Son Dakika :
haber etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
haber etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Davutoğlu Casim El Tani ve Ali Salihi ile Görüştü

Gönderen: Unknown on 1 Mart 2012 Perşembe | 03:35



Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, El Tani ile yapılan görüşmede, Tunus'ta gerçekleşen Suriye'nin Dostları Grubu toplantısının sonuçları değerlendirildi.

Salihi ile gerçekleşen telefon görüşmesinde de İran-Türkiye ikili ilişkileri ile İran'ın nükleer dosyası ele alındı. Davutoğlu, İran ile P5 1 arasındaki müzakerelerin bir an önce yapılmasını arzuladıklarını söyledi.

Estonya'nın Ankara Büyükelçisi Orav veda ziyaretinde bulundu


Davutoğlu, Dışişleri Konutu'nda, kendisine veda ziyaretine gelen Estonya'nın Ankara Büyükelçisi Aivo Orav'ı da kabul etti.

Görüşmede Türkiye-Estonya arasındaki ikili ilişkilerin başarısı vurgulandı.

BDP'ye Büyük Şok



Tutuklu vekiller sorununa henüz çözüm bulunamamışken siyaseti dalgalandıracak yeni bir gelişme yaşandı. Yargıtay, BDP’nin tutuklu milletvekillerinden Kemal Aktaş hakkındaki hükmü onayladı. Aktaş’ın vekilliği düşecek.

Siyasette yeni bir “atanmış-seçilmiş” tartışması başlatması beklenen karar netleşti. Kemal Aktaş, 2006 yılı Nevruz’unda yaptığı bir konuşmadan dolayı Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Cezaevinde milletvekili seçilen Kemal Aktaş’la ilgili karar kısa bir süre önce Yargıtay tarafından onaylandı ve Aktaş’ın seçilme yeterliliği ortadan kalktı. Yargıtay’ın onama kararı Diyarbakır’daki yerel mahkeme tarafından TBMM’ye de gönderildi.

Demokrasi tarihinde ilk

Radikal'in haberine göre, yaşanan gelişme, Türkiye demokrasi tarihinde bir ‘ilk’ olacak. Yargının bu kararına karşı, seçilmişleri çatısı altında toplayan TBMM’nin elinde fazla bir seçenek bulunmuyor. Meclis hukukçuları, Aktaş’ın Anayasa’nın 76’ncı maddesine göre milletvekili seçilme yeterliliğini kaybettiğini ve Yargıtay onayının ardından milletvekilliğinin düşeceğini söylüyor. Nitekim, Anayasa’nın 76. maddesinde şu ifadeler yer alıyor: “...Taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olanlar (...) terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.”

Meclis’e sadece bildirilecek

Milletvekilliğinin nasıl düşürüleceği konusu Anayasa’nın 84’ün maddesinde yazılı. Milletvekilliğinin düşmesi için Meclis Genel kurulunda Yargıtay kararının okunması gerekiyor. Madde şöyle: “Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurul’a bildirilmesiyle gerçekleşir.”

MHP Emeklilik Teklifi Verdi



Teklif, emekli olma yaşını doldurduğu halde emekli olamayanlara borçlanarak eksik sürelerini tamamlama imkanı getiriyor.

Dedeoğlu kanun teklifinin gerekçesinde, ''Kapanan iş yerleri nedenşyle işini kaybedenlere, gençlerin bile iş bulmakta zorlandığı ortamda belli yaştan sonra iş bulmanın zorluklarına" vurgu yaptı.

MHP Milletvekilinin, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda değişiklik yapılmasını öngören ve Meclis Başkanlığına kanun teklifinin gerekçesinde şunlar kaydedildi:

''Kapanan iş yerleri nedeniyle işini kaybeden sigortalılar emeklilik yolunda önemli darbe almıştır. Bu vatandaşlarımızdan emekli olma yaşını dolduranlar kapanan iş yerleri nedeniyle işsiz kaldıkları için eksik sürelerini tamamlayamamışlardır. Bu sigortalılar gençlerin bile iş bulmakta zorlandığı ve iş bulamadığı ülkemizde işsiz kalmışlardır. Bu nedenle belli bir yaştan sonra iş bulmanın zorlukları göz önünde bulundurularak sigortalının tamamlayamadığı eksik süreleri ödenmesi yoluyla, isteyenlerin emeklilik imkanının sağlanması gerekmektedir.''

Zeybek: TSK İçinde İki Cunta Vardı



28 Şubat sürecinde Refahyol koalisyon hükümetinde Devlet Bakanı olan, Demokrat Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, 28 Şubat sürecine ilişkin VATAN’a çarpıcı açıklamalarda bulundu:

HÜKÜMET BAŞARILIYDI


54. hükümet bence çok başarılı bir hükümettir. Bilhassa ekonomi alanında çok ciddi başarılar gerçekleştirdi o dönemde. Özel bankalarla ilgili kamu maliyesi yeniden düzenlendi. Buna da “havuz sistemi” denildi. İşin esası şuydu; hükümet icraata başladığı zaman bir milli kaynak paketi hazırlığı oldu. Dışarıdan borç almadan, kendi kaynaklarımızı harekete geçirerek, ekonomiyi yönetebiliriz çalışmasını yaptık.

DÜĞMEYE BASILDI

D8 ülkeleri, 8 büyük halkı Müslüman olan devletin birliği meydana getirildi. Dışarıdan borç alınmadı. Bütün bunlar sonucunda uluslararası finans sistemiyle ilişkiler bir anda bağımlılık ilişkisi olmaktan çıktı. Bu bir rahatsızlık meydana getirdi. Bunun yanında özel bankalar, sahipleri bu işten rahatsız oldular. Ve netice itibariyle o hükümetin gitmesi kararı verildi ve düğmeye basıldı.

YUMUŞAK KARIN

Hükümetin yumuşak karnı olarak irtica görüldü. Ve toplumun birtakım duyarlı kesimlerinin harekete geçirilmesi gereken konu bir kampanya şeklinde ortaya atıldı. O dönemin basın yayın kuruluşlarına servis edildi.

DUYUMLAR ALIYORDUM

O süreçte ben Devlet Bakanı ve hükümet sözcüsü olarak istihbarat birimleri dışından da çeşitli duyumlar alıyordum. Aldığımız duyumlar şuydu; ‘Ordu içinde iki cunta hareketlendi’. Bakın bir değil, iki cunta. 28 Şubat’ta gözden kaçan budur. “Bir cunta var” deniliyor, iki cunta hareketlendi. Bunlardan birisi Çevik Bir’in şahsında sembolleşen “müdahaleci” cunta, diğeri ise Org. Doğu Aktulga’nın başını çektiği “darbeci” cunta. Müdahaleci cunta, 54. hükümetin iş başından uzaklaşmasını istiyordu. Yani hükümet işbaşından uzaklaşırsa, problem ve irtica kalmayacak dolayısıyla her şey yolunca girecek. Onların anlayışı oydu ve kampanyaları yürütüyorlardı, brifingler gibi...

DOĞU AKTULGA
Sincan’daki tiyatro, asıl büyük tiyatroyu örttü. Marmaris’e Kenan Evren’in yanına gitmemin sebebi müdahaleci cunta değildir. Onlarla zaten mücadele ediyorduk. “Bu bir oyundur, işin içinde başka şeyler var” diyorduk. Ama ikinci bir konu var, o da şu: Ordu içinde çok evvelki yıllara dayalı bir kümeleşme vardı. Bunun başında da Orgeneral Doğu Aktulga vardı. Çok okuyan, dünyayı takip eden, aydın bir general. Birtakım liderlik vasıfları var. Kendisiyle birlikte birtakım insanların yükselmesinde de etkili bir insan. Ve etrafında onu lider sayan subayların toplandığı bir insan. Bir özelliği var, İslam düşmanı ve ateist olarak tanımlanıyor. Ve Türkiye’nin kurtuluşunu yeni bir darbede, devrimde görüyorlar. Bu kadro Atatürk’ün yaptıklarını yeterli bulmuyor. Ordunun diğer çevrelerinde bunlara karşı bir dikkat var. Fakat bu ateizm, bir özellikleri de bunlar aynı zamanda anti kapitalist ve anti emperyalist ABD ile bir ilişkileri yok. Öyle kendilerine has bir kadro fakat demokrasiye inanmayan bir kadro. Bunlar aslında 28 Şubat’a kadar hiçbir zaman ordu içinde darbe yapacak kadar güçlenemediler. Fakat 28 Şubat’taki propaganda bunlara yaradı. Birçok subay da ya bunlar da haklıymış düşüncesiyle o tarafa yönelme oldu ve bunlar darbe için gün saymaya başladılar. Aralarındaki konuşmalardan ‘Aktulga neden harekete geçmiyor’ denildiğini duyuyorduk. Bu büyük bir tehlikeydi.

ÇİLLER OLUR

Sayın Erbakan gider, Sayın Çiller Başbakan olursa bahaneleri kalmaz, artık irtica propagandasını yürütemezler diye düşündük. Fakat bu aynı zamanda darbeci cunta girişimini kaldırabilir diye düşündük. Ama bir taraftan da darbeciler tehdit oluşturuyorlardı. Demirel’e tüm bildiklerimi anlattım, dinledi. Doğu Aktulga’nın daha sonra Ege Ordu Komutanlığı’na kaydırılması Demirel’in bir tedbiri olabilir diye düşünüyorum.

SULANDIRIYOR

Müdahaleci ve darbeci cunta birbirlerini sevmiyordu. Çevik Bir’i, ‘Bu adam hareketimizi sulandırıyor’ diye eleştirdiklerini biliyorum. Bunlar birbirine rakipti. Netice itibariyle bu müdahale ilk başta iki kuş vurdu. 28 Şubat müdahalesi. Zaten geçmişteki darbelerde bu tür ilginç benzerlikler görebilirsiniz.

EVREN’E GİTTİM

Marmaris’e gittim. Sayın Evren’e bu darbeci cunta konusunda eğer bir etkisi varsa generalleri uyarmasını istedim. Bana “artık kendisini dinlemediklerini” söyledi. Genelkurmay Başkanı ile görüşmemin iyi olacağını söyledi. Genelkurmay Başkanı’ndan randevu istedim. Randevu saatine 15 dakika kala yetişmem mümkün olmayan bir saate bana bildirimde bulundular.. Böylece gidememiş oldum. Acaba görüşmem neden istenmedi, bunu kim engelledi bilmiyorum.

‘ISKARTAYA ÇIKTI’
Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (ÖZGÜR-DER) üyesi bir grup Beyazıt’ta İstanbul Üniversitesi önünde bir eylem yaparak 28 Şubat müdahalesini protesto etti. Grup adına açıklama yapan Genel Başkan Yardımcısı Kenan Alpay, 28 Şubat sürecine ilişkin suç duyurusunda bulunmak için toplandıklarını söyledi. Bu suç duyurusuyla yetkileri göreve çağırdıklarını ifade eden Alpay, ”Suç duyurusuna rağmen savcılar harekete geçmiyor ve 28 Şubat sürecini gerçekleştirenlerden hesap sorulmuyorsa, bu 28 Şubat sürecinin tam olarak bittiği anlamına da gelmeyecektir” dedi. Kenan Alpay, savcıların yapılan suç duyurusuna kayıtsız kalmalarının hem hukuki, hem de ahlaki anlamda kabul edilemez olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: ”15. yıl dönümünde bin yıl süreceği iddia edilen 28 Şubat süreci açıkça ıskartaya çıkmış ve iflas etmiştir. Bu ’Sel gider kum kalır’ sözünün gerçek bir tecellisidir. Onlar yolcuydu, biz hancıyız. Dolayısıyla kimsenin bu topluma tankla, silahla, psikolojik harekatla terbiye verme gibi bir ödevi yoktur. Bu süreçte gazeteler atmış oldukları manşetlerle önemli bir suç ortaklığı yapmıştır. Bunlara da mutlaka hesap sorulmalıdır. Darbeye yardakçılık yapan, yaltaklanan, onlar adına eylemler yapan insanların da hesap vermesi gerekir.”

Merve Kavakçı'ya Hakları İade Edilecek



Refah Partisi’nden (RP) İstanbul milletvekili seçilen Merve Kavakçı, başörtülü olduğu gerekçesiyle Meclis’te yemin ettirilmemişti. 28 Şubat’ın ve RP’nin kapatılma gerekçeleri arasına da giren Merve Kavakçı, daha sonra vatandaşlıktan da çıkarılmıştı. TBMM, 28 Şubat’ın yıldönümünde Kavakçı’ya yapılan ‘haksızlığı’ gidermek için çalışma başlattı. Kavakçı için 3 formül üzerinde çalışılıyor. İlki, Kavakçı’ya da tıpkı tutuklu milletvekilleri gibi maaş ödemek. Tutuklu vekiller ile Kavakçı’nın durumu örtüşmüyor. Vatandaşlıktan çıkarılma işlemi olduğu için maaş düzenlemesinin zor olabileceği düşünülüyor. Buna karşın Kavakçı’ya ‘milletvekili kimlik kartı’ verilmesi, Meclis Albümü’ne alınması ve milletvekili kimliğinin ayrıcalıklarından (VIP salonunu, TBMM misafirhanelerini kullanmak vs) yararlandırılması neredeyse kesinleşti.

Sincan’da 28 Şubat eylemi


28 Şubat’ın 15. yıldönümünde tankların yürütüldüğü Sincan sokaklarında dün ‘Tankın Sesi Değil Halkın Sesi’ yürüyüşü yapıldı.

Darbelerden kurtulmanın, darbelerin sonuçlarını ortadan kaldırmakla olacağını belirten HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Merve Kavakçı’nın haklarının iade edilmesini talep ederek, “28 Şubat sürecinde mağdurlar oldu. Bu insanlara çektirilen bu zulümlerin en azından karşılığı olmalı, dolayısıyla mağdurlara tazminat ödenmesi de sağlanmalıdır” dedi.

Putin: Kimseden Korkmuyorum



Putin, gaz patlamasının meydana geldiği ve 10 kişinin hayatını kaybettiği olay yerini incelerken, bir gazetecinin kendisine yönelik suikast haberlerini hatırlatması üzerine, "Gördüğünüz gibi benim pozisyonuma sahip insanların bununla yaşaması lazım. Bu tip şeyler sizi işinizi yapmaktan alıkoyamaz. Suikast tehditleri benim için hiç bir zaman bir engel olmadı ve bundan sonra da asla olmayacak. Ben bununla 1999 yılından beri yaşıyorum. Bu konuda ne yapabilirsiniz ki?" dedi.

Bir gazetecinin "Hiç endişe duyuyor musunuz?" şeklindeki sorusu üzerine de Putin, "Bu tehditle yaşarsanız ve her zaman korkarsanız o zaman en basit tabiriyle hayatınıza devam edemezsiniz. Asıl onlar bizden korksun" karşılığını verdi.

Sözkonusu suikastın seçim kampanyasıyla ilgili bir kurgu olduğu yolundaki iddiaların hatırlatılması üzerine Putin, "Bu ilk defa olmuyor. 1999 yılından beri tekrar edilen şey bu. Bu tip suikast komplolarıyla mücadele için özel bir birim oluşturuldu. Komplocular artık etrafta yoklar ve bunun için de aynı şeyi tekrarlamak istiyorum: Asıl onlar bizden korksun" dedi.


Mica Ertegün'den Oxford'a Rekor Bağış



Dünyaca ünlü Oxford Üniversitesi, 900 yıllık tarihinin en büyük bağışlarından birini Ertegün ailesinden aldı.

2006'da hayatını kaybeden müzik yapımcısı Ahmet Ertegün'ün eşi Mica Ertegün, üniversiteye 41 milyon dolar bağışladı.Oxford Üniversitesi'nden yapılan açıklamaya göre, bağışlanan parayla yüksek lisans öğrencilerine burs verilecek.

Eşinin, sanata ve beşeri bilimlere değer verdiğini vurgulayan Mica Ertegün, dünyada bu kadar fazla çatışma varken, bu bilimlerin potansiyelini zenginleştirmenin önemli olduğunu vurguladı.

Mica ve Ahmet Ertegün Yüksel Lisan Burs Programı kapsamında edebiyat, tarih, müzik, sanat tarihi, Asya çalışmaları, Ortadoğu çalışmaları ve arkeoloji alanında yüksek lisans yapacak öğrencilere destek verilecek.


İsrail'den Televizyon Baskını



Ortadoğu'da İsrail gerilimi sürüyor.

Filistin Yönetimi’nin egemen olduğu Ramallah’ta yayın yapan El Vatan televizyonunun yöneticisi Muammer Ureybi, 30 İsrail askerinin baskına katıldığını ifade etti.

Ureybi, bir İsrailli askerin kanal çalışanlarına "Haydar Adnan’a selam söyleyin" dediğini bildirdi.

Filistinli tutuklu Haydar Adnan, İsrail’in hukuksuzca yaptığı tutuklamaları protesto etmek için 66 gün açlık grevi yapmış ve özgürlüğünü kazanmıştı.



11 Eylül Saldırısı İle İlgili Şok İddia



ABD'de 11 Eylül saldırısı kurbanlarından bazılarına ait kalıntıların Hava Kuvvetleri ile anlaşmalı müteahhit şirket tarafından yakılıp çöp alanına gönderildiği ortaya çıktı.

Şaşırtan açıklama, Delaware'deki Dover Hava Kuvvetleri morgunda yapılan idari hataları araştıran bağımsız bir heyet tarafından hazırlanan raporda kısaca ve ayrıntıya girilmeden yapıldı.

Hava Kuvvetleri yetkilileri, henüz olayla ilgili bilgileri olmadığını ileri sürerek gazetecilerin konuyla ilgili sorularını yanıtsız bıraktı.

Beyaz Saray ise, Başkan Barack Obama'nın Pentagon'un bu tür olayların bir daha asla yaşanmaması için gereken bütün önlemleri alma planına destek verdiği bildirildi.

Bağımsız heyetin başkanı emekli General John Abizaid tarafından hazırlanan raporda, Pentagon'a düzenlenen saldırıda ve Shanksville yakınlarında düşen uçakta yaşamını yitirenlerin kalıntıları teşhis edilemediği için anlaşmalı şirket tarafından yakıldıktan sonra çöp alanına gönderildiği belirtildi.

Pentagon'un batı kanadına çarpan yolcu uçağında 184 kişi, Shanksville yakınlarındaki bir tarlaya düşen uçakta ise 40 kişi yaşamını yitirmişti. Kurbanlara ait kalıntıların bir kısmı, saldırıdan bir yıl sonra Arlington Ulusal Mezarlığı'na ve Shanksville'deki mezarlığa defnedilmişti.

Hava Kuvvetleri politikası gereği kalıntıların anlaşmalı biyomedikal atık şirketi tarafından sağlanan mühürlü konteynerlere yerleştirilmesi ve müteahhit şirketin konteynerleri yakması gerekiyordu.

Dover'daki yetkililerin yakma işleminden sonra geriye hiçbir şey kalmadığını var saydığı belirtilen raporda, yakma işleminden sonra kalanların şirket tarafından çöp alanına gönderildiğinin belirlendiği kaydedildi.

Abizaid, gazetecilere yaptığı açıklamada, çöp alanının kullanımının Hava Kuvvetleri ile şirket arasında yapılan anlaşmada kesinlikle yer almadığına işaret etti.


En Kültürsüz Dolandırıcı!



Brezilya’da yaşayan Barros banka hesabı açmak için kullandığı sahte kimliğine aktör Jack Nicholson’ın fotoğrafını yapıştırınca kıskıvrak yakalandı.

Brezilya’nın Recife şehrinde yaşayan Ricardo Sergio Freire de Barros bankada hesap açtırmak için sahte bir kimlik hazırladı.

Kimliğin fotoğraf kısmına ABD’li ünlü aktör Jack Nicholson’ın fotoğrafını yerleştiren Barros bankada işlem yaptırmaya çalışırken yakalandı.

Konuyla ilgili açıklama yapan polis memuru Erivaldo Guerro Barros’un, üzerinde Nicholson’ın fotoğraflarının yapışırıldığı 5 kimlik daha olduğunu açıkladı.

Guerro şunları söyledi: ”Barros, Jack Nicholson’a hiç benzemiyor. Kendisini sahte evrak kullanmaktan tutukladık.”

Erbakan'ın Adı Üniversiteye Veriliyor



AK Parti Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, Konya Üniversitesinin adının, “Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi” olarak değiştirilmesini öngören kanun teklifi verdi.

Kapusuz ve milletvekili arkadaşlarının imzasıyla TBMM Başkanlığına sunulan kanun teklifiyle, “Yükseköğretim Kurumları Teşkilat Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması” amaçlanıyor.

Kanun teklifinin gerekçesinde, Türkiye için büyük hizmetlerde bulunan ve halk tarafından sevilen devlet büyüklerinin adlarının eğitim müesseselerine verilmek suretiyle gönüllerde canlı tutulmasına yönelik uygulamalar yapıldığı anımsatıldı.

Modanın Oscar'ı Naomi Campbell'a



Ünlü modacının 2012-13 sonbahar-kış koleksiyonunun teması vahşi doğaydı. Podyumda boy gösteren mankenler, yılan ve timsah derisinin yanı sıra kaplan ve zebra kürklerinin izlerini taşıyan kreasyonu sergiledi.

39 bin gül kullanılarak tasarlanan kaplan kürkünün yer aldığı podyumun yıldızıysa Naomi Campbell'dı.

Yılların eskitemediği top model, defilenin kapanışını yaptı. Sırtı açık, payetli maksi bir elbiseyle hala kusursuz görünen model, seyirciden büyük alkış aldı.


İlk kez böyle bir kreasyon hazırladığını ve özellikle son 6-7 kıyafetin çok yumuşak, sofistike ve seksi olduğunu söyleyen Cavalli, Campbell’a da övgüler yağdırdı: 'Eğer moda dünyasının bir Oscar'ı olsaydı, bunu hiç şüphesiz Naomi alırdı.'

Natalie Portman Gizlice Evlenmiş



Kuyumcu Jamie Wolf, US Weekly dergisine yaptığı açıklamada ünlü yıldızın bebeği Alef'in babası Millepied ile evlendiğini doğruladı.

Wolf "Milepied ve Portman'ın Oscar töreni sırasında kırmızı halıda taktıkları yüzükleri ben tasarladım" dedi.

Portman'ın menajeri konu hakkında bir açıklama yapmadı.

Siyah Kuğu'nun çekimlerinde tanıştığı nişanlısı Benjamin Millepied ile Portman'ın, sol ellerinin yüzük parmağında taşıdıkları yüzükler kafaları karıştırmıştı.

Oğulları Alef'in doğumundan önce nişanlandıklarını açıklayan çiftin gizlice evlendiği iddiaları ortaya atılmıştı.

Özel yaşamlarını kamuoyunun dikkatinden uzakta yaşamaya özen gösteren Portman ve Millepied'in aile arasında evlendiği ve tören sırasında parmaklarındaki yüzüklerle bunu bir şekilde ifade ettikleri konuşuldu.

Hamdi Alkan Eşini Oyuncusuyla mı Aldattı?



Ekranların Reyting Hamdi'si Hamdi Alkan'ın evliliği tehlikede. Alkan, 1999 yılında Ebru Şallı ile aşk yaşadığı iddiaları üzerine boşandığı eşi Canan Hoşgör'le 2006'da yeniden evlenmişti. İki kızı bulunan çiftin yıllar sonra yine evlerini ayırdığı iddiası geçtiğimiz günlerde gündeme bomba gibi düştü.

HT magazinden Zafer Akbaş'ın haberine göre; Canan Hanım, konuyla ilgili sessiz kalırken, dedikoduların altından Hamdi Bey'in Gülşah Küçükyıldız adlı oyuncuyla yasak aşk yaşadığı ortaya çıktı.Hamdi Alkan'ın yönetmenliğini üstlendiği Arka Sıradakiler'de dört sezon boyunca Sanem adlı karakteri canlandıran 25 yaşındaki Gülşah Küçükyıldız, geçen yıl aşkları sette herkesin dilinde dolanınca diziden ayrıldı.

Hurriyet'in ulaştığı Hamdi Alkan, bu iddialarla ilgili şunları söyledi:

Evliliğimizde bir sorun yok. Şu anda Canan ile aynı evde oturuyoruz. Ne ben ne de Canan bu dedikoduları dikkate almıyoruz. Biz işimize gücümüze bakıyoruz.

Ünlü Modacıya Fuhuş Gözaltısı



Uluslararası göçmen kaçakçılığı yapan bir şebekeyi 6 aydır takip eden Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, dün tespit ettiği adreslere operasyon düzenledi. Baskında aralarında ünlü modacı R.R’nin de bulunduğu 5’ i yabancı uyruklu 10 kişiyi gözaltına aldı. Bu kişilerin üzerlerinde ve bulundukları adreslerde yapılan aramalarda, sahte kimlik ve pasaport yapımında kullanılan malzemeler ele geçirildi.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde yapılan sorgulamada şebekenin Ukrayna, Rusya ve Azerbaycan’dan defile için gelen genç kızlara fuhuş yaptırdığı ortaya çıktı. Defilenin ardından modellerin pasaportlarına el konulduğu ve "Sizler Türkiye’de güzel yerlerde çalışacaksınız. İyi model olacaksınız. Ancak bu işlerin bir karşılığı var " denilerek fuhuşa zorladıkları belirtildi.



Gülben Ergen Bütün Stresini Çiviyle Attı



Gülben Ergen’in konuğu Davranış Bilimleri Uzmanı Kunter Kurt duygu, stres ve öfkenin nasıl kontrol altına alınabileceğini anlattı.

Davranış Bilimleri Uzmanı Kunter Kurt, stüdyoya getirdiği sivri çiviler üzerine Gülben Ergen’in ve stüdyo izleyicilerinin uzanmasını istedi. Gülben Ergen, hiç tereddüt etmeden çivili tahtanın üzerine yattı. Ortaya çıkan sonuç şaşırtıcı oldu. Çivili tahtaya uzanamam, yapamam diyenlerin doğru tekniklerle bunu başardığı görüldü.

Seray Sever Tolga Acar Nişanlandı



Geçtiğimiz yıl tanışan Oyuncu Seray Sever, kendinden yaşça küçük sevgilisi Tolga Acar ile nişanlandığını söyledi.

Güzel oyuncu, evililik için; "Yakında" yorumu yaptı.

Ferdi Akarnur Çapkınlık Turunda Yakalandı



Oyuncu Ferdi Akarnur, çapkınlık turunda yakalanınca öfke saçtı.

Kendisinden hayli küçük bir kadınla objektiflere takılan Akarnur, gazetecilere saldırdı. Oyuncunun yaptığı "Halamın kızı" savunması ise güldürdü.

Pavey: Ben Kendime Kıyamadım, Şevket Nasıl Kıydı?



Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş'ın köşe yazısı...

Şevket Çandar’ın ölümünü duyunca, aradığım ilk insan, CHP milletvekili Şafak Pavey oldu. Şafak, yıllar önce bir tren kazasında sol kolu ve bacağını yitirmiş, uzun yıllar tedavi görmüştü. Hem Şevket’in durumunu hem de bu alandaki gelişmeleri çok yakından takip ettiğini biliyorum. Bakın neler anlattı:

“Bu çok riskli bir ameliyattı. Kendi tecrübemi anlatayım. Bana da geçirdiğim kaza nedeniyle 12 yıl önce İsveç’te bir doktor grubundan benzer bir teklif gelmişti. Sol koluma kemik transplantasyonu teklif ettiler. Ama yan etkileri çok ağırdı ve vücudun adapte olabilmesi için 3-4 yıl inanılmaz ağır ilaç takviyeleri gerekiyordu. Sağlığımın darbe yiyeceğini, çok sarsılacağımı açıkça söylediler. Sinirler büyümüyor ve orası beslenmiyor. Kangren riski de vardı. Ben tek kol için bile cesaret edemedim. Denek olmamaya karar verdim. Üniversiteye devam etmeyi tercih ettim. Acaba Şevket’e hayati tehlike olduğu söylendi mi? Ben o zaman kendi hayatımı o ameliyattan daha önemli gördüm, kendime kıyamadım; Şevket niye kıydı? Acaba kolsuz ve bacaksız değersiz olduğunu mu düşündü?”

Şafak üzgündü: “Batı bu ameliyatları çok önce denedi, test etti ve vazgeçti. Bu alandaki en önemli gelişme artık uzuv nakli değil, kök hücre. Şevket’e neler anlatıldığını bilmiyorum. Ama bu işlerde insan hakları odaklı, ahlaki bir duruş gerekiyor...”

Cinayet gibi ameliyatlar

Aylardır, ‘Türk doktorların büyük başarısı’ diye medyaya pompalanan sağlık haberlerini, dehşetle izliyorum.

‘En büyük Türkiye!’ sloganı atabilmek için insan vücudu üzerinde tepinen, sağlık meselesini bir Eurovision şarkı yarışmasına dönüştüren, tıp bilimine kazandırdığı hiçbir yenilik yokken bir anda taktığı uzuv sayısıyla dünyayla rekabet etmeye çalışan bir mantığa söylenecek ne var ki? Peki ya Ankara’da oturan üç kişi böbürlensin diye, ‘dünyada ilk’ denilen ameliyatlarda kolu, bacağı, rahmi, yüzü, kobay gibi değiştirilen insanların tutup da gece gündüz kameraların önünde maskara edilmesine, facebook’lardan yayın yaptırılmasına ne demeli? Amerika’sından Japonya’sına, uzaya roket fırlatan ülkelerden tutun da Nobel ödüllü doktorlara kadar bütün dünya uzuv nakli konusunda bu kadar temkinli giderken, üst üste bu kadar başarısızlık yaşamışken, Türkiye’nin bu zor ameliyatlara bu kadar heyecanla sarılması anlaşılabilir mi? Peki ya hayati ameliyatların neredeyse ‘Dest-i İzdivaç’ programı gibi canlı yayın haline gelmiş olması?

Ben tam, “Yok mudur bu ülkede hasta psikolojisi, hasta hakları bilen, izan sahibi birileri?” diye düşünürken kara haber geldi. Hacettepe Üniversitesi’nde çift kol-çift bacak nakli yapılan Şevket Çandar hayatını yitirdi.

Şevket’i maalesef hepimiz el birliğiyle öldürdük; medyası, bürokrasisi, hastanesi ve devletiyle.
Bu tarz ameliyatların dünyada yapılmıyor oluşunun nedeni, başka ülkelerdeki doktorların akıl edememesi ya da el becerileri olmaması değil, verilen çok ağır ilaçlara rağmen vücudun dışarıdan gelen uzuvları kabul etmeyişi.

Türkiye’de ise bu yaz Antalya’da bir genç kadına ‘rahim nakli’, ardından ‘yüz nakli’ ve hemen ardından ‘çift kol ve bacak’ nakli yapıldı. Yüz nakli olan hasta, gözetim altında olması gerekirken her fırsatta kameraların önünde. Gazetelere göre rahim nakli yapılan hasta hamileliğe hazırlanıyor. Allah hepimizin yardımcısı olsun, diyorum.

Kaynak: Aslı Aydıntaşbaş / Milliyet

Hıncal Uluç Sabah'ı Eleştirdi



Hıncal Uluç'ın köşe yazısı...

Ben meğer müstehcen yayın yapan bir gazetenin yazarıymışım da haberim yokmuş..

Cumartesi günü Başak Çokan kardeşimiz haberinde "Müstehcen sahnelerin olduğu Canlı Yayın adlı oyun" diye yazmış. Editör Büge Cankat Kayhan da bu satırları aynen bırakmış. Onların fikridir, saygı duyarım ama tartışırım, o ayrı.. Ama o "Müstehcen" dedikleri sahnenin resmi de sayfada aynen yayınlanmış. Onun izahı ne?. O zaman biz de "Müstehcen" yayın yapmış olmuyor muyuz?.

Dünkü gazetemizde bir uyuşturucu baskını haberi..

Ünlü bir sanatçı ve mankenin adını sanını açık seçik yazmış Tamer Oskay kardeşim. Editor Şirzat Bilallar dostum da haberi aynen kullanmış. Tamam.. İtirazım yok. Ama ayni haberde neden "İşadamı" şüphelinin adı saklanmış. Bir harf.. Bir nokta.. O kadar..

Dahası.. Uyuşturucuyu pazarlayan ve torbacıların adları da aynen, bir harf ve yanında nokta ile gizlenmiş.. Niye?. İşadamına, torbacıya saygı var da, sanatçıya mı yok?.

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor