Son Dakika :
Öcalan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Öcalan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bayrak Yakan Çocuklara Gözaltı

Gönderen: Maykıl on 27 Şubat 2012 Pazartesi | 17:36



Aydın'ın Germencik İlçesi'ne bağlı Ortaklar Beldesi'nde terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan'ın yakalanışının yıldönümünü bahane ederek Türk bayrağı yakıp, polise taş attığı öne sürülen 11 çocuk yakalandı.

Aydın Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından terör örgütü PKK'nın 'Eylemci Gençlik' yapılanmasına yönelik Germencik İlçesi'ne bağlı Ortaklar Beldesi'nde operasyon düzenlendi.

Bugün sabah saatlerinde, daha önceden belirlenen adreslere yapılan eşzamanlı baskınlarda, terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan'ın yakalanışının yıldönümü nedeniyle geçen 15 Şubat'ta Ortaklar Beldesi'ndeki eylemde Türk bayrağı yakıp polise taş attıkları belirlenen 11 çocuk yakalandı.

Şüphelilerin evlerinde örgütsel dokümanlar ele geçirildi. Şüpheliler, Çocuk Şube Müdürlüğü ekiplerine teslim edildi.

Bozdağ: 'İhtiyaç varsa Öcalan'la görüşülür'

Bozdağ: ''Ülkenin ihtiyacı, yararı varsa geçmişte görüşüldüğü gibi gelecekte de görüşme ihtiyacı duyduğunda terör örgütü elebaşı Öcalan ile görüşülmesinde herhangi bir sakınca yoktur'' dedi.

Bozdağ, AA Editör Masası'nda Anadolu Ajansı'nın yurt dışı, yurt içi temsilcileriyle birim editörlerinin sorularını yanıtladı.

Üçüncü Yargı Paketi kapsamında Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) 250 ve 251. maddelerinde değişiklik yapılıp yapılmayacağı ve tutukluluk sürelerini ilişkin bir düzenleme olup olmadığının sorulması üzerine Bozdağ, tasarıda tutukluluk süreleriyle ilgili herhangi bir düzenleme olmadığını söyledi.

Özel yetkili mahkemelerin yetkilerini aştığı yönünde eleştiriler yapıldığının hatırlatılması üzerine de Bozdağ, CMK 251. maddeyle ilgili bir düzenleme bulunduğunu ancak bu düzenlemenin de özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına yönelik olmadığını belirtti.

Bozdağ, özel yetkili mahkemelerin devam eden davalar nedeniyle eleştirildiğini, bunun da demokratik bir ülkede normal karşılanması gerektiğini vurgulayarak, ''Türkiye demokratik bir ülke, demokrasilerde her şey eleştirilebilir. Mahkemelerin kararları da eleştirilebilir. Kararlar bir takım sonuçlar doğursa bile demokratik bir ülkede siyasiler, medya, sivil toplum kuruluşları ve başkaları o kararları kendi açılarından değerlendirebilir, eleştiri yapabilir. Bunlar demokrasinin gereğidir. Doğru olan şeylerdir. Bunların olması o ülkenin demokratik bir ülke olduğunun, hukuk devleti olduğunun göstergesidir. Yargı, eleştirilmez değildir, yargı kararları da kutsal metinler değildir. Dolayısıyla eleştirilir ve gereken değerlendirme de yapılır'' diye konuştu.

-''Özel yetkili mahkemelerin varlığı kalıcı değildir''-

Devlet Güvenlik Mahkemelerinin 2004'te kaldırıldığını, yerlerine özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kurulduğunu anımsatan Bozdağ, şunları söyledi:

''DGM'lere ilişkin maddeler alındı ve Ceza Usul Kanununa konuldu. CMK 250, 251 ve 252. maddeler, DGM'deki madde ve Ceza Usul Kanunu'ndaki madde aynıdır. Oradaki aynen alınmış, daha sonrakine monte edilmiştir. Sanki bu yeni gelmiş bir durum gibi, biz getirmişiz gibi gösteriliyor. Biz getirmedik. Fakat neden hala muhafaza ediliyor derseniz, o da şundan; Türkiye terörle uzun zamandır mücadele eden bir ülke. Organize, çıkar amaçlı suç örgütleri ve uyuşturucu ve benzeri suçlara dönük faaliyetleriyle mücadeleye baktığımızda sadece Türkiye'de değil başka ülkelerde de böylesi özel yetkilerle donatılmış savcıların, özel görevlendirilmiş mahkemelerin bulunduğunu görürsünüz. Çünkü bunlara ilişkin yargılamaların ve soruşturmaların belli bir ihtisas ve uzmanlaştırma gerektiğini herkes kabul ediyor. Türkiye de bu kabul çerçevesinde bunu kurmuş ve bugüne baktığınız zamanda bu kabul devam ediyor, yani bu ihtiyaç devam ediyor, ama özel yetkili mahkemelerin varlığı kalıcı değildir, geçicidir. Çünkü demokratik hukuk devletlerinde böylesi istisnai mahkemeler olmaz, ihtiyaca binaen kurulmuş mahkemelerdir. Bu geçici bir süreyi kapsayacak, ama bu geçici süre ne kadardır, baktığınızda 1975'ten beri var. Devam eden bir süreç var. Umuyoruz ki Türkiye terörle mücadelesinde artık bu mahkemelere, organize suç örgütleriyle mücadelesinde bu mahkemelere ihtiyaç duymayacağı güvenli ortama, huzurlu ortama kısa sürede geçer ve bu mahkemelere de ihtiyaç kalmaz. İhtiyaç kalmadığı zaman mahkemelerin kaldırılmasını zaten Türkiye tartışmayacaktır bile. Gönül rahatlığıyla kaldıracaktır ama şu anda bunun devamına ihtiyaç vardır.''

-''Herkesin bildiği sır...''-

Bozdağ, ANASOL-M hükümeti döneminde terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'la görüşmeler yapıldığına ilişkin açıklamalarının sorulması üzerine de Türkiye'nin 30 yıldır terörle mücadele ettiğini anımsatarak, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yakalanmasından bugüne kadar değişik zamanlarda değişik devlet görevlilerinin Öcalan ile görüştüğünü söyledi. Bozdağ, ''Bu görüşmeler suç da değildir. Ülkenin ihtiyacı, yararı varsa geçmişte görüşüldüğü gibi gelecekte de görüşme ihtiyacı duyulduğunda görüşülmesinde herhangi bir sakınca yoktur'' dedi.

İmralı'da cezasının infazı gerçekleştirilen terör örgütü elebaşı Öcalan'ın cezaevinde gardiyan, cezaevi güvenliği, cezaevi müdürü gibi devlet görevlileriyle temas halinde olduğunu ifade eden Bozdağ, şöyle devam etti:

''Baktığınızda devlet görevlileriyle temas etmesi imkansız mı? Değil. Temas etmeden zaten cezasının infazı fiilen mümkün değil. Öyle bir hava var ki sanki kim temas ederse suç işliyor, kim temas ederse yanlış yapıyor. Cezaevinde şu anda cezası infaz olunan birisi doğaldır ki onunla birtakım devlet görevlilerinin irtibatı, görevleri gereği doğal, yapmak zorunda. Bu yanlış bir şey değil. İnsanlar görevlerini ifa ederken böylesi bir temas kaçınılmaz olduğunda bunu yapmak zorunda. Bu ayıplanacak bir şey değil. Kınanacak bir şey de değil.

Siz terörle mücadele ediyorsunuz, pek çok şehidiniz var. Ülke bu beladan kurtulmak istiyor ve sizin cezaevinizde terör örgütünü kuran, yönetmiş olan bir mahkum var. Onunla bu belayla alakalı devlet görevlileri görüştüğü zaman yanlış bir şey mi yapmış oluyor. Yani sizin elinizde duruyor 'Yok ben hiç görüşmeyeceğim, konuşmayacağım' demek olur mu? Olmaz. Bu bir imkandır. Devlet görevlileri görüşmüştür geçmişte de. Şimdi MHP konuşuyor. Görüşmeler, terörün elebaşı Abdullah Öcalan yakalandıktan sonraki süreçte başlıyor. Hikmet Sami Türk'te açıkladı bunu. O dönemde görüşmelerin olduğunu açıkladı ve hatta terör örgütünün eylemsizlik kararı ve yurt dışına çıkmasını da bununla irtibatlandırdı. MHP, DSP, ANAP koalisyon hükümeti döneminde de devlet görevlilerinin bölücü başıyla görüştüğü herkesin bildiği bir konu. Onun için 'yok, falan, filan' diyorsa o zaman hükümetin olan bitenden haberi yok demektir. Hükümetin olan bitenden haberinin olmaması düşünülemez. Yani devlet görevlileri ne yapmıştır, o dönemde de görüşmüştür. Devletin istihbarat örgütünün terör örgütüne sızmasıyla, oralarda bulunması, zaten kanun gereği onlara verilmiş bir görev. Ülkenin istihbaratı için bilgi toplamak ve ülkenin güvenliği, huzuru, barışı için alınması gereken tedbirlerin doğru alınmasına katkı vermek onun görevi. Baktığınızda bu geçmişte de var. MHP döneminde de var, daha önce de var.''

-''ANASOL-M hükümeti, Öcalan'ın dosyasını Meclis'e göndermemiştir''-

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Öcalan hakkındaki kesinleşmiş idam kararının ANASOL-M hükümeti döneminde Başbakanlıkta bekletildiğini, Parlamentoya gönderilmediğini anlatarak, Öcalan hakkındaki idam kararının 12 Ocak 2000'de dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile Başbakan Yardımcıları Mesut Yılmaz ve Devlet Bahçeli'nin düzenlediği bir toplantıda açıklandığını, açıklamanın son cümlesinde de ''Terör eylemlerinin yeniden başlaması halinde infazın kaldığı yerden devam edeceğine'' vurgu yapıldığını belirtti.

Bu son cümleyle terör örgütüne ''yeniden terör başlarsa biz infaz sürecini kaldığı yerden işletiriz'' mesajı verildiğini dile getiren Bozdağ, şöyle konuştu:

''Türkiye'de bütün idam cezalarının kesinleşmiş dosyaları Meclis'e gelir, Meclis'te bekler. Meclis'e gitmeyen tek dosya Öcalan'ın dosyasıdır. Orada tuttular. Niye tuttular. Çünkü Meclis'e gelen bir dosya, 45 gün görüşülmezse, bir vekilin talebi üzerine komisyon gündemine alıp karara bağlayabilir. Karara bağladığında Genel Kurul, belli prosedür dahilinde oylanıp karar çıkabilir. Hükümet, o zaman bu dosyayı 'Meclis'te biz vekilleri kontrol edemeyiz' diyerek Başbakanlıkta tutmuştur. Esasında Başbakanlıkta tutmaları da kanuna aykırıdır. İmza atmışlardır, orada tutmuşlardır. Bu tutuşun ana nedeni budur.

Sayın Bahçeli'nin, Ertuğrul Özkök'e zannedersem 25 Haziran 2002'de bir röportajı var. Sayın Bahçeli, imza meselesini konuştu. Orada Özkök diyor ki 'Yarın milletvekilleri derse ki (getirin infaz edelim) MHP'nin tavrı ne olacak' diyor. Bahçeli, 'Biz idam cezaları infaz edilmeyecek diye imza atmadık mı? Elbette imzamıza sadık kalacağız' diyor. Bu nedir? Mart 2001'de Türkiye'nin Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesine ilişkin ulusal programı var ve orada Türkiye taahhütte bulunuyor. Orta vadede idamın kaldırılacağına dair. Orta vade dediğimiz şey 2001'de başlayıp 2002'de bitecek. Tarif ediyor, orada tarifleri de var. Orada diyor ki; 'Türkiye, 1983'ten beri herhangi bir infaz yapmıyor, bundan sonra da bu devam edecektir' diyor. Yani 'endişe etmeyin, infaz yapmayacağız' diyor. Arkasından da diyor ki orta vadede biz bunu kaldıracağız. Bahçeli, buna atıf yaparak diyor ki; 'biz imzamıza sahip çıkacağız'. Şimdi baktığınızda Sayın Bahçeli, siyaseten başka şeyler konuşuyor, ama kamuoyu bunun başka şey olmadığını, bizim dediğimiz olduğunu biliyor.

-''Ülkenin yararı varsa Öcalan ile görüşülmesinde herhangi bir sakınca yoktur''-

Bozdağ, terör örgütü elebaşı Öcalan yakalandıktan sonra değişik zamanlarda, değişik devlet görevlilerinin Öcalan ile görüşmeler yaptığını, bu durumun da suç olmadığını anlatarak, ''Ülkenin ihtiyacı, yararı varsa geçmişte görüşüldüğü gibi gelecekte de görüşme ihtiyacı duyduğunda terör örgütü elebaşı Öcalan ile görüşülmesinde herhangi bir sakınca yoktur. Gizlemelerine gerek yok. Bu herkesin bildiği bir sır. 'Sayın Bahçeli görüştü' demiyoruz biz. 'Bahçeli'nin bir bakanı görüştü' falan da demiyoruz. Hükümet onların hükümeti olduğu dönemde, devlet görevlilerinin bazıları, devleti kim yönetiyor, hükümet yönetiyor, dolayısıyla hükümetin yönettiği bir devlette, o devletin bazı görevlileri orada bazı görüşmeler yapmıştır. Bunları bilmemesi mümkün değil. Çünkü oradaki görüşmelerle ilgili bilgilerin kimlere gittiğini, onlar da çok iyi biliyor. Bilmesi gereken herkes de çok iyi biliyor'' diye konuştu.

Bekir Bozdağ, Anayasa Uzlaşma Komisyonu tarafından geçen hafta dinlenen İstanbul Fener Rum Patriği Bartholomeos'un bazı taleplerde bulunduğunun anımsatılması üzerine de azınlıkların eşitlik noktasında bir sıkıntıları olduğuna inanmadığını kaydetti.

-''Azınlıklar hem vatandaşlık hem de Lozan'dan kaynaklı haklara sahipler''-

Azınlıklara Lozan Antlaşmasıyla sağlanan haklar, imtiyazlar bulunduğunu ve bunların eşitliğin ötesinde imkanlar sağladığını ifade eden Bozdağ, ''Bütün azınlıkların hepsi Türk vatandaşıdır. Türk vatandaşı oldukları için vatandaşının sahip olduğu bütün haklara sahipler, o haklarını kullanma noktasında bir ayrım söz konusu olamaz. Hem vatandaşlık hakları var hem de Lozan'dan kaynaklı azınlık haklarına, imtiyazlarına sahipler. Yani, çifte bir hakları var'' diye konuştu.

Hükümetin ruhban okulu açılmasına karşı çıkmadığını, bu okulun Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) çatısı altında kurulmasını istediklerini, ancak bunun kabul edilmediğini anlatan Bozdağ, şöyle konuştu:

''Türkiye'de bütün okullar YÖK'ün çatısı altındadır. İlahiyat fakültelerine baktığımızda herhangi bir üniversitenin çatısı altında açılıyor ve eğitimini görüyor. Türkiye'de Hristiyanlık ile alakalı ilahiyat eğitimi veren, buna ruhban okulu dersiniz, başka bir şey dersiniz, kurulmasına engel yasal bir düzenleme yoktur. Bunlar kurulduğu zaman devletin desteği vardır. YÖK'e bağlı kurulması konusunda bizim tavsiyelerimiz var, 'hemen yapalım' diye önerilerimiz var, ama bunun ayrı, bağımsız bir okul olarak kurulmasıyla ilgili onların istekleri var. Esasında tartışma konusu bu. Yoksa Türkiye'nin kurulmasına izin vermeme gibi bir durum söz konusu değil. Bugün dünyanın her yerinde böyle. Almanya'da ilahiyat fakültesi var ve hepsi Alman üniversitelerinin bünyesinde. Bizim önerdiğimiz de burada üniversitelerin bünyesinde böyle bir okulun kurulmasında, fakültelerin kurulmasında hiçbir engel yok. Hükümet olarak da onlara böyle bir desteği her zaman veririz. İfade ettik kendilerine.''

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, azınlık statüsünde olan vatandaşlara bugüne kadar hiçbir hükümet döneminde verilmeyen imkanları AK Parti hükümetlerinin verdiğini ifade ederek, vakıf malları iade ettiklerini, azınlık vakıflarının tüzel kişiliklerini iade ettiklerini, 1974'te Yargıtay kararıyla el konulan vakıf mallarının 2011'de tamamının iadesine karar verildiğini anlattı.

Bozdağ, ''Akdamar Kilisesi'ni biz ibadete açtık, Sümela Manastırı'nı biz onardık, biz ibadete açtık. Azınlıklara mensup kardeşlerimizin taleplerini hayata geçirmek konusunda biz bu dönemde önemli adımlar attık ve onların kendilerini azınlık hissetmeyecekleri bir ortamı hep sağlamaya çalıştık. Çabalarımızı bundan sonra da devam ettireceğiz'' dedi. (aa)

Demirtaş: Hükümet Elini Taşın Altına Koysun

Gönderen: Maykıl on 26 Şubat 2012 Pazar | 08:18



BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Gelinen noktada Kürt halkı duygu düzeyinde devletten kopmuş durumda. Kürt halkı bu devleti artık kendi devleti olarak görmüyor. En azından Kürt halkının büyük bir kısmı görmüyor" iddiasında bulundu.

Selahattin Demirtaş, yardımcısı Gültan Kışanak ile Mardin Cezaevi’nde 23 BDP’li tutukluyla açlık grevinde bulunan Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız’ı ziyaret etti. Demirtaş ve Kışanak, daha sonra Diyarbakır’ın merkez Kayapınar İlçesi’ndeki parti binasında açlık grevlerini sürdüren partililerin yanına geldi. Demirtaş, açlık grevindeki arkadaşlarının morallerinin iyi olduğunu, ancak grevin 10 günü olması nedeniyle zayıflamaya başladıklarını söyledi. Demirtaş şöyle konuştu:

"Sağlık durumları bundan sonra kötüye gidecektir. Tutuklanmış olmaları mücadele etmelerini engellemiyor. Açlık grevindeki milletvekillerinin sağlıkları ve yaşamları bu saatten sonra risk altındadır. Seçildiler, aylar geçti tahliye edilmediler. Kürt halkının onuru ile oynamak istiyorlar. Kürt halkı varlığını 90’lı yıllarda verdiği mücadele ile bütün dünyaya göstermiştir. Yaygın adalet terörü ve siyasi soykırım operasyonları vardır. Kürtleri kabul ediyorlar ama haklarını kabul etmiyorlar. Ana diline ve siyasi iradesine hakaret ediliyor. Ana, çocuk ve torun aynı cezaevine atılıyor. Bütün bir halkı hedefe almış durumdalar. Bunun adına da kanun ve terörle mücadele diyorlar."

’KÜRT HALKI BİR REALİTEDİR’

Demirtaş, 10 yaşındaki çocuğun da, 75 yaşındaki ninenin de yürüyüş yaptı, slogan attı ve zafer işareti yaptı diye cezaevine atıldığını öne sürerek şöyle dedi:

"Bu halkın gerçeğidir. Savcılar bilmiyor olabilir, savcıların dünyadan haberi olmayabilir. Savcıların Kürt halkının gerçeğinden haberi olmayabilir. AKP’nin haberi olmayabilir. Ama, Kürt halkı bütün değerleri ile artık bir realitedir. Bunları her yerde savunuyor, sloganını atıyor, pankartını açıyorlar."

’HALK ÖCALAN’I ÖNDERİ OLARAK GÖRÜYOR, SUÇ OLSA NE OLUR’


Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı tarafından Kürt halk önderi olarak kabul edildiğini savunan Selahattin Demirtaş şunları söyledi:

"Sayın Öcalan’ı halk Kürt halk önderi olarak görüyor. Kanun bunu suç saysa ne olur, suç saymasa ne olur. Milyonlarca insan söyledikten sonra o artık kanunun sorunudur. İnsanlar ’Öcalan’ diye slogan atıyorsa, o artık o kanunun sorunudur. Değişmesi gereken insanlar değil, kanundur. Sırf o slogandan dolayı 7- 8 yıl hapis cezası veren bir kanun sistemi gayri meşrudur. O kanunun değişmesi gerekiyor ama, onlar bu halkı değiştirmek istiyor. Bunlar şiddete çağrı değil, çözüme atılan sloganlardır."

’KÜRT HALKI DUYGU DÜZEYİNDE DEVLETTEN KOPMUŞ’


BDP Genel Başkanı Demirtaş, gelinen noktada devleti yönetenlerin iyi bilmeleri gereken şeyler olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kürt halkı duygu düzeyinde devletten kopmuş durumda. Kürt halkı bu devleti artık kendi devleti olarak görmüyor. En azından Kürt halkının büyük bir kısmı görmüyor. Bu devletten beslenenler, ihalesini alanlar, rantını yiyen bazı çevreler devlete sıkı sıkı sarılmış olabilir. Ama, bu Roboski (Uludere Ortasu Köyü) katliamı sonrası devletin tutumu, bütün siyasi tutuklamalar, bütün çağdışı, hukuk dışı, ahlak dışı yargılamalar, ana dilimize yönelik bu hakaretler artık Kürtleri duygu düzeyinden devletten koparmıştır. Bunu yapan biz değiliz, devletin kendisidir. Devlet bunu yapa yapa, bu halkı duygu düzeyinde kendinden koparmıştır. Eğer şimdi gerçekten eşit bir hukuk ile bu halk ile bir bağ kurmak isteniliyorsa yaptığı yanlışları düzeltmesi lazımdır."

’AK PARTİ- BDP ELE ELE VERİP SORUNU ÇÖZELİM’

Kendilerinin iki tarafa da ’savaşı durdurun’ diye açık çağrı yaptıklarını söyleyen Selahattin Demirtaş şunları kaydetti:

"Savaş ve çatışma çözüm değil diyoruz. Karşılıklı silahları susturun diyoruz. Ama bir tane AK Parti’li çıkıp bunu söyleyemiyor. O zaman savaştan ve kandan onlar besleniyor demek ki. Hükümetin dayattığı savaş gümbür gümbür geliyor, hükümet bu konuda tek söz söylemiyor. AK Parti’lilere sesleniyoruz. Barış için artık siz de elinizi taşın altına koyun. Bugün söz söyleme günüdür. Ya bugün konuşun, ya da bir daha konuşmayın. Gelin AK PARTİ-BDP el ele verelim bu sorunu çözelim. 20 yaşındaki polisin, askerin ve gerillanın canı bizim için çok kutsaldır. Anaların eli yüreğinde bizim çalışmalarımızı izliyor. Onlar bize güveniyor."

’KÜRT KONFERANSI BU YAZ YAPILACAK’


Kuzey Irak’a yaptıkları ziyareti de değerlendiren Demirtaş, Kürt Ulusal Konferansı’nın bu yaz yapılacağını, ancak tarihinin kesin olmadığını söyledi. Demirtaş, konferansa PKK dahil bütün Kürt partilerinin katılımı konusunda bir kısıtlamanın söz konusu olmadığını kaydetti.

’YENİ ANAYASA KONUSUNDA UMUTLU DEĞİLİZ’

TBMM Başkanı Cemil Çiçek tarafından açıklanan yeni anayasa takvimi ile ilgili bir soruyu da Demirtaş, şöyle yanıtladı:

"Anayasa takvimi belirlenmişti. Ama, bir yol temizliği yapılması gerekiyordu. Bu konuda hiç bir şey yapılmadı. Halen ’ana dilde eğitim ve demokratik özerklik haktır’ dediği için insanlar tutuklanıyor. Bu durumda nasıl anayasa yapacağız. Nasıl görüşlerimizi söyleyeceğiz. İşin esasına geçmeden bu düzenlemelerin yapılması gerekir. Anayasa çalışması elbette önemlidir ama, 8 üyesi tutuklu olan Meclis Başkanı çıkıp niye tek kelime etmiyor. Yeni anayasa konusunda diğer partilerin çok istekli olduklarını ve samimi olduklarını düşünmüyoruz. Yeni anayasa konusunda ısrarlıyIz, talepkarız ama diğer partilerin tavrına baktığımızda çok umutlu değiliz."

MHP de Öcalan'la Görüştü İddiası

Gönderen: Maykıl on 24 Şubat 2012 Cuma | 05:32

BDP'li Hasip Kaplan, görüşmeye avukat olarak bizzat şahit olduğunu açıklarken, AK Partili Ömer Çelik "Bu MHP'nin tezlerini sarsar" dedi. Devlet görevlilerinin görüşme sonrası Öcalan'ın el yazılı notlarını MHP'li bakanlarla da paylaştığı belirtiliyor.

99'DAN BERİ GÖRÜŞÜLÜYOR


Yeni Şafak gazetesinin haberine göre; MİT Kanunu'na ilişkin değişiklik Genel Kurulu'da görüşülürken MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ile BDP'li Hasip Kaplan'ın tartışmaları ANASOL-M Hükümeti döneminde devletin Öcalan'la yaptığı görüşmeleri deşifre etti. Kaplan, 99'daki görüşmelere avukat olarak bizzat şahit olduğunu açıkladı. Genel Kurul'daki "Öcalan'la görüşme" tartışması şu şekilde başlamıştı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, devletin 1999'dan beri Öcalan'la görüştüğünü ve ihtiyaç olursa görüşmelerin süreceğini söyledi.

VURAL İTİRAZ ETTİ: ŞEREF SORUNUDUR


Ergin'e tepki gösteren MHP'li Oktay Vural, "Koalisyon hükümeti döneminde İmralı ile müzakere, diyalog ile ilgili siyasi anlamda görevlendirme olduğunu iddia eden varsa, burada açıklamak şeref ve haysiyet sorunudur" ifadelerini kullandı.

HASİP KAPLAN: GÖZLERİMLE GÖRDÜM


BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan bunun üzerine söz alarak Vural'ı yalanladı. Kaplan, "Koalisyon hükümeti döneminde, 99 yılında görüşmeler yapıldı. Gözlerimle gördüm. Yani şimdi, ben avukat olarak gözlerimle gördüm. Oralara giden, görüşen memurlar, istihbarat, hepsi, hükümetlere bağlı değil mi?" ifadelerini kullandı.

BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık da 1999'daki görüşmeleri doğrularken bu görüşmeler sonrasında PKK'nın silahlı militanlarının ülke dışına çıkıp idam cezasının kaldırıldığını ileri sürdü ve "Bu görüşmeler İmralı'da yapılmıştır" dedi.

ÖMER ÇELİK: MHP'NİN TEZLERİ SARSILIR

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, tartışma sonucu deşifre olan görüşmeler için dün Twitter'da şu değerlendirmeleri yaptı:

"İlginç bir tabloyla karşı karşıyayız. Terörle sıfır soruna diyerek, demokratik yaklaşımı mahkum etmeye çalışan refleksin başka yüzü çıktı ortaya. Nitekim Ergenekon sanığı bir orgeneralin, Öcalan'ın teröristleri ülke dışına çıkarması sırasında bir kısmı içerde kalsın, lazım olur dediği ortaya çıkmıştı. Çünkü MHP sıfır terör sonucuna terörle mücadele sonucunda ulaşıldığını iddia etti şimdiye kadar. Ama bir müzakere olduğu ortaya çıkıyor. Bu durum MHP'nin biz iktidardan ayrılırken ülkeyi sıfır terörle teslim ettik tezini sarsacak derecede. Ayrıca Bahçeli'nin, Öcalan'ın idam edilmemesi protokolüne imza atmasının bu görüşmeler neticesinde olduğunu söylediler."

ÖCALAN'IN MEKTUPLARI MHP'LİLERE DE VERİLDİ

Devletin ilgili kurumlarının İmralı'daki görüşmeler sonrası Abdullah Öcalan'ın el yazısı notlarını MHP'li bakanlarla da paylaştığı belirtiliyor. Devletin Öcalan ile görüştüğü ve Öcalan'ın İmralı'dan Kandil'le görüştürüldüğü iddiaları daha önce de gündeme gelmişti.

Barzani'nin lideri olduğu KDP'nin Genel Sekreteri Fazıl Mirani de Beyrut'ta yayınlanan El-Müstakbel gazetesine verdiği bir mülakatta Öcalan'ın ilk Türkiye'ye getirildiği dönemde Kandil ile telefonla görüştürüldüğünü söylemişti. Öcalan'ın 12 Nisan 1999'da avukatları ile yaptığı görüşmede hükümetle 8 maddelik pazarlık yürütülmesi için talimat verdiği belirlenmişti.

İDAMI ÖNLEYEN BAHÇELİ İMZALI PROTOKOL

Başbakan Erdoğan ise daha önce Öcalan'ın idamını engelleyen 'Devlet Bahçeli imzalı' protokolü açıklamıştı. Erdoğan'ın açıkladığı protokol MHP, DSP, ANAP koalisyonunun 12 Ocak 2000'de imzaladığı protokol ile Öcalan'ın idamını ertelediğini gösteriyordu.

MHP'den Hasip Kaplan'a Cevap




Yalçın, yaptığı yazılı açıklamada, MHP'nin bölücü terör örgütünün taleplerinin anayasaya geçirilmesinin, Türkiye'nin bölünmesinin ve parçalanmasının önündeki en büyük engel olduğunu belirterek, ''MHP, milletin doğal refleksi ve kendi bekasını temin için siyaset platformunda destek verdiği, bel bağladığı tek harekettir'' ifadelerine yer verdi.

MHP'nin, Türk milletinin ''sağduyusu, göz bebeği, gelecek için ümidi'' olduğunu savunan Yalçın, şunları kaydetti:

''BDP'li Hasip Kaplan'ın aniden bir iddia yumurtlayarak MHP'ye çamur bulaştırmaya çalışması kapalı kapılar ardında tezgahlanan yeni kirli oyunun ilk perdesidir. Bu adam, MHP'nin iktidar ortağı olduğu 57. Hükümet döneminde İmralı ile müzakere edildiği, hatta terör örgütü elebaşının mektuplarının MHP'li Bakanlara da verildiği iddiasını ortaya atmıştır. Onun hemen arkasından sahneye giren bir AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, bu gerçek dışı iddiaları destekleyen ifadeler kullanmıştır. Diyalog sürmektedir, bundan sonra öteki perdeler oynanacak, yeni senaryolar sahnelenecektir. Bu son senaryo, global güçler tarafından yazılmış, roller alelacele dağıtılmıştır. Yönetmenlerse, BOP'un sahipleridir. Ancak, yeterince çalışılmayan diyaloglardan, acemi aktörlerin rezil oyunu açıkça sırıtmaktadır.

BDP temsilcisinin, kuyruklu yalanlarını, 'gözlerimle gördüm' şeklindeki meddahvari cümlelerle destekleyen açıklamalarının ardından, tiyatro direkler arasına taşınmış ve orta oyununa dönüşmüştür. Ardından AK Parti Genel Başkan Yardımcısı kavuklu kılığına girerek MHP'nin terör ve terörle mücadele konusundaki haklı tezlerini hedefe koymuştur. Daha da öteye geçerek 57. Hükümet döneminde bölücü terör örgütünün temsilcileriyle görüşüldüğü doğruymuş gibi beyanda bulunmuştur. Gayeye giden yolda her şeyin mubah olduğu felsefesiyle hareket eden iki siyasi parti, etrafa fitne tohumları saçarak büyük bir günah ve vebal üstlenmişlerdir. Kirli oyunları, ihanetler ve entrikalarla dolu sicillerine işlenmiştir.

Gerçek dışı iddia ve dedikodularla MHP'yi yolundan döndürmeye, kamu vicdanında mahkum etmeye çalışanların hevesleri kursaklarında kalacaktır.''

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor