Son Dakika :
gazeteciler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gazeteciler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Şubat'ın kirli ve kinli manşetleri

Gönderen: Unknown on 2 Mart 2012 Cuma | 05:40



Necmettin Erbakan'ın başbakanlığında 28 Haziran 1996'da RP-DYP koalisyonu şeklinde kurulan 54. Hükümet, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in desteği, TSK’nın yoğun baskıları ile asker ve halkı muhafazakâr kesme karşı kışkırtan manşetlerin gücüyle iktidardan çektirildi.28 Şubat sürecinin en dikkat çeken tutumu ise dönemin medyasından gelmişti. Hemen her fırsatta irtica ve şeriat yaygarası yapan 28 Şubat'ın "bir kısım medyası" postmodern darbe sürecinin fiili yaptırımcısıydı adeta.Haber 7 olarak o dönemin en etkin üç gazetesi olan Hürriyet, Sabah ve Milliyet’in 54. Hükümet’in iş başına gelmesinden sonra nasıl bir tutum sergilediğini mercek altına aldık. Arşivlerden çıkardığımız gazete sayfaları bu yıl hemen bütün sitelerde yayınlandı. Biz ise manşetlerin kodlarını ve mesajlarını irdeledik. Geçtiğimiz yıl 27 Şubat’ta vefat eden Erbakan için, “son nefesine kadar siyaset yaptı” başlıklarını kullanan o dönemin “Silahlı Kuvvetler Medyası”, Başbakan Erbakan ve Tansu Çiller için çok ağır manşetler atmış, demokrasiyi adım adım darbeye kurban ettirdiği bugün çok net bir şekilde belli oluyor.

MANŞETLER ASKERİN İKİ DUDAĞI ARASINDA

Askerin iki dudağının arasından çıkan, "laiklik", "şeriat", "irtica", "rejim" ve "cumhuriyet" gibi sözler için manşetlerini hazır vaziyette bekleten üç gazetenin o dönem bir iş bölümü yaptığı da ortaya çıkıyor. Dinç Bilgin’in sahibi olduğu Sabah, Erbakan’ın ortağı Tansu Çiller’i hedef alıp, “Tarih Seni Affetmeyecek” suçlamasını yaparken, Hürriyet ise Erbakan’ı yıpratacak ne bulursa manşetine taşımış. Milliyet ise TSK’yı baz alarak askerin tepkileri üzerine yoğunlaşarak yıpratıcı manşetler atıyordu.

GURUR DUYULAN MEDYA!

Genelkurmay’ın 29 Nisan 1997 günü gazetecilere verdiği brifinge “koşar adım” giden gazeteciler, kendilerine verilen talimat niteliğindeki bilgileri, satır satır sayfa ve köşelerinden aktarırken 30 Nisan tarihli manşetleri de asker atmış oluyordu.Hürriyet gazetesinin 30 Nisan tarihli “ŞOK BRİFİNG” manşetinin altındaki şu satırlar da, medyanın postmodern darbe sürecinde üstlendiği rolün, asker nazarındaki yansımasının gururlu pişkinliği olsa gerek: “Basın, irtica konusunda büyük bir sınav vermiştir. Bizim gururumuz olmuştur. Bazı olayları gün ışığına çıkartarak, umudun, ışığın, alevin yansımasına yol açmıştır. Basının tutumunu şükranla karşılıyoruz.”

İSİMSİZ ÜST DÜZEY KOMUTAN: İMAM HATİPLER KAPATILMALI

28 Şuabt sürecinin en ilgi ve dikkat çeken haberleri ise isimsiz üst komutanların talimatlarının yansıtıldıklarıydı. Genelkurmay’a davet edilen ‘rütbeli’ gazeteciler talimat niteliğindeki notlarını “İsminin açıklanmasını istemeyen bir komutan dedi ki...” satırlarıyla ve tırnak içi kesin ifadelerle aktarıyordu... İşte komutanlardan birinin 31 Ağustos 1996 günkü Sabah gazetesinden yansıtılan sözleri: “Üst düzey bir komutan, “Böyle giderse 2010 yılında Türkiye 1996’dan karanlık olacak” dedi. Adının verilmemesi kaydıyla konuşan komutanın sözleri ayne şöyle: “Belki bunu ben göremeyeceğim ama hepiniz yaşayacaksınız. 1950 yılındaki Türkiye ile şimdiki Türkiye aynı mı? Laiklik konusunda her şey daha kötüye gidiyor. Yeni İmam Hatip Liseleri açılması durdurulmalı. Durdurulması yetmez, kapatılmalı. İmam Hatiplerin açılmasını durdurmayan bir Meclis olur mu?”

İŞTE O MANŞETLER HER ŞEYİN BAŞI DEMİREL!

Medyanın yıpratma kampanyasının en önemli figürlerinden birisi de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel... Senfoni orkestrası dinletisinde "laiklk" ve "rejim" üzerine konuşma yapacak kadar ileri giden Demirel için, dönemin manşetlerine bakılarak, Erbakan görevi bıraksın diye adete tüm imkanlarını sefer etmiş demek mümkün. Demirel'in süreçteki bir diğer kilit rolü ise siyasete direk müdahale etmeye kalkan askeri korumak ve iktidara futursuzca saldıran iş ve medya dünyasını rahatlatan sözler sarfetmek...Örneğin; Demirel, Tuğgeneral Osman Özbek’in Erbakan’a ettiği galiz küfrü “Paşa’nın öfkesi bir boşalmadır” şeklinde değerlendiriyor ve Sabah bunu 9 sütuna manşet yapıyor.

DENK BÜTÇEYE RAĞMEN İŞ DÜNYASI TEPKİLİ

Memura yapılan yüzde 50 zam, yükselen ekonomi ve denk bütçeye iş dünyasının da darbe sürecine nasıl bir katkıda bulunduğu dönemin manşetlerinden belli oluyor. Öyle ki medya, olmaz denileni yaparak işçi ve işvereni iktidar karşıtı mitinge yapmaya zorlayarak "tarihi bir birleşmeye" imza atıyor. Sabah`ın 2 Nisan 1997 tarihli "Avrupa'yı Şaşırtıyoruz" başlıklı manşetine şaşırmamak ise elde değil. Manşetin spotu şaşkınlık yaşamanıza yetecek kadar ironik: "Siyasi istikrarsızlığa rağmen, Türk ekonomisinin hızla büyümeye devam etmesi Batılıları hayrete düşürüyor." (2 Nisan 1977 - Sabah)

İRANLI KADINLAR İÇİN, "TEŞEKKÜRLER ATATÜRK"

Türkiye'deki iktidardan dolayı, Avrupa ülkelerinin şeriat tedirginliği içinde olduğunu savunan medya diğer taraftan yıpratma politikasını İran üzerinden devam ettirirken, İran’dan gelen çarşaflı kadınların resminin üzerine “Teşekkürler Atatürk” manşetini atarak, başörtülü bir kadın görse kan beynine sıçrayacak hale getirilen laik çevrelerin "Türkiye İran'mı olacak?" kaygısına tavan yaptırıyor

REFAH’I İLK GÜNDEN KAPATTILAR

Bugün, hemen her fırsatta hukukun üstünlüğüne ve yargıya saygıdan dem vuran medya, dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş’ın Refah Partisi için açtığı kapatma davasını, manşetten, “Refah Kapatılıyor” diye duyurarak, o dönem adalet terazesinin kimlerin güdümünde olduğunu görmemize yetiyor.

ÇİLLER’İ ERBAKAN’DAN KOPARMA HAMLESİ

28 Şubat MGK kararlarının alındığı günlerde halka devlet krizi ve gergin bekleyiş manşetleriyle ulaşan bu üç gazete, o süreçte Erbakan’ı yalnızlaştırmak ve direnişini kırmak için ise Refahyol'un 'yol'unu bozmanın peşne düşüyor. Üstü süte Çiller’i ve partisini hedef alan manşetlerin sonucunda DYP'den beklenen fireler veriliyor ve Tansu Çiller de artık teslim bayrağını çekmiş oluyor. Kritik MGK zirvesi öncesi askerden çekindiğini açıkça belli eden Çiller’in Erbakan’ı eleştiren sözleri de manşetlerdeki yerini alıyordu.

MESUT YILMAZ GÖREVE HAZIR

1997’nin Mayıs ayında ise üç gazete aynı anda Erbakan iktidarının sonun geldiğini ve Mesut Yılmaz’ın yerine hazırlandığını, TBMM’deki kulis çalışmalarını, hangi vekillerin fire –ihanet edeceği- vereceği sayfalara işleniyordu.

“ERBAKAN GERİYOR” TAHRİKİ

1997'nin Haziran ayında ise, gazeteler Erbakan Hükümeti’nin ne zaman istifa edeceğini ve Demirel’in hükümeti kurma görevini kime vereceğini tartışmaya açarken, sanki kendi koltuklarını terk etmiyormuşcasına “Erbakan geriyor – direniyor - gitmiyor” manşetleri üst üste atılıyordu.

VE ERBAKAN GİTTİ ZAFERİM

GK kararlarına ve istifa baskılarına direnen Erbakan'ı, "imzalamıyor, bırakmıyor" yaygarasıyla hedef yapan 28 Şubatçı medya, hükümet istifa edince bu sefer de zafer manşetlerini atmaktan geri kalmadı. Hürriyet, istifa sonrası polemiğe giren Erbakan ve Çilller ile "Ettiğini Buldu" manşetiyle dalga geçiyordu adeta.
Haber 7

Ferdi Akarnur Çapkınlık Turunda Yakalandı

Gönderen: Unknown on 1 Mart 2012 Perşembe | 02:49



Oyuncu Ferdi Akarnur, çapkınlık turunda yakalanınca öfke saçtı.

Kendisinden hayli küçük bir kadınla objektiflere takılan Akarnur, gazetecilere saldırdı. Oyuncunun yaptığı "Halamın kızı" savunması ise güldürdü.

Roberto Carlos Fena Yakalandı

Gönderen: Maykıl on 25 Şubat 2012 Cumartesi | 01:16



Kariyerini Rusya'da sürdüren, Fenerbahçe'nin eski futbolcusu Roberto Carlos İstanbul'da!

Önceki gece bir gece kulübünde eğlenen ünlü futbolcunun Türk sevgilisi, çıkışta gazetecileri görünce çığlığı bastı: "Yakalandık, gazeteciler!"

Fatih Altaylı O Fotoğrafın Hikayesini Anlattı

Gönderen: Maykıl on 24 Şubat 2012 Cuma | 05:05




İşte Altaylı'nın o yazısı....

Habertürk yine yaptı yapacağını.
Şike davasının görüldüğü mahkemenin fotoğrafları dün Habertürk’ün 1. sayfasında yayınlandı.
Bu yıllardır böyle. Daha doğrusu Habertürk yayın hayatına girdiği günden beri böyle.
Türkiye’nin merak ettiği her şey, Habertürk’te yayınlanıyor.
Bu yüzden de ödül üzerine ödül alıyoruz, 3. yaşımızı doldururken 3 yıldır neredeyse tüm kurumlar Habertürk’ü “Yılın Gazetesi” seçiyorlar.
Sağolsunlar.

Dün de şike iddialarının ve futbolda şiddet ve mafyalaşma iddialarının görüldüğü mahkemenin salonu ilk kez ve sadece Habertürk’te yayınlandı.
O salonu sadece Habertürk okurları gördüler.
Tabii hemen ardından “komplo teorileri” üretilmeye başlandı.
Neler neler yazdılar, dediler.

“Habertürk muhabiri salona gizlice girmiş ve tek kare çekip kaçmış” diyenler.
“Polis, adliyede Habertürk muhabirini kovaladı” diyenler.
“Bu fotoğrafı çekip Habertürk’e servis ettiler” diyenler.
Daha neler neler...
Okudukça güldüm.
Çünkü hiç de öyle bir şey yok.

Bu fotoğrafın çok basit, çok sıradan ama “gazetecilikten” ibaret bir hikâyesi var.
Önceki gün Mahkeme Başkanı, salona gazetecilerin alınmamasını, çünkü salonun çok kalabalık olduğunu söyledi.

Bunun üzerine gazeteciler itiraz edince, mahkeme salonuna bir kamera koyulması ve bunun başka bir odadaki televizyona bağlanmasına, gazetecilerin de duruşmayı bu odadan televizyondan izlemesine karar verdi mahkeme.

Kamera kuruldu. Yandaki bir odadaki televizyona bağlandı.
Bu çalışma sırasında o odaya giren muhabirlerimizden biri, televizyonda duruşma salonunu görünce bu görüntüyü fotoğrafladı.

Ancak daha sonra mahkeme heyeti karar değiştirdi ve bu yayından vazgeçildi.
Ama bizim arkadaşlar fotoğrafı çekmişti.

Biz de bu televizyon görüntüsünün fotoğrafını yayınladık.

Bunun adı gazeteciliktir beyler.
Nazar etmeyin ne olur.
Çalışın sizin de olur:)))

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor