Son Dakika :
siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Suriye Yönetiminden Türkiyeye Şok Suçlama

Gönderen: Unknown on 28 Şubat 2012 Salı | 14:54




Suriye'de şiddetin gölgesi altında geçen referandum sonrasında Suriye yönetiminden açıklamalar gelmeye başladı.
Uzun süredir Türk basınına konuşmayan Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim sessizliğini bozdu. Esad yönetimi kırgın. Türkiye'ye sert mesajlar veren Muallim, Ankara'yı Suriye Özgür Ordusu'nun sınırı geçerek saldırı düzenlemesine izin vermekle suçladı.

Bizim Müslüman Kardeşler'e bakışımız farklı. Türk hükümeti ile ideolojik farklılığımız var 'diyen Muallim, 'Başbakan Erdoğan'ın, Müslüman Kardeşler'e yönelik diyalog çağrısına, Esad'ın 'bireysel olarak gelip siyaset yapabilirler ancak parti olarak gelmelerine izin veremeyiz 'açıklamasıyla kopma noktasına geldi 'dedi.

'SİLAHLI GRUPLAR MİSAFİR EDİLİYOR'

Suriye Dışişleri Bakanı Muallim, 'Türkiye, silahlı grupları misafir ediyor. Sınırdan geçişlere izin veriyor. Bu bir komşuluk yaklaşımı değildir 'dedi. Askeri müdahale olmadan insani koridor oluşturulamayacağını belirten Muallim, 'Türkiye'nin Suriye'ye müdahale için neden bu kadar hevesli olduğunu çözebilmiş değiliz 'ifadesini kullandı.

'DAVUTOĞLU DEMOKRASİ DERSİNDEN VAZGEÇSİN'

Suriye Dışişleri Bakanı Muallim, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da demokrasi dersi vermekten vazgeçmesi gerektiğini belirtti.

'PKK'YA DESTEK VERMEYİZ'
PKK konusuna da değinen Muallim, 'PKK'yı kesinlikle desteklemediklerini vurguladı. 'Adana anlaşmasına bağlıyız. Türk halkının acı çekmesini istemiyoruz 'dedi. Muallim, ilişkilerin düzelmesi konusunda hala umutlu olduğunu belirtti ama Türkiye'nin bu politikasıyla ilişkilerde bir gelecek görmediğini de sözlerine ekledi.

'TÜRKİYE SINIRINA TANK SEVK ETMEYİZ'

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ise, Suriyeli muhalifleri silahlandırmanın şu an çok riskli olduğunu belirterek, 'Türkiye, Lübnan ve Ürdün sınırlarına tankları sevk etmeyeceğiz 'dedi. Clinton, Amerikan CBS News programına verdiği özel demeçte, Humus gibi kentlerde sivillere yönelik saldırılardan ''derin üzüntü'' duyduğunu söyledi. Tunus'taki Suriye'nin Dostları toplantısının başarılı olduğundan bahseden Clinton, bu toplantının dikkate değer olduğunu çünkü Arap Birliği ülkeleri dahil birçok ülkenin ''tek bir sesle konuştuğunu'' belirtti.

Kılıçdaroğlu'na Çok Sert Sözler



5N1K'da Cüneyt Özdemir'in sorularını yanıtlayan Gök, yeni tüzükle CHP'nin sağcılaştırıldığı savundu. Kemal Kılıçdaroğlu'nu "padişahlık yetkilerini artırdı" sözleriyle hedef alan Gök, parti içi mücadeleye devam edeceklerinin mesajını verdi.

Arınç'tan 4+4+4 açıklaması



Bülent Arınç, bugünkü MGK toplantısına Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in de katılmasının sorulması üzerine açıklamalarda bulundu
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Mem ve Zin'in meşhur bir aşk hikayesi olduğunu belirterek, "Artık özgürlükler Türkiye'sinde ana dilde yazılmış bir eserin dizi haline getirilmiş olmasından hepimiz kıvanç duyacağız" dedi.

Arınç, Ahmed–i Hani'nin eseri Mem u Zin'den uyarlanan "Siya Mem u Zin" adlı dizinin Rixos Otel'indeki galasına katıldı.

Bülent Arınç, galaya gelişinde gazetecilerin diziye ilişkin soru üzerine şunları söyledi: "Bu akşam TRT 6 için çekilen çok önemli bir dizinin galasındayız.Bu meşhur bir aşk hikayesi, Mem ve Zin, dillere destan. Kültürümüzün medeniyetimizin en güzel örneklerinden birinin destanıdır. Ahmed-i Hani tarafından manzum olarak yazılmıştır. TRT bu konuda çok duyarlı davrandı ve bu aşkı yaşatabilecek insanlarla güzel bir dizi çekilebilmesine vesile oldu.

Umarım herkesin beğenisi olacak ve TRT 6 ekranlarından bu dizinin yayınlanması, TRT tarihinde de bir ilk olacak.  Kitap, geçtiğimiz yıllarda Kültür Bakanlığı tarafından basılmıştı. Bu, Kürtçe yazılmış bir nazım eserdir. Dizide de alt yazılarla bu Türkçe olarak desteklenecek, orijinalliği kaybolmasın diye.

Umarım çok başarılı olmuştur, halkımız tarafından beğenilecektir. Artık özgürlükler Türkiye'sinde ana dilde yazılmış bir eserin dizi haline getirilmiş olmasından hepimiz kıvanç duyacağız. TRT'yi de sanatçılarımız da kutluyorum."

Ömer Dinçer'in MGK toplantısına katılması 

Bülent Arınç, bugünkü MGK toplantısına Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in de katılmasının sorulması üzerine şöyle konuştu: "MGK'nın asıl üyeleri bellidir ancak ihtiyaç duyulduğunda gündeme göre bakanlar, ilgili genel müdürler, müsteşarlar da kendilerinden bilgi alınmak üzere çağrılabilmektedir. Geçtiğimiz MGK toplantılarında bazen Enerji, bazen Sağlık Bakanımızın çağrıldığını biliyorum.

Bugün de Milli Eğitim Bakanımız ve bir müsteşar yardımcısı, kurula bilgi vermek üzere davet edilmişti. Genelde Türkiye'de eğitimin geldiği nokta, öğretmenlerimiz, dersliklerimiz, yatılı bölge ilköğretim okulları ve yeni sistem içerisinde eğitimi daha rasyonel hale gelmesi için Milli Eğitim Bakanlığımızın yaptığı çalışmalar bir rapor olarak sunuldu. Bu konularda neler görüşüldüğü kısa kısa bazen bildiriye alınabilir.

Esasen MGK'daki konuşmaların gizli olduğunu biliyorsunuz ama kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla da kısa özetler verilebiliyor.  Benim de söyleyeceğim, bildiride sunulan görüşlere itibar edilmesidir. Yoksa zannediyorum ki bazı arkadaşlar şunu sormak istiyor; mecliste bir kanun teklifi var, 4 4 4 şeklinde yeniden yapılanma ile ilgili bu konu kesinlike MGK toplantısında konuşulmamıştır. Çünkü bu bir kanun teklifidir, kanun teklifini veren bir milletvekilidir.

Genel kurul çalışmalarında şüphesiz hükümet tarafından sıralara oturmak suretiyle düşünceleri alınacaktır ama bir hükümet meselesi olmaması sebebiyle böyle bir teklifin MGK gündemine girmesi ve konuşulması esasen mümkün değildir."

 Arınç, "Zorunlu eğitimi yeniden yapılandıran teklifte açık öğretimin ikinci dört yıldan sonraya alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz"  sorusunu, "Bilemem. teklifin sahibine sormak lazım. Tasarı olsaydı hükümet sözcüsü olarak söylerdim" diye yanıtladı.

Bülent Arınç, yarın 28 Şubat'ın yıl dönümü olduğu hatırlatılarak, "Sizin için 28 Şubat nedir, neler söylemek istersiniz" sorusuna şu yanıtı verdi: "28 şubat ile ilgili söyleyeceklerim ayaküstü şeyler değil, o dönemi yaşamış bir siyasetçi olarak zaman zaman belgesellerin içerisinde, televizyon mülakatlarında çoğu zaman da gazetelere verdiğimiz röportajlarda bildiklerimizi anlatıyoruz.  Önemli olan 28 Şubat sürecinin '1000 yıl sürecek' dendiği halde 10 yıl bile sürmemiş olmasıdır ve 28 Şubat'ın faillerinden, yargı tarafından hesap sorulacak noktaya gelinmiş olmasıdır. Bunu olumlu bir gelişme olarak görebilirsiniz."

Öte yandan, daha önce galaya katılacağı belirtilen Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, programındaki değişiklik dolayısıyla galaya gelemedi.

CHP Babacan'a



CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın Türkiye'nin gerçeklerinden uzaklaştığını savundu
Öztrak, yaptığı yazılı açıklamada, Babacan'ın G–20 toplantıları için gittiği Meksika'dan yaptığı değerlendirmelerde Türkiye'de gelir dağılımının hızla düzeldiğini söylediğini belirtti.

Öztrak"Anlaşılan Sayın Babacan, okyanusu geçip Meksika'dan Türkiye'ye bakınca Türkiye gerçeklerinden de hızla uzaklaşmış" ifadelerini kullandı.

Türkiye'de resmi istatistiklere göre, nüfusun yüzde 63'ünün evinde iki günde bir et, tavuk veya balık içeren bir kap yemek yiyemediğini öne süren Öztrak, 2008'de ise bu oranın nüfusun yüzde 59'u olduğunu hatırlattı.

Öztrak, şunları kaydetti: "Sayın Babacan bunlardan haberdar değilse, Meksika'da yanında duran Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Genel Sekreterine, Türkiye'nin gelir dağılımındaki durumunu bir sorsaydı. 34 ülkenin üyesi bulunduğu OECD'nin yaptığı sıralamada Türkiye, gini katsayısına göre, Şili ve Meksika'nın ardından gelir dağılımı en bozuk 3. ülkedir. Yine hane halkı harcanabilir gelirine göre en düşük gelire sahip yüzde 10'luk dilimle, en yüksek gelire sahip yüzde 10'luk dilim arasındaki fark bakımından Türkiye, Meksika, Şili ve İsrail'in ardından, gelir dağılımı en bozuk 4. ülkedir."

Önder Sav mahkeme kararını verdi



Pazar günü yapılanı CHP Tüzük Kurultayı'nda başlayan 'Yeterli imza sayısının olmadığı' yönündeki tartışma sona erdi
CHP eski Genel Sekreteri Önder Sav ve arkadaşları, "İmza sayısının yeterli olmadığı' yönündeki iddialarını mahkemeye taşımama kararı aldı.
S Haber'in canlı yayınına katılan ve Kurultay'a ilişkin değerlendirmelerde bulunan Gerçek Gündem Genel Yayın Yönetmeni Barış Yarkadaş, Önder Sav'ın aldığı kararı açıkladı.
Yarkadaş şöyle konuştu:
"Önder Sav ve arkadaşları imza sayısının yeterli olup olmadığı yönündeki tartışmaları mahkemeye götürmeyecek. Sav ve arkadaşları bunun yerine il ve ilçe kongrelerinde etkin olmaya çalışacak, enerjilerini il ve ilçe kongrelerinde yönetimi alabilmek için harcayacak. Zira, imza sayısı tartışması mahkemeye taşınsa bile bir sonuç çıkmaz. Çünkü, tüzük kurultaylarını artık Hükümet Komserleri izlemiyor.
İlçe seçim kurulları DİVAN'ın kendilerine ilettiği tutanakları kesin ve net bilgi olarak kabul ediyor. Bu yüzden imza sayısının mahkemeye taşınması, sembolik anlamının dışında hiç birşey ifade etmiyor. Sav ve arkadaşları sadece sembolik anlamı olabilecek mahkemeye taşıma işlemini yapmayarak Genel Merkez'e "Delegenin iradesine saygılıyız" mesajı veriyor. Sav ve arkadaşları bu kararları ile birlikte enerjilerini parti içinde etkin olmaya harcayacak"
Yarkadaş, bir soru üzerine "CHP'de bölünme bölünme olmaz" dedi.

Vural'dan ilginç 28 Şubat iddiası



MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural'ın gündeminde 28 Şubat vardı. Vural iktidara ilginç bir suçlamada bulundu
MHP'li Vural'dan "Müdahalenin ürünü yönetime karşı muhalefet edenlere karşı da bugün, o günün aynı psikolojik  harekatları kullanılıyor" iddiasında bulundu
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, TBMM'de düzenlendiği basın toplantısında, 28 Şubat sürecine ilişkin görüşlerini dile getirdi.

28 Şubat'ın, ulusalararası bir projenin Türkiye ayağı olduğunu öne süren Vural, ''Aslında bugün AKP'nin doğum günüdür. AKP'nin doğum günü olarak kutlamalı bugün aslında. Bugün ülkeyi yönetenlere bakarsak başarılı olmuştur da diyebiliriz'' diye konuştu. 

Vural, 28 Şubat'ın asıl amacının, politik düşünceleri değiştirmek olduğunu ileri sürerek, şöyle devam etti:

''İşte bugün politik düşünceleri değiştirilmiş, gömlek değiştirmişlerin amaç ve eksenleriyle 28 Şubat'ın amaç ve ekseni bir araya geldi. Başbakan da kendisine verilen görev çok önemsedi. Bir zamanlar, laiklikle ilgili neler söylüyordu, sonra Mısır'a gitti, 'biz laikiz, siz de olun' dedi. Bu dönüşüm değil de nedir? 28 Şubat'ın ülkedeki sonucu AKP, bölgedeki sonucu ise BOP'tur. Bu darbenin, meyvelerini bugünkü ortamla birlikte değerlendirmek gerekir. Demokrasileri yönetmek için demokrasiyi hazmetmiş partilere ve liderlere ihtiyaç vardır. '28 Şubat ile hesaplaşıyoruz' diyen iktidara bir de bu gözden de bakmak lazım.

Şimdi 28 Şubat belgeseller çekenlere sesleniyorum; bu iktidarın temsilcileri 28 Şubat'tan önce ne düşünüyorlardı, 28 Şubat'tan sonra ne düşünüyorlar, bunu da ortaya çıkarsınlar.''

SOROS DESTEKLİ MUHAFAZAR SOSLU

''Millet dışı organların müdahalesinin ardından düşünce değiştirip, ondan sonra atıp tutmayın'' diyen Vural, ''Soros destekli muhafazakar soslu bir anlayışla müdahalenin millete hazmettirilmeye çalışıldığını'' öne sürdü.

''Bugünkü iktidar eklemlendi darbeci zihniyeti'' ifadesini kullanan Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Müdahale döneminden bugüne ne değişti? 'O zamanlar, asker medyaya brifing veriyormuş' Şimdi olmuyor mu bunlar? Şimdi de Başbakan, medya patronlarıyla toplantılarda bir araya gelmiyor mu? Açılım pazarlamaları basketçilere, topçulara, popçulara yapılmadı mı? Yine aynı yöntemler. Toplumun tüm kesimleri baskı altına alınmaya çalışılıyor. Milletin özgürlüğünü kısıtlamak isteyenlerin kullandığı yöntemler hep aynı. Biz Evren Paşa'ya karşı çıktık da Recep Paşa'ya mı karşı çıkamayacağız?

ZALİMLER YER DEĞİŞTİRDİ O KADAR

Gücü eline alan milletin üzerinde baskı kuruyor. 28 Şubat, ülkede bir politik dönüşüm sağlamak istemiştir, sağlamıştır. Müdahalenin ürünü yönetime karşı muhalefet edenlere karşı da o günün aynı psikolojik harekatları kullanılıyor. AKP, mazlum tiyatroları kuracak bir alan sahip değil artık. Zalimler yer değiştirdi o kadar. 28 Şubat'ın arzuladığı siyasi transformasyon bugün başarılı olmuştur. Asıl sorgulanması gereken bu 28 Şubat'ın arkasında kimler vardı, amacı neydi?''

Basın toplantısına getirdiği tablet bilgisayardan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, ABD, AB ve Heybeliada'daki ruhban okuluna ilişkin ''28 Şubat'' öncesi ve sonrasındaki ifadelerini dinleten Vural, ''Bunlar siyasetin rallicileri, nasıl da 'U' dönüşleri yapıyorlar. Bu da benim belgeselim'' diye konuştu.

Ve Baykal sessizliğini bozdu



İki kurultaya katılmayan Deniz Baykal, kısa bir açıklama yaptı
Baykal'dan ilk açıklama
Üst üste iki kurultay toplayan CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal sessizliğini bozdu.
   
CHP’deki çifte kurultayın ardından konuşan eski Genel Başkan Deniz Baykal  “Değerlendirme yapmak istemiyorum. Sadece hayırlı olsun diyorum” şeklinde konuştu.

Baykal kurultaylara katılmamış, kendisine yakın isimlerle değerlendirme toplantısı yapmıştı.

Albaydan Muhsin Yazıcıoğlu'na tehdit



Refah-Yol hükümetinin güven oylamasından önce bir albayın Muhsin Yazıcıoğlu'nu tehdit ettiği ortaya çıktı
BBP'nin kurucularından Remzi Çayır, Refah-Yol hükümetinin güven oylaması sırasında dönemin ANAP milletvekili Eyüp Aşık’ın, Yazıcıoğlu’nun yanına gelerek, Mesut Yılmaz’ın mesajını ilettiğini, 'Refah-Yol’a güvenoyu vermeyin aksi halde darbe olur' imasında bulunduğunu belirtti.
Çayır, güven oylamasından önce bir albayın Muhsin Yazıcıoğlu’nu tehdit ettiğini de söyledi. Remzi Çayır, Muhsin Yazıcıoğlu’nun dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’ı defalarca uyardığını; ama dikkate alınmadığını ifade etti. 
Postmodern darbe olarak adlandırılan 28 Şubat kararlarının üzerinden 15 yıl geçti. Büyük Birlik Partisi (BBP)'nin kurucularından Remzi Çayır, 28 Şubat'ın yıldönümünde, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun yaşadıklarını Cihan Haber Ajansı (Cihan)’na anlattı.

BBP Genel Başkan Yardımcısı Remzi Çayır, Refah-Yol hükümetine destek veren Yazıcıoğlu’nun asla hükümet ile bir pazarlık içinde olmadığını söyledi. Çayır, hükümetin kurulma aşamasında yapılan görüşmeleri şöyle anlattı:
“Seçimlerden Refah Partisi galip çıkınca Batı Çalışma Grubu (BÇG), yaptığı toplantılarda, buna MGK toplantıları da dahildir, bazı medya organlarını kullanarak, ‘irtica devleti ele geçirmek üzeredir’ kara propagandası yapmaya başladı. RP’lilerin yıllar önce yaptığı konuşmalar sivil ve askeri bürokratlar tarafından basına servis edilmeye başlandı. BBP de o dönem Anavatan Partisi ile seçim işbirliği yapmış ve 8 milletvekili ile Meclis'e girmişti. Bu dönemde Muhsin Yazıcıoğlu Mesut Yılmaz’ı birkaç kez ziyaret edip, ‘Hükümeti kurma görevi kesinlikle Erbakan’da olması gerekir. Çünkü Necmettin Erbakan’ın partisi birinci parti olmuştur. Siz de Refah Partisi ile koalisyon kurunuz, milletin de beklentisi bu yöndedir’ demiştir. Fakat Mesut Yılmaz önce olumlu baktığı bu koalisyondan kimlerle ne konuştuysa vazgeçti. Süleyman Demirel, Erbakan’a yetkiyi verdikten sonra BBP ile Refah Partisi’nde alt düzeyde görüşmeler yapıldı. Sonrasında Oğuzhan Asiltürk’ün hoş olmayan nezaket dışı bir ifadeyle ‘Biz Doğru Yol Partisi'yle anlaştık. Güvenoyu veriyorlarsa versinler, vermiyorlarsa vermesinler’ sözü hepimizi üzmüştü. Erbakan ile birçok görüşme yapıldı. Yazıcıoğlu, bu görüşmelerin hiçbirinde ‘biz hükümeti destekleyeceğiz ama şunu da yapın, bunu da yapın’ gibi bir pazarlığın içine asla girmemiştir. Rahmetli o görüşmelerde 'kuracağınız hükümet ile milletin menfaatini gözetin ve milletin iradesini asla çiğnetmeyin. Bu minvalde yürürseniz biz sizin arkanızda oluruz' demiştir."

‘ALİ RIZA SELMANPAKOĞLU 28 ŞUBAT’IN FİŞLEMELERİNİ YAPTI’

Muhsin Yazıcıoğlu’nun söylediği ‘Türkiye İran olmayacak ama Suriye olmasına da izin vermeyiz’ şeklindeki sözlerin perde arkasını anlatan Çayır, BÇG’nin fişlemelerini de anlattı. Çayır, “BÇG fişlemelere başladığında bazı subayların kafasında gerçekten Suriye tarzı bir düşünce yerleşiyor. Şu an Hacıbektaş Belediye Başkanı olan Ali Rıza Selmanpakoğlu o dönem GATA’da generaldi. Selmanpakoğlu birçok kişi hakkında irticai faaliyette bulunduğu gerekçesi ile çeşitli fişlemelerde bulundu. O zaman rahmetli Yazıcıoğlu ‘Türkiye İran olmayacak ama Suriye de olmasına izin vermeyiz’ demişti. Aslında Muhsin Yazıcıoğlu bu cümlesiyle ordu içindeki bu yapılanmaya işaret ediyordu.” dedi.

"EYÜP AŞIK, YILMAZ’IN ‘DARBE OLUR’ MESAJINI YAZICIOĞLU’NA GÖTÜRDÜ"

Refah-Yol Hükümeti’nin 8 Temmuz 1996 tarihinde TBMM’deki güven oylamadan önce yaşananları anlatan Remzi Çayır, Anavatan Partisi Milletvekili Eyüp Aşık’ın Yazıcıoğlu’nun yanına geldiğini ve Mesut Yılmaz’ın ‘destek vermeyin Meclis açık kalsın’ şeklindeki darbe imasını ilettiğini söyledi. Çayır; “Güven oylamasının olduğu gün Anavatan Partisi Milletvekili Eyüp Aşık, Meclis’te Yazıcıoğlu’nun oturduğu sıraya birkaç defa geldi. ‘Mesut Bey’in çok selamı var. Durum vahim, yara açılmış vaziyette. Ne olur tuz biber ekmesin arkadaşlar aksi halde bu yara bir daha kapatılamaz. Milletin Meclisi açık kalsın. Destek vermeyin ya da oylamada çekimser kalın’ diyerek, darbe imasında bulundu. Dönemin BBP Milletvekili Recep Kırış da, Aşık’ın bu sözlerini duymuştur. Rahmetli Genel Başkan da bu sözlere hem bozuldu hem de üzüldü. Çünkü seçimlerde işbirliği yaptığı partinin genel başkanı böylesine kritik bir günde bu mesajı gönderiyor. Ama Muhsin Yazıcıoğlu desteğini o güven oylamasında gösterdi.” diye konuştu.

ALBAYDAN DA DARBE TEHDİDİ

Tarihi güven oylamasından önce bir albayın da gelerek Yazıcıoğlu’nu tehdit ettiğini anlatan Remzi Çayır, Yazıcıoğlu’nun bu tehditleri ciddiye almadığını söyledi. Çayır, Muhsin Yazıcıoğlu’ndan dinlediği olayı şöyle anlattı: “Güven oylamasından önce kendisini albay olarak tanıtan biri Muhsin Yazıcıoğlu ile yüz yüze görüşmek istediğini söylüyor. Rahmetli, albayı Oran’daki lojmanlarda bulunan evine çağırıyor. Albay gece yarısı lojmana geliyor. Ordu içindeki rahatsızlığı söylemek üzere bir dosya ile gelen albay, ‘Siz bu hükümete güvenoyu vermemelisiniz. Verdiğiniz takdirde darbe olacaktır. Parlamento işlevini yitirecektir ve Türkiye birçok şey kaybedecektir, bu yüzden sizin destek vermemeniz gerekir’ diyor. Bu albayın ziyareti aslında başlı başına bir tehditti. Başkan da 'Milletin seçtiği bir parti var. Beğenelim, beğenmeyelim. O partiyi oyunun dışına itmek doğru değildir. Aksi de olsa biz milletin iradesinde yer alırız.' cevabını veriyor."

‘ERBAKAN, YAZICIOĞLU’NU DİNLESEYDİ 28 ŞUBAT YAŞANMAZDI’

28 Şubat kararlarından hemen önce basında üst düzey bir askeri yetkilinin ağzından verilen 'Gerekirse silah kullanırız' açıklaması üzerine Muhsin Yazıcıoğlu’nun, dönemin Başbakanı Erbakan’ı uyardığını aktaran Remzi Çayır, Erbakan’ın bu uyarıları dikkate almadığını söyledi. Remzi Çayır, Erbakan, Muhsin Yazıcıoğlu’nu dinleseydi 28 Şubat’ın yaşanmayacağını ifade etti. Çayır yaşananları şöyle anlattı: “9 Ocak 1997 tarihinde Hürriyet gazetesine konuşan bir askeri yetkili ‘gerekirse silah kullanacağız’ demişti. Bunun gibi çıkan haberleri dosyalayıp dönemin BBP Milletvekili Recep Kırış rahmetli Yazıcıoğlu’na takdim etmişti. Bunun üzerine Muhsin Bey de Başbakan Erbakan’a bu dosyayı götürdü. Muhsin Yazıcıoğlu o görüşmede ‘Artık bir şeyler yapmanız gerekiyor. Gittikçe sizin alanınız daralıyor, devleti yönetmekte sıkıntıya düşeceksiniz. Genelkurmay’a hangi askeri yetkilinin silah kullanacağını sorun. Genelkurmay Başkanlığı size bağlı bir kurum, bu şahsı bulun, bununla ilgili soruşturma açın tahkikat başlatın diye yazı yazın’ diyor. Fakat Erbakan ‘Bunlar yalan yanlış şeyler, boş verin’ diyor. Erbakan o sırada Yazıcıoğlu’nu dinlemiş olsa 28 Şubat süreci yaşanmayacaktı. Erbakan, Genelkurmay’a ‘seçilmiş bir hükümete silah kullanmak ne demektir’ sorusunu sorsa şimdi 28 Şubat’ı değil, başka şeyler konuşuyor olacaktık.”

"GENERALLERİ EMEKLİYE AYIRIN"

Başbakan Erbakan, Tansu Çiller ve rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun baş başa yaptığı bir görüşmeyi hatırlatan Remzi Çayır, Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Erbakan’a 'millete tezgah kuran generalleri emekliye ayırın' dediğini ifade etti. Remzi Çayır, “28 Şubat kararları alındıktan sonra Başbakan Erbakan, Tansu Çiller ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun katıldığı üçlü bir zirve yapıldı. Yazıcıoğlu orada Erbakan’a ‘Milli iradeye karşı tezgah hazırlayan generalleri emekliye ayırın. Eğer Süleyman Demirel imzalamazsa sine-i millete döneriz’ teklifinde bulunuyor. Çiller bu teklife pozitif bakarken, Erbakan hiç yanaşmıyor. Bu teklif o masada kalıyor ve pratiğe geçmiyor. Sonra da zaten Çiller, ‘Başbakan ben olayım, sen yardımcım ol’ dediğinde de bir daha zaten hükümet olamıyorlar.” dedi.


MGK masasındaki sürpriz isim



Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığındaki Milli Güvenlik Kurulu toplantısı başladı
Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlığında toplandı. Çankaya Köşkü'ndeki şubat ayı olağan toplantısı saat 13.55'te başladı. Toplantıda iç ve dış gelişmeler değerlendirilecek.
SÜRPRİZ İSİM
Toplantıya, MGK üyesi olmayan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in de bakanlığının faaliyetleri hakkında bilgi vermek üzere katıldığı öğrenildi.
MGK ÖNCESİ ZİRVE
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) üyesi bakanlarla biraraya geldi.
Başbakanlık Resmi Konutu'nda gerçekleşen toplantı saat 11.45'te başladı. Ön toplantıya MİT Müsteşarı Hakan Fidan da katıldı.

Kılıçdaroğlu'nun yaptığı konuşma tartışılıyor



'Eski CHP' ile 'yeni CHP'nin kapışması olarak sunulan kurultayda, Kılıçdaroğlu'nun yaptığı konuşma tartışılıyor
Oktay Sağlam
Kurultay konuşmasında AK Parti'yi eleştirirken "eski CHP"den örnekler veren Kılıçdaroğlu, yeni söylemleri mi ıskalıyor?
HESAPLAŞMAYA VİRGÜL ATILDI
"CHP'de yol ayrımı" iddiaları seslendiriliyor. Kuşkusuz tüzük kurultayları savaşında Kılıçdaroğlu, bilek güreşini çok rahat kazandı. Ancak partinin "kaynayan kazan" görümünden kurtulamadığı da bir gerçek. CHP lideri hem gözdağı veriyor, hem de kopmaların önüne geçmek için zeytin dalı uzatıyor. Muhafeletin iki günlük kurultay performansı, iktidar savaşına nokta değil virgül atıldığını gösteriyor. Delegelerin dörtte birinin kurultaya katılmaması küçümsenemez. Görünen o ki muhalifler Kılıçdaroğlu'nun başında "boza pişirmeye" devam edecek.
İYİ BAŞLADI KÖTÜ BİTTİ
Kılıçdaroğlu, CHP'yi anlatırken ilk yerli uçağın CHP döneminde yapıldığını söylemesi tartışma konusu oldu. Kılıçdaroğlu, konuşmasında "3 Mayıs 1934 kendi yaptığımız uçak Kayseri'den kalktı Ankara'ya indi. Yapabiliyor musun şimdi bunu?" dedi. Oysa tarihi kayıtlar böyle olmadığını söylüyor. Atılan olumlu adımın sonrası pek de parlak değil tek parti iktidarı açısından.
"BABAYİĞİT"E İKTİDAR DESTEK ÇIKMADI
Cumhuriyet döneminin ilk müteahhitlerden Nuri Demirağ'ın girişimiyle dizayn edilen yerli uçağın test sürüşünde düşmesi ve başmühendisin ölümü proje için yıkım oldu. THK sipariş ettiği uçakların alımından vazgeçti. Kurum mahkemelik olan Demirağ, İsmet İnönü'ye iki defa mektup yazdı ama sonuç alamayınca fabrikasını kapattı.
Yerli uçak Alman motoruyla uçuyordu ve dahası THK ile yapılan şartnamede belirtilen özelliklere uymuyordu. Dışarıdan alınan uçak motoruyla uçak üretinin gerçekçi olmadığı ortada. Yüksek ürünlerde alt yapı eksikliği, yan sanayinin olmaması, siyasi çekememezlik, yerli uçak projesini fiyaskoya götüren başlıca nedenlerdi.
TÜZÜKTE OLUMLU ADIMLAR
Kabul edilen tüzükler partinin demokratikleşmesi yolunda önemli adımlar içeriyor.

İsa Gök'ü



CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, dün çıkamadığı kurultay kürsüsüne bugün çıktı ancak protestolar eksik olmadı...
Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Milletvekili İsa Gök, CHP'nin Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu'nda düzenlenen 17. Olağanüstü Kurultayı'nda kürsüye çıkarak bir konuşma yaptı. Dün gerçekleştirilen 16. Olağanüstü Kurultay'ın yapıldığı salonda linç edilmeye çalışıldığını belirten Gök'ün bu sözlerine partililer büyük tepki gösterdi.
İŞTE O ANLAR...

Kılıçdaroğlu adını CHP'ye yazdırdı



CHP'de ikinci kurultay da genel merkezin ağırlığıyla sona erdi. Kurultay yarışını Kılıçdaroğlu ve ekibi kazandı
CHP'de sonunda sular durulacak gibi...Çünkü Önder Sav ve Deniz Baykal'a yakın delegelerin imzalarıyla toplanan ikinci kurultaya da Genel Merkez ağırlığını koydu.
O kadar ki, ne dünkü kurultaydan sonra "onlar misafir, biz evsahibiyiz" diyen Önder Sav, ne de eski Genel Başkan Deniz Baykal, toplantı salonuna gelmediler.
Dünkü kurultayın aksine, Sav ve Baykal'a yakın imzacı delegeler bu kurultaya gelmişlerdi. Nitekim dünkü kurultayda 948 olan delege katılımı, bu kez muhaliflerin de katılımı ile 1031'e ulaştı.
Ancak salonda olsalar da pek sesleri çıkamadı muhaliflerin.
İsa Gök konuştu, bir iki imzacı muhalif delege de itirazlarını beşer dakikalık konuşmalarla dile getirdiler.
Ancak istedikleri sonucu alamayacaklarını anladıklarından, daha resmen sona ermeden, toplantı salonundan gruplar halinde ayrıldılar.
RESMEN KILIÇDAROĞLU DAMGASI
Kılıçdaroğlu'nun sadece birkaç saat süren kurultayın ardından yaptığı kapanış konuşması ise çok anlamlıydı.
CHP Genel Başkanı, bu iki kurultayla partiye damgasını vurduğunu da ima etti.
İşte Kılıçdaroğlu'nun o sözleri:
"Geçmiş tüzüğü ben yapmadım. Benim altında imza yok. Ama biz geçmişe değil, geçmişten ders alarak geleceğe bakacağız"
MUHALİFLERE KUCAK AÇTI: KİMSEYİ ÖTEKİLEŞTİRMİYORUM
Kılıçdaroğlu konuşmasının bir başka önemli unsuru ise, muhaliflere kucak açması oldu;
"İki kurultayımızın da toplanmasına vesile olan 362 arkadaşımızın CHP'li olduğundan en ufak bir endişe duymuyorum" dedi.
Kılıçdaroğlu ve devam etti:
"Tüzük kurultayımıza evet ya da hayır diyen hiçbir delegenin CHP'liğinden de endişe duymuyorum. Elbette eleştiriler olacaktır. Saygı ölçüsü içinde her eleştiriyi kabul ediyorum. Herkese saygı duyacağım. Herkesi seviyorum, herkese inanıyorum..."
BAYKAL'A MESAJ MI?
"Kimseyi ötekileştirmeyeceğim"dedi Kılıçdaroğlu. Konuşmasında CHP'yi "görkemli bir çınara" benzetti. Partinin gençlik kollarının bu çınarın "tomurcukları" olduğunu söyledi.
Ve ilginçtir; çınarın dalları ve gövdesinden bahsederken, tüm eski genel başkanları da andı:
"Kökleri tarihin derinliğinde olan bir çınarız biz. Gençler bu çınarın tomurcuklarıdır. Dalları gödeleri genel başkanlarımızdır, milletvekillerimiz, kadın kollarımız, delegelerimizdir..."
KAÇ DELEGE KATILDI
CHP'nin bugünkü kurultayına da 1247 delegenin 1031'ünün katıldığını resmen açıkladı. Muhaliflerin dünkü kurultayın ardından noter çağırıp, basına "yeterli sayı bulunmadan kurultay topladılar" açıklamalarını da eleştiren Divan Başkanı Keskin, "Açıkladığım rakamlardan rahatsızlık duyanlar varsa, dışarıya çıkıp basına açıklama yapacaklarına, hazirun cetvelleri burada hazırdır. Onların görüşlerine sunuyorum" diye konuştu.
TEKLİFLERİ REDDEDİLDİ
CHP'nin 17. Olağanüstü Kurultayı'nda, 362 delegenin imzasıyla hazırlanan ve tüzüğün 9 maddesinde değişiklik öngören teklif reddedildi.
Tüzük değişikliğine ilişkin maddeler okunurken, bazı maddelerin oylamasının gizli oyla yapılması istemli önerge Divan Başkanlığı'na sunuldu. Keskin, önerge lehine söz almak isteyen olup olmadığını sordu. Kimsenin söz almaması üzerine önergeyi oylatan Keskin, önergenin reddedildiğini duyurdu. Önergenin reddedilmesine itiraz eden eski milletvekili Sabri Ergül'ün oturduğu yerden itiraz etmesi üzerine Keskin, ''Sayın Ergül, burası şov yapılacak yer değil, oturun yerinize'' dedi.
Tüzüğün maddelerinde değişiklik yapılmak istenen önergeler tek tek okunarak reddedilmesi üzerine, solanda bulunan bazı delegeler ve İsa Gök salondan ayrıldı.
VE SONUÇ...
CHP'de ardarda gelen bu iki kurultayın sonucu da şu oldu;
Her iki raundu da tartışmasız şekilde Kılıçdaroğlu aldı. Muhalifler ise, ilk kurultayda olmasa da, ikinci kurultayda seslerini duyurdular, ancak bu seslerin artık delegeyi etkilemediği ortaya çıktı.
Şimdi sırada Haziran gibi yapılması planlanan olağan seçimli kurultay var. Bu kurultaya kadar, CHP'nin il ve ilçe kurultayları devam edecek. Ve bu kurultaylarda, büyük olasılıkla, tıpkı bugün olduğu gibi Genel Merkez ağırlığını koyacak.
Dolayısıyla, Haziran ayında yapılacak seçimli kurultayda da, ne Sav'ın, ne de Baykal'ın adı pek duyulmayacak gibi.

İsa Gök'ten tartışma yaratacak iddia



CHP'de dün yapılan Tüzük Kurultayı'na damgasını vuran Mersin Milletvekili İsa Gök iddialarına devam ediyor...
CHP'nin dün yapılan tüzük kurultayında salondan çıkartılan İsa Gök, salona ellerinde telsizlerle saldırı timi getirildiğini iddia etti.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin dün yapılan 16. Olağanüstü Kurultayı'nda salondan çıkartılan Mersin Milletvekili İsa Gök, NTV'ye konuştu.
Salona ellerinde telsizlerle saldırı timi getirildiğini öne süren Gök, şunları söyledi:
"Arkadaşlar dövüldü, salondan atıldık. Salona tek başıma girmek zorunda kaldım. Bakın bir hata yapılıyor diyorum. Dilekçemi divan almıyor.
KALDIR-İNDİR ELEŞTİRİSİ
Genel başkan arbedeyi engellemediği gibi teşvik etti. Bir polis arkadaşın kolu kırıldı. Dün hangi delegemiz konuştu. Sadece el kaldır-indir oldu. Delege arkadaşlarım içeri alınmadılar. Yeni CHP'nin demokrasi anlayışı AKP'nin ileri demokrasi anlayışı. Ceketim, elimdeki dosyalar parçalandı. Ama parçalayan CHP'li değillerdi.
Salona bir saldırı timi gelmiş. Ellerinde telsizlerle birbirlerini de yönlendiriyorlar. Polisleri dahi darbettiler. Bu saldırı timini kim organize etti. Salona benim çıkarıldığım yan kapıdan kim aldı. Bu timi kim getirdi. Bu tim kime karşı getirildi. Ben çıkarıldıktan sonra genel başkan "Beni CHP'lilere karşı korumayın" diyor. Güldürmesin insanı.
GENEL BAŞKAN GÜCÜNÜ ARTTIRDI
Bügünkü kurultay küçük salona alındı. Seyirci ve basın alınmayacak dendi. Birileri kurultayı terörize ediyor. Ben ve arkadaşlarım ise partinin sola kayması demokrasi için mücadele veriyoruz. Mücadelesini vermeseydik solun adını ağzına almazlardı. Değişim tamamen sağa yönelik.
Yerel seçimlerde ön seçimi kaldırdı. Genel başkan yetkilerini artırdı.
ÇIKAMADIĞI KÜRSÜYE BUGÜN ÇIKTI
Dünkü kurultayda kürsüye çıkmasına izin verilmeyen İsa Gök, bugün Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının ardından kürsüye çıktı ve delegelere seslendi.
İşte İsa Gök'ün konuşmaları:
"Atatürk soyadı özel bir kanunla verilmiştir. Konuşmalarda sadece Mustafa Kemal deniyor. Ben genel başkanıma Kemal dersem saygısızlık olur. İstirhamım sürekli olarak dikkat ediyorum tüm konuşmalarınızda Mustafa kemal diyorsunuz. Lütfen Mustafa Kemal Atatürk diyelim.
BİZ ÖNERGE VERENE KADAR
Bir tüzük sözü verildi. Yalnız partiye değil tüm Türkiye'ye verdik bu sözü. Üzerinden aylar geçti ama yerine getirilmedi. Ta ki 22 aralık tarihli Parti Meclisinde önerge verene kadar.
Çifte kurultay şık olmamıştır. Kurultaylar yapılır. Sol partilerde kurultaylar fikir fırtınası şeklinde geçer. Kurultaylardan korkmamak lazım. Garip bir durum var bizim kurultaylarımızda fikir tartışmasına giremiyoruz.
Dünkü kurultaya kimse huzur bozmaya gelmedi. Ben sadece partinin hukuki bir sorun yaşamaması için uyarı önergesi veriyorum. Kurultaylarda bağırış çağırış değil fikir masaya yatırılmalı. Ben uyarıyı yapmaya çalışıyorum. Ben partinin neferiyim. Ben ve arkadaşlarım verilen her görevi yapmaya çalıştık.
EŞİME KADAR LAF ETTİLER
Benim talebi neydi, hukuku dolanmayalım, parti hukuki tartışma içine girmesin. Ama önergemi veremediğim gibi saldırı başladı. Asla genel başkanımız konuşma yaparken onu kesmek gibi bir şey demedim. Saldırıya bakın diye bağırıyorum ama bakılmadı. Bir linç girişimi var. Daha sonra TV programlarında eşime kadar laflar gitmiş."

Erdoğan'dan duygusal Twitter mesajı



Başbakan Erdoğan Twitter'dan takipçilerine mesaj gönderdi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün sabaha karşı twitter'dan bir mesaj attı. Bu mesajında Erdoğan, bir de pastalı fotoğraf paylaştı.
Erdoğan'ın mesajı:
Bu pastada bir anlam yüklü. Rabbimizin verdiği ömrü bu güne kadar nasıl geçirdik, bundan sonra nasıl geçirmemiz gerekir.
Bu mesajından iki dakika sonra twitter'dan bir paylaşımda daha bulunan Erdoğan, takipçilerine şu mesajı iletti:
Gösterilen hassasiyete teşekkür ederim. Ne mutlu bize ki sizler gibi inançlı, kararlı bir kadromuz, kardeşlerim var.
İŞTE BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN TWİTTER'DAN PAYLAŞTIĞI FOTOĞRAF:
57565737241.jpg

İkinci raunt da gergin başladı



CHP’nin 17. Olağanüstü Kurultayı Ankara Ahmet Taner Kışlalı Salonu'nda yapılıyor
CHP'nin eski Parti Meclisi (PM) ve Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyesi Savcı Sayan'ın, CHP'nin 17. Olağanüstü Kurultayı'nın yapıldığı salona gelişinde arbede yaşandı.
Savcı Sayan, kurultayın yapıldığı Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu'na, koruması olduğunu söylediği bazı kişilerle birlikte girmek istedi. Polis ve bazı partililerin engeliyle karşılaşan Sayan, ''İsa Gök'ün akıbetini yaşamak istemiyorum. Bunlar benim arkadaşlarım'' diyerek koruması olduğunu söylediği kişilerle salona girmekte ısrar edince arbede yaşandı.
PROVOKATÖR!
Bunun üzerine parti görevlileri salona sadece delegelerin girebileceğini belirterek, Sayan'ın koruması olduğunu söylediği kişilere engel oldu. Daha sonra Sayan, tek başına salona girdi. Bazı delegeler, Sayan'a ''provokatör'' diye bağırarak tepki gösterdi.
Arbede sırasında Sayan'ın koruması olduğu söylenenlerden biri, tartaklandı. Sayan'ın salona girişinin ardından polis, söz konusu kişileri salonun bahçesinin dışarısına çıkardı.
Bu arada arbedeyi görüntülemeye çalışan basın mensuplarına da bazı partililerin tepki gösterdiği görüldü.
CHP 17. Olağanüstü Kurultay'ın yapıldığı salona, delegeler haricinde partililer alınmıyor. Salona girmek isteyen bazı partililer de salonun bahçe giriş kapılarında güvenlik görevlileriyle tartıştı.



İŞTE YAŞANAN O ARBEDE...

Erdoğan'ın muhasebecilik yaptığı şirket



Coşkun Et Yönetim Kurulu üyesi Hanefi Coşkun, kariyerinde pek bilinmemesine karşın Erdoğan'ın bir dönem Coşkun Et'te muhasebeci olarak çalıştığını söyledi.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, muhasebecilik yaparak geçimini sağladığı dönem Marketing Türkiye dergisinin mart ayı sayısına konu oldu.

Coşkun Et Yönetim Kurulu üyesi Hanefi Coşkun, dergiye verdiği söyleşide, Erdoğan'ın kariyerinde yaygın olarak bilinmeyen bu döneme işaret etti. Coşkun, Erdoğan'ın bir dönem Coşkun Et'te muhasebeci olarak çalıştığını söyledi.

Coşkun'un açıklamaları Marketing Türkiye dergisinde mart ayında yayımlanacak. Marketing Türkiye Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Günseli Özen Ocakoğlu, zaman gazetesinde yayımlanan (27 Şubat 2012) yazısında, Coşkun'la yapılan söyleşiye de "Başbakan'ın kimsenin bilmediği özel sektör deneyimi nereden?" başlıklı bir bölüm ayırdı. Ocakoğlu'nun yazısında, Erdoğan'ın iş hayatındaki kariyerine ilişkin açıklamaya yer verilen bölüm şöyle:

Başbakan'ın kimsenin bilmediği özel sektör deneyimi nereden?

"Marketing Türkiye'den Ferruh Altun, marka söyleşileri kapsamında 1 Mart'ta yayınlanmak üzere Coşkun Et Yönetim Kurulu Üyesi Hanefi Coşkun ile konuşmuş. Konuşmanın bir yerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, bir dönem kurumlarında muhasebeci olarak çalıştığını söylemiş. Başbakan'ın kariyerindeki bu enstantaneden şahsen haberim yoktu. Bir politikacı olarak halkın beklentilerini bu kadar doğru anlamasının gerisinde mutlaka yaşamının pek çok aşamasında doğrudan halka dokunmuş olması var diye düşünüyorum."

Kemal Coşkun askerken Erdoğan'a yarım maaş gönderdi

2010 yılında Türkiye'nin en büyük ikinci 500 şirketi arasına giren Coşkun Et'in, kırmızı et piyasasında yaklaşık 40 yıllık bir geçmişi bulunuyor. 1975 yılında Bayburtlu Kemal Coşkun tarafından kurulan şirketin İstanbul ve Afyonkarahisar'da 5 bin büyükbaş hayvan kapasiteli besi çiftlikleri bulunuyor.

Kemal Coşkun, Erdoğan'ın, gençlik yıllarında yanında muhasebecilik yaptığını, yaklaşık 5 yıl önce Yavuz Donat'a söylemişti.

Donat'ın Sabah gazetesinde "Bayburt Kaplanları" başlığıyla yayımlanan (7 Temmuz 2007) başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

"Bayburtlular 'birbirlerine çok tutkun.'

Ve nereye giderlerse gitsinler 'Bayburt'tan kopamıyorlar.'

Kars Kalesi'nde (Kale Park) yemek yiyorduk.

Kemal Coşkun'la (72) tanıştık.

11 yaşında 'gurbete' çıkmış.

'Hamallıktan' başlamış, bugün 'yüzlerce çalışanı var, et kombinası var.'

'Coşkun Sucukları'nın sahibi.

Yazları 2-3 ay 'dinlenmeye Bayburt'a geliyor.'

Tayyip bey gençlik yıllarında Kemal Coşkun'un muhasebecisiymiş.

Birlikte Kasımpaşa-Merkez Camii'nde namaz kılarlarmış.

Günün birinde Tayyip bey askere gitmiş.

Kemal bey her ay 'yarı maaşını' yollarmış.

Tayyip bey sormuş:

- Benim bir talebim yok, mecbur da değilsin, niçin gönderiyorsun?

- Allah'tan korktuğum için... Askeri nasıl parasız bırakırım?

Bu 'olayı' Bayburt'ta anlattılar.

Kemal Coşkun'a 'doğru mu' diye sorduk.

Utandı, yüzü kızardı 'böyle şey konuşulmaz, günahtır' dedi."

MİLLİYET

Adil Gür'den CHP ve seçmen analizi



CHP'nin dün ve bugün yaptığı kurultaylar, her ne kadar tüzük ve demokratikleşme kurultayları olarak görülse de partinin Türkiye siyasetinde kendisini konumlayacağı yer açısından oldukça tarihi öneme sahip. Dün sözlerine yer verdiğimiz CHP'nin eski genel başkanlarından, tecrübeli siyasetçi Altan Öymen CHP'yi kapağı açılmakta olan düdüklü tencereye benzetmişti. Muhaliflerin kurultayının toplanacağı bugün belki de tencerenin patlayarak mı, patlamadan mı açıldığını anlayacağız. Partiden kopmalar olur mu, yeni bir parti doğar mı gibi soruların yanıtları biraz bugün yaşanacaklara da bağlı. Tüm bunları zaman zaman CHP için de kamuoyu araştırmaları yapan A&G Araştırma Şirketi'nin sahibi Adil Gür ile konuştuk. Gür, Türkiye seçmeninin profilini son derece iyi bilen ve çarpıcı siyasi analizleriyle tanınan bir isim.

CHP'de bugün yapılacak muhaliflerin kurultayı öncesinde Adil Gür'den seçmen analizi: Eski sağın kalelerinde CHP, eski solun kalelerinde de AK Parti iktidardır. CHP seçmeni sol değil. Türkiye'de ideolojik değil, ekonomik kutuplaşma var. CHP'nin iktidara gelebilmesi için tuzu kurulardan oy alan bir partiden, sosyal demokrat bir partiye dönüşmesi gerekiyor'

Araştırmacı Adil Gür seçmen profili üzerinden CHP'yi AKŞAM'a analiz etti.

- CHP'de Baykal'ın gidişi, Kılıçdaroğlu'nun gelişi, Sav'ın çıkışları gibi pek gibi çok çalkantılı süreç yaşanıyor. Siz bunları nasıl okuyorsunuz?

2010 yılındaki kaset skandalından daha önce aslında CHP tabanında bir değişim talebi vardı. Daha sonra Kemal Bey'in isminin zikredilmesiyle beraber toplumda bir heyecan başladı. Aslında toplumu heyecanlandıran Baykal'ın gitmesi veya Kılıçdaroğlu'nun gelmesinden çok CHP'deki bu değişim rüzgarıydı. CHP'nin vizyonunda, söyleminde ve politikalarında bir değişim olacağı algısı nedeniyle partinin oyları bir anda yüzde 30'ların üzerine çıktı.

DEĞİŞİM RÜZGARI BİTTİ

- Peki, sonra niye azaldı?

Sonra çok kısa süreler içerisinde CHP'de parti yönetimleri değişti. Küçük bazı kongreler, kurultaylar oldu. Kılıçdaroğlu'nun tüzüğün verdiği yetkiye dayanarak MYK üyelerini değiştirmesi, Önder Sav ve ekibinin tasfiyesi derken CHP sık yapılan kurultaylarla hatırlanmaya başladı. Halbuki Türkiye'nin 2010'da yapılan anayasa değişikliği referandumu, 12 Haziran Seçimleri gibi önemli gündem maddeleri vardı. Kemal Bey ve yeni CHP'nin ilk zamanlardaki değişim rüzgarı bugün artık yok. Dilerim ki tüzük kurultayı yelkenleri yeniden dolduracak değişim rüzgarı almalarına vesile olur.

- ANAR'ın sahibi İbrahim Uslu kendisiyle yaptığımız röportajda 'CHP'nin seçmeninin ideolojik seçmen' olduğunu söyledi. Siz de aynı kanaatte misiniz?

Geçen haftaki röportajınızı okudum, İbrahim Bey'in dediklerini biliyorum. AK Parti'nin hizmetten dolayı oy aldığını ve muhalefet partilerindeki ideolojik seçmen sayısının daha fazla olduğunu ben de araştırmalarında görenlerdenim. Ama CHP'ye oy veren herkesi ideolojik seçmen olarak tarif etmenin de doğru olmadığını düşünüyorum. Elbette, ideolojik oy veren seçmenlerin etkisi var. Ama Türkiye'de sağ sol kavramı zaten eskisi gibi değil. CHP'nin bugün yüksek oranda oy aldığı İstanbul'da Kadıköy, Bakırköy, Beşiktaş... Ankara'da Çankaya ve CHP'nin kalesi dediğimiz Ege, Akdeniz... eskiden solun kaleleri miydi? Hayır. Solun kalelerinde bugün AK Parti, sağın kalelerinde ise CHP iktidardadır. Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy'de eskiden CHP değil; ANAP, DYP gibi merkez sağ partiler güçlüydü.

İDEOLOJİK DEĞİL; EKONOMİK

- Nasıl izah ediyorsunuz bu durumu peki?

Araştırmalarda gördüğüm şey şudur: Türkiye'de ideolojik bir kamplaşmadan daha çok insanların gelir düzeylerine ve eğitim düzeylerine göre ekonomik bir kamplaşma ve kutuplaşma vardır. Bunun nedeni de partilerin politikalarıdır. Bunu, siyasi partilerin oy aldığı yerlere ve seçmen tabanlarına bakarak görmek mümkün. 1980'den önce 'sol' diye kabul edilen, 'sağcıyım' diyen insanların giremediği kurtarılmış mahalleler bugün AK Parti'nin kaleleridir. Ne olmuştur? İnsanlar ibadete, oruca, namaza-niyaza mı başlamıştır? Buradan yola çıkarak Türkiye'de bir ekonomik kamplaşma, kutuplaşma daha fazla hissediliyor. O nedenle 'CHP politikaları eskisi kadar solcu değil' gibi eleştirilerin bir gerçekliği yok.

- Ne kastediyorsunuz? Biraz açar mısınız?

Refah Partisi ile başlayan ve Fazilet, Saadet Partisi, sonra da AK Parti ile devam edilen söylem ve politikaların başlangıçta hedef kitlesi daha çok orta ve alt gelir ile orta ve alt eğitim gruplarıydı. Onların oylarını aldılar. CHP ise 2000'li yıllarda ANAP ve DYP gibi partilerin tarihi misyonunu tamamlayıp, siyaset mezarlığında yerini almasıyla birlikte kendisini oraya konumlandırmış gibi görünüyor. Yüksek gelirli ve eğitimli insanların anlayabileceği söylemler, politikalar geliştirerek daha çok oralardan oy aldılar. Az sayıda da olsa, elbette ki ideolojik oylar da var. Daha önce ANAP'a, DYP'ye oy veren insanlar kendilerini AK Parti karşıtı hissettiklerinde başka bir alternatif göremedikleri için de CHP'de birleşmiş olabilirler.

- CHP zaman içinde sağa kaydı mı peki?

Türkiye'deki seçmenin büyük bir bölümü kendisini 'sağcı', 'solcu' diye tarif etmiyor. O nedenle 'CHP sağa kaydı', 'Bu partinin ekseni kayıyor' gibi söylemlerin parti içerisindeki o malum muhalif çevrelerin dile getirdiği bir söylem olduğunu düşünüyorum. CHP'nin tabanı zaten solcu değil.

- CHP'nin seçmenini siz nasıl tanımlıyorsunuz?

Yaptığımız araştırmaya göre 12 Haziran seçimlerinde oyunu CHP'ye verenlerin %57'si kendisini sağ-sol skalasında sola koyuyor. Ancak bunların büyük bölümü merkezin hemen soluna yani merkeze yakın, çok küçük bir azınlık ise kendini daha sola koyuyor. CHP seçmeninin %35 merkezde, %8 ise sağda olduğunu söylüyor. 'CHP sol bir partidir. Sadece solculardan oy alıyor' diyebilmek için Türkiye'de 1970'li yıllardan bu yana devam eden sağ-sol geleneğine ve oy tabanlarına bakmak lazım. CHP'nin oy aldığı dinamikler, taban... Eski solun yerleri değildir, sağ-muhafazakar partilerin yeridir. Sonuç olarak politikalar açısından bakınca CHP, 12 Haziran seçimlerine kadar doğru yoldadır.

- Neden?

Çünkü 12 Haziran seçimlerine kadar CHP aş, iş, yoksulluk gibi söylemler dile getirmiştir. Ve bu nedenle de yüzde 26 oy almıştır. Son kamuoyu araştırmaları CHP'nin oyunu 12 Haziran'da aldığı oyun daha altında gösteriyor. Çünkü o CHP gitti, farklı bir CHP geldi. 'Türkiye'deki çaresizlerin çaresiz olacağım' CHP'si gitti, ideolojik tartışmaların ortasında bir CHP geldi. Bu da CHP'ye oy kaybettiriyor. CHP ne zaman ideolojik tartışmalara girdi, oy kaybetti.

GERÇEK SOSYAL DEMOKRASİ

- CHP iktidar olmak için ideolojik açıdan rotayı nereye çevirmeli?

Yine araştırmalardan yola çıkarak şunu söyleyebilirim; Türkiye'de toplam seçmenin %18-19'u kendini merkezin solunda görüyor. Bunların yarıdan biraz fazlası 'Tercihim CHP' derken, BDP seçmeni de kendini ağırlıklı olarak solcu diye tarif ediyor. Az oranda da olsa AK Parti'ye - MHP'ye oy veren ve kendini solda gören seçmenler de var. Özetle toplam pazarın %18-19, hadi hata payı ile birlikte azami %20 olduğunu varsaydığımız, bir kitlenin oyuna talip bir parti nasıl iktidar olabilir? Kaldı ki kendini solda görenlerin bir bölümü CHP seçmeni bile değil! Bu nedenle CHP rotasını daha sola kaydıran bir parti değil, AB standartlarında gerçek bir sosyal demokrat parti olmalıdır.

Kurultaylar sonrasında Kılıçdaroğlu güçlenecek

- Sizin kurultaylardan beklentiniz nedir?

Araştırmalarıma göre çok net olarak söyleyebilirim ki, pek çok yanlışına rağmen Kemal Kılıçdaroğlu partisinin oylarına kıyasla halen daha popüler. Herkes çok iyi biliyor ki Baykal ve Önder Sav'ın delegeleriyle son CHP kurultayı yapılıyor. Haziranda genel başkan seçimli bir kurultay olacaksa, bu yeni delegelerle yapılacak ve Kılıçdaroğlu daha da güçlenmiş olacak.

Kılıçdaroğlu ve ekibinin kantara çıkıp tartılacağı ilk seçim 2014 yerel seçimlerdir. Eğer Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi partiyi daha ileriye götürürse, arkasındaki rüzgar artarak devam edecektir. Ama kantarda zayıfladığı görüldüğü an değiştirilmeye çalışılacaktır.

- Muhaliflerin kurultayı nasıl olacak sizce?

Pazar günü yeni tüzük değişikliği yapıldıktan sonra, pazartesi günü aç-kapa şeklinde, yani kağıt üzerinde bir kurultay bekliyorum. Dileriz buradan daha demokratik bir CHP doğar. Ama doğması yetmez. Ondan sonra da yeni CHP'ye uygun politikalar geliştirilmesi gerekiyor. Yoksa bir siyasi partide MYK üyelerini dört kez değiştirerek veya başka birtakım değişiklikler yaparak o partinin oyu artmaz. İyi işlemeyen bir mağazada patron değişse de zarar devam eder çünkü. Mağazanın karlı olabilmesi için işletme mantığının da, vitrininin de, tezgahtarlarının da, satış ve halkla ilişkiler politikasının da değiştirilmesi lazım. CHP o zaman başarılı olur.

- CHP'nin kemikleşmiş ulusalcı kitlesi ne oranda?

Bakın kemikleşmiş CHP kitlesi yüzde 20-23 civarında. Son araştırmalara göre yüzde 28 deniliyor ve bunların daha ulusalcı, Atatürkçü, laik hassasiyetleri olan bir seçmen kitlesi olduğu söyleniyor. Ben buna katılmıyorum. Elbette ki CHP içerisinde bu kitleler var. Ama tamamı böyle değil. CHP oy verenlerin tümü 'Türkiye'de bir şeriat tehlikesi var', 'laiklik ve rejim elden gidiyor' kaygısıyla hareket eden insanlar değil.

- CHP Genel Merkezi'nde de böyle bir algı var ki Kürt meselesinde çok ürkek davrandılar o kitleyi kaybetmemek için, değil mi?

CHP bir şeye karar vermelidir bana göre. Parti içinde herkesi memnun edeceği, herkesi kucaklayacağı mantığı ve yönetim anlayışıyla değişim olmaz. Olamaz! Değişim radikal olur. Bu değişim sancılı olur. Bu değişim süresi içerisinde ayrılanlar, kopanlar, ayrı parti kuranlar olabilir.

- Kurultaylardan sonra CHP'nin bölünmesi ve ayrı bir parti kurulması tezlerine nasıl bakıyorsunuz?

CHP gerçekten Batılı anlamda bir sosyal demokrat parti olacaksa bu ülkede dindarların da, Kürtlerin de, Alevilerin de tamamının özgürlüklerini savunan bir parti olmalıdır. Ekonomik birtakım söylemlerin yanında bunları yaparken elbette ki birilerini rahatsız edecektir. Çok doğaldır, kopuşlar mutlaka olacaktır. Bir lider ve parti yönetimi gerçekten böyle bir değişim istiyorsa bunu göze almalıdır zaten. Ama Meclis'teki milletvekillerinin neredeyse yüzde yüzüne yakını yeni yönetim tarafından belirlenmiş isimler. Dolayısıyla Meclis grubunda ciddi bir bölünmenin asla olamayacağını düşünüyorum. 'Tabanda bölünme olur mu?' sorusu daha önemli.

- Olur mu?

CHP şayet dindarların, Kürtlerin, Alevilerin haklarını daha yüksek sesle savunan bir sosyal demokrat parti haline gelirse, bundan rahatsız olan birtakım insanlar parti kurabilir. Bu çok doğaldır ama ben CHP'nin ana gövdesinden çok fazla bir şey götüreceğini sanmıyorum. Çünkü kamuoyundaki algının aksine tabanda böyle düşünen seçmenin çok fazla olduğunu zannetmiyorum.

Tuzu kurulardan oy alıyorlar

- Seçmen profili açısından bakınca, CHP sosyal demokrat bir parti mi?

CHP sosyal demokrat iddiasında olan ama bir türlü olamayan bir parti. Dünyanın her tarafında sosyal demokrat partiler yoksullardan, işsizlerden oy alır. Türkiye'deyse CHP tuzu kurulardan oy alıyor. CHP'nin iktidara gelebilmesi için tuzu kurulardan oy alan bir partiden, sosyal demokrat bir partiye dönüşmesi gerekiyor. Bunu sağlayamazsa Önder, Deniz Bey gider başka muhalifler çıkar. CHP ne zaman ki parti içindeki farklı görüşlere tahammül ederse sosyal demokrat bir parti olur. CHP'de bir parti disiplinsizliği var.

DİSİPLİN EKSİK

- Parti için disiplin biraz karizma da gerektiriyor. Sizce Kemal Bey bu anlamda karizmatik bir lider mi?

Türkiye'de karizmatik lider denince kimi hatırlıyoruz? Başbakan Erdoğan'ı. Delikanlı, masaya yumruğunu vuran, sert, karizmatik bir lider. Hakikaten doğru. Kasımpaşalı tavrı ona yakışmaktadır ve onun tarzıdır. Şimdi Kemal Bey'den de böyle bir liderlik beklenmektedir. Halbuki Kılıçdaroğlu kamuoyunda tanınmaya başlandığında 'sakin, beyefendi, bin düşünüp bir konuşan' şeklinde bir imajı vardı. Onun karizması da oydu. Yani 'sakin güç'. Ne zaman ki seçim sürecinden sonra Kemal Bey daha karizmatik olmak için 'astığım astık, kestiğim kestik'söylemlere geçti, işler değişti. Bu CHP'ye ve Kemal Bey'e zarar veriyor. CHP içerisinde bir disiplinsizlik varsa onun için bağırmaya çağırmaya, masaya vurmaya gerek yok. Sadece o disiplinsizliğe neden olan olayları kamuoyu önünde konuşmak yerine önce parti içinde konuşmak gerek.

AKŞAM

Topçu: Hesap vermekten korkuyorlar



MİT krizini fırsat bilen çevreler, Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı ve şike gibi önemli davalara bakan özel yetkili mahkeme ve savcılıkları yine hedef tahtasına oturttu

Türkiye’de darbe dönemleri kapandığı için bu mahkemelere artık ihtiyaç kalmadığı, CMK’nın 250, 251 ve 252. maddelerinin değişmesi gerektiği savunuluyor. “Her devrin adamı” olmayı başaran dalkavuklar, milli irade düşmanlarının korkulu rüyası mahkemeler için açık açık “Kaldırılsın” demeye başladı.

TOPÇU: ÜLKENİN BU MAHKEMELERE İHTİYACI VAR


Akit’e konuşan BBP eski Genel Başkanı Yalçın Topçu, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını isteyenlerin iyi niyetli olmadığını söyledi.

Demokratikleşme sürecinin sekteye uğramaması için özel yetkili mahkemelere ihtiyaç olduğunu belirten Topçu, “Bu mahkemeler kendi iç yapısını temizlemek isteyen ülkelerin, yasama, yürütme ve yargısını ayırma kaygısında olan, hukuk devleti olmak isteyen, millet iradesini egemen kılmak isteyen ülkelerin başvurduğu mahkemelerdir” dedi.

“ÖYM’LERİN ULUSLARARASI MEŞRUİYETİ VAR”

Özel yetkili mahkeme ve savcılıkların meşruiyetini uluslararası hukuktan aldığını kaydeden Topçu, “Türkiye, ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ anlayışını hakim kılmak, millet iradesine balans ayarı yapma niyetinde olanlar aklını başına toplasın diye uluslararası meşruiyeti olan bir takım tedbirler aldı. Şu anda birileri tarafından eleştiri gören tedbirlerden birisi de özel yetkili mahkeme ve savcılıklardır” diye konuştu.

ÖYM’LERİN NORMAL MAHKEMELERDEN ÖNEMLİ FARKI

Darbe davalarına bakan ÖYM’lerin organize suç örgütleriyle mücadele konusunda uzmanlaştığına dikkat çeken Yalçın Topçu, “Bunlar sevk, idare ve manevra kabiliyetleri yüksek yerlerdir. Delile, belgeye ulaştığı zaman bir takım prosedürleri beklemeden operasyon emri verebilen, delillerin çıktığı kişilerin ifadesini alıp dinletebilme yetkisine sahip yerlerdir” ifadelerini kullandı.

“YENİDEN HAREKETE GEÇTİLER”

Türkiye’nin hukuk devleti olmasını istemeyen grupların 10 yıldır süren temizlikten rahatsız olduğunu dile getiren Topçu, “60 darbesini yapan çetenin taraftarları, 12 Eylül’leri, 28 Şubat’ı yapanlar, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, sağcı-solcu diye milleti kamplaştırmaktan menfaat umanlar, vesayet sisteminin sona erdirilmesinden rahatsızlar. Yanlarına yandaş bularak yeniden harekete geçtiler” değerlendirmesinde bulundu.

“GENELKURMAY KAPISINA KOŞAN O GAZETECİLER NEREDE?”

Türkiye’de artık olağanüstü dönemlerin geride kaldığı söyleminin dillendirildiğini hatırlatan BBP’nin eski lideri, tehlikenin hâlâ geçmediğini vurgulayarak, şunları söyledi: “Genelkurmay’ın düdüğüyle birlikte sıraya dizilip, brifingleri 8 dakika ayakta alkışlayan hakimler ve savcılar nereye gitti? Bunlar hâlâ bir yerlerde görev yapıyorlar. O anlayış, o zihniyet bir yerlerde var. Bir düdük sesiyle Genelkurmay kapısında içtima olan gazeteci ve yazarlar nereye gitti? Peki bir devlet memurunun akıllara ziyan ‘Demokrasiye balans ayarı yaptık’ sözünü alkışlayan siyasetçiler nereye gitti? 28 Şubat mizansenini tertip edenler nerelere gitti? Bunlar tabii ki özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını isteyecekler. Türkiye hukuk devleti oluyor. Yasama ve yargı yerli yerine oturuyor. Yaptıklarının hesabını vereceklerini biliyorlar.”

YENİ AKİT

Baydemir'den bölgesel yönetim önerisi



Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, "Türkiye’de Türk’ün Kürt’e Kürt’ün Türk’e kurşun sıkması ortadan kaldırılmak isteniyorsa Kürt halkının dil ve kimlik taleplerine cevap verilmesi gerektiğini" belirterek, “Dili anadilde eğitim hakkını vererek, kimliği de bölgesel yönetim sistemine geçerek çözebiliriz” dedi.

Komisyon toplantısına yaptıkları sunumdan sonra gazetecilerin sorularını yanıtlayan Baydemir, anayasanın bir toplumu bir arada tutmanın ve toplumla devlet arasındaki ilişkinin şekillenmesinin mayası olduğunu belirterek, “Eğer maya bozuksa, toplumsal istikrar da şüphesiz ki olamayacaktır” dedi. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne anayasaların toplumun çeşitliliğine, çok kültürlülüğüne, çok inançlılığına, çok dilliliğine ve çok kimlikliliğine hitap etmediği, tek tip bir toplum yaratma arzusu ve güdüsüyle oluşturulduğu için bugün kardeş kavgasına tanık olunduğunu savunan Baydemir, yeni anayasanın çözüm anayasası olması gerektiğine inandıklarını söyledi.

Türkiye’de yeni bir sayfa açılıp kardeş kavgasını nihayete erdirilmesi gerektiğine inandıklarını anlatan Baydemir, “Bunun için de cesur olmak gerekiyor, bunun için de diyaloga, istişareye açık olmak gerekiyor” dedi.

Komisyonun önerileri sabırla dinlediğini ifade eden Baydemir, “İnşallah görüşlerimiz dikkate alınır, Türk’üyle Kürt’üyle bütün etnik kimliklerle yeni bir sayfa açılır ve bu sayfayı biz onurla, barışla nakşetme imkanına sahip oluruz” dedi.

“BÖLGESEL YÖNETİMİ ELZEM GÖRÜYORUZ”

Baydemir, önerilerinin ne olduğunun sorulması üzerine şunları söyledi:

“GAP Belediyeler Birliği olarak önerdiğimiz, ademi merkeziyetçiliğe, yerinden yönetime davettir. Yerinden yönetimin temel perspektifi kimi karar mekanizmalarının yerelde oluşturulmasıdır. Şüphesiz ki yerindenlik merkezi tümden ortadan kaldırmaz. Daha açık bir ifadeyle Türkiye’de resmi dil bütün Türkiyeliler için Türkçe olmaya devam edecektir. TBMM Türkiye halklarının ortak iradesi ve ortak platformu, ortak meclisi olmaya elbette ki devam edecektir. Bugün Ankara’da mevcut bulunan kimi merkezi kamu organları yine olmaya devam edecektir. Ama bununla birlikte Türkiye’nin yerinden yönetilebilmesi için, çağdaş dünyayı yakalayabilmesi için ve altını açıkça çizmek istiyorum, akan kardeş kanını nihayete erdirebilmek için bölgesel yönetimi bir elzem olarak görüyoruz.”

Bölgesel yönetimi sadece Kürt yurttaşların yaşadığı bölgeler için değil Ege, Marmara gibi bütün bölgeler için önerdiklerini belirten Baydemir, “Bir yeni idare, siyasi yönetim modelini öneriyoruz” dedi.

"KÜRTLERİN İKİ TALEBİNE YANIT VERİLMELİ"

Kürt sorununun özünün, bir halkın dilini, kimliğini, kültürünü özgürce yaşayamaması sorunu olarak tanımlayan Baydemir, kavganın temel kökeninde de dil ve kamu idaresine katılma talebinin yerine gelmemesi olduğunu söyledi.

Anadilde eğitim hakkının pazarlık konusu yapılmaması gerektiğini savunan Baydemir, “Bir Kürt halkının evladı olarak daha çok Türk kardeşlerimden Kürt kardeşlerinin anadilde eğitim görmelerine destek vermeleri gerektiğine inanıyorum. Kardeşliğin, birlikte, barış içinde yaşamanın gereği budur, diye düşünüyorum” dedi.

Nezaketli ve medeni bir ortamda görüşlerini açıkladıklarını ifade eden Baydemir şöyle devam etti:

“Bizim için önemli olan temel husus şu. Türkiye’de Türk’ün Kürt’e Kürt’ün Türk’e, insanın insanı kurşun sıkması haramdır. Biz kurşun sıkılmasını ortadan kaldırmak istiyorsak, Kürt halkının iki talebine yanıt vermemiz gerek. Birisi dildir. Diğeri de kimliktir. Dili anadilde eğitim hakkını vererek, kimliği de bölgesel yönetim sistemine geçerek çözebiliriz, nihayete erdirebiliriz.

Bu çerçevede ülkemizin önünün aydınlık olduğunu düşünüyorum. Şayet bir kurucu irade cesur irade olmazsa kaygımız ve endişemiz o ki büyük acılar toplumumuzu bekliyor. Büyük acıların oluşmaması için elbirliği için yeni bir toplumsal sözleşmeyi başarmamız gerekiyor.”

Baydemir vicdani reddin referanduma götürülebileceğini ama anadilde eğitim hakkı bir hakkın kullanımı, bir nüfusun talebi olduğu için böyle yapılmayacağını ileri sürdü. Baydemir böyle yapılırsa o dile mensup insanların dezavantajlı bir konuma getirileceğini söyledi.

Baydemir’e Obama imzalı olduğu iddi edilen mektup soruldu. Mektup geldiğinde “Bu kadar zeki insanlar niye başka iş yapmıyorlar” diye kendine sorduğunu anlatan Baydemir, “Keşke bu zekayı, bu yeteneği daha hayırlı işlerde kullansalar bence daha faydalı olurdu” dedi.

ANKA

CHP için zor günlerdi, geride kaldı



CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihad Matkap, CHP’nin bir buçuk aydır zor günler geçirdiğini ifade ederken, “Ancak, olumsuzluk olarak nitelenen bu durumlar bizim için bir fırsata dönüştü. CHP büyük bir sınav verdi ve bu sınavı da büyük bir başarıyla atlattı. Bu tüzük değişiklikleriyle birlikte CHP’de enerjiyi içe harcama dönemi bitmiştir” dedi.

CHP, tüzük değişikliğinin yapıldığı iki olağanüstü kurultayı geride bırakırken, parti yönetimi de “zorlu bir sınav”dan geçti. Genel merkezin tüzük maratonunun ortasındaki isimlerden CHP Örgütlenme ve Örgüt Yönetimlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nihad Matkap, ANKA’ya yaptığı açıklamada, CHP’nin 40 gündür “iç tartışmalar” yaşadığını ifade etti. Kamuoyunun da CHP’nin bu iç tartışmalarını izlediğini belirten Matkap, bu süreçte yazılı ve görsel basının gösterdiği ilgiden de büyük bir mutluluk duyduğunu ifade etti.

“CHP için zor günlerdi” diyen Matkap, “Geride bıraktığımız bu 40 günde tartışmalar çok yoğunlaşmıştı. Ancak, zaman zaman “olumsuzluk” olarak nitelenen bu durumlar bizim için bir fırsata dönüştü. CHP iki kurultayı da büyük bir olgunlukla geçirdi. Büyüklüğünü yeniden kanıtladı. Herkesin gözü CHP’nin üzerindeydi. CHP büyük bir sınav verdi ve bu sınavı da büyük bir başarıyla atlattı. Yorucu, bir süreçti ama güzel biti. Benim için bütün yorgunluklar geçti. CHP büyüklüğünü bir kez daha kanıtladı. Bu tüzük değişiklikleriyle birlikte CHP’de enerjiyi içe harcama dönemi bitmiştir. CHP artık bundan sonra bu değişen Anayasasıyla birlikte bütün enerjisini Türkiye’deki iktidar boşluğunu doldurmak için harcayacak.

Matkap, ilk kurultayda Mersin Milletvekili İsa Gök’ün itirazları üzerine yaşanan arbedeyi de değerlendirirken, “Bütün bunlar geride kaldı. İsa Gök, bin 248 delegeden bir tanesi, sadece böyle bakmak gerekiyor” diye konuştu.

SIRA OLAĞAN KURULTAYDA

Matkap, önümüzdeki günler için CHP’de devam eden bir olağan kurultay süreci olduğunu hatırlatırken, 34. Olağan Kurultay hazırlıklarının da devam ettiğini belirtti. İl ve ilçe kongrelerinin yeni tüzüğe göre şekilleneceğini kaydeden Matkap, “Daha demokratik kongreler yapılacak. 15’e yakın ilçe kongresi yapıldı, 11 Mart’ta Kırıkkale İl Kongresi yapılacak, Nisan ayında il kongreleri de bitecektir” dedi. Matkap, 34. Olağan Kurultay’ın ne zaman yapılacağına ilişkin ise, daha önce Parti Meclisi’nde kurultay tarihinin 6 ay uzatma yetkisini aldıklarını ancak, Haziran ayını işaret ederek, eğilimin daha önce yapılması yönünde olduğunu kaydetti. Matkap, Parti Meclisi’nin yeniden durumu değerlendireceğini de vurguladı.

Öte yandan, kurultayların ardından CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) da Çarşamba günü genel merkezde toplanacak.

ANKA

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor