Son Dakika :
Ömer Çelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ömer Çelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

"Arap baharı aslında Hamas'la başladı"

Gönderen: Maykıl on 25 Şubat 2012 Cumartesi | 07:15



AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, Basın Kulübü programında Belkıs Kılıçkaya, Nihal Bengisu Karaca, Selçuk Tepeli ve Sardar Turgut'un sorularını yanıtladı.Suriye'deki gelişmeleri değerlendiren Çelik, "Türkiye Suriye için ne bir savaş planı yapıyor ne de sorunun savaşla çözülebileceğine inanıyor. Fransa'nın tampon bölge planına da iyi bakmıyoruz." dedi."Arap baharı"nın Suriye'deki ezberleri bozduğunu kaydeden Çelik, "Bir savaş durumunda aslında Esad'ın buna dönük bir hazırlığı da var. Geriye çekilip bir Nusayri devleti kurup iç savaşı tetiklemek..." dedi.Suriye için dört aşamalı bi plan uyguladıklarını kaydeden Çelik, "İlk aşamada Sayın Başbakanımız Esad'a Baas rejiminin tekelinin sona erdirilmesi için telkinde bulundu.Seçime gidilmesi çağrısı yapıldı. Olağanüstü halin kaldırılması ve tutukuların serbest bırakılması talep edildi" dedi."Arap baharı"nı çok önce öngördüklerini söyleyen Çelik, "Biz Arap baharının Hamas'ın seçimle işbaşına gelmesiyle başladığını düşünüyoruz. Silahlı bir örgüt kendi meşruiyetine güvendi ve seçimle işbaşına geldi. Bu da batının ezberini bozdu" dedi.Ömer Çelik, şöyle devam etti:"Bizim yaptığımız uyarıları net bir şekilde ortaya koymak. Birinci aşamada Esad'a reformlar için telkinlerde bulunduk, belli bir aşamaya da gelindi. Ama bu katliamlar başlayınca ilişkiler gerildi. İkinci aşama bölgesel işbirliği aşaması. Esad bunu da reddetti. Bütün bu gelişmeler rejimin meşruiyetsizliğini gösteren gelişmeler. Bölgesel inisiyatif aşamasından küresel inisiyatif aşamasına geçtik. BM 'de birtakım görüşmeler yaptık. Dünyada uluslararası inisiyatif geliştirmesi gereken kurumlar etkisizliğini göstermekte. Çin bir veto kararı alıyor. Ama benim sınırımdaki ülkenin kaderini etkiliyor. Suriyede rejim rejim olmaktan, devlet devlet olmaktan çıktı. Bir katliam rejimi var. Esad reform sözlerini ve diğer sözlerini elinde imkanlar varken gerçekleştirmedi. Suriye'de sokak sokak ne olduğunu bizim hükümetimiz biliyor. Bu bölgede bu kadar büyük bir olay karşısında meseleyi basından izleyerek karar verme durumunda değiliz. Kendi kaynaklarımızdan haber alıyoruz. Rejimin sürekli zaman kazanarak daha büyük katliamlara hazırlandığını değerlendiriyoruz. "Batı ve İran'ın Suriye üzerinden hesaplaşmaya çalıştığını kaydeden Çelik, "Çok basit askeri müdahale ile bu iş çözülür demek başka sıkıntıları tetikler" dedi.


"SÜNNİ DİKTASI DA İSTEMEYİZ"

Bölgedeki hassas dengelerin de gözetilmesi ve çalışmaların Arap Birliği inisiyatifinde yürütülmesi gerektiğini kaydeden Çelik, "Türkiye'nin bölgedeki gelişmeler konusunda akıl veren ülke konumunda olduğunu, Obama'nın da Türkiye'ye danıştığını" söyledi. Suriye'deki azınlık rejiminin gitmesini isterken bir çoğunluk, Sünni diktasını da tercih etmeyeceklerini söyledi.

"ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER İHTİYAÇTIR"

MİT yöneticilerinin ifadeye çağrılmasıyla başlayan krize ilişkin soruları da yanıtlayan Çelik, meselenin "iktidar-cemaat kavgası", "müzakereciler ile güvenlikçilerin çatışması" gibi sunulduğunu ancak bu teorileri geçerli olmadığını söyledi.Krizle birlikte özel yetkili mahkemelerin de tartışılmaya başlanmasını da değerlendiren Çelik, "Özel yetkili mahkemler Türkiye'de bir ihtiyaçtır. Türkiye'nin geçmişi güllük gülistanlık değil. Bu ülkede bürokrasi bir başbakanı asmıştır. Bu çok büyük bir ayıptır. Bu büyük günah anlık bir refleks değil kurumsallaştırılmaya çalışılmıştır. Bu kurumsallaşmış, vatandaşı tehdit unsuru haline getirmiş unsurlarla mücadele etmek için devlet içindeki çeteleşmeyi bilen mahkemelere ihtiyaç vardır. Cunta ve darbe mekanizmasına karşı Türkiye'nin bu tip mekanizmaya ihtiyacı vardır. Yürütmenin ve yasamanın alanına girdiği zaman yeni bir düzenleme yaparsınız. MİT Müsteşarı'nı savcının önüne çıkardığınız zaman, hele şu zamanda, MİT Müsteşarı başka ülkelerdeki muhataplarıyla görüşüyor. Müsteşar muhatabının karşısında kendi devletinde de sorgulanan birisi izlenimi verecek" şeklinde konuştu.

"ÖTEKİ TÜRKİYE" YARATILMAMALI"

Devlet içinde eskiye benzer bir çatışma görüntüsü vermenin yanlış olduğunu kaydeden Çelik, "cemaat-iktidar" kavramsallaştırmasına da itibar etmediğini söyledi.Çelik, "Cemaat diyerek bir camiayı zan altında bırakacak şekilde analiz yaparsanız Türkiye'de devlet içinde iki hükümet var anlayışı ortaya çıkar, birtakım insanların hedef gösterilmesine, dışlanmasına yol açılır. Türkiye bugün öteki Türkiye ile resmi Türkiye'nin barıştığı bir ortamı yaşamaktadır. Yeniden 'öteki Türkiye' yaratacak duruma izin verilmemeli" şeklinde konuştu.Çelik, MİT Kanunu'ndaki düzenlemeyle uygulamadaki sorunun düzeltildiğini, "savcılık makamının aşırı tasarufunun dengeye oturtulduğunu" söyledi.

Ömer Çelik: Savaş planı yapmıyoruz



Suriye'deki gelişmeleri değerlendiren Çelik, "Türkiye Suriye için ne bir savaş planı yapıyor ne de sorunun savaşla çözülebileceğine inanıyor. Fransa'nın tampon bölge planına da iyi bakmıyoruz." dedi.

"Arap baharı"nın Suriye'deki ezberleri bozduğunu kaydeden Çelik, "Bir savaş durumunda aslında Esad'ın buna dönük bir hazırlığı da var. Geriye çekilip bir Nusayri devleti kurup iç savaşı tetiklemek..." dedi.

Suriye için dört aşamalı bi plan uyguladıklarını kaydeden Çelik, "İlk aşamada Sayın Başbakanımız Esad'a Baas rejiminin tekelinin sona erdirilmesi için telkinde bulundu.Seçime gidilmesi çağrısı yapıldı. Olağanüstü halin kaldırılması ve tutukuların serbest bırakılması talep edildi" dedi.

"Arap baharı"nı çok önce öngördüklerini söyleyen Çelik, "Biz Arap baharının Hamas'ın seçimle işbaşına gelmesiyle başladığını düşünüyoruz. Silahlı bir örgüt kendi meşruiyetine güvendi ve seçimle işbaşına geldi. Bu da batının ezberini bozdu" dedi.

Ömer Çelik, şöyle devam etti:

"Bizim yaptığımız uyarıları net bir şekilde ortaya koymak. Birinci aşamada Esad'a reformlar için telkinlerde bulunduk, belli bir aşamaya da gelindi. Ama bu katliamlar başlayınca ilişkiler gerildi. İkinci aşama bölgesel işbirliği aşaması. Esad bunu da reddetti. Bütün bu gelişmeler rejimin meşruiyetsizliğini gösteren gelişmeler. Bölgesel inisiyatif aşamasından küresel inisiyatif aşamasına geçtik. BM 'de birtakım görüşmeler yaptık. Dünyada uluslararası inisiyatif geliştirmesi gereken kurumlar etkisizliğini göstermekte. Çin bir veto kararı alıyor. Ama benim sınırımdaki ülkenin kaderini etkiliyor.

Suriyede rejim rejim olmaktan, devlet devlet olmaktan çıktı. Bir katliam rejimi var. Esad reform sözlerini ve diğer sözlerini elinde imkanlar varken gerçekleştirmedi.

Suriye'de sokak sokak ne olduğunu bizim hükümetimiz biliyor. Bu bölgede bu kadar büyük bir olay karşısında meseleyi basından izleyerek karar verme durumunda değiliz. Kendi kaynaklarımızdan haber alıyoruz. Rejimin sürekli zaman kazanarak daha büyük katliamlara hazırlandığını değerlendiriyoruz. "

Batı ve İran'ın Suriye üzerinden hesaplaşmaya çalıştığını kaydeden Çelik, "Çok basit askeri müdahale ile bu iş çözülür demek başka sıkıntıları tetikler" dedi.

"SÜNNİ DİKTASI DA İSTEMEYİZ"

Bölgedeki hassas dengelerin de gözetilmesi ve çalışmaların Arap Birliği inisiyatifinde yürütülmesi gerektiğini kaydeden Çelik, "Türkiye'nin bölgedeki gelişmeler konusunda akıl veren ülke konumunda olduğunu, Obama'nın da Türkiye'ye danıştığını" söyledi.

Suriye'deki azınlık rejiminin gitmesini isterken bir çoğunluk, Sünni diktasını da tercih etmeyeceklerini söyledi.

"ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER İHTİYAÇTIR"

MİT yöneticilerinin ifadeye çağrılmasıyla başlayan krize ilişkin soruları da yanıtlayan Çelik, meselenin "iktidar-cemaat kavgası", "müzakereciler ile güvenlikçilerin çatışması" gibi sunulduğunu ancak bu teorileri geçerli olmadığını söyledi.

Krizle birlikte özel yetkili mahkemelerin de tartışılmaya başlanmasını da değerlendiren Çelik, "Özel yetkili mahkemler Türkiye'de bir ihtiyaçtır. Türkiye'nin geçmişi güllük gülistanlık değil. Bu ülkede bürokrasi bir başbakanı asmıştır. Bu çok büyük bir ayıptır. Bu büyük günah anlık bir refleks değil kurumsallaştırılmaya çalışılmıştır. Bu kurumsallaşmış, vatandaşı tehdit unsuru haline getirmiş unsurlarla mücadele etmek için devlet içindeki çeteleşmeyi bilen mahkemelere ihtiyaç vardır. Cunta ve darbe mekanizmasına karşı Türkiye'nin bu tip mekanizmaya ihtiyacı vardır. Yürütmenin ve yasamanın alanına girdiği zaman yeni bir düzenleme yaparsınız. MİT Müsteşarı'nı savcının önüne çıkardığınız zaman, hele şu zamanda, MİT Müsteşarı başka ülkelerdeki muhataplarıyla görüşüyor. Müsteşar muhatabının karşısında kendi devletinde de sorgulanan birisi izlenimi verecek" şeklinde konuştu.

"ÖTEKİ TÜRKİYE" YARATILMAMALI"

Devlet içinde eskiye benzer bir çatışma görüntüsü vermenin yanlış olduğunu kaydeden Çelik, "cemaat-iktidar" kavramsallaştırmasına da itibar etmediğini söyledi.

Çelik, "Cemaat diyerek bir camiayı zan altında bırakacak şekilde analiz yaparsanız Türkiye'de devlet içinde iki hükümet var anlayışı ortaya çıkar, birtakım insanların hedef gösterilmesine, dışlanmasına yol açılır. Türkiye bugün öteki Türkiye ile resmi Türkiye'nin barıştığı bir ortamı yaşamaktadır. Yeniden 'öteki Türkiye' yaratacak duruma izin verilmemeli" şeklinde konuştu.

Çelik, MİT Kanunu'ndaki düzenlemeyle uygulamadaki sorunun düzeltildiğini, "savcılık makamının aşırı tasarufunun dengeye oturulduğunu" söyledi.

MHP de Öcalan'la Görüştü İddiası

Gönderen: Maykıl on 24 Şubat 2012 Cuma | 05:32

BDP'li Hasip Kaplan, görüşmeye avukat olarak bizzat şahit olduğunu açıklarken, AK Partili Ömer Çelik "Bu MHP'nin tezlerini sarsar" dedi. Devlet görevlilerinin görüşme sonrası Öcalan'ın el yazılı notlarını MHP'li bakanlarla da paylaştığı belirtiliyor.

99'DAN BERİ GÖRÜŞÜLÜYOR


Yeni Şafak gazetesinin haberine göre; MİT Kanunu'na ilişkin değişiklik Genel Kurulu'da görüşülürken MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ile BDP'li Hasip Kaplan'ın tartışmaları ANASOL-M Hükümeti döneminde devletin Öcalan'la yaptığı görüşmeleri deşifre etti. Kaplan, 99'daki görüşmelere avukat olarak bizzat şahit olduğunu açıkladı. Genel Kurul'daki "Öcalan'la görüşme" tartışması şu şekilde başlamıştı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, devletin 1999'dan beri Öcalan'la görüştüğünü ve ihtiyaç olursa görüşmelerin süreceğini söyledi.

VURAL İTİRAZ ETTİ: ŞEREF SORUNUDUR


Ergin'e tepki gösteren MHP'li Oktay Vural, "Koalisyon hükümeti döneminde İmralı ile müzakere, diyalog ile ilgili siyasi anlamda görevlendirme olduğunu iddia eden varsa, burada açıklamak şeref ve haysiyet sorunudur" ifadelerini kullandı.

HASİP KAPLAN: GÖZLERİMLE GÖRDÜM


BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan bunun üzerine söz alarak Vural'ı yalanladı. Kaplan, "Koalisyon hükümeti döneminde, 99 yılında görüşmeler yapıldı. Gözlerimle gördüm. Yani şimdi, ben avukat olarak gözlerimle gördüm. Oralara giden, görüşen memurlar, istihbarat, hepsi, hükümetlere bağlı değil mi?" ifadelerini kullandı.

BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık da 1999'daki görüşmeleri doğrularken bu görüşmeler sonrasında PKK'nın silahlı militanlarının ülke dışına çıkıp idam cezasının kaldırıldığını ileri sürdü ve "Bu görüşmeler İmralı'da yapılmıştır" dedi.

ÖMER ÇELİK: MHP'NİN TEZLERİ SARSILIR

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, tartışma sonucu deşifre olan görüşmeler için dün Twitter'da şu değerlendirmeleri yaptı:

"İlginç bir tabloyla karşı karşıyayız. Terörle sıfır soruna diyerek, demokratik yaklaşımı mahkum etmeye çalışan refleksin başka yüzü çıktı ortaya. Nitekim Ergenekon sanığı bir orgeneralin, Öcalan'ın teröristleri ülke dışına çıkarması sırasında bir kısmı içerde kalsın, lazım olur dediği ortaya çıkmıştı. Çünkü MHP sıfır terör sonucuna terörle mücadele sonucunda ulaşıldığını iddia etti şimdiye kadar. Ama bir müzakere olduğu ortaya çıkıyor. Bu durum MHP'nin biz iktidardan ayrılırken ülkeyi sıfır terörle teslim ettik tezini sarsacak derecede. Ayrıca Bahçeli'nin, Öcalan'ın idam edilmemesi protokolüne imza atmasının bu görüşmeler neticesinde olduğunu söylediler."

ÖCALAN'IN MEKTUPLARI MHP'LİLERE DE VERİLDİ

Devletin ilgili kurumlarının İmralı'daki görüşmeler sonrası Abdullah Öcalan'ın el yazısı notlarını MHP'li bakanlarla da paylaştığı belirtiliyor. Devletin Öcalan ile görüştüğü ve Öcalan'ın İmralı'dan Kandil'le görüştürüldüğü iddiaları daha önce de gündeme gelmişti.

Barzani'nin lideri olduğu KDP'nin Genel Sekreteri Fazıl Mirani de Beyrut'ta yayınlanan El-Müstakbel gazetesine verdiği bir mülakatta Öcalan'ın ilk Türkiye'ye getirildiği dönemde Kandil ile telefonla görüştürüldüğünü söylemişti. Öcalan'ın 12 Nisan 1999'da avukatları ile yaptığı görüşmede hükümetle 8 maddelik pazarlık yürütülmesi için talimat verdiği belirlenmişti.

İDAMI ÖNLEYEN BAHÇELİ İMZALI PROTOKOL

Başbakan Erdoğan ise daha önce Öcalan'ın idamını engelleyen 'Devlet Bahçeli imzalı' protokolü açıklamıştı. Erdoğan'ın açıkladığı protokol MHP, DSP, ANAP koalisyonunun 12 Ocak 2000'de imzaladığı protokol ile Öcalan'ın idamını ertelediğini gösteriyordu.

Şandır'dan AK Parti'ye Ağır İtham



Meclis'te basın toplantısı düzenleyen MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın MİT Yasasında yapılan değişiklik sonrası partisine yönelik yaptıkları açıklamaları eleştirdi.

Kuran-ı Kerim'de ''Doğruları eksik ve değiştirerek söylemek inancımıza göre zulümdür. Zalimlerin cezası Cehennem azabıdır ve Allah'ın lanetidir'' ayeti bulunduğunu ifade eden Şandır, doğruları eksik ve değiştirerek konuşmanın da kültür ve ahlak değerlerine göre fitne çıkarma, millet vicdanında bunun karşılığının yalancılık olduğunu söyledi.

Şandır, son hafta içinde Arınç ve Çelik'in, ''bilerek ve planlı'' bir şekilde MHP hakkında yalan ve yanlış iddialarda bulunduğunu ileri sürdü.

Çelik'in bir haber ajansına yaptığı açıklamada, ''BDP'lilerin, Meclis'te MHP'nin iktidar ortağı olduğu dönemde MHP'li hükümet üyelerinin İmralı'da Öcalan ile görüştüğünü'' ve ''Bahçeli'nin, Öcalan'ın idam edilmemesi protokolüne imza atmasının bu görüşmeler neticesinde olduğunu'' söylediklerini iddia ettiğini dile getiren Şandır, şöyle devam etti:

''Türkçemiz'de güzel bir söz vardır: Bozacının şahidi şıracı olurmuş. Sayın Çelik, MHP'ye çamur atmak için BDP'nin asılsız iddialarına sahip çıkmakta aslında suçüstü yakalanmış olmanın telaşı içinde çırpınmaktadır. Anlaşılıyor ki on binlerce insanımızın katlederek ülkemizi ve milletimizi parçalamaya çalışan PKK terör örgütünün eli kanlı başı Öcalan'la Başbakan'ın bilgisi altında hatta talimatı ile müzakere yapan AKP yönetimindeki devlet görevlilerinin suçüstü yakalanması ve haklarında yargı sürecinin başlatılmış olması, Ömer Çelik'i çok telaşlandırmış. Anlaşılıyor ki Sayın Çelik, karanlıklar aydınlandıkça, ucunun kendilerine ulaşacağını bildikleri yargı süreci başlayınca, milletimizin gerçekleri görmesinden çok telaşlandı. Ancak, gizli sevişen eşkere doğururmuş. KCK, AKP yöneticilerinin PKK ile yaşadığı yasak aşkın meyvesidir. Artık, mızrak çuvala sığmaz oldu. Çamur deryasında çırpınanların etrafına çamur saçması kaçınılmaz bir sonuçtur.''

Çelik'e, ''Kimdir bu görüşen MHP'li Bakanlar? Nerede ve ne zaman Öcalan'la görüşmüştür?'' sorusunu yönelten Şandır, Çelik'i iddiasını ispata çağırdı ve aksi takdirde kendisini müfteri ilan edeceklerini söyledi.

Şandır, görüşme tarihi olarak iddia edilen 12 Nisan 1999'da MHP'nin Meclis'te olmadığını, ve 57. Hükümetin de kurulmadığını ifade ederek, ''Öcalan'ın idam edilmemesi protokolü'' diye ifade edilen belgeyi gazetecilere gösterdi.

''Koalisyon ortakları Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit ölüm cezasına karşı olmalarına rağmen Sayın Bahçeli'nin ısrarı ile bu belgeye imza koymuşlardır'' diyen Şandır, MHP'nin muhalefetine rağmen idam cezasının bütünüyle kaldırıldığını anlattı.

'ARINÇ'I ALLAH'A HAVALE EDİYORUM'


Mehmet Şandır, MİT Yasası'nda değişiklik yapılan düzenlemenin Genel Kurul'da görüşmeleri sırasında, Arınç'ın, partisine yönelik, ''muhalefetin samimi ve ciddi olmadığı ve MHP'nin oylamaya 10 kişi ile katılarak gayriciddi davrandığı'' yönünde sözlerinin bulunduğunu söyledi.

Partisinden 21 milletvekilinin yasaya red oyu verdiğini ifade eden Şandır, ''Doğruları eksiksiz ve değiştirerek söylemek zulümdür. Zulmedenlerin cezası cehennem azabıdır ve Allah'ın lanetidir. Sayın Arınç'ı günahı ile başbaşa bırakıyorum. Onu Allah'a havale ediyorum. MHP'ye attığı bu çamurun hesabını mutlaka soracağız'' diye konuştu.

AK Parti iktidarının ''zulüm'' iktidarına dönüştüğünü, MİT ve Cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki yasaların, ''zulüm yasası'' olduğunu iddia eden Şandır, özetle şu ifadeleri kullandı:

''Bu yasalar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hukuk devleti olmak iddiasını katletmiştir. Şimdi sıra 'Başbakan'dan Hesap Sorulamaz' ilkesini kanunlaştırmaya gelmiştir. Anayasadan çıkarılan geçici 15. maddeyi yeniden getirmeliler ve kanunlaştırmalılar. Yoksa bu hesaptan kaçamayacaklar.''

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor