarak sahip olması gereken özelliklere kavuşturuldu ve bunlarla bir fark yarattı."
SORULARI TELEFONLA ALDI
Büyükerşen, canlı bağlantıyla konuk olduğu toplantıda katılımcıların sorularını ise cep telefonu aracılığıyla aldı. Ses sisteminde yaşanan aksaklık nedeniyle Büyükerşen'e bazı katılımcılar ile Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın ve Mahi Mahi Markalaştırma Hizmetleri'nden Haluk Mesci sorularını cep telefonu ile yöneltti.
Haluk Mesci, Büyükerşen'e, "Eskişehir'i başkan olarak şehir gibi şehir yaptınız. Cumhurbaşkanı olup da ülkeyi de ülke gibi yapın" temennisini iletti. Büyükerşen ise Mesci'nin bu sözlerini espri olarak yorumladı.
"BAŞBAKAN, GAYRET GÖSTEREN ŞEHİRLERE NİÇİN YARDIM ETMEZ?"
Toplantıda Mustafa Akaydın, Büyükerşen'e ortak bir dertleri olduğunu belirterek, merkezi hükümet tarafından gaddarca engellendiklerini söyledi. Akaydın'ın bu söylemine "Çok haklısınız" diye katılan Büyükerşen, "Anlamadığım bir şey var. Sayın Başbakan İstanbul'da belediye başkanlığı yaptı. Belediyeciliğin, belediyelerin sıkıntılarının ne olduğunu çok iyi biliyor. Kendi partisinden olmasa bile gayret gösteren şehirlere niçin yardım etmez, bu sorunun cevabını bir türlü bulamıyorum" dedi.

Aydın Doğan: 28 Şubatta MİT ve Emniyet Bizi Kullanmış Olabilir

Gönderen: Unknown on 1 Mart 2012 Perşembe | 07:30



Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, 28 Şubat sürecinde ki yayın politikalarını savundu. Siyasi iradenin üzerine düşen görevi yapmadığını kaydeden Aydın Doğan'dan ilginç bir 28 Şubat itirafı da geldi: ' Bizi kullanmış olabilirler. '

Saadet liderinin çıldırdığı o an!



Saadet Partisi Lideri Mustafa Kamalak, 28 Şubat sürecinde kendisine gelen bir tehdite nasıl cevap verdiğini anlattı
28 Şubat sürecinin kasırgalı yıllarında yaşananlar birer birer su yüzüne çıkmaya başladı. Dönemin tanıklıkları 15 yıl önce olan-bitenleri kamuoyuyla paylaşıyor.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, NTV'ye 28 Şubat'ta yaşadığı bir olayı anlattı.
Kamalak, NTV muhabirinin 'askerin rahatsızlığına ilişkin sizlere duyumlar geliyor muydu?' sorusuna şu yanıtı verdi:
Geliyordu tabii. Darbe olacak diye milletvekillerine haberler geliyordu. Ben o zaman şöyle bir demeç vermiştim: Bugünkü kanaatim de odur, bu ülkenin kurtuluşunu, selametini darbede görüp de o darbeyi bir an önce yapmayan alçaktır.
YOLUNDAN DÖNEN DAHA BÜYÜK ALÇAKTIR!
Bunun üzerine DYP Grup Başkan vekili sayın Hasan Ekinci, TBMM Genel Kurulu'nda yanıma gelerek, 'Sayın Kamalak, böyle konuşuyorsunuz ama yerinizi öğrendiniz mi?' dedi. Ben kendisine bunun ne anlama gelidiğini sorduğumda şu karşılığı verdi: Yerleriniz belli. Artık Yassıada mı başka bir yer mi?
Bunun üzerine kendisine 'Sayın Başkan mesaj alınmıştır. sahibine iletiniz lütfen. Bu ülkenin selametini, kurtuluşunu darbede görüp de o darbeyi bir an önce yapmayan alçaktır. O tehditlerden korkup da doğru bildiği yoldan dönen Mustafa Kamalak olursa çok daha büyük alçaktır...

4+4+4'e hayır, 12 yıla evet!



Kurultay sonrası toplanan CHP MYK'da 4+4+4 teklifi ele alındı
CHP Sözcüsü Birgül Ayman Güler, eğitim sistemi 4+4+4 teklifinin geri çekilmesi gerektiğini savundu. Güler, Hükümet'in, bu konuyu olması gerektiği gibi doğru süreçleri işleterek 'yasa tasarısı' olarak gündeme getirmesi gerektiğini söyledi.
Yaklaşık 5 saat süren MYK sonrasında yazılı bir açıklama yapan Güler, 26-27 Şubat günleri yapılan tüzük değişikliği kurultaylarının genel değerlendirmesinin yapıldığını ifade etti. Siyasi gelişmeler ve örgütsel işlerin değerlendirildiğini anlatan Güler, "Partimiz, kongreler süreci içindedir. Bu aşamada, ilçe kongrelerimizin, sandık çevresinde her zamankinden daha yüksek bir istek ve açıklıkla gerçekleşmesi için yapılacak çalışmalar görüşüldü. Ayrıca, MYK, 1-30 Haziran 2012 günleri arasında 11. Kadın Kurultayı için ilçe ve il kongrelerinin başlatılarak tamamlanmasını kararlaştırdı. Kurultay tarihi, bu çalışmalar tamamlanırken açıklanacak ve CHP Kadın Kolları, çalışmalarını bu takvime uygun olarak yürütecektir" dedi.
MYK'nın, Fransız Anayasa Mahkemesi'nin sözde Ermeni soykırım inkarını cezalandırmayı öngören yasayı iptal etmesini memnuniyetle karşılandığını dile getiren Güler, şöyle devam etti: "Fransız Anayasa Mahkemesi, bu kararla, hukuk devletinin ne anlama geldiğini çarpıcı bir biçimde göstermiş ve kanıtlamıştır. Bu gelişme, AKP iktidarı açısından, hukuk devleti ilkesinin temel gereklerinden biri olan 'anayasal yargı'nın anlam ve önemini anlama fırsatıdır. Bu durum, aynı zamanda, AKP iktidarına, ülkemize ve tarihimize dönük haksız saldırılara karşı etkili bir tavır alabilmek için gerçek ve doğru çalışmalar yapması gerektiğini gösteren bir gelişmedir."
"ZORUNLU EĞİTİM 12 YIL OLMALI AMA GÖSTERMELİK DEĞİL"

MYK toplantısında, ağırlıklı olarak 4+4+4 olarak anılan ilköğretim sistemini değiştirme girişimi üzerinde durulduğunu ifade eden Güler, "CHP, zorunlu, kesintisiz 8 yıllık ilköğretim sisteminin pedagojik ilkelere, ülkemizin gerçeklerine ve çağdaş uygarlığın gereklerini karşılama zorunluluğuna en uygun sistem olduğu görüşündedir. Türkiye, zorunlu eğitim süresini 12 yıla çıkarmalı ama bunu göstermelik biçimde değil, gerçekten yapmalıdır. Mesleki eğitim, tüm gelişmiş ülkelerde ve çağdaş pedagoji biliminde benimsendiği gibi, 14 yaşından itibaren başlamalıdır. Çocuklar, yetenekleri ve isteklerini keşfetmeli, geleceklerini yönlendirecek olan meslek seçimlerini yeterli bilgi ve açık bir bilinçlilikle yapmalıdır. Çağdaş dünya, mesleki eğitime girişin yaşını yükseltmiş, eğitimin süresini kısaltmıştır; bu tercih, 21. Yüzyılda bilim ve teknolojinin ulaştığı aşamanın adeta zorladığı bir tercihtir. Türkiye, dünyanın onurlu ve güçlü bir üyesi olacaksa, bu açık gerçeklere göre hareket etmemiz gerekir. Şimdi gündeme getirilen değişiklik, Hükümet tarafından hazırlanmış bir yasa tasarısı değil, AKP milletvekillerince verilmiş bir 'kanun teklifi'dir. Bu teklif, yapılması gerektiği gibi, ilgili bakanlıklara sorulmamış, beş AKP milletvekilinin önerisi olarak, adeta bir dayatma şeklinde TBMM gündeminin üst sıralarına kondurulmuştur. Ülkede çocuklarımızı, yani geleceğimizi ilgilendiren bu konu ailelere, annelere, öğretmenlere, bu işin uzmanlarına ve ilgili bakanlıklara sorulmamış, açıklanmamış, tartışmaya açılmamıştır. CHP MYK, bu teklifin derhal geri çekilmesini; eğer Hükümet istiyorsa, Hükümet'in bu konuyu olması gerektiği gibi doğru süreçleri işleterek 'yasa tasarısı' olarak gündeme getirmesini önerdi ve annelere çocuklarınıza, çocuklarınızın geleceğine sahip çıkın çağrısı yaptı." diye konuştu.

Bu kararla Fransa'nın itibarı kurtarıldı



Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Fransa Anayasa Konseyi'nin verdiği kararla Fransa'nın itibarını kurtardığını söyledi. Gül, kararın Fransa için önemine değindi
Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulu Berdimuhammedov'le Türkmenistan Parkı ve Mahtumkulu Heykeli'nin açılış törenine katılan Cumhurbaşkanı Gül, tören sonrasında sözde Ermeni soykırımının inkarını suç sayan yasanın, Fransa Anayasa Konseyi tarafından iptal edilmesini değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Gül, mahkemenin verdiği kararla Fransa'nın itibarını kurtardığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Fransa Anayasa Konseyinin 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddinin suç sayılmasını öngören yasayı iptal etmesini değerlendirirken, ''Anayasa Mahkemesinin bu kararı şunu gösteriyor; kurumların ne kadar sağlam olduğunu gösteriyor. Anayasa Mahkemesi aslında bu kararı vermekle Fransa'nın itibarını kurtardı. Fransa'da düşünce özgürlüğünün, resmi devlet görüşleri dışındaki görüşlerin savunulabileceğini ve ifade edilebileceğini söyleyerek Fransa'yı kurtardı'' dedi.
Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulu Berdimuhammedov ile Dikmen Vadisi 3. Etap'taki Türkmenistan Parkı ve Türkmen yazar, şair ve felsefeci Mahtumkulu heykelinin açılışına katılan Gül, gazetecilerin Fransa Anayasa Konseyinin kararını nasıl değerlendirdiğine ilişkin sorularını yanıtladı.
Yasanın hazırlanma aşamasında, tasarının kabul edilmesi halinde Fransa'nın kendi değerleriyle ters düşeceği uyarısında bulunduklarını anımsatan Gül, bunun, düşünce özgürlüğünü kısıtlayan, devlet görüşünün dışında görüşü olan düşünür, bilim adamları, tarihçi ya da her kim olursa düşüncesini yazmasını yasaklayan bir yasa olacağını hep söylediklerini belirtti.
Böyle bir durumun Fransız demokrasisine gölge düşüreceğini de anlattıklarını ifade eden Gül, Fransa Meclisindeki İhtisas Komisyonu ve Anayasa İhtisas Komisyonunun da bu yönde görüş bildirdiğini kaydetti.
İhtisas Komisyonunun fikrinin dinlenmediğini ve siyasi bahanelerle yasanın çıkarıldığını belirten Gül, şöyle devam etti:
''Anayasa Mahkemesinin bu kararı şunu gösteriyor; kurumların ne kadar sağlam olduğunu gösteriyor. Anayasa Mahkemesi aslında bu kararı vermekle Fransa'nın itibarını kurtardı. Fransa'da düşünce özgürlüğünün, resmi devlet görüşleri dışındaki görüşlerin savunulabileceğini ve ifade edilebileceğini söyleyerek Fransa'yı kurtardı.
Türkiye ile Ermenistan arasındaki tarihe dönük ihtilaf aslında iki ülke arasında halledilebilecek bir şeydir. Eğer üçüncü ülkeler bu işe girerlerse bu çok yanlış olur, yardımcı olmazlar, tam tersine işin içinden çıkılmaz hale getirirler. Türkiye'nin Ortak Tarih Komisyonu çok cesurca ortaya konan bir fikirdir. Hatta biz bir adım daha ileriye giderek, 'eğer üçüncü bir ülke konuyla samimi olarak ilgileniyorsa, ortak tarih komisyonuna katılarak, katkılarını verir' dedik. Bu konuda Türkiye samimidir. Üzücü olan bir şey de şu; seçim vakti yaklaşmış, seçim safhasına girilmiş. Bu tip konuları seçim propagandasına alet etmek, istismar yapmak gerçekten çok ayıp bir şeydir. O bakımdan da Fransa Anayasa Mahkemesi böyle bir ayıbı durdurmuş oldu. Fransa'ya itibar kazandırmış oldu.''

Kimsenin gözünün yaşına bakmayız



Adalet Bakanı Ergin, Pozantı'daki iddialarla ilgili 'Hiçbir nokta karanlıkta kalmayacak' dedi
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ile ilgili basına yansıyan iddialara ilişkin bilgi ve görgü sahibi herkesle görüştüklerini, bu konuyla ilgili çalışmalarını büyük bir kararlılıkla sürdürdüklerini belirterek, ''Bu süre içinde özellikle medya ve siyasetçilerden ricam şudur; Bu konu, üzerinde siyaset üretilecek konulardan değil, konunun muhataplarının örselenmemesi, şahısların, ailelerin toplumdaki konumlarının gözetilerek, haberlerde daha hassas davranılmasını şimdilik kaydıyla istirham ediyorum'' dedi.
Ergin, ''Bab-ı Ali Toplantıları''na gelişinde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Bir gazetecinin, Pozantı Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ile ilgili iddialara ilişkin sorusu üzerine Ergin, şunları söyledi:
''Bu konuyla ilgili konuşurken, özellikle kelimelerimi seçerek kullanıyorum. Bu cezaevinde 200 civarında çocuk var. Gerek bizlerin yapacağı değerlendirmeler, siyasetçilerin sözleri, gerekse medya temsilcilerinin yapacağı yorumlar son derece önem taşıyor. Bu açıdan herkesten ricam şu; bu konu ile ilgili tüm iddialar üzerine ciddiyetle gidiyoruz, hiçbir iddia açıkta kalmayacak. Bütün bilgisi olan, konu ile ilgili söyleyecek sözü olan tarafları davet ettik, temas halindeyiz. Bu konu ile ilgili bilgi, görgü sahibi herkesle görüşüyoruz ve çalışmalarımızı büyük bir kararlılıkla devam ettiriyoruz. Hiçbir nokta karanlıkta kalmayacak. Sorumluluk gerektiren durum çıkarsa kimsenin gözünün yaşına bakmayız. Bu konuda son derece kararlı bir çalışma içindeyiz. Ama ricam odur ki; zaten adli soruşturmanın sonuna yaklaşılmıştır. Bu arada diğer soruşturmalar da hızla devam ediyor. Çok kısa süre içinde neticeleri sizlerle paylaşacağız. Bu süre içinde özellikle medya ve siyasetçilerden ricam şudur; Bu konu, üzerinde siyaset üretilecek konulardan değil, konunun muhataplarının örselenmemesi, şahısların, ailelerinin toplumdaki konumlarının gözetilerek, haberlerde daha hassas davranılmasını şimdilik kaydıyla istirham ediyorum. Ama ondan sonra sonuçlar ortaya çıktığında gerekli değerlendirmeleri de birlikte yapacağız.''
Ergin ''Basında, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK), hakim ve savcıların terfilerinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) içtihadını dikkate alarak karar verip vermediklerine bakacağına ilişkin haberler yer aldı. Bu konuda ayrıntı verebilir misiniz?'' sorusu üzerine de şöyle konuştu:
''Türkiye bir reform sürecinden geçiyor. Bu reform içerisinde mevzuatta yapılması gereken değişim ve dönüşümler var. Bununla beraber uygulayıcılar olan hakim ve savcılar için çalışma usul ve yöntemlerine ilişkin değişiklik ihtiyaçları var. Hakimler ve savcılarımızın AİHM'in içtihatlarıyla ilgili sürekli taze bilgi, yeni içtihatlarla enforme edilmesi ihtiyacı var. Şu anda bunların hepsi karşılanıyor. Bakanlık bünyesinde İnsan Hakları Daire Başkanlığını kurduk, bu Başkanlık mahkeme ve AİHM içtihatlarını güncelleyerek, hakim ve savcılara takdim ediyor. Onların kendi takdir haklarına kalan kısımla ilgili olarak bu içtihatları baz almaları noktasında da HSYK'nın bir çalışması oldu. Bu gerekli olan bir düzenlemeydi ve toplam kaliteyi artırabilmek için, Türk yargısında ve muhakemesinde, bu çalışmalara ihtiyaç var. Bundan sonra da yeni adımlar gelmeye devam edecek.''
Bir gazetecinin, ''AİHM'in Türkiye'yi tazminata mahkum etmesi durumunda, bunu hakim veya savcıya rücu ettirme gibi bir düzenleme yapılacak mı?'' sorusunu Ergin, şöyle yanıtladı:
''Şu andaki çalışma AİHM içtihatlarının değerlendirilmesi. İkinci bir çalışmada, iddia makamının, yani savcıların iddianame tanzim ederken, daha dikkatli olmalarını sağlayacak birtakım tedbirler getiriliyor. O da savcıların kariyerlerini, mesleki geleceklerini etkileyecek olan şey. Tanzim ettikleri iddianamelerin sonuç itibarıyla ne kadarı onanıp, kesinleşmiş mahkeme kararına dönüşecek? Bu oranlara bakılarak, savcıların terfilerinde bu gözle yaklaşılacak. Bunlar önemli adımlar. Bunların sonucunda orta vadede Türkiye'de arzu ettiğimiz standartları yakalayalım. Bir sürecin içinden geçtiğimizi ifade ettim. Bu sürecin sonunda Türk yargısı layık olduğu noktaya taşınacak.''

Doğum günü işte böyle kutlandı



Bilal Erdoğan, 59. yaşına giren babası için sürpriz bir doğum günü hediyesi hazırladı
Başbakan Erdoğan'a oğlu Bilal Erdoğan tarafından yapılan 59. yaş günü sürprizi fotoğraf karesine yansıdı.
3 SAATLİK KONSER
Bilal Erdoğan, Pazar günü öğlen saatlerinde babası Başbakan Erdoğan'ın evine beraberindeki Zuhurat Musiki ekibiyle birlikte geldi. Basın mensupları ilk etapta ne olduğun anlayamasa da daha sonra bunun babası Başbakan Erdoğan'a doğum günü sürprizi olduğu ortaya çıktı. Daha önce Türkiye'de ve yurt dışında çok sayıda konser gerçekleştiren Zuhurat Musiki ekibi Başbakan Erdoğan'a yaklaşık 3 saat süren bir konser verdi.
BAŞBAKAN'A 'BERABER YÜRÜDÜK BİZ BU YOLLARDA' SÜRPRİZİ
Neyde Serkan Kamacı, kanunda Murat Şahin, udda Bekir Baloğlu ve bendirde Harun Korkmaz'dan oluşan Zuhurat ekibi, yaklaşık 3 saat boyunca Klasik Türk Musikisi'nin önemli eserlerini Başbakan için icra etti. Başbakan Erdoğan'a bir sürpriz de musiki ekibinden geldi. Ekip, doğum gününde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, bütün mitinglerinde vatandaşlarla birlikte söylediği "Bana her şey seni hatırlatıyor" adlı şarkıyı da irca etti. Erdoğan'ın bu sürprizden çok hoşlandığı öğrenildi.
Musiki ekibi, faslın sonunda Başbakan Erdoğan ile birlikte fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmedi. Erdoğan'a musiki konserli sürpriz böylece ölümsüzleşmiş oldu.

Cemil Çiçek'ten Altan Tan'a tepki!



Cemil Çiçek, Mecliste yapılan konuşmalarda 'tarihi şahsiyetlere ve milletin hassasiyetlerine karşı saygılı bir dil kullanılması' uyarısında bulundu
Çiçek, BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ın Meclis Genel Kurulunda, sarf ettiği ''Kemalist diktatörlük'' ifadesinden sonra yaşanan olaylar üzerine yazılı bir açıklama yaptı.
Çiçek'in konuya ilişkin açıklaması şöyle:
''Bugün TBMM Genel Kurulunda üzücü bir tartışma yaşanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsü hiç şüphesiz milletin kürsüsüdür. Millet adına görev yapan milletvekilleri hem düşüncelerini hem de eleştirilerini bu kürsüden elbette hiçbir müdahaleye gerek kalmadan dile getireceklerdir ve getirmektedirler.
Ancak İçtüzüğün konuşma üslubuna ilişkin 67. maddesine göre, Genel Kurulda temiz bir dil kullanılması, kaba ve yaralayıcı sözlerden kaçınılması, eleştiri sınırlarının ötesine geçerek hakarete varan ifadeler kullanılmaması milletvekilliği sorumluluğunun da gereğidir. İfade özgürlüğümüzü bu sorumluluk duygusu içinde kullanmamız gerekmektedir. Bölgemizde yaşanan olaylara bakınca Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin ne kadar büyük bir kazanım olduğunu daha iyi anlıyor, bize bu değerleri ve kazanımları armağan eden başta Büyük Atatürk olmak üzere devlet ve siyaset adamlarımızı saygıyla anıyoruz.
Yapacağımız konuşmalarda tarihi şahsiyetlerimize ve milletimizin hassasiyetlerine karşı saygılı bir dil kullanmamız gerekmektedir. Halkımızın bizlerden beklentisi de çatışmacı bir üsluptan ziyade yapıcı bir üslup ile meseleleri tartışmaktır.''

MHP'den Eurovision şarkısına tepki



MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri Eurovision şarkısının İngilizce olmasına tepki gösterdi
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri son yıllarda Eurovisyon'a Türkiye'nin İngilizce şarkılarla katılmasının gelenek haline geldiğini söyledi, "Türkiye ya Türkçe sözlü şarkıyla temsil edilir ya da hiç temsil edilmez" dedi.
MHP'li Yeniçeri, Meclis'te basın toplantısı düzenledi. Bu yıl Türkiye'yi Can Bonomo'nun İngilizce bir şarkıyla temsil edeceğini anımsattı. MHP'li Vekil, yarışmanın organizasyonunu yapan komitenin İngilizce'yi Türkçe'nin önüne geçirdiğini savundu.

Yeniçeri, "Bunun adı resmen Türkçe düşmanlığı yapmaktır" dedi. "Türkiye, İngilizlerden daha iyi İngilizce şarkı söyleyen sanatçıları olduğunu göstermek için mi bu yarışmaya katılmaktadır?" diye soran Yeniçeri, İngilizce şarkı sözleriyle Türkiye'nin Eurovision'a katılmasına gerek olmadığını savundu.

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor