Son Dakika :
türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bakan Şimşek'i duygulandıran dizi

Gönderen: Unknown on 2 Mart 2012 Cuma | 05:42



Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal paylaşım ağı twitter'da TRT 6'nın iddialı dizilerinden olmaya hazırlanan ilk Kürtçe drama dizisi 'Siya Mem û Zîn'le ilgili görüşlerini paylaştı. Şimşek, dizisinin galasına katıldığını ifade ederek başladığı konuşmasında, "1650-1707 tarihleri arasında yaşayan Kürt Şair Ahmed-i Hani'nin ünlü aşk destanı Mem û Zîn Kürtçe olarak televizyona uyarlandı. 'Siya Mem û Zîn' (Mem-u Zin'in Gölgesinde) adlı dizi TRT 6'da başlıyor. Türkiye'de çekilen ilk Kürtçe Drama dizisi olan Siya Mem-u Zin'in galasına ben de katıldım" dedi.

Mem ü Zin'in Güneydoğu Anadolu'da yaygın bir hikaye olduğunu anlatan Şimşek, "Mem ü Zin, halkımız arasında 7'den 70'e herkesin çok iyi bildiği güzel bir hikayedir. Çocukken köyümüzün yaşlılarının zaman zaman bu hikayeyi anlattıklarını daha dün gibi hatırlarım" diye konuştu.

Türkiye'de geçmişte yaşanan acılara da değinen Mehmet Şimşek, "Yıllarca insanlarımız en bildik ve makul imaj, hikaye ve kültürlerinden yoksun bırakıldılar. Bakmayın bugün Ankara'nın göbeğinde böyle bir galanın yapıldığına! Bir zamanlar bu ismi anmak bile yasaktı! Kürtçe dışında tek kelime bilmeyen Arıca Köyü'nün yaşlıları TRT 6'da Mem u Zin'i izlerken mutluluk gözyaşları dökerlerse hiç şaşmam. Rahmetli anne ve babamın da bu tarihi ana tanıklık etmelerini ne çok isterdim" dedi.

TRT 6'yı böyle bir projeyi hayata geçirdiği için kutladığını da vurgulayan Mehmet Şimşek, "TRT 6'yı kutluyorum böylesine başarılı ve modern uyarlama niteliklerine uygun fevkalade bir projeye imza attığı için. Türkiye'de böylesine derin bir zihinsel devrim gerçekleştiren takım arkadaşlarımı kutluyorum" dedi.

Mehmet Şimşek konuşmasının son bölümünde ise Başbakan Recep Tayip Erdoğan'a duyduğu minneti dile getirerek, "Kardeşliğimizin ve birliğimizin pekişmesine yardımcı olan bu sürecin akamete uğramaksızın sürdürülmesini sağlayan Sayın Başbakanımıza da şükranlarımı sunuyorum; sağlığına kavuşması bizleri çok mesut etti" diye konuştu.
İHA

Türk çiftçisi dünyaya örnek

Gönderen: Unknown on 1 Mart 2012 Perşembe | 11:29



En yeni mobil teknolojilerin ve cihazların duyurulduğu Barselona'daki Mobile World Congress'in açılışında dünyanın en büyük GSM şirketlerinin CEO'ları konuştu.

İlk olarak Telecom Italia CEO'su Franco Bernabè'nin söz aldığı panelde, GSM şirketlerinin şu anda 6 milyar kişiye hizmet verdiği ve 2015'te bu rakamın 9 milyarı geçeceği belirtildi.

Eğitim, sağlık, ticarette yaşanan değişimden bahseden Franco Bernabè'nin ardından sözü China Mobile CEO'su Li Yue aldı.

Şirketlerinden baheden Yue'nin verdiği rakamlar inanılmazdı. 900 bin baz istasyonu, 1 milyon mağaza, 655 milyon aboneden bahseden Yue, mobil internet stratejilerini paylaştı.

Akıllı ve kolay kanallar üzerinden müşterilerine ulaşmak istediklerini belirten Li Yue, açık platformlarla geliştirilen uygulamaları, kullanışlı arabirimlerle günlük hayata uygulayacaklarını belirtti.


Kendi diliyle konuşmasını yapan Li Yue'nun yaşattığı iletişim sıkıntısından sonra katılımcılara, esprileriyle bir anda sıcak bir hava estiren Vodafone CEO'su Vittorio Colao ise çok önemli bilgiler verdi. Birçok ülkede faaliyet gösteren Vodafone'un elde ettiği bilgilere göre 2016'ya kadar 10 milyardan fazla cihazın internete bağlı olması, 2.3 milyar cihazın da kendi arasında haberleşmesi bekleniyor.

Türk çiftçisi, teknolojide dünyaya örnek oldu

Konuşmasına devam ederken tüm dünyaya örnek olarak gösterdiği projeler arasında Vodafone Türkiye tarafından gerçekleştirilen Vodafone Çiftçi Kulübü'nü katılımcılara anlatan Colao, Türkiye'de 600 bin çiftçinin kullandığı bu servis sayesinde 2020'ye kadar tüm dünyaya 140 milyar dolar tasarruf sağlayabileceğini belirtti.

Ayrıca bu çözümlere benzer olarak eğitim ve sağlık hizmetlerinde kullanılacak mobil teknolojilerle dünyaya önemli katkıda bulunacaklarını anlattı.

Altın Portakal Amerika’da!



Altın Portakal Film Festivali adına ödülü almak üzere Festival Genel Koordinatörü Göksel Kumsal, 24 Şubat'ta Los Angeles'ta gerçekleştirilen ödül törenine katılırken, Shorts Avards'ın uluslararası ödülü ülke bazında da Türkiye'ye verildi. Ödülü, Türkiye ve Altın Portakal Film Festivali adına Büyükelçi Namık Tan aldı.

ANTALYA DÜNYAYA AÇILIYOR

Altın Portakal Film Festivali'nin ulusal sinemanın görücüye çıktığı en büyük organizasyon olma özelliğini çoktan kazandığını belirten Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve AKSAV Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Akaydın, Altın Portakal'ın uluslararası ayağının her geçen yıl üstüne koyarak güçlendiğini, Antalya'nın ve Türkiye'nin tanınırlığını kıtalar arasına taşıyacak noktaya ulaştığını söyledi. Sinemayla ilgili dünyanın önde gelen yayın organlarının Ekim aylarında Altın Portakal ve Antalya'ya sayfalarında genişçe yer verdiklerini vurgulayan Akaydın, Shorts TV ile proje ortaklığının güçlendirileceğini; kısa filme Altın Portakal desteğinin devam edeceğini bildirdi.

OSCAR İÇİN SON DURAK 'SHORTS AVARDS'

Shorts International Genel Müdürü F. Carter Pilcher, Altın Portakal Film Festivali Genel Koordinatörü Göksel Kumsal'a gönderdiği davet mektubunda kısa film yapımına ve Oscar'a aday gösterilen kısa filmlere dikkatleri çekmek için, Şubat ayı başında Oscar töreninin birkaç hafta sonrasına kadar her yıl sinema salonlarında bu filmlerin gösterimlerini yaptıklarını vurguladı.

KISA FİLMİN DÜNYA MARKASI SHORTS TV


Altın Portakal'ın uluslararası alandaki proje ortağı Shorts TV komedilerden gerilim filmlerine, müzikallerden dramalara ve belgesellere birçok değişik türdeki kısa filmi, bir ve yarım saatlik kuşaklar halinde yayınlayan kısa filmlere özel bir televizyon kanalı. Shorts TV'de gösterime giren filmler arasında Oscar ödüllü ve Oscar adayı kısa film ve belgeseller, uluslararası festivallerde gösterilen filmler, en yeni canlandırmalar, dünyanın çeşitli ülkelerinden bağımsız sinemacıların seçkin yapıtları ve yetenekli genç yönetmenlerin ödüllü filmleri yer alıyor.

Türkiye'de yayın yapan, Nisan ayından itibaren Felemenkçe konuşulan Hollanda ve Belçika'da yayına başlayacak olan Shorts TV, Amerika'da AT&T ve DIRECTV, Fransa'da Numericable, Tayvan'da Dish Asia üzerinden yayınını devam ettiriyor. İTunes'ın kısa film ortağı olan Shorts International, 54 ülkeye yayılmış İTunes Film marketlerinde, katalogunda bulunan 500'den fazla filmin satışını yapıyor; bu geniş katalogu kablolu sistemler, uydu ve diğer isteğe bağlı video tedarik eden oluşumlara aktarmak için görüşmeler yürütüyor.
İHA

2012 TRT Belgesel Ödülleri sahiplerini buluyor



TRT tarafından amatör ve profesyonel belgesel filmcileri desteklemek, çeşitli ülkelerden yüksek nitelikli belgesel filmlerin seyirciyle buluşmasını sağlamak ve yerli-yabancı belgeselcileri buluşturan bir platform oluşturmak amacıyla düzenlenen "2012 TRT Belgesel Ödülleri"nde finale kalan eserler belirlendi. Bu yıl Uluslararası, Ulusal Profesyonel ve Ulusal Amatör Kategori'lerde başvuruda bulunan toplam 340 eserin izleme ve değerlendirmesi Ön Eleme Kurulu tarafından tamamlandı.

Bu yıl dördüncüsü düzenlenen festivale başvuruda bulunan 340 eser arasından "Uluslar arası" kategoride 15, "Ulusal Profesyonel" kategoride 6 ve "Ulusal Amatör" kategoride 14 eser olmak üzere toplam 35 belgesel film ödül kazanmak üzere finale kaldı. Bu yıl rekor sayıya ulaşan başvurular arasına Uluslararası kategoride İngiltere, Hindistan, Hollanda, İran, Filistin, Litvanya, İtalya, Rusya, Ukrayna, Türkiye, İsrail, İspanya, Danimarka, Türkiye-Nikaragua ortak yapımı yer alıyor. Finalist filmlerin yönetmen

katılımlı gösterimlerinin yanı sıra, belgesel konulu söyleşiler ve özel programların yapılacağı etkinlik, TRT Belgesel Günleri olarak, 3-7 Mayıs 2012 tarihleri arasında İstanbul'da gerçekleştirilecek. Etkinliğin son günü olan 7 Mayıs 2012 tarihinde gerçekleştirilecek özel gala programı ve ödül töreniyle TRT Belgesel Ödülleri sahiplerini bulacak.
İHA

Standard & Poor's'tan Korkutan Uyarı



Kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's, yeni oluşturduğu gelişmekte olan Avrupa ülkelerinin Euro Bölgesi kaynaklı şoklara kırılganlık (EESI) endeksine göre Türkiye'nin 2.94 puan ile en kırılgan ülke olduğunu belirtti.

Yapılan açıklamada endeksin ülke kredi notuyla doğrudan bir bağlantısı olmadığını ancak ülkelerin dış şoklara kırılganlığı konusunda fikir verdiğini belirten S&P, Türkiye'nin en kırılgan olduğu konuların ani finansman çıkışları ve dış finansman riskleri olduğuna dikkat çekti.

Türkiye'den sonra Euro Bölgesi kaynaklı risklere karşı en kırılgan ikinci ülke ise 2.09 puan ile Macaristan oldu.

'Kuru Üzüm, Kuru Kayısı ve Kuru İncir' Rekor Kırdı



Türkiye'nin üretim ve ihracatında dünya lideri olduğu çekirdeksiz kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir ihracatı 2011 yılında ilk kez 1 milyar doları aşarak yeni bir rekora imza attı.

Türkiye'den 150 yılı aşkın bir süredir ihracatı yapılan 3 üründen Türkiye, 2011 yılında 1 milyar 46 milyon 60 bin dolarlık döviz girdisi elde etti.

Türkiye'nin geleneksel ihraç ürünlerinden çekirdeksiz kuru üzüm ihracatı 2011 yılında 516 milyon 98 bin dolara ulaştı ve tarihinde ilk kez 500 milyon doları aşmış oldu.

Türkiye, 2010 yılında 212 bin 668 ton çekirdeksiz kuru üzüm ihraç etmişken, 2011 yılında 214 bin 31 ton çekirdeksiz kuru üzüm ihraç etti. Miktar bazında yüzde 1'lik artış olurken, değer bazında artış yüzde 21'e ulaştı. Çekirdeksiz kuru üzüm ihracatı 2010 yılında ortalama 2005 Dolar/ton iken, 2011 yılında 2410 Dolar/ton'a yükseldi.

Türkiye'nin kuru meyve ihracatında diğer lokomotif ürünleri kuru kayısının ihracatı 367 milyon 114 bin dolar, kuru incir ihracatı ise 162 milyon 848 bin dolar oldu.

Clinton: İfadeyi Suç Saymak Tehlikeli



Temsilciler Meclisi Tahsisatlar Komitesi'nde düzenlenen oturum, Clinton ile Ermeni lobisinin güçlü destekçilerinden milletvekili Adam Schiff arasında 1915 olayları konusunda karşılıklı diyaloğa sahne oldu.

Schiff, oturumda, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni tezlerini dile getirdikten sonra, Clinton'a, ''Bu olayların 'soykırım' olarak nitelenebileceği hususunda kafanızda bir soru işareti var mı- Senatörken bu konuda takındığınız tutumda şimdi bir değişiklik bulunmakta mı-'' yönünde bir soru yöneltti. Schiff'in, Clinton'ın cevabı sırasında da ara ara bakanın sözünü kestiği gözlendi.

Clinton, Fransız meclisi ve senatosunda 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını suç sayma yönündeki girişime karşı bir süre önce yaptığı açıklamaya atıfta bulunan Schiff'e, o açıklamasındaki sözlerini tekrar ederek, ''İfadeyi suç saymanın tehlikeli bir yolu açacağını düşünüyorum. Gerçekten de anladığım kadarıyla, Fransız mahkemeleri yasanın Fransız anayasasına uygun düşmediğini ilan etti'' diye konuştu.

ABD'nin, 1915 olaylarını ''20'nci yüzyılın en kötü katliamlarından biri olarak kabul ettiğini ve her 24 Nisan'da Başkanın, kurbanları onurlandırdığını ve ABD'nin Ermeni halkıyla dayanışmasını ifade ettiğini'' belirten Clinton, ''Başkan Barack Obama'nın, 24 Nisan açıklamasında, neler olduğuna dair gerçeklerin tam, samimi ve adil biçimde tanınmasının sağlanmasının herkesin çıkarına olduğunu söylediğini'' de vurguladı.
Clinton, Obama'nın ayrıca, ''Bu hedef doğrultusunda ilerlemenin en iyi yolunun, Türk ve Ermeni halklarının, ilişkilerinde ilerleme sağlamalarının bir parçası olarak geçmişin gerçeklerini ele almaları olduğunu'' da ortaya koyduğuna dikkati çekerek, ''Obama da önceki başkanlar gibi, Türkiye ve Ermenistan'ın, aralarındaki ikili ilişkileri normale döndürme çabalarına güçlü destek veriyor. 1915'teki korkunç olayları tam biçimde yansıtan, aynı zamanda da bu iki halk ve ülkenin birlikte ilerleme katedebileceği pozisyonun bu olduğuna inanıyoruz'' dedi.

Konuşması sırasında defalarca Clinton'ın sözünü kesmeye çalışarak, ''Bu ülkede ifadenin suç sayılmasını kimse savunmuyor'' diyen Schiff'e, Clinton, ''Ama sizin atıf yaptığınız cevap da zaten bu anlama geliyordu. Dolayısıyla bunu net ifade etmek istiyorum'' diye yanıt verdi.
Schiff ise bu sefer, California'daki 9'uncu Temyiz Mahkemesinin, 1915 olaylarında ölen Ermenilerin mirasçılarının, kendilerine ödeme yapılması için sigorta şirketlerine dava açamayacağı yönündeki kararını eleştirerek, ''ABD Dışişleri Bakanlığının pozisyonu, eyaletlere 'soykırımın' kurbanlarına tazminat ödeme imkan tanınmasını engelleme yönünde mi-'' şeklinde bir soru yöneltti.

Clinton, bu soruya da şöyle yanıt verdi:
''9'uncu Temyiz Mahkemesinin kararından haberim var. Size sadece şunu yineleyebilir ve altını çizebilirim ki bu yönetimin politikası, barışçıl, verimli ve bereketli bir ilişkinin nasıl yaratılacağı konusunda Türk ve Ermeni halkları ve hükümetleri arasında adımlar atılması gerektiği yönünde. Bu nokta, Türkler ve Ermenilerin gelecek nesilleri için ilişkilerin normalizasyonu, bizim görüşümüze göre çok önemli bir hedef.''

Nuri Şahin'in Avcı'ya Güveni Tam



A Milli Futbol Takımı'mızın Slovakya'ya 2-1 yenildiği hazırlık maçının ardından yayıncı kuruluşun mikrofonlarına konuşan Nuri Şahin, teknik direktör Abdullah Avcı'ya övgüler yağdırdı.

Yeni dönemin Türkiye için hayırlı olmasını dileyen Nuri, "Bugün çok güzel bir dönemin açılığını yaptığımıza inanıyorum. Abdullah Avcı'yı yıllardır tanıyan biri olarak; Abdullah hocamın Türk futbol için çok doğru bir tercih olduğunu düşünüyorum ve bütün ülke olarak ona sonun kadar destek verdiğimizde güzel günler göreceğimize eminim." diye konuştu.

Sezon başında transfer olduğu İspanyol devi Real Madrid'de yeteri kadar forma şansı bulamaması hatırlatılan yıldız oyuncu, "Real Madrid'de mücadele etmeyi sürdüreceğim. Futbolda böyle iniş çıkışlar var. Ben de kariyerimde böyle iniş çıkışlar yaşadım, zorlu günler geçirdim. Ama pes etmek yok, sonuna kadar mücadele edeceğim ve elimden geleni yapacağım." diyerek açıklamalarını tamamladı.

Abdullah Avcı'dan Maçın Değerlendirmesi

A Milli Futbol Takımı ile ilk karşılaşmasına Slovakya karşısında çıkan Abdullah Avcı, maçın ardından açıklamalarda bulundu.

Maçla ilgili değerlendirmesinde Avcı, "Heyecanlı ve güzel bir duygu yaşadım tabii ki. Çocukların hepsi iyi niyetli olarak birşeyler yapmaya çalıştılar. Beni çok tatmin eden şeyler de yaptılar. Rakibi maçtan önce iyi değerlendirmiştik. Ancak gol yedikten sonra kolay demoralize olmamız bizim eksimizdi. Buna benzer eksik yönlerimizi gözlemledik." ifadelerini kullandı.
Bursa seyircisini tebrik ederek sözlerini devam ettiren Avcı, "İyi tarafları cebimize koyacağız, kötü taraflarımızı iyileştirmek için çalışacağız. Herkes hep kazanmak ister. Ben de kazanmak istedim. Futbolcular da... Mayıs ayında 5 tane maç yapacağız. Daha yoğun çalışma şansımız olacak. İnanıyorum ki takım olma yolundaki eksiklerimizi gidereceğiz." diye konuştu.
Oyuncularıyla soyunma odasında maçı değerlendirdiğini aktaran genç teknik adam, "Oyuna biraz daha genişlik verebilirdik. Eleştirilerimi onlara da yaptım. Bundan sonrası umuyorum ki daha iyi olacak. Ben ileride daha fazla pozisyona giren, daha baskın oynayan bir ekip olacağımıza inanıyorum." diyerek sözlerini noktaladı.

Türkiye 1-2 Slovakya



Milli Futbol Takımımız, Bursa Atatürk Stadı'ndaki özel maçta ağırladığı Slovakya'ya 2-1 mağlup oldu.

Teknik Direktör Abdullah Avcı ilk kez milli takımın başında bir maça çıkarken rakip Slovakya Milli Takımı'nda Süper Lig'de forma giyen birçok futbolcu Türkiye'ye karşı sahada yer aldı.

Konuk ekip Slovakya'ya galibiyeti getiren goller Vladimir Weiss ve Türkiye'de Fenerbahçe forması giyen Miroslav Stoch'tan gelirken Ay Yıldızlı ekibimizin tek golünü ise Ömer Toprak kaydetti.

Teknik Direktör Abdullah Avcı'nın göreve gelmesinden sonra yeni bir kadro kuran A Milli Futbol Takımımız, hazırlık maçlarına Mayıs ayında devam edecek.

3 YENİ İSİM!

A Milli Takım'da Semih Kaya, Mustafa Pektemek ve Olcan Adın, Slovakya karşısında ay-yıldızlı formayı ilk kez giydi.

Bu oyuncuların yanı sıra Soner Aydoğdu, Alper Topuk, Olcay Şahan ve Hasan Ali Kaldırım da maç kadrosunda yer aldı.

Abdullah Avcı tarafından kadroya çağrılan, ancak sakatlığı geçmeyen Bursasporlu Serdar Aziz ise bugün kadrodan çıkarıldı. Yine sakatlığı bulunan ve dün MR'ı çekilen Burak Yılmaz ise yedek kadroda yer bulabildi.

İLK TEHLİKE KONUK EKİPTEN

Karşılaşmanın ilk tehlikeli atağı konuk ekip Slovakya'dan geldi.

Mücadelenin 15. dakikasında sağ kanattan geliştirilen atakta ceza sahamıza yapılan ortayı ters tarafta Miroslav Stoch kontrol etti. Ceza sahası içinde topla buluşan Stoch'un vuruşu savunmamızın ardından kaleci Sinan Bolat'tan döndü.

Pozisyonun devamında Gökhan Gönül topu uzaklaştırarak tehlikeyi önlemeyi başardı.

OLCAN TAŞIDI MUSTAFA TAMAMLAYAMADI...

Milli Takımımızın maçtaki ilk tehlikeli atağı 20. dakikada Mustafa Pektemek'le geldi.

Semih Kaya'nın uzun pasında Olcan Adın sol kanatta topla buluştu ve rakibinden şok bir vücut çalımı ile sıyrıldı. Ceza sahası içine giren Olcan, ön direğe koşu yapan Mustafa Pektemek'e yerden gönderdi.

Ancak Beşiktaş'ın parlayan yıldızı Mustafa Pektemek'in ön direkteki vuruşu yan ağlarda kaldı.

SOLDAN SOLDAN GELİYORUZ...

Slovakya karşısında ağırlığını iyice hissettiren Türkiye, 22. dakikada sol kanattan geliştirdiği ataklarla rakip kalede tehlikeli oldu.

İlk pozisyonda Olcan Adın'ın sol kanattan ceza sahası içine yaptığı ortaya penaltı noktası üzerinde Nuri Şahin vuruşunu yaptı ancak top savunmadan geri döndü. Atağın devamında sol kanatta bu kez Caner Erkin topla buluştu.

Caner Erkin'in ön direğe yaptığı ortaya Olcan Adın yarım vole denedi ancak top yan ağlarda kaldı.

SAVUNMA DURDURAMADI!

Rakip kalede kurduğumuz baskının arttığı dakikalarda Slovakya beklenmedik bir golle 1-0 öne geçti.

Mücadelenin 24. dakikasında yarı sahamızın sağ kanadında topla buluşan Vladimir Weiss, tüm savunma oyuncularımızı geçtikten sonra penaltı noktası üzerinde vuruşunu yaptı ve topu ağlarla buluşturdu.

Ay yıldızlı futbolcular bu golün ardından rakip yarı alandaki baskılarını arttırarak skoru eşitlemek için çaba gösterdiler.

MİLLİ TAKIMA DA ATTI...

Fenerbahçe'nin yıldızı Miroslav Stoch, Slovakya formasıyla ilk 11'de başladığı maçta Süper Lig'den alışık olduğumuz gollerinden birini Türkiye'ye karşı atarak skoru 2-0'a getirdi.

39. dakikada kaleyi sol çaprazdan gören bir noktada topla buluşan Miroslav Stoch, içeriye kat etti ve ceza sahası dışından şutunu çekti. Savunmaya da çarpan top Sinan Bolat'ın üzerinden ağlarla buluştu.

Fenerbahçe'nin bu sezonki flaş ismi Miroslav Stoch'un attığı golle Slovakya skoru 2-0'a getirmiş oldu.

ÖMER TOPRAK FARKI 1'E İNDİRDİ

Slovakya karşısında 2-0 geriye düşmesine rağmen oyundan kopmayan ay yıldızlı ekibimiz Ömer Toprak'ın golüyle skoru 2-1'e getirdi.

Karşılaşmanın 85. dakikasında oyuna sonradan giren Tunay Torun köşe vuruşunu kullanan isimdi. Tunay'ın uzak direğe kullandığı korneri savunmadan ileriye çıkan Ömer Toprak tamamladı ve farkı 1'e indiren isim oldu.

Bu gol Teknik Direktör Abdullah Avcı'nın Milli Takım'daki görevine başladıktan sonra ay yıldızlı ekibimizin attığı ilk gol oldu.

Ümitlerden Sessiz Hazırlık




Türkiye: 0 - Danimarka: 0

Stat: Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan
Hakemler: Christopher Lautier, William Debattista, Christopher Francalanza (Malta)

Türkiye: Özkan Karabulut, Serkan Kurtuluş (Dk. 71 Rıdvan Şimşek), Barış Başdaş, Musa Nizam, Özgür Çek, Burak Kaplan (Dk. 76 Murat Akça), Furkan Özçal (Dk. 61 Gökay İravul), Musa Çağıran (Dk. 90 2 Sezer Özmen), Emrah Başsan (Dk. 46 Şahin Aygüneş), Emre Çolak (Dk. 46 Ömer Bayram), Sercan Yıldırım (Dk. 46 Cenk Tosun)

Danimarka: Faeste (Dk. 46 Nicolai Larsen), Mads Fenger Nielsen, Sorensen, Vestergaard, Jakob Ahlmann Nielsen (Dk. 77 Lauridsen), Kadrii, Albaek, Delaney (Dk. 59 Laudrup), Emil Larsen (Dk. 86 Mensah), Sloth (Dk. 46 Wichmann), Helenius (Dk. 59 Makienok)

Kırmızı kart: Dk. 72 Musa Nizam (Türkiye)

İLK YARIDAN POZİSYONLAR4. dakikada sağdan ceza sahasına giren Sercan Yıldırım'ın pasıyla penaltı noktası üzerinde uygun durumda topla buluşan Furkan Özçal, vuruşunu yapmakta gecikince, araya giren savunma meşin yuvarlağı uzaklaştırdı.
28. dakikada Burak Kaplan'ın uzak mesafeden sert şutunda top yandan auta gitti.

İKİNCİ YARIDAN POZİSYONLAR72. dakikada Musa Nizam'ın kırmızı kartla oyun dışı kalmasıyla hücumda baskılı bir mücadele ortaya koymasına rağmen, sonuca gidemedi.
73. dakikada Emil Larsen'in ceza sahası önünden kullandığı serbest vuruşta, kaleci Özkan Karabulut meşin yuvarlağı üstten kornere çeldi.
78. dakikada soldan ceza sahasına giren Cenk Tosun, pasını kale önünde uygun durumda bulunan Şahin Aygüneş'e aktarmak isterken, son anda araya giren Albaek topu kornere gönderdi.
82. dakikada Laurdup'un sağ taraftan yaptığı ortada ceza sahasında arka direkte boş pozisyonda Makienok'un kontrol edemediği top auta gitti.
86. dakikada sol taraftan serbest atış kullanan Özgür Çek'in yaptığı ortada, ceza sahasında iyi yükselen Musa Çağıran topa kafa ile vurdu, meşin yuvarlak yandan auta çıktı.

Tarkan, İspanyolları Fethetti



Bir dönem Fransa'nın en tanınmış popstarlarından biri haline de gelmiş olan Tarkan, son olarak İspanyollar'ın kalbini fethetti. İspanyol bir gazetenin anket sonuçlarına göre ülkede şu aralar en çok dinlenen isim; Türk popstar Tarkan.

EN ÇOK ADIMI KALBİNE YAZ DİNLENDİ

Megastar Tarkan'ın, "Adımı Kalbine Yaz'" isimli parçasının, İspanyollar için hazırlanan '20 minutos' isimli remiksi, İspanyol gazetesinin internet sitesinde yapılan oylamada İspanyollar tarafından en çok dinlenen parça seçildi.

Son yıllarda Türkiye'deki etkinliklerinden çok yurtdışında faal olan Tarkan, 2011 yılında Avrupa'da 5 ülkeye gitti ve 9 konser verdi. Bu şekilde "Adımı Kalbine Yaz" albümünün tanıtımını da gerçekleştiren Tarkan; Almanya, Hollanda, Fransa, Belçika ve Avusturya'da bir dizi konser vermişti.

İSPANYOLLARIN GÖNLÜNÜ FETHETTİ

Bu etkinliklerinin meyvelerini toplamaya başlayan ünlü sanatçı, gazetenin müzik bölümünde her hafta yayınlanan 'dünyanın en çok dinlenen parçaları' listesinde bir numaraya yerleşti.

İspanyollar'ın verdiği oylarla belirlenen listede, en çok dinlenen 10 şarkı yer alıyor. Tarkan'ın, liderliği elinde tuttuğu söz konusu listede Madonna 5'inci, Kelly Clarkson 6'ncı ve Shakira ise 7'nci sırada yer bulabildi.

Kapadokya'da atlı gezi keyfi

Gönderen: Unknown on 28 Şubat 2012 Salı | 20:43



Kapadokya'nın merkezi konumundaki Nevşehir'in el sanatlarıyla ünlü ilçesi Avanos'taki at çiftlikleri, beyaz örtüye bürünen peribacaları arasında atlı gezi turları düzenliyor.

Ahal Teke At Binicilik Merkezi'nin sorumlusu Bülent Açıkgöz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlere at gezintileri düzenleyerek hizmet verdiklerini, kış mevsimi olmasına rağmen at gezilerine ilginin yoğun olduğunu söyledi.

Çiftliklerinde 29 atla hizmet verdiklerini, çiftliklerini ziyaret eden gruplar için vadi safarileri düzenlediklerini belirten Açıkgöz, merkezlerinde atlı gezinti parkurları ve kafelerle hizmet verdiklerini bildirdi.

Yerli ve yabancı turistlere yaz kış hizmet verdiklerini ifade eden Açıkgöz, şunları kaydetti:

''Çiftliğimizin geniş gezi parkurları var, bireysel olarak gelen misafirlerimize de bir saatliği 50 lira karşılığında burada at bindiriyoruz. Guruplarımız olursa onlarla da Kapadokya'nın vadilerine safari düzenliyoruz. Bölgemiz bu sene çok fazla kar yağışı aldı. Bundan dolayı biraz etkilendik ama havanın açılmasını fırsat bilen turistler çiftliğimize gelerek at biniyorlar. Kapadokya bölgesini at sırtında gezip karlarla kaplı bölgeyi bir de böyle görmek istiyorlar. Gezilerimiz sonrası soğuk havada üşüyen misafirlerimize çiftliğimizin kafe bölümünde bulunan şöminenin başında sıcak içecekler ikram ederek keyifli anlar yaşamalarına çalışıyoruz. Bizim için sezon mart ayının ortalarında açılıyor. Mart ayından sonra gelen yerli ve yabancı turistlerle at sırtında uzun safarilere çıkıyoruz. Hatta bazı safarilerimizde çadır kampları kurup uzun mesafeler katediyoruz. Kapadokya bölgesinin büyüleyici manzarasını, keşfedilmeyen vadilerini, at sırtında gezmenin mutluluğunu misafirlerimiz her fırsatta dile getiriyor.''AA

Türkiye hurdaya 9.8 milyar ödedi



Yurtiçinden tedarik edilen hurdanın toplam tüketim içerisindeki payı, yüzde 24'ten yüzde 30'a yükselmiş oldu. Öte yandan Türk çelik üreticileri 2011 yılında 21.46 milyon tonluk hurda ithalatı için yurt dışına 9.77 milyar dolar ödedi.

Türkiye Demir Çelik Üreticileri Derneği çelik sektörünün yerli hurda tedariki ile ilgili verilerini açıkladı.

Açıklamada "2010 yılında 29.14 milyon ton seviyesinde bulunan Türkiye'nin ham çelik üretimi, 2011 yılında yüzde 17 oranında artışla, 34.1 milyon tona ulaştı. Üretimde sağlanan 5 milyon ton civarındaki artış, hurda tüketiminin de, 2010 yılındaki 25.26 milyon ton seviyesinden, yüzde 22'ye tekabül eden 5 milyon ton civarında artışla, 30.79 milyon ton seviyesine yükselmesine sebebiyet verdi. 2010 yılında toplam hurda tüketiminin yüzde 76 oranındaki kısmını ithalât yolu ile karşılayan Türkiye, 2011 yılında ihtiyacının yüzde 71 oranındaki kısmını ithal etti. Böylece, yurtiçinden tedarik edilen hurdanın toplam tüketim içerisindeki payı, yüzde 24'ten yüzde 30'a yükselmiş oldu.

2010 yılında, 19.19 milyon tonluk hurda ithalâtına 7.1 milyar dolar bedel ödeyen Türk çelik üreticileri, 2011 yılında 21.46 milyon tonluk hurda ithalâtı için, yurtdışına 9.77 milyar dolar döviz aktardı. 2010 yılına kıyasla, hurda ithalatının miktar açısından yüzde 11.8 oranında artış göstermesine karşılık, değer açısından artışın yüzde 37 seviyesinde gerçekleşmesi, ortalama hurda fiyatlarının 2010 yılındaki 371 $/ton seviyesinden, 2011 yılında 455 $/ton seviyesine yükselmesinden kaynaklandı. 2011 yılında, Türkiye'nin toplam ham çelik üretiminin yüzde 17, temel girdi olarak hurda tüketen elektrik ark ocaklı tesislerin ham çelik üretiminin ise yüzde 20.9 oranında artmasına rağmen, hurda ithalatındaki artışın yüzde 11.8 seviyesinde kalmasında, yerli hurda tedarikinin yüzde 54 oranında yükselmiş olması önemli bir rol oynadı. Bu sayede, demir çelik sektörü, 4.24 milyar dolar değerinde hurdayı, iç piyasasından karşılayarak, döviz tasarrufu sağlamış oldu.2011 yılında, AB bölgesinden yapılan hurda ithalâtı yüzde 6.4 oranında düşüşle, 9.9 milyon ton seviyesine gerilemiş olmasına rağmen, Türk çelik sektörü, toplam 21.46 milyon tonluk hurda ithalâtının yüzde 46 oranındaki önemli bir kısmını AB ülkelerinden gerçekleştirdi. Türkiye'nin toplam hurda ithalâtında yüzde 27.1 oranında paya sahip olan ABD'den yapılan ithalât ise, yüzde 36.4 oranında artışla, 5.82 milyon tona ulaştı.ABD'nin ardından Türkiye'nin hurda ithalâtında üçüncü sırada yer alan Rusya'dan yapılan ithalât, yüzde 51.2 oranında artışla, 2.33 milyon tona ulaşırken, Rusya'nın toplam ithalatımız içerisindeki payı da yüzde 10.9 seviyesinde gerçekleşti. 2004 yılında Türkiye'nin hurda ithalâtında yüzde 10 oranında paya sahip olan Ukrayna'dan yapılan ithalât ise, yüzde 27.6 oranında artışla, 692 bin tona yükselmesine rağmen, toplam ithalâtımız içerisindeki payı yüzde 3.2 seviyesinde kaldı.Türkiye'nin toplam hurda tüketiminin yüzde 22, hurda ithalâtının ise, yüzde 11.8 oranında arttığı 2011 yılında, çelik sektörünün yerli hurda kullanımı yüzde 54 oranında artışla, 6.06 milyon tondan, 9.33 milyon tona ulaştı. 2010 yılına kıyasla, Türkiye'nin hurda tüketimindeki 5.53 milyon tonluk artışın yüzde 59 oranındaki kısmı yurtiçinden karşılandı. Böylece, toplam tüketim içerisinde, yerli hurda kullanımının oranı, yüzde 24'ten yüzde 30'a yükseldi.2011 yılında, yurtiçinden tedarik edilen hurda miktarının hızlı bir şekilde arttırılabilmesinde, Ekonomi Bakanlığımız öncülüğünde yürütülmekte olan Yerli Girdi Tedarik Stratejisi çalışmalarının da önemli bir katkısının olduğu değerlendiriliyor. Türkiye'de kurulmakta olan yeni kapasitelerin, elektrik ark ocaklı üretim teknolojisi kullandığı hususu dikkate alındığında, önümüzdeki yıllarda da hurda tüketiminin hızla artmaya devam edeceği tahmin ediliyor" sözlerine yer verildi.

İHA

Japon Finans Devi Gözünü Türkiye'ye Dikti



Japonya’nın en büyük bankası The Bank of Tokyo-Mitsubishi, Türkiye’de bankacılık lisansı için Ankara’da nabız yokluyor. Japonlar enerji ve otomotiv alanındaki dev projelerin finansmanında aktif rol oynamak istiyor.

Ekonomi bürokrasisinden edinilen bilgilere göre Japon finans devi, İstanbul’daki temsilciliğini gerçek bir bankaya dönüştürmek istiyor. Vatan gazetesinin haberine göre, japonlar bunun için ya BDDK’dan lisans alacaklar veya mevcut bir bankayı satın alarak piyasaya girecekler. BDDK’nın lisanslama konusundaki hassasiyeti ve uzun süren güvenlik soruşturmaları yüzünden Samurayların banka satın almaya daha sıcak baktıkları ifade ediliyor.

Japon finans devini Türkiye’ye yatırım yapmaya iten konuların başında enerji sektörü geliyor. Mersin Akkuyu’daki nükleer santrali Ruslara ihale eden hükümet, Sinop’ta kurulacak nükleer santrali de Japonlarla birlikte yapmak istiyor. Bir nükleer santralin ortalama maliyetinin ortalama 20 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde ortada çok büyük bir finansman pastası olduğu açık. Ayrıca halen gündemde olan Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nda bazı Japon şirketlerinin yüklenici olarak görev alması da gündemde. Dolayısıyla enerji ve otomotiv firmalarının finansmanındaki büyük potansiyel Japon bankasını ülkemizde yatırım yapma konusunda cesaretlendiriyor.

ÖZYEĞİN İLE ZİRVEYE ULAŞTI

Ayrıca çok değil, sadece bir hafta önce Hazine Müsteşarlığı, ‘Samuray Piyasaları’ olarak tanımlanan Yen piyasasına uzun bir aradan sonra geri dönmek için düğmeye bastı. JBIC garantili tahvil ihracı olanaklarını araştırmak için, Daiwa Securities Capital Markets, Nomura Securities ve SMBC Nikko Securities'e yetki veren Hazine’nin bu hamlesi de yakın dönemde ilişkilerin daha da güçlenebileceğini gösteriyor. Türkiye ile Japonya arasındaki ticari ilişkiler 1980’lerin başında oldukça canlıydı. Merhum Turgut Özal’ın başlattığı yakınlaşma süreci, kültür elçimiz Barış Manço’nun da çabalarıyla ciddi anlamda ivme kaydetti.

1980’lerin sonundan itibaren Japon sermayesi Türkiye’ye akmaya başladı. Merhum Özdemir Sabancı’nın kişisel gayretleriyle Japon otomotiv devi Toyota’nın Türkiye’ye gelmesiyle zirveye ulaşan ilişkiler 90’ların ortasına kadar gayet güzel bir seyir izledi. Sonrasında Türkiye’de ve Japonya’da meydana gelen siyasi ve ekonomik çalkantılar yüzünden ilişkiler yavaşladı. Ancak buna rağmen Japonlar 2000’lere kadar otomotiv alanındaki yatırımlarını hız kesmeden sürdürdü. Hazine Müsteşarlığı’nın verilerine göre Türkiye’ye 2002–2010 yılları arasında 89 Japon sermayeli şirket giriş yaptı. Bu şirketlerin Türkiye’deki toplam yatırım tutarı ise 523 milyon dolar oldu. Ancak bahsi geçen dönemde Türkiye’ye toplam 93 milyar 300 milyon dolarlık yabancı sermaye girişi olduğu düşünüldüğünde Japon yatırımlarının bir hayli zayıf kaldığını söyleyebiliriz. Bu tabloyu değiştirmek isteyen Başbakan Erdoğan ve ekonomi yönetimi son üç senedir ciddi anlamda çaba harcıyor. Örneğin 2010 yılı Türkiye’de ‘Japonya Yılı’ ilan edildi. Bu yakınlaşma çabasının da etkisiyle olsa gerek Japon sigorta devi Sompo Japan, Hüsnü Özyeğin’in sahibi olduğu Fiba Sigorta’yı 338 milyon dolara satın aldı. Bu son 10 yılda Türkiye’ye yapılmış en büyük Japon yatırımıydı ve belki de yeni bir dönemin ilk işaretiydi. Çünkü bu anlaşmadan kısa bir süre sonra ise Ülker Grubu ile Japon Mitsubishi Corporation, birlikte makarna üretmek için el sıkıştı. Son aylarda hız kazanan bu işbirliğinin daha da büyümesi ise iki ülkeye de büyük güç sağlayacaktır…

Türk bankalarının yeni gözdesi: Kosova Türk bankalarının yeni gözdesi Balkanların genç ülkesi Kosova Cumhuriyeti. 2 milyon nüfusa sahip Kosova, AB ülkelerine olan yakınlığı, eğitimli nüfusu ve sahip olduğu yüksek potansiyel ile Türk işadamları ve bankalarına adeta göz kırpıyor. Bu yüksek potansiyeli ilk fark eden banka Ahmet Çalık’ın sahibi olduğu Arnavut BKT Bank oldu. Kosova da 22 şubeyle hizmet veren BKT, ülkenin en büyük bankası konumunda. BKT’nin ardından bu genç ülkeye adım atan ikinci Türk bankası Türk Ekonomi Bankası (TEB) oldu. 2008’de ülkeye adım atan TEB halen 21 şube ile Kosovalılara hizmet veriyor. Mevcut Türk bankalarına ilaveten Türkiye İş Bankası’da başkent Priştina da faaliyet göstermek için BDDK’dan izin aldı. İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Kosova’da şube açarak büyüyeceklerini söylerken, kamu bankaları Ziraat ve Halk Bankası’da ülkede şube açmanın planlarını yapıyor. Türkiye Bankalar Birliği toplantısında karşılaştığımız Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aydın da “Balkanlarda büyük potansiyel görüyoruz. Büyümek istediğimiz ülkeler arasında Kosova da yer alıyor” diyerek bu coğrafyaya verdikleri önemi bir kez daha gösterdi.

Suriye Yönetiminden Türkiyeye Şok Suçlama




Suriye'de şiddetin gölgesi altında geçen referandum sonrasında Suriye yönetiminden açıklamalar gelmeye başladı.
Uzun süredir Türk basınına konuşmayan Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim sessizliğini bozdu. Esad yönetimi kırgın. Türkiye'ye sert mesajlar veren Muallim, Ankara'yı Suriye Özgür Ordusu'nun sınırı geçerek saldırı düzenlemesine izin vermekle suçladı.

Bizim Müslüman Kardeşler'e bakışımız farklı. Türk hükümeti ile ideolojik farklılığımız var 'diyen Muallim, 'Başbakan Erdoğan'ın, Müslüman Kardeşler'e yönelik diyalog çağrısına, Esad'ın 'bireysel olarak gelip siyaset yapabilirler ancak parti olarak gelmelerine izin veremeyiz 'açıklamasıyla kopma noktasına geldi 'dedi.

'SİLAHLI GRUPLAR MİSAFİR EDİLİYOR'

Suriye Dışişleri Bakanı Muallim, 'Türkiye, silahlı grupları misafir ediyor. Sınırdan geçişlere izin veriyor. Bu bir komşuluk yaklaşımı değildir 'dedi. Askeri müdahale olmadan insani koridor oluşturulamayacağını belirten Muallim, 'Türkiye'nin Suriye'ye müdahale için neden bu kadar hevesli olduğunu çözebilmiş değiliz 'ifadesini kullandı.

'DAVUTOĞLU DEMOKRASİ DERSİNDEN VAZGEÇSİN'

Suriye Dışişleri Bakanı Muallim, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da demokrasi dersi vermekten vazgeçmesi gerektiğini belirtti.

'PKK'YA DESTEK VERMEYİZ'
PKK konusuna da değinen Muallim, 'PKK'yı kesinlikle desteklemediklerini vurguladı. 'Adana anlaşmasına bağlıyız. Türk halkının acı çekmesini istemiyoruz 'dedi. Muallim, ilişkilerin düzelmesi konusunda hala umutlu olduğunu belirtti ama Türkiye'nin bu politikasıyla ilişkilerde bir gelecek görmediğini de sözlerine ekledi.

'TÜRKİYE SINIRINA TANK SEVK ETMEYİZ'

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ise, Suriyeli muhalifleri silahlandırmanın şu an çok riskli olduğunu belirterek, 'Türkiye, Lübnan ve Ürdün sınırlarına tankları sevk etmeyeceğiz 'dedi. Clinton, Amerikan CBS News programına verdiği özel demeçte, Humus gibi kentlerde sivillere yönelik saldırılardan ''derin üzüntü'' duyduğunu söyledi. Tunus'taki Suriye'nin Dostları toplantısının başarılı olduğundan bahseden Clinton, bu toplantının dikkate değer olduğunu çünkü Arap Birliği ülkeleri dahil birçok ülkenin ''tek bir sesle konuştuğunu'' belirtti.

Rahmi Turan: Bir Ermeni Vatandaşın Mektubu



40 yıl devlet bürokrasisinde çalışan, uzun yıllar yurtdışında ticaret ataşesi ve ticaret müşaviri olarak görev yapan Tarık Celâl Güven’den bir e-mail aldım.

Tarık Bey, Sevan İnce adındaki bir Ermeni vatandaşın ilginç bir mektubundan söz ediyor ve “Herkesin okuması lazım” diyordu.

Bu mektubu okurlarımla paylaşmak istiyorum. Sevan İnce şöyle yazıyor:
* * *
“Biz, dört Ermeni arkadaş, geçen akşam dernekten çıkmış, Galatasaray’da nargile keyfi yapıyorduk...

Laf döndü dolaşıp malûm konuya geldi. Baktım herkes aynı hususta dertli:

Ermeni asıllı birer Türk ve sadece birer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak dünyaya sesimizi nasıl duyururuz?

Ünlü bir sanatçı, politikacı veya bir dernek başkanı değilsin ki, mikrofon uzatıp röportaj yapsınlar. Gazeteci değilsin ki, fikirlerini köşenden dünyaya duyurabilesin. İyi de, biz bu
işten sıkıldık. Bizim yerimize bilir bilmez herkes konuşuyor.

Bir tarafta “Ermenilere soykırım yapılmıştır” diyenler, diğer yanda “Soykırım yoktur” diyenler... Şimdiki moda ise “Tarihçilere bırakalım” diyenler...

“Soykırım yapılmıştır” diyenlere bakıyorum, hepsi ya kindar Ermeni diasporası mensubu veya bunlardan çıkarı olan siyaset erbabı...

“Yoktur” diyenlere bakıyorum, bu konuda derin bir bilgileri yok ama “adettir” diye reddediyorlar!

* * *

Gerçeği benden ve benim gibilerden başkası bilemez.

Bizler, hadiseleri birinci ağızdan dinlemiş kişileriz. Bizler Türk Ermenileriyiz. Türk Ermenilerinin harici Ermenilerden çok ciddi bir farkı vardır.

Bizler tehcir (zorunlu göç) sırasında ya Türkiye’de kalmışların veya tehcir bitiminde Türkiye’ye geri dönmüşlerin torunlarıyız. Bizler tek tip hikâye dinlemedik.

Diaspora Ermenisi sadece ölüm hikâyesi bilir. Olaylardan sonra geri dönmemiş ve komşularının mahcup yüzlerine tanık olmamıştır. Onlar bu ölümler için bütün Türkleri
suçlarlar. Olayları sadece ‘Soykırım’ olarak nitelerler. Türk Ermenisi’nde ise daha bol ve daha değişik hikâyeler vardır.

* * *

Mesela dedem, Erzincan’daki çiftliklerinden ağabeyinin alınıp götürülüşünü ve onu kurtarmak için başçavuşa bir eşek yükü altın fidye verdiğini anlatırdı...

Anneannem, köydeki Ermeni delikanlıların nasıl silahlandırılıp çeteci yapıldıklarını anlatırdı. Üniformalarını yabancı lisan konuşanlar getirmiş!

Büyükbabam, Kayseri’de tüm sülalesini kurtarmak için çırpınan Osmanlı Yüzbaşısı Sinan’ı ağlayarak anlatırdı. Sayesinde o sülaleden kimsenin kılına zarar gelmemiş...

Bizler, katliam hikâyelerini dinlediğimiz gibi, bir Ermeni arkadaşı tehcire giderken askerin önüne yatan Türklerin veya yurtlarına geri döndüklerinde onlara tekrar kucak açan Türk

komşuların hikâyeleri ile de büyüdük.

Onun için “Bize sorulsun” diyorum. Kimse bizden daha objektif olamaz.

Bu hadisenin bir uzun anlatımı vardır, bir de kısa anlatımı... Kısası şudur:

* * *

Tebaanın bir kısmı emperyalist güçlerinin gazına gelip ayrılıkçılık yapmıştır. Buna kızan Osmanlı hükümeti bölgede “tehcir” kararı almıştır.

Günün şartlarına göre tehcir (zorunlu göç) çok zor koşullar altında gerçekleşmiştir. Çoluk çocuk muhtelif şekillerde kırılmış ve kıyıma uğramıştır. Bu kırılma hastalık ve açlık
sebebiyledir. Kıyım ise Osmanlı askerleri tarafından organize bir şekilde yapılmamıştır

Hastalık dışındaki bu ölümler, münferit olaylardır ve sürgünlerin yanlarında götürdükleri altın paraları gasp etmeyi amaçlayan bölgenin eşkıyaları tarafından yapılmıştır.

* * *
Hal bu iken, o bölgede olaylar cereyan ettiği sırada, ülkenin Batı bölgelerinde yaşayan Ermenilerin aynı şekilde bir zulme uğramadığı göz önüne alınırsa, buna soykırım

denilemez! Pek çok başka kelime söylenebilir, soykırım hariç!

Kaldı ki, söz konusu bir ya da bir buçuk milyon rakamı, ölen Ermeni sayısını değil kayıp sayısını ifade eder.

Biz Türk Ermenileri, iyi biliriz ki, Anadolu bu olaylar esnasında veya sonrasında Müslüman olmuş Ermenilerle doludur. Bu kişiler, daha sonra serbest olmalarına rağmen kendi
dinlerine dönmemişler ve geçmişlerini gizledikleri için kayıp hanesine yazılmışlardır.

Konuşmak gerekirse biz konuşur, olayların uzun hikâyesini anlatırız. Bu konuda bizlerden daha iyi tarihçi de olamaz.”

Erdoğan'ın muhasebecilik yaptığı şirket



Coşkun Et Yönetim Kurulu üyesi Hanefi Coşkun, kariyerinde pek bilinmemesine karşın Erdoğan'ın bir dönem Coşkun Et'te muhasebeci olarak çalıştığını söyledi.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, muhasebecilik yaparak geçimini sağladığı dönem Marketing Türkiye dergisinin mart ayı sayısına konu oldu.

Coşkun Et Yönetim Kurulu üyesi Hanefi Coşkun, dergiye verdiği söyleşide, Erdoğan'ın kariyerinde yaygın olarak bilinmeyen bu döneme işaret etti. Coşkun, Erdoğan'ın bir dönem Coşkun Et'te muhasebeci olarak çalıştığını söyledi.

Coşkun'un açıklamaları Marketing Türkiye dergisinde mart ayında yayımlanacak. Marketing Türkiye Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Günseli Özen Ocakoğlu, zaman gazetesinde yayımlanan (27 Şubat 2012) yazısında, Coşkun'la yapılan söyleşiye de "Başbakan'ın kimsenin bilmediği özel sektör deneyimi nereden?" başlıklı bir bölüm ayırdı. Ocakoğlu'nun yazısında, Erdoğan'ın iş hayatındaki kariyerine ilişkin açıklamaya yer verilen bölüm şöyle:

Başbakan'ın kimsenin bilmediği özel sektör deneyimi nereden?

"Marketing Türkiye'den Ferruh Altun, marka söyleşileri kapsamında 1 Mart'ta yayınlanmak üzere Coşkun Et Yönetim Kurulu Üyesi Hanefi Coşkun ile konuşmuş. Konuşmanın bir yerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, bir dönem kurumlarında muhasebeci olarak çalıştığını söylemiş. Başbakan'ın kariyerindeki bu enstantaneden şahsen haberim yoktu. Bir politikacı olarak halkın beklentilerini bu kadar doğru anlamasının gerisinde mutlaka yaşamının pek çok aşamasında doğrudan halka dokunmuş olması var diye düşünüyorum."

Kemal Coşkun askerken Erdoğan'a yarım maaş gönderdi

2010 yılında Türkiye'nin en büyük ikinci 500 şirketi arasına giren Coşkun Et'in, kırmızı et piyasasında yaklaşık 40 yıllık bir geçmişi bulunuyor. 1975 yılında Bayburtlu Kemal Coşkun tarafından kurulan şirketin İstanbul ve Afyonkarahisar'da 5 bin büyükbaş hayvan kapasiteli besi çiftlikleri bulunuyor.

Kemal Coşkun, Erdoğan'ın, gençlik yıllarında yanında muhasebecilik yaptığını, yaklaşık 5 yıl önce Yavuz Donat'a söylemişti.

Donat'ın Sabah gazetesinde "Bayburt Kaplanları" başlığıyla yayımlanan (7 Temmuz 2007) başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

"Bayburtlular 'birbirlerine çok tutkun.'

Ve nereye giderlerse gitsinler 'Bayburt'tan kopamıyorlar.'

Kars Kalesi'nde (Kale Park) yemek yiyorduk.

Kemal Coşkun'la (72) tanıştık.

11 yaşında 'gurbete' çıkmış.

'Hamallıktan' başlamış, bugün 'yüzlerce çalışanı var, et kombinası var.'

'Coşkun Sucukları'nın sahibi.

Yazları 2-3 ay 'dinlenmeye Bayburt'a geliyor.'

Tayyip bey gençlik yıllarında Kemal Coşkun'un muhasebecisiymiş.

Birlikte Kasımpaşa-Merkez Camii'nde namaz kılarlarmış.

Günün birinde Tayyip bey askere gitmiş.

Kemal bey her ay 'yarı maaşını' yollarmış.

Tayyip bey sormuş:

- Benim bir talebim yok, mecbur da değilsin, niçin gönderiyorsun?

- Allah'tan korktuğum için... Askeri nasıl parasız bırakırım?

Bu 'olayı' Bayburt'ta anlattılar.

Kemal Coşkun'a 'doğru mu' diye sorduk.

Utandı, yüzü kızardı 'böyle şey konuşulmaz, günahtır' dedi."

MİLLİYET

CHP'li Gök: Çifte kurultay şık olmadı



 Gök, partinin bir hukuki hataya düçar olmaması için uyarı önergesi verdiğini ifade etti.

CHP'nin 17. Olağanüstü Kurultayı'nda 9 maddenin değişikliği için konuşmalar başladı. Maddeler aleyhinde konuşacaklar için 30 dakika süre verildi, lehte konuşanlar için ise bu süre 5 dakika olarak belirlendi.

Aleyhte söz alan CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, çifte kurultayın şık olmadığını söyledi. Kurultayların yapılması gerektiğini, ancak teorinin ideolojinin paylaşıldığı, Türkiye'nin sorunlarının konuşulduğu, fikir fırtınasının yapıldığı bir kurultay olması gerektiğini dile getiren Gök, kurultaylardan korkulmaması gerektiğini vurguladı. Hiç kimsenin dünkü kurultaya huzuru bozmak için gelmediğinin altını çizen Gök, partinin bir hukuki hataya düçar olmaması için uyarı önergesi verdiğini kaydetti. Tüzük kurultayının hukuk kurultayı olduğuna dikkat çeken Gök, bir anayasa yapma kurultayı ise sakin sakin konuşulması gerektiğini belirterek, işin mantığının ortaya konması gerektiğini ifade etti. "Hukuku dolanmayalım, ben yaptım oldu demeyelim." diyen Gök, önergesini veremediğini, yaptığının ise kendisine yönelik yapılan saldırıyı Kılıçdaroğlu'na duyurmaya çalıştığını söyledi. Eşine varana kadar sözler sarfedildiğini anlatan Gök, sloganlardan rahatsız duymayacağını ifade etti.

İç tüzük değişikliğinde 'muhalefetin sesi kısılıyor' diye eleştiri yaptıklarını hatırlatan Gök, kurultayda bir önerge dahi verilmesine izin verilmediğini vurguladı. "Kendi içimizde hukuku, demokrasiyi uygulamak lazım ki dışarıya çıktığımızda mücadelemizi net yürütelim." diyen Gök, 362 delegenin tebrik edilmesi gerektiğini belirterek, tüzük kurultayı için başvuru yapılmaması halinde kimsenin burada olmayacağını ifade etti. Kurultay yapılmasaydı, Hazine'nin verdiğinden örgütlerin yüzde 40 alıp almayacağını soran Gök, partinin sağa kaydığını, sağcılaştığını anlatacağını kaydetti. Siyasi terimleri kullanırken çok dikkatli olmak gerektiğini dile getiren Gök, kadın kotasına ilişkin ise "Yüzde 25 iken çok doldurduk yüzde 30'da da çok doldururuz. Buna şüphemiz yok." diyerek ironi yaptı.

Tüzük değişikliği hakkında eleştirilerini sıralayan Gök'ün konuşması sırasında, zaman zaman partililer 'Başbakan Kemal' diyerek slogan atarak tepki gösterdiler.
CİHAN

27 Şubat 2012 Türk Basınından Manşetler

Gönderen: Maykıl on 27 Şubat 2012 Pazartesi | 17:38




HÜRRİYET

•CHP’de Kurultay Gerilimi, İlk Raunt Kılıçdaroğlu
•Hocalı Yürüyüşü
•Yeni Yüzünü ve Parmak İzini Hemen Bildirin


ZAMAN
•28 Şubat’ı Yaşatmak İçin 109 Emir
•CHP’li Muhaliflerin Kurultay Planı Tutmadı
•PKK’da MİT-JİTEM-Muhaberat Kavgası


TARAF
•Kılıçdaroğlu’nun Zaferi
•Başbakan da İfadeye Çağrılabilir
•Sincan’dan Bu Kez Siviller Geçecek


TÜRKİYE
•Başbakan Erdoğan’ın Arkadaşına Son Görevi
•Kato’da Bahar Temizliği
•Beşir Atalay: İsrail’e Asla Kudüs İzni Vermeyiz!


SABAH
•“Yaylalar…” Terhis Oldu… Genelkurmay Kadını Aşağılayan Marş ve Türkülerin Söylenmesini Yasakladı
•Yeni CHP’ye Yeni Tüzük
•Clinton: Beşar Esad’ı Terk Edin


MİLLİYET
•Kılıçdaroğlu: ‘Lider Benim’ Dedi
•20 Yıl Sonra Hocalı İçin Adalet Çağrısı
•Özel Yetkili Mahkemeye İhtiyaç Var


CUMHURİYET
•Muhaliflerin Ağırlıklarını Test Ettiği CHP Kurultayında Delegenin Yalnız Bırakmadığı Kılıçdaroğlu Güç Topladı: Arena’da Kadın Devrimi
•Suriye’de Anayasa Referandumu Yapıldı, Sandıklar Açıkken Kutlamalar Başladı
•CHP Lideri ‘Postmodern Diktatörlük Var’ Dedi, ‘Birlik’ İstedi


RADİKAL
•CHP’nin Tüzük Kurultayı’ndan İki Önemli Sonuç Çıktı, 1 Numara Damgası
•‘Bir Gece Ansızın’lı Protesto
•Ayrımcılığa Karşı Zafer


AKŞAM
•AK Parti Komisyon Üyesi Söz Verdi, 4’e Ayar Geliyor
•Hocalı’ya Bakanlı Protesto
•Sol Bacak Alındı Diğerleri İyi


YENİ ŞAFAK
•Darbe Tarihi 13 Haziran’dı
•CHP Hizipte Kaldı
•Referandum Tiyatrosu


VATAN
•CHP Artık Kılıçdaroğlu
•3 Bin Metrede PKK’lı Avı!
•Demirörenden Tarihi Jest!


STAR
•Muhalefetsiz Demokrasi
•2 Metre Kar Altında Sığınaklara Baskın
•Esad’ın Referandum Çağrısı da Tutmadı


BUGÜN
•KCK Emri Veren Öcalan’a Neden Dava Açılmıyor
•Hocalı’nın Kalbi Taksim’de Attı
•CHP Kurultayı Mahkeme Yolunda


HABERTÜRK
•Tek Patron Kılıçdaroğlu
•Başbakan İçin Fasıllı Yaş Günü
•Hocalı Katliamına Taksim’de Protesto


POSTA
•Demirören 103 Milyonu Bırakıp Gitti
•Kılıçdaroğlu Muhalefeti Savdı
•Hocalı Katliamı’na Gergin Protesto


YENİ AKİT

•CHP’de Tekme-Tokat Kurultay
•İsrail’in Van İnadı… Diğer Yardım Kuruluşları Ülkelerine Dönmesine Rağmen Van’ı Terk Etmiyorlar
•PKK, Örgütte MİT’çi Avı Başlattı


ANAYURT
•Çavdar’ın Bacaklarından Biri Alındı
•Başbuğ: Zorluklara Karşı Eğitimliyiz
•Kılıçdaroğlu’ndan Gövde Gösterisi

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor