Son Dakika :
kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Erkeği Çekici Yapan Detaylar

Gönderen: Maykıl on 27 Şubat 2012 Pazartesi | 17:05


Her kadın beğenilmek ister ancak bazı davranışlar kadınları çok etkiler.. İşte bir erkeği kadının gözünde çekici gösteren ve bağlanmasını sağlayan hareketler..

Zengin ya da yeterince parası olduğunu bilinmesi ancak sevgilisinin bununla ilgilenmemesi.

Babet ya da yüksek topuklu stilettolarıyla her zaman çekici olduğunun söylenmesi, erkek arkadaşının bunu ona hissettirmesi.

Rastgele dans hereketleriyle çok çekici göründüğünün söylenmesi.

Hoşlandığı erkeği duştan çıkmış, beline havlu dolanmış bir şekilde görmesi.

Arkadaşlar, yapılması, yapılmaması gerekenler, iş, evet, belki, sadece belki, gelecek hafta buluşması için zaman ayırmak..

Hamilelik riskine karşı korunma planı yapmak, korunmayı ondan beklememek..

Çok seksi bir iç çamaşırı giymek ya da giymemek..

Sürekli göz teması.. (sanatsal derinlere çeken bir bakış).

Vücudunun gerçeklerini kabul ederek, hiçbir estetik olmadan beğenilmek.

Hoşlanmasını Sağlamanın 5 Yolu



1. 4 adım ilerinizdeyse..

Ondan fazla uzak durursanız hoşlandığınızı belli edemezsiniz. Eğer ona biraz yakın olursanız, ona açık bir sinyal vermiş olursunuz.

2. Sizi görmekte zorlandığı bir yerdeyse..


Çoğu erkek başka bir erkekle konuşurken başkasını farketmez ancak kadınlar arkadaşlarıyla sohbet ederken onun omuzundan karşısındakini inceleyebilir. Hoşlandığınız kişi ile karşı karşıya durmaya çalışın, sizi farketsin. Eğer sohbet ederken arkadaşının omuzunun üstünden sizi süzüyorsa onunla karşı karşıya gelebilirsiniz.

3. Konuşması size işaret veriyorsa..


Eğer buluşmanız ofisteki bir arakadaşınızla konuşmanız gibiyse, beliki sadece arkadaş olarak kalmak istediği içindir. Bu farklılığı iyi anlamalısınız. Bunun yanı sıra ilk buluşmada profesyonel kalmak istiyor olabilir. Eğer birkaç buluşma sonunda siz ona yakın davranmanıza rağmen aynı davranıyorsa ilişkinizi bitirin.

4. Dudaklarınıza dik dik bakıyorsa..

Genç biri dudaklarınıza dik dik bakıyorsa, göz göze gelmemeye çabalıyor demektir. Eğer gözlerinize bakmaktan kaçınıyorsa, onunla ilişkinizi bitirmeniz de yarar var. Eğer ilk buluşmanızda sizi tepeden tırnağa süzüyorsa, bu sizinle ilgilendiğini gösterebilir ancak bu uzun süreli bir ilişki olmayabilir.

5. Sizin bedeninizle aynı zamanda..


Romantik bir ilişki yaşadığınız kişi, vücudunuzun dilinden anlamalı.. Ellerinizi kullanarak düşündüğünüz şeyi anlatmayı deneyin. Karşınızdaki kişi de aynı şekilde karşılık veriyorsa bu harika bir işaret. Hala ellerini hareket ettirmediyse, bir basamak geriye düşer, bu sizinle ilgilenmediği anlamına gelebilir.



Boşanma Geni Bulundu!



İsveç’in Stockholm şehrinde bulunan Karolinska Enstitüsü’nden bir grup bilim insanı yaptıkları araştırmada kadınlarda bulunan bir çeşit genin evliliklerde kavga oranınının artmasına neden olduğunu ve bazı kadınların bu gen yüzünden karşı cinsten bir kişiye bağlanmakta güçlük çektiğini ortaya koydu.

Araştırma ekibinin lideri Hasse Walum oksitosin adı verilen ve doğum yaptıktan sonra kadınlarda doğal olarak salgılanan hormonun, kadınların çevresindeki insanlarla sıcak ilişkiler kurmasını sağladığını belirtirken bu hormonu düzenli salgılamayan kadınların arkadaşlarına ya da partnerlerine bağlanmakta güçlük çekeceğini söyledi.

Walum sözlerine şöyle devam etti: “1800 evli kadın üzerinde yaptığımız DNA çalışmasında oksitosin hormonunun bir versiyonu olan ve “ A-allele” adı verdiğimiz geni taşıyan kadınların taşımayanlara göre boşanmaya daha meyilli olduğu ve evliliklerinde sorun yaşadığı ortaya çıktı.”

Oturarak Çalışan Kadınlar Dikkat!



Kan testlerinde yapılan ölçümlerde bu kadınların diyabete yatkınlığı tespit edildi.

Ancak araştırmada erkekler için benzer bir sonuç elde edilemedi. Uzmanalar bunun nedeninin kadınların metabolizmasının hareketsizliğe daha fazla tepki vermesi olduğunu düşündüklerini belirtti.

59 yaş ve üstü 505 kadın ile erkek üzerinde yapılan araştırmada her gönüllüye günde ne kadar zamanlarını oturarak geçirdikleri soruldu. Ayrıca kanda bulunan ve diyabet habercisi olan maddelerin seviyesi ölçüldü.

En uzun süre oturan kadınlarda insülin seviyesi en yüksek çıktı. İnsülin seviyesi vücutta gereksiz salgılandıkça vücut bu hormona direnç gösteriyor ve bu da tip 2 diyabetin oluşmasını sağlıyor.

13 olağanüstü kadın



COCO CHANEL

Gerçek adı Gabrielle Bonheur olan Chanel, 1883 doğumlu öksüz bir çocuk olarak yurtta büyüdü. Sahneye çıktı ve söylediği Qui Qu'a vu Coco şarkısı yüzünden adı Coco oldu. Erkek giysilerini kadınlara uyarlamasıyla dikkat çekti. İlk butiğini, 1913'te açtı. Güneşlenmeyi moda haline getirdi. Alman işgali sırasında bir Alman subayla aşk yaşadığı ortaya çıkınca, yalnızlık yılları başladı. 71 yaşında modaya döndü. "Moda geçer, stil kalır," sözüyle hatırlanan Chanel, 87 yaşında öldü.

GRACE KELLY

1929'da ABD'de doğdu. İlk filmi, henüz 22 yaşındayken kameralar önüne geçtiği, Fourteen Hours'tu (1951). The Country Girl'deki performansıyla en iyi kadın oyuncu dalında, 1955'te Oscar aldı. Sinema kariyerinin zirvesindeyken, Monako Prensi Rainer'la evlendi ve prenses unvanını aldı. Sonu ise trajik oldu: 1982'de, henüz 52 yaşındayken, trafik kazasında yaşamını yitirdi.

HEDY LAMARR

Sinema tarihinin ilk çıplak kadını olarak büyük üne kavuşan Hedy Lamarr, aynı zamanda günümüzde milyarlarca insan tarafından kullanılan teknolojilerin mucitleri arasında yer alıyor. Müzisyen komşusu George Antheil ile birlikte otomatik piyanoların çalışma prensibinden etkilenen ikili, 'frekans atlamalı yayılı spektrum' teknolojisini geliştirdi. Sonuçta Lamarr ve Antheil'ın oluşturdukları temelden faydalanılarak, GSM, Wi- Fi ve GPS teknolojileri icat edildi. Lamarr, 2000'de Florida'da yaşama veda etti.

AUDREY HEPBURN

1929'da, Brüksel'de doğan Hepburn, Roma Tatili filmiyle en iyi kadın oyuncu Oscar'ını kazandı. 1954'te yer aldığı romantik komedi Sabrina ile de Oscar'a aday gösterildi. 1957'de Şahane Macera'daki performansıyla, sahip olduğu dans yeteneklerini sergiledi. İki yıl sonra, Bir Hemşirenin Hikayesi ile yeniden Akademi Ödülleri'ne aday gösterildi. 1980'de UNICEF'in iyi niyet elçisi olarak çalışmaya başlayan Hepburn son olarak 1989'da, Daima ile izleyici karşısına çıktı. 1993'te kansere yenik düştü.

AGATHA CHRISTIE

Dedektif Hercule Poirot tipinin yaratıcısı İngiliz yazarın ilk romanı Styles'daki Esrarengiz Olay'dır. Yazar ayrıca Miss Marple adının verdiği bir tip daha yarattı. 1928'de ilk kocasından boşanıp Max Mallowan'le evlendikten sonra dünyayı gezen Christie'nin romanları 1930'larda çoğunlukla uluslararası mekanlarda geçmeye başladı. On Küçük Zenci kitabı, polisiye türünün klasikleri arasındadır. 1976'da yaşama veda etti.

TARİHİN YAZDIĞI İSİMLER

Belgeselde yer alan diğer ünlü kadınlar: MADAM CHIANG KAI-SHEK: Tayvan'ın ilk devlet başkanın eşi.MARIA MONTESSORI: İtalya'nın ilk kadın doktoru.AMELIA MARY: Atlas Okyanusu'nu yolcu olarak geçen ilk kadın.MARTHA GELLHORN: Amerikalı gazeteci ve yazar.WALLIS SIMPSON: İngiltere kralı Edward'ın uğruna tahtı bıraktığı Amerikalı kadın.RUTH WESTHEIMER: Amerikalı seks terapisti ve yazar.INDIRA GANDI: Hindistan'ın ilk kadın başbakanı.JOSEPHINE BAKER: Siyahi şarkıcı ve dansçı.

Erkeklerin Vücudu Onları Ele Veriyor

Gönderen: Maykıl on 26 Şubat 2012 Pazar | 08:05




1- YÜZÜK PARMAĞI DİĞERLERİNDEN UZUNSA


Yüzük parmağı diğer parmaklarından uzun olan erkeklerin hem spor hem de sayılarla arası gayet iyidir. Ancak aynı şeyi dans etme yeteneği konusunda söylememiz ne yazık ki çok zor.

Kalp krizi geçirme riski olması da dikkat etmeniz gereken önemli bir unsur.

2- SAÇLARI DÖKÜLMÜŞSE

Saçları dökülmüş erkeklerden hoşlanmıyor olabilirsiniz ancak biz size yine de bu tiplerin libidolarının genellikle yüksek olduğunu ve yatakta başarılı olduklarını belirtelim.

3- BACAKLARINI AYIRARAK OTURUYORSA

Yapılan bir araştırma erkeklerin fiziksel hünerlerini ve erkekliklerini göstermek için biraz alana ihtiyaçları olduğunu gösteriyor. Bu, hem cinsel güçlerini hem de kendilerine olan güvenlerini göstermek için kullandıkları bir yöntemdir.

4- BAŞI BÜYÜKSE

Büyüklüğün önemi tam da burada ortaya çıkıyor. Erkek arkadaşınızın başı ne kadar büyükse IQ'su da o kadar yüksektir. Alın elinize mezurayı ve başlarınızın büyüklüğünü kıyaslayın. Bakalım hanginiz daha zekisiniz?

5- UZUN BOYLUYSA

Kısa erkeklere oranla uzun boylu erkekler daha fazla prostat kanserine yakalanma riski taşıyor. Şanslılar ki, kalp krizi riskinden de bir o kadar uzaklar.
Bilim adamları, boy uzunluğunun sağlıklı beslenmeyle ilgisi olduğunu ortaya çıkardılar. Aynı zamanda uzun bacaklar düşük tansiyon ve kolesterol seviyesine işaret ediyor.

6- BURNU BÜYÜKSE

İri burunlu bir erkek gayet karizmatik de olabilir, ancak genellikle kadınlara pek çekici gelmez.

7- DUDAKLARI İNCEYSE

İnce dudaklı tipler hislerini asla belli etmezler. Bu özelliğe sahip erkekler oldukça duygusaldır, ayrıca çoğumuzda öpüşme isteği uyandırdıkları da bir gerçektir.
Keyiflerine ve rahatlarına aşırı düşkün tipler oldukları da söylenebilir. Eğer hem yatakta hem de dışarıda bir parti canavarı istiyorsanız, ince dudaklı erkekler tam size göre.

8- YÜZ HATLARI BELİRGİNSE


Güçlü bir çene ve belirgin elmacık kemikleri onun yüksek testosteron seviyesine sahip olduğunu gösterir. Bu tiplerin evlenmelerinin küçük bir ihtimal olduğunu belirtmeden geçemeyeceğiz.
Onunla mutlu sona ulaşsanız bile aldatılma olasılığınız yüksek. Daha fazla kötü özellik saymadan siz en iyisi ondan uzaklaşmaya bakın.

9- DAR İÇ ÇAMAŞIRLARI GİYİYORSA


Vücut dili uzmanları, vücut hatlarını olduğu gibi ortaya koyan iç çamaşırlarını tercih eden erkeklerin aşırı özgüvenli tipler olduğunu söylüyor. Asker desenli modelleri tercih edenler risk almaktan hoşlanırken, beyaz giyenler kendilerine en çok güvenenler. Bu güvenleri cinsel hayatlarında da belirgin bir şekilde fark ediliyor.

Ünlü yıldız futbolcu David Beckham'ın rol aldığı iç çamaşırı reklamlarında neden bu kadar seksi gözüktüğünü sanırız şimdi anladınız!

10- KREDİ KARTINI ORTAYA ATIVERİYORSA
Biriyle yeni tanıştığınızı düşünün. İlk defa yemeğe çıkıyorsunuz, hesap geldiği anda kredi kartını masaya koyuyor. Sonrasında bir gece kulübüne geçiyorsunuz ve yine aynı şey yaşanıyor. Bu, zaman zaman nezaket gösterisi gibi görülse de, sizinle konuşmadan bu şekilde davranan birinin yeterince olgunlaşmamış olduğunu düşünebilirsiniz.

Eğer ödemelerini nakit olarak yapmayı tercih ediyorsa, bundan özgürlüğüne düşkün biri olduğunu çıkarabilirsiniz.

Dul Erkeklere İlgi Artıyor



İngiltere merkezli çöpçatanlık sitesi ThePicnicProject.com’un yürüttüğü araştırmada, yarım milyonun üzerinde kadının olgun ve dul erkekleri, genç erkeklere tercih ettiği ortaya konuldu. Araştırmaya katılan kadınlardan 48 bini mutlaka evlenip boşanmış erkeklerle birlikte olmak istiyor. Zira kadınlar, ilişki deneyimi fazla olan erkeklerle anlaşmanın daha kolay olduğunu ve onların kadınların neler istediğini daha iyi bildiğini düşünüyor.

Bu yeni akım erkeklere kısaca “Daha önce evlenmiş ve Çekici” anlamına gelen “Puma” (Previously Married and Attractive) deniyor. Puma erkekleri tercih sebebi, ilişki danışmanlığı hizmeti veren Relate kurumu uzmanlarına göre biyolojik sebepler ve yuva kurma özleminden ileri geliyor. Çünkü, daha önce evlenmiş erkekler yuva kurmanın keyfine vardıkları için daha genç veya evlenmemiş erkeklere nazaran evlilik fikrine çok daha yatkın oluyor.

Moda bloglarının gizemli tasarımcısı



Aslen Rus ve Rusya'da giderek ünü büyüyen bir moda tasarımcısı. Onun için fotoğrafçı desek belki de daha doğru olur. Çünkü gerçek mesleği fotoğrafçılık. Moda alanında hiçbir akademik eğitim almamış. Şaşırtıcı olan ise ne fotoğrafçılık ne de moda okumuş olmasına rağmen bu alanlarda tanınması.

Onun kaderini değiştiren, 3 sezon önce katıldığı Paris Moda Haftası. Fotoğraf çekme niyetiyle katıldığı haftada, özgün stiliyle asıl dikkati çeken o oluyor ve bir anda tüm objektifler ona yöneliyor. Bunu fırsata çevirip poz vermeyi ihmal etmeyen Sergeenko, o günden sonra moda bloglarına konu oluyor. Herkes 1950'li yılları andıran kıyafeti, aksesuarları ve makyajıyla, savaş döneminden çıkagelmiş gibi duran bu gizemli kadını merak ediyor.

Bu merak, onu zaten ilgi alanı olan moda tasarımına yöneltiyor. Kıyafetlere olan tutkusu, detaylara olan dikkati ve özeniyle başarılı da oluyor. Filoloji okuyan bu kadının tasarımlarına dikkat ederseniz bire bir kendi stilini görebilirsiniz. 50'li yılların ve Rusya'nın yöresel detaylarının yer aldığı kıyafetleri günümüze taşıyor Sergeenko. Tasarımlarda vintage ve antik detaylardan etkiler rahatlıkla fark ediliyor. Bu aynı zamanda işçiliğe de yansıyor. Yüksek beller, çiçek bahçesini andıran maksi elbiseler, kabarık volanlı uzun etekler, zarif omuzlar, beli saran korseler, karpuz kollar, önlük elbiseler ve tabiî ki aksesuarlar... Şapka, bere ve eşarp da onun tasarımlarının vazgeçilmez detayları. Kendisi tasarımlarını Rus masallarından ilham alarak hazırladığını söylüyor. İşin ilginç yanı, Ulyana çoğu zaman, masallardan çıkagelen tasarımlarının tanıtımını da kendisi yapıyor. Yani fotoğrafçı, modacı hatta editör kimliği yetmiyormuş gibi bir de modelliğe bürünüyor.

Türkiye'de yeni yeni konuşulan Rusya'da yakın takibe alınan bu tasarımcının favori rengi ise elbette ki siyah. Yanı sıra zümrüt yeşilini de çok seviyor. Ve elbette ki baş aksesuarlarını... Onu başında herhangi bir aksesuar olmadan görmek neredeyse imkânsız. El yapımı, sınırlı sayıda üretilen cluch çantalarıyla da görünümünü bütünlemeyi ihmal etmiyor. En önemli özelliği ise düz renk elbiseleri içindeki asil görünümü. Her koleksiyonu farklı bir temaya sahip. Sürekli farklı kombinasyonlar oluşturması aslında onun modanın bir kölesi olmadığının da bir göstergesi.

Sergeenko'nun tarzı tesettür giyime yeni bir soluk getirebilir

Ulyana Sergeenko'nun, dekoltesi olmayan, uzun kollu ve maksi boyda elbiseleri, etekleri, gömlekleri örtülü kadınlara da hitap ediyor. Aslında Sergeenko'nun zarif ve özgün stili tesettür giyime yeni bir soluk getirebilir. Bu alanda üretim yapan markalar ve tasarımcıların ondan ilham alması, şatafat içinde boğulan tesettür giyim sektörünü sadelik getirebilir.ZAMAN

Kıyafetler hediye paketi gibi



Bir yıl saç bandı olarak görüyorsunuz, bir yıl kemerlerin ayrılmaz parçası. 2012 ilkbahar-yaz sezonu da fiyonklarla dolu.Hanım hanımcık giyinmenin artık moda olduğunu bilmeyen kalmadı. Etekler, zarif ceketler, makrome hırkalar, dantel elbiseler zarafet arayanların beklentilerine cevap vermeye çoktan hazır. Kışın fazlasıyla kendine yer bulan maskülen stiller yazın bir nebze geri planda kalıyor. Erkeksi aksesuar ve modeller yerini 40'lı, 50'li yıllara gönderme yapan zarif detaylara bırakıyor. Durum böyle olunca fiyonklar kendine iyi bir yer ediniyor tasarımlarda.

Son birkaç sezondur onları abartılı saç bantlarında, eldivenlerde gördük. Özellikle Valentino'nun üzeri büyük fiyonklu deri eldivenleri geçtiğimiz kış oldukça gündemdeydi. Saç bantları ise fiyonk topuzlara dönüşerek yeni bir form kazanmıştı. Bu yaz da fiyonklar ayakkabıdan çantaya, mücevherden davet kıyafetine yepyeni modelleriyle vitrinlerde. Kış sezonunda babamızdan kalma mantolara benzeyen erkeksi ve emanet gibi duran tasarımlara imza atan Stella McCartney, bu sefer şaşırtıyor ve minik fiyonklarla bezenmiş beyaz bir elbise ile kendinden söz ettiriyor. Üzerine fiyonklar dikilerek hazırladığı uzun beyaz elbise şimdiden moda dergilerinin kapaklarındaki yerini aldı ve fiyonk akımının yegane görseli oldu.

Takılar da fiyonklara özendi

Fiyonk akımının en çok hissedildiği ürünler mücevherler. Kullanılan fiyonklar ise oldukça gösterişli ve taş işlemesi konusunda çok iddialı. Mücevherden ziyade günlük kullanım için takı arayanlara da bol seçenek var. Küpeler, kolyeler ve bileklikler... Özellikle yabancı bloggerlerın sayfalarında incecik fiyonk bilekliklerin sıradan bir kıyafete bile nasıl şıklık kattığını görebiliyorsunuz.

Geçtiğimiz yıl kullanılan kumaş ve tülden oldukça iri fiyonklu saç bantlarının yerini ise daha minimal tasarımlar almış. Deri ince fiyonklu taç ve bandanaları podyumlarda gördük. Ardından davetlerde gözümüze çarptılar. Çantalarda da durum çok farklı değil. Bir hediye paketini andıran tasarımlarıyla yazın elinizden düşürmeyeceğiniz modeller geliyor. Miu Miu hazırladığı kapsül koleksiyonda bütün çantalara minicik de olsa bir fiyonk eklemeyi ihmal etmemiş. Doğrusu ortaya oldukça şık bir koleksiyon çıkmış. Renkler ve taşlar da bu şıklığa yardım etmiş.

Davet kıyafetlerinin vazgeçilmezi

Günlük hayata oldukça adapte olsalar da fiyonkların en çok yakıştığı kıyafetler davet kıyafetleri galiba. Valentino, bu yaz yine fiyonklarla donatmış koleksiyonunu. Fiyonk denilince ilk akla gelen isimlerden olmayı da yine hak etmiş. Özellikle kemerlerde fiyonk kullanmayı tercih eden moda evi, kıyafetle bütünleşmiş tasarımlara yoğunlaşmış. Elbiselerle aynı kumaş ve desenden hazırladığı ince fiyonk kemerleri neredeyse fark etmek zor.

Ortadoğulu tasarımcı Elie Saab ise çok özel kumaş ve işlemelerle hazırladığı pastel tonlardaki yaz koleksiyonunda ince deri kemerleri kullanıyor. Yoğun işlemeli kumaşlardan oluşan koleksiyona fiyonk deri kemerler ayrı bir asalet katmış. Özel dikim kıyafetlere fiyonklar çok şık bir duruş kazandırıyor. Fakat ölçüyü kaçırınca da kıyafetin bütünlüğünü bozabiliyor. Ciddi maliyetler karşılığında dikilen bazı tesettür davet kıyafetleri, kullanılan aşırı ve yersiz fiyonklarla bir tiyatro kostümüne benziyor.

Kendi fiyongunu kendin yap

Fiyonklar internette oldukça ilgi gören detaylardan. Modanın onu bu yıl sık kullanmasıyla daha çok dikkat çekiyorlar. Sadece modanın sunduğu şekilde değil farklı biçimlerde ve yerlerde de kullanılıyor. Örneğin başörtüsü iğnesi ya da bir ayakkabının aksesuarı oluyor. Birçok web sitesinde ya da blogda da farklı fiyonk yapma teknikleri sunuluyor. İster kemer yapın, ister ayakkabınıza aksesuar, ister takı yapın, ister çantanızı süsleyin. Meraklıları için internette fiyonk yapımıyla ilgili pek çok özel site bulunuyor.

Fiyonklu gelinlik

Gelinlikler genel olarak çok fazla değişmez. Fakat modanın güncelliğinden de geri kalmaz. Birkaç yıldır gelinliklerde kemerler oldukça sık kullanılmaya başlandı. Kemer konusunda özellikle dantel ve tül gelinlikleri fiyonk kemerler tamamlıyor. Fiyonkların modelleri ise gelinliğe göre değişiyor. Daha sade modellerde büyük fiyonklar göze çarparken, modelin daha detaylı olduğu tasarımlara minik fiyonklar eşlik ediyor. Ama her durumda fiyonkların gelinliklere ayrı bir güzellik kattığına şüphe yok.ZAMAN

Karısının çeyizinide o hazırladı



Çarşıda pazarda gören selam vermeden, sevgi gösterisinde bulunmadan yanından ayrılmıyor. Marifeti ellerinde gizli. O, 7 yıldan bu yana Edirne'nin tek erkek nakış öğretmeni.Elinin hamuruyla erkek işine karışan kadınlar vardır, cümle âlem onlara sinir olur. Yok oto tamiri yaparlar, yok kamyon şoförü olurlar, mehter takımı yönetmeye kalkarlar... Adem Kayın'ın (32) durumu tam tersi. Eline hamur bulaşmamış ama kadınca bir işe girişmiş. Bir elinde iğne, diğer elinde kasnak, umurunda değil şu gelip geçici dünya... 'İşimi doğru dürüst yapayım, rızkımı kazanıp evimi geçindireyim' diyerek başladığı nakış öğretmenliğini 7 yıldan bu yana Edirne Halk Eğitim Merkezi'nde sürdürüyor. Bugüne kadar 250 kadına nakış öğretmiş. Türk işi, hesap işi, telkırma, Brezilya nakışı, son yıllarda moda olan kurdele ve üç boyutlu nakış olarak bilinen titanyum nakışı...

Adem Kayın, Havsa'nın Abalar köyünden. Tipik bir Trakya erkeği. Mesleğini mahalledeki kurslara gidip öğrenmemiş. Bizzat dört yıl üniversite koridorlarında dirsek çürütmüş. Konya Selçuk Üniversitesi Nakış Öğretmenliği bölümünden 2005 yılında mezun olan Kayın'ın, bu işe başlamasına vesile olan da yine bir erkek. Önce Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'nde iki yıl halıcılık ve desinatörlük bölümünde okumaya karar vermiş. O dönemde tanıştığı ve çok sevdiği Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Üyesi Aydın Uğurlu demiş ki kendisine: "Gel seni Türkiye'nin en meşhur erkeği yapalım." "Nasıl olacak hocam?" "Sen dört yıllık bölüme geç. Nakış öğretmenliğini tercihlerine yaz, ülkemizin ilk erkek nakış öğretmeni ol." Erkek erkeğe nasıl da plan program yapmışlar... 2000 yılında latife ile başlayan bu konuşmanın 12 yıl sonra nasıl gerçek olduğuna gözlerimizle şahit olduk.

Adem Kayın'ın hem kendisi, hem işlediği nakışlar, Edirne'de efsane gibi dilden dile dolaşıyor. Halk Eğitim Merkezi'ndeki nakış sınıfında tek erkek o. Emekli öğretmenlerden, memurlardan ve ev hanımlarından oluşan öğrencileri hocalarını çok seviyor. Yıl sonunda açılan sergilerde en çok onun sınıfının nakışları beğeniliyor, ilgiyle takip ediliyor.

Adem Bey, merkeze nakış öğretmeni olarak ilk başvurduğunda, "Gerçek mi bu? Emin misin bu işi yapmaya? Kadınlarla çalışmaya hazır mısınız?" diye endişe dolu cümleler duymuş ama el becerisine sahip olduğunu okurken fark ettiğini söylüyor. Ona göre nakış aslında çok kolay. Onu bu mesleğe motive eden ise Osmanlı'daki erkek nakkaşlar olmuş. Kum işi adı verilen ve çok zor olduğu bilinen nakış tekniğini Osmanlı döneminde sadece nakkaşlar yaparmış. Rivayetlere göre 7-8 yıl kum işi yapan nakkaşlar kör olurmuş. Nakkaş deyince aklınıza sadece kumaş üzerine işleme yapan insanlar gelmesin. Osmanlı dönemindeki nakkaşlar cami ve ahşap süslemeleriyle ünlüydü. Adem Bey, araştırmalarında kum işi yapan nakkaşların hikâyeleriyle karşılaştıkça işini daha çok sevmiş. Geldiği noktayı şöyle özetliyor: "Baştan sadece para kazanayım diye bakıyordum işime ama sonra sevmeye başladım. Özel sektöre geçeyim diye düşündüm ama artık buradan kopamıyorum."

"Tek rakibim Mustafa amca"

Adem Kayın'ı öğrencileri ilk başta garipsemiş ama sonra bağımlılık yaptığını düşünenler var. Emekli fizik öğretmeni Hülya Can, önceleri bir erkek bize ne öğretebilir diye tuhaf tuhaf bakmış yüzüne. Şimdi sınıfın en güler yüzlüsü. Nakış işledikçe mutlu olduğunu söylüyor. "Dünyanın en ünlü aşçıları erkek, iyi terziler hep erkek, modacıların çoğu erkek, niye bir nakış öğretmeni erkek olmasın? Biz de başta yadırgadık ama doğal bir şey erkek nakış öğretmeni. Ben mesela önümüzdeki yıllarda eşimi bile heveslendirmeyi düşünüyorum, o da gelebilir kursa." diye şaşkınlığımızın gereksiz olduğunu ifade etmeye çalışıyor.

Müzeyyen Türkeli, kursun en sadık, hatta en bağımlı öğrencisi. Dört yıldan beri dersleri hiç aksatmamış. Yasemin Önder, evinin 50 metre ilerisinde başka bir nakış kursu olmasına rağmen Adem Kayın'ın methini duyduğu için otobüse atlayıp Edirne Halk Eğitim Merkezi'ne gelmeyi tercih ediyor. Emekli biyoloji öğretmeni Elif Torun, "Aralık ayına kadar kaloriferler yanmadı kursta, elektrik sobasıyla ısındık. O soğuğa rağmen yine de geldik. Hiç vazgeçmedik. Hocamız bize gelmeyin diyor, kar buz olursa düşersiniz diyor ama biz ısrarla gelmeye devam ettik." diyor.

Adem Bey, söz konusu nakış olunca artık kimseyi rakip tanımıyor. Mustafa amca hariç ama. O kim mi? Edirne Halk Eğitim Merkezi'nde iki nakış sınıfı var. Birinin hocası Adem Bey, diğerininki Cemile Hanım. Hayatın cilvesine bakın ki, Cemile Hanım'ın sınıfında 74 yaşında bir erkek öğrenci bulunuyor. İyi bir iş kariyerden sonra yaşlılık günlerini nakış yaparak geçiren Mustafa amca, Adem Bey'in eğlencesi olmuş. Ona, "Tek rakibim sensin Mustafa amca." diye takılmadan duramıyor...

Bilmediğim birçok nakış tekniğini eşimden öğrendim

Heves Kayın/Eşi: "İlk zamanlar bu adamda ne var ki, öğrenciler bu kadar çok seviyor diyordum. Kursu hep dolup taşıyor. Dönem başında ben öğrenci gelse de kursum açılsa diye beklerim ama onunkiler hep hazırdır. 20'şer, 30'ar kişi kapısında bekler. Eşim işini iyi biliyor, seviyor. Nakışta benden daha iyi. Ben birçok bilmediğim tekniği ondan öğrendim. İlk tanıştığımızda 'Böyle bir mesleği olan adamla nasıl evlenirim, nasıl bir hayat geçiririm?' diye düşündüm. Sonra kendime baktım, ben de aynı mesleği yapıyorum. Düğünümüzde kına örtümü o yaptı. Telkırmadan. Maraş işi sandık hazırladı bana. Okul ödevlerini yaparken 'senin zevkine göre olsun' diye hep bana sorardı. Masa örtüleri, mutfak takımları, kına kaftanımı bile eşim işledi. O hediyeler gelmeye başlayınca zaten ben evlilik kararımı verdim. Bir buçuk yaşında bir kızımız var. Eşim aslında oğlumuz olsun istiyordu. Kız-erkek ayrımı yaptığından değil. Evde, işte ömrü kadınlarla geçiyor. Oğlum olursa baba-oğul birlikte takılırız, balık tutmaya, top oynamaya gideriz diye. Yine kadınlardan kurtulamadı yani."

Sen mi nakış yapıyorsun, tipin de hiç göstermiyor?!

Kendi çeyizimi kendim yaptım. Mas ve yatak örtüleri, salon ve mutfak takımları, yatak örtüsü. Eşime, 'sen yapma, nasıl olsa ben hazırladım hepsini' dedim.

Edirne'deki kadınların yüzde 60'ını tanıyorum. Kadınların yoğun olduğu pazara gittiğim zaman herkes bana selam veriyor. Bu çok güzel.

Güler Erkan'la tanıştık, beni yukarıdan aşağıya şöyle bir süzdü. "Dal gibi bir adam, sen mi nakış yapıyorsun, tipin de hiç göstermiyor." dedi.

Nakışa dair hiçbir bilgim yoktu. Teorik olarak ders görüp öğrencilere de öyle anlatacağız sanıyordum. Ama gerçek öyle değilmiş.

Nakış konusunda kadınlardan daha iyi olduğum ortaya çıktı. Bazı firmalara meslek içi eğitimler verdim. Benim yaptığım nakışlar oradaki kadınlardan daha çok beğenildi.

Bir buçuk yaşında Defne isimli bir kızım var. Ona da küçük bir kasnak yaptım. Şimdiden elini nakışa alıştırıyorum.

Burada yerel gazetelere çıktım. Dayım sendika başkanıdır, 'Ben işim gereği gazetelere çıkıyorum ama sen benden daha çok çıkıyorsun. Senin işin daha iyi.' diye bana takılır. O gazetecilerin peşinden koşuyor, ben hiçbir şey yapmıyorum.

Eşimle aynı üniversitede okuduk. Burada birlikte çalışıyoruz. Onun sınıfı bir kat altta. Ara sıra beni kontrol ediyor.

Alman kadınlara da nakış öğrettim

2010'da Alman kadınlarına nakış öğretmek üzere Almanya'ya gittim. Onlar beni görünce hiç şaşırmadı.

Kursumuz çok eğlenceli geçer. Sağlık, yemek, gündem ve daha birçok konuda konuşuyoruz. Hanımlarla, erkekleri yerden yere vuruyoruz. Öğrencilerim erkekler hakkında söylenirken, 'Hocam söz meclisten dışarı, siz o erkeklerden değilsiniz.' diye benim gönlümü alırlar.

Okuldayken ödev için kına örtüsü yapıyorlardı kız arkadaşlar. Hoca bana, 'Sen de küçük bir tepsi örtüsü yap, hiç uğraşma, başka derslerine uğraşırsın.' dedi. Kızlar beni gaza getirdiler. Ben de kına örtüsü işlemeye başladım. 'Sen ne yapacaksın bunu?' dedi hocamız. Ne işe yaradığını dahi bilmiyorum. Kızlar evlenirken başına örtülüyor dediler. Ben de o zaman eşime yaparım dedim. "Adem sen bunu bitirmesen de ben sana 100 veriyorum, düşünmen bile yeter." demişti hocamız.

Konya'da okurken biri hukuk, diğeri turizm okuyan iki ev arkadaşım vardı. İkisi de ayrı branşlar. Oturup onlar bile nakış yapıyordu benimle.ZAMAN

Kadınlarda kansızlığın en büyük nedeni



Türkiye Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil, Türkiye'de her 100 kadının 70-90'ında görülen kansızlık sorunun en büyük nedeninin, yeterince önemsenmeyen aşırı ve günler süren adet kanamaları olduğunu bildirdi.

TJOD tarafından aşırı adet kanamasının (Menoraji) yarattığı sağlık sorunlarına dikkat çekilmesi amacıyla İzmir'de uzmanlar ve öğrencilerin katıldığı Menoraji Tanı ve Tedavi Klavuzu Bilgilendirme Toplantısı düzenlendi.

TJOD Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil, toplantıda doğurganlık çağındaki kadınlardaki en sık görülen sorunun kansızlık olduğunu, kansızlığın tedavi edilmemesi halinde ciddi sağlık problemlerine yol açtığını söyledi.

Türkiye'de kadınlarda kansızlığa neden olan en önemli sorunun aşırı adet kanamaları olduğunu bildiren İtil, şu bilgileri verdi:

''Kansızlık en sık kadınlarda görülüyor. Her 100 kadından 70 ile 90'ında kansızlık sorunu var. Kadınlarda görülen kansızlığı en önemli nedeni aşırı adet kanamaları. Menoraji 7 günden uzun süren adet kanaması olarak tanımlanabilir. Ortalama 10 kadından biri, 36-40 yaşları arasında da 4 kadından biri aşırı adet kanaması sorunu yaşıyor. Yeterince önemsenmeyen aşırı adet kanamaları, mutlaka tedavi edilmesi gereken önemli bir sağlık sorunudur.''

Aşırı adet kanamasında miyomlar, yaş, kan hastalıkları, sigara ve alkol tüketimi ile stresin etken olduğunu, hastaların büyük bir kısmında ise neden saptanamadığını ifade eden İtil, tedavinin ilaçlı, hormonal, rahim içi modern spiral, doğum kontrol hapları, ağrı kesiciler ve kanama durdurucular yöntemiyle yapıldığını söyledi.

Kadınlardaki yaygınlığına rağmen aşırı adet kanamalarının yeterince önemsenmediğini, kendilerinin de sorunu sık sık gündeme getireceklerini kaydeden İtil, ''Kadınlar doktor kontrolüne gitmiyor. Yılda en az bir kez jinekoloğa gidilmeli. Bazı kadınlardan 80 miligrama varan aşırı adet kanamaları vücuttaki kan miktarını düşürüyor. Oluşan kansızlık yaşam kalitesini de düşüren bir hastalıktır. Hastalık önemsenmeli ve tedavi edilmelidir'' dedi.

Dernek Genel Sekreteri Prof. Dr. Cansun Demir de kansızlık ve kadınlardaki en önemli nedeni menorajiye yönelik kadınların ve toplumun bilinçlendirilmesi amacıyla hazırladıkları Menoraji Tanı ve Tedavi Kılavuzunu internette yayımlanarak halka duyurulacağını söyledi.

Cansun, klavuzda aşırı adet kanamalarına ve neden olduğu kansızlığa ilişkin belirtiler ile tedavi olanakları hakkında bilgiler yer aldığını da söyledi.AA

Yaşamınızı hafifletmenin 10 altın kuralı



Kadınlar hep formda olmak ister. Fakat bunu hepsinin başarabildiği söylenemez. Bizde başaran kadınların bunu nasıl yaptıklarını merak ettik ve hayatlarında uyguladıkları altı kuralları sizler için yazdık. Gelin bu altın kurallar neler birlikte göz atalım.

1- Sofraya çok aç oturmamalısınız. Sofraya çok aç oturduğunuzda iki kat daha fazla yemek yemiş olursunuz. Sofraya oturmadan yarım saat önce bir bardak ayran veya süt içmelisiniz. Süt ya da ayran sevmeyenler bir tabak salata yiyerek ana öğünde daha az yemek yemeyi sağlayabilirler.

2- Tek yönlü beslenmemek gerekir. Beslenmenizde çeşitliliğe önem vermelisiniz. Mutlaka ana öğünde, sofranızda çorba, salata, yoğurt ve su bulundurmalısınız.

3- Beslenmenizi saate göre ayarlamamalısınız. Ne zaman acıktıysanız o zaman yemek yemelisiniz. Yemek yemeği vücudunuzun saatine göre ayarlarsanız hem sağlıklı olursunuz hem de form da kalmayı gerçekleştirirsiniz.

4- Acıktığınız zaman hemen yemek yemelisiniz. Kesinlikle açlığınızı ertelememelisiniz. Erteliğiniz zaman diğer öğünde iki kat fazla yemek yeme ihtiyacı duyarsınız. Buda formunuzu kaybetmenize yol açar.

5- İnsan genel olarak beyninde doymaktadır. Bu nedenle ilk önce aklınızı doyurmalısınız. Bu nedenle de ilk önce servis tabağınızı küçültün. Daha sonra ise porsiyonlarınızı azaltın.

6- Sofranızda mutlaka beyaz veya esmer ekmek bulundurmalısınız. Tabi ki aşırı yemek yememek şartı ile, 1 ya da 2 dilim yemek yeterli olacaktır. Ama makarna ya da pilav bulunan öğünlerde kesinlikle ekmek tüketmemelisiniz.

7- Günde mutlaka 2 ya da 3 adet meyve tüketmelisiniz. Asla meyve suyu meyvenin yerini tutmaz. Şunu unutmamak gerekir ki meyve de daha az kalori vardır. Hem de posası sayesinde daha uzun tok kalmış olursunuz.

8- Sıhhatli ve zinde kalmak için yaklaşık olarak günde 6 veya 8 saat uyumamız gerekir. Özellikle gece uykusuna çok önem vermeliyiz. Gece uykusunu alamayan bir insan daha fazla kilo almaya müsaittir.

9- Zayıflamak istiyor ve de zinde kalmak istiyorsanız, asla bir diyet programı içerinse girmemelisiniz. Diyet yerine dengeli ve düzenli beslenmelisiniz. Öğünlerinizi iyi ayarlayarak sağlıklı ve fit görünüme sahip olursunuz.

10- Zayıflamayı aklınıza koydunuz. Ama kesinlikle tığ gibi olacağımda dememelisiniz. Zayıflamak için küçük hedefler koyarak ve büyük düşünerek gerçekçi olarak fazla kilolarınızdan kurtulabilirsiniz. En ideal kilo verme ayda yaklaşık olarak 2 ya da 3 kilodur.Kadınlaralemi

Okuyan kızlar, damatta sosyal statü arıyor



Kızlar, erkekte sosyal statü, fiziksel görünüm, maaş gibi özelliklere önem veriyor. Uzman psikolog Gülden Esat, geç evliliğin bir sebebini de sorumluluktan kaçmak olarak açıklıyor.Her genç kızın rüyasıdır mutlu bir yuva kurmak. Pembe panjurlu bir evde bu mutluluğu çocuklarla daha da pekiştirmek. Ancak yıllar geçtikçe değişen toplumla birlikte bu ritüel de yıkılıyor. Kızlar, artık bu pembe hayalleri 20'li yaşlarda değil, ancak 25 yaşından sonra düşünmeye başlıyor. Özellikle üniversite mezunu ve çalışan kızlarda evlilik yaşı neredeyse 30'a dayandı. 'İstediğim gibi birisini bulamıyorum ki' denilerek evlilik bir başka bahara erteleniyor. Peki, günümüzde kızların karşı tarafta aradığı kriterler ve önem verdiği özellikler neler? Çeşitli derneklerin evlilik ve evlendirme faaliyetlerinden edinilen bilgilere göre kızlar bir erkeğin sosyal statü, fiziksel görünüm, ailenin tek erkek çocuğu olup-olmaması ve burcuna çok dikkat ediyor.

Uzman psikolog Gülden Esat'a göre çalışan kızlarda evlenme düşüncesinin daha geç oluşmasının sebeplerinden birisi de sorumluluklardan kaçmak... Esat, kızların evlendiği zaman tüm evin yükünün kendisinde olacağını düşündüğünü söylüyor. Kızların bu nedenle 'ne kadar geç evlenirsem benim için o kadar iyidir' fikriyle hareket ettiğini belirten Esat, "O kadar yıl boşuna mı okudum, çalışayım, iş hayatını göreyim. Zaten çocuk sahibi olduktan sonra büyük ihtimal çalışamayacağım, diyerek, evlilik fikri birkaç yıl hiç oluşmuyor. O yıllar geçtikten sonra bu sefer de evliliğin getireceği sorumluluklardan korkuluyor. Çünkü toplumumuzda evdeki görevler adil paylaşılmıyor, kadına daha fazla sorumluluk düşüyor." diyor. Evlilik ne kadar ertelenirse bu mesuliyetlerle o kadar geç tanışılacağı düşünülüyor. Ayrıca evli arkadaşların dertlerini dinlemek de onları evlenme fikrinden uzaklaştırıyor.

Kızlar, 25 yaşından sonra evliliği yavaş yavaş düşünmeye başlasa da aradıkları adayı tanımaları 30'lu yaşları bulabiliyor. Gülden Esat, kızların erkeğin tek başına evi geçindirecek bir işe sahip ya da en az kendisi kadar maaşı olmasını istediklerini ifade ediyor. Kadının evlendiğinde evin geçimini kendisinin sağlamak istemediğini belirten Esat, kazandığı parayı kendi kontrolünde harcamayı arzuladığını söylüyor. Kadının erkeğin statüsünden faydalanmak yerine statüsünü kendisinin oluşturması gerektiğini ifade eden Esat, "Kızlar, evliliği statülerini yükseltmek için bir yöntem olarak görmemeli, örneğin doktor hanımı olabilmek için statüsü kendinden yüksek olmayan meslek grubundaki adayları göz ardı etmemeli." diyor.

Eğitim düzeyi de statü ile bağlantılı olarak değerlendirmeye alınan diğer bir konu. Kızlar eş adayının eğitim seviyesinin de kendisi ile aynı ya da daha iyi durumda olmasını istiyor. Psikolog Gülden Esat, eğitimde eşit bir mezuniyet seviyesini yakaladıktan sonra açıköğretim/örgün eğitim gibi detaylara girmek yerine kişinin aldığı eğitimden ne kadar faydalanmış olduğuna bakılması gerektiğine dikkat çekiyor. Esat, "Bir birey eğer kendini ifade etme kabiliyetini geliştirmiş, toplumdaki her kesimden kişi ile rahatlıkla iletişim içine girebiliyor ve genel kültür konusunda da aday olan kızı seviye olarak yakalayabiliyorsa bu konuda daha fazla düşünmemek gerekir." ifadelerini kullanıyor.

Kızların erkeklerde aradığı özellikler içinde bazıları dikkat çekiyor. Evin tek çocuğu mu ya da burcu ne, gibi ayrıntılar evlilik kararında etkili olabiliyor. Evin tek çocuğu olmak, bu erkekleri evin göz bebeği, şımarık ve bencil yapabileceği, evlendiği zaman hep kendi isteklerini ön planda tutabileceği, annelerine de çok düşkün olabilecekleri düşünülüyor.

Damat adayında neler aranmalı?

Evlenilecek kişide aranılan ilk özellik çalışkanlık olmalı. Çalışkan olan bir kişi, eğitimini, sosyal statüsünü, kültürünü vs. her yönde kendisini geliştirir. Karşıdaki kişinin çalışkan olduğu da hangi zorlukları aştığına ve verdiği sözleri yerine getirip getirmediğine, o işi hemen yapıp yapmadığına bakılarak değerlendirilebilir.

Damat adayında dikkat edilecek diğer bir önemli özellik ise hedef ve değer verilen hususların ortak olması. Ayrıca karşı tarafta dinî hassasiyet arayan kişiler, dinî vecibelerini şu anda yerine getirip getirmediğine dikkat etmeli. 'Evlendiğimde namaz kılarım' gibi cümleler sarf eden bir erkek, genellikle bunu yapmıyor.ZAMAN

Porsiyon küçülterek zayıflayın



Öncelikle her birey kendi bazal metabolik hızına göre günlük enerji ihtiyacı kadar besin tüketmeli, fazla besin tüketiminden kaçınmalıdır. Diyet yapmadan da zayıflamanın mümkün olduğu unutulmamalıdır. Tüketilen besinlerin sadece porsiyonlarını küçülterek günlük yaklaşık 500 kcal daha az enerji alınabilir ve böylece 1 ayda 2 kg zayıflanabilmektedir. Porsiyon küçültmek için yapılabilecek en kolay yöntem, kullanılan tabak boyutlarında değişiklik yapmaktır. Örneğin öğle ve akşam yemeklerinde yemek tabağında tüketilen 1 tabak yayla çorba yaklaşık 175 kcal iken küçük tabakta 100 kcal, pirinç pilavı 300 kcal iken 200 kcal, kıymalı sebze yemeği 275 kcal yerine 175 kcal enerji vermektedir. Gün içerisinde yaklaşık 500 kcal daha az enerji tüketilecek ve çok fazla çaba sarf etmeden ayda 2 kg kaybı görülecektir.

Küçük boy yemek tabakları içerisinde sofrada görülen yemekler, yemek tabağını daha fazla doldurduğu için yeterli miktarda yemek tüketildiği hissini uyandıracaktır. Böylelikle daha erken bir zamanda tokluğa erişilecek ve fazla besin tüketiminden uzak kalınacaktır. Küçültülen tabak boyutuna ek olarak, su bardakları boyutu büyütülerek günlük sıvı tüketimi artırılmalıdır. Enerji alımını azaltmak için ekmek dilimleri kesilebilecek en ince boyutta kesilmelidir. Lokmaları küçük miktarda alıp çiğneme süresini uzatmak ise beyinde tokluk hissi uyandıran ghrelin hormonunun erken salgılanmasını ve erken doymayı sağlayacaktır. Bu ufak tüyolar ile tartıda görülen değişikliklere şaşıracaksınız.ZAMAN

Kara kış ruhunuzu da üşütüyor mu?



Eğer hava hep kapalı, yağmurlu hatta fırtınalı ise kendinizi depresyonun kucağına bırakmamak için harekete geçmeniz gerekiyor.

Çok geniş bir yelpazeyi kapsayan duygudurum bozukluklarının bir alt başlığı olan depresyon, mevsim geçişlerinde ortaya çıkabiliyor. Melatonin hormonunun salgılanmasındaki bozukluğa yatkınlığı olanlar özellikle kış aylarında kendilerini yorgun hissediyor, hiçbir şeyden zevk alamıyor, dikkatlerini toplayamıyor, sosyal hayatları ve özel ilişkileri de bu durumdan etkileniyor. Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Reşat Tahsin Duygudurum Merkezi’nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Kürşat Altınbaş, depresyonun 4-5 ay ile 1 yıl içinde kendiliğinden düzelebilme ihtimali olan bir hastalık olduğunu ancak kişinin ruhunda izler bırakmasını, tekrar etmesini ve istenmeyen sonuçlara sebep olma riskini ortadan kaldırmak için psikoterapi ve gerektiğinde ilaç ile tedavi edilmesi gerektiğini belirtiyor.

Duygudurum nedir?

Duygu, insan olmanın gereği olarak çevresel uyaranların bize hissettirdikleridir. Olumlu, olumsuz ya da nötr herhangi bir uyaranın karşısında verdiğimiz duygusal tepkilere ‘duygulanım’ diyoruz. Duygudurum ise daha uzun süreli duygu yoğunluğunu kapsıyor. Yani duygulanım güneşli, bulutlu gibi tanımlanacak bir hava durumu ise duygudurum mevsimi anlatıyor. Duygulanımda daha kısa, duygudurumda daha uzun süreci kapsayan belirgin bozulmalar oluyor.

Duygudurum bozukluğu nasıl anlaşılıyor?

Klinik değerlendirmede; sosyal, mesleki ve kişisel alanlar ile işlevlerinde bozulma olup olmadığı kişinin özelinde yapılıyor. Çünkü herhangi bir duygusal değişim bir kişide bozulmaya yol açarken diğerinde yol açmayabiliyor. ‘Kişinin doğalı neydi ve şimdi ne oldu’ ve ‘Bu değişim hastalıklı mı?’ diye soruluyor. Duygudurum bozukluğunun değerlendirmesi genellemelere izin vermiyor.

Depresyon da bir duygudurum bozukluğu mudur?

Duygudurum bozuklukları psikiyatrik hastalıklarda bir alt başlığı oluşturuyor. Duygudurum bozukluğu başlığının altında ise aralarında majör depresyonun da olduğu çeşitli kavramlar yer alıyor. Ancak depresyonun tanımında kavram kargaşası yaşanıyor. Sevgilisinden ayrılan, bir yakını vefat eden ya da büyük paralar kaybeden kişinin üzüntüsü de depresyon ile karıştırılıyor. Oysa majör depresif dediğimiz hastalık, uzun süreli ve sadece insanın ruhsal çöküntüsünü değil, birçok işlevi birden barındıran bozulmayı ifade ediyor. Mevsimsel seyirli depresyon da bu başlık altında değerlendirilen bir klinik tanı…

Mevsimsel seyirli depresyon toplumda sık görülüyor mu?

Genel olarak depresyon çok sık görülüyor. Bu depresyon vakalarının artmasından ziyade tespitinin çoğalması ile ilgili bir durum. Modern yaşam biçimi de giderek mevsimsel seyirli depresyonu kolaylaştırıyor. Sürekli koşturmacanın olduğu, kapalı ortamlarda geçirilen yaşamlar, kişilerin güneş ışığından yararlanamamaları, kendilerine ayırdıkları zamanların hep akşam ve gece saatleri olması mevsimsel depresyonu daha fazla ön plana çıkarıyor. Öte yandan mevsim normalleri de değişiyor. Artık kış kış gibi değil, yaz yaz gibi değil… Sonbahar ve ilkbaharı yaşayamaz hale geldik. Oysa organizmanın da biyolojik bir ritmi var ve kendini dinlenmeye aldığı bir zaman dilimine ihtiyaç duyuyor.

Vücudumuzun barometresi neden saçtır



Akademi Saç Terapi Merkezi Saç Sağlığı Uzmanı (Trikolojist) Evrim Bayraktar, “Saç vücudun barometresidir. Saç ile ilgili şikâyetler arttığında ilk araştırılması gereken yeterli besin alıp almadığı olmalıdır. Bu tanıyı en kolay tanımlayacak yöntem kan testidir.’’ dedi.

İnsan vücudu sağlıklı işleyişi için gerekli olan enerjiyi ancak sağlıklı bir beslenme şekliyle sağlayabilir. Saç hücreleri özellikle kandan gelen protein ve oksijen yardımıyla çoğalıp saçı oluşturur. Özetle; saç kanla beslenir. Akademi Saç Terapi Merkezi Saç Sağlığı Uzmanı (Trikolojist) Evrim Bayraktar “İnsan saçı %90 oranında protein içeren, kopmaya, aşınmaya dayanıklı güçlü bir lif yapısıdır ve vücudun bir parçasıdır. Vücut için gerekli tüm besinler saç için de gereklidir, saç için özel bir beslenme şekli yoktur. Vücudumuz için gerekli enerji besin yoluyla yeterli oranda sağlanamadığında, vücut öncelikle hayati organları koruma altına alır ve en önce saça göndereceği besini keser. Dolayısıyla saçta hacimsel azalma, dönemsel yoğun dökülme, cansızlık ve kırılma yaşanır.

Anne Karnındaki Beslenme Bebeğin Saçını Da Etkiler

Bayraktar, kötü ve eksik beslenmenin kişinin saç kalitesini daha anne karnındayken etkilediğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Amerika’da Duke Üniversitesi’nde yapılan araştırmada hamile bir fareyi dört vitamin grubu -B-12, Folik Asit, Betaine, Choline- ile beslediklerinde bebek farenin tüy renginin değiştiği ve kahverengi tüylü yavrular doğduğu gözlemlenmiştir. Buna karşılık bu takviyelerin verilmediği hamile farenin sarı tüylü yavrular doğurduğu görülmüştür. Bu araştırma aslında ilk defa, annenin beslenme şeklinin anne karnındaki bebeğin saç gen yapısını etkilediğini ortaya koyuyor. Bu çalışma insanlar üzerinde yapılmamış olsa da bilim dünyasında beslenmenin insanın gen haritasını etkilediğine dair güçlü bir yargı oluşturuyor. Buradan hareketle kötü ve eksik beslenmenin kişinin saç kalitesini daha anne karnındayken etkilediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.’’

Özetle, saçta besin eksikliğine bağlı kayıplar şu durumlarda sıklıkla görülür:

• Proteinden eksik beslenme

• Vejetaryen veya tek tip beslenme

• Hızlı kilo verdiren şok diyetler

• Demir eksikliğine bağlı kansızlık

• Çinko, folik asit, B-12, biotin eksikliği

• Yeme bozuklukları, anoreksia ve blumia

Saç Vücudun Barometresidir

Genel sağlığımız bozulduğunda saç ilk sinyal veren yapıdır. Bayraktar, “Saç vücudun barometresidir. Kişinin saçı ile ilgili şikâyetleri arttığında ilk araştırılması gereken saçın yeterli besin alıp almadığı olmalıdır. Bu nedenle kişinin öncelikle neden saç kaybettiği tanısının konulup, araştırılması gerekmektedir. Bu tanıyı en kolay tanımlayacak şey kişiden bir kan testi alınmasıdır. Bu durumda sıklıkla yapılan hata ezbere vitamin kullanımıdır. Ayrıca kişi neden saç kaybettiğini bilmeden çeşitli yöntemler denemekte sonuç alamadığında hayal kırıklığı yaşamaktadır. Bu aşamada en doğru adım saç sağlığı uzmanlarından danışmanlık almaktır. Besin kaybına bağlı saç kayıplarında profesyonel yaklaşım saç dökülmesini (şampuan veya losyonlarla) durdurmak/ maskelemek olmamalıdır, aksine bu sonucu yaratan temel sorunu tanımlamak gerekir. Saçta eksik olan temel sorun giderildiğinde saç sorunu çoğu zaman kendiliğinden iyileşecektir. Bu aşamada süreci hızlandırmak ve iyileşmeyi takviye etmek amaçlı ürünler önerilebilir.’’ dedi.

Saç sağlığını desteklemek için faydası bilinen bazı besin kaynakları:

• Protein yönünden zengin “ kırmızı et” tüketimi saç için çok faydalıdır.

• B vitamin grupları, özellikle “Biotin” içeren tahıllı gıdalar, ciğer, yumurta, soya ve mayalı yiyecekler kırılgan saç yapısını desteklerler.

• Balık tüketmek, içinde Omega3 yağ asitleri, B12, Demir barındırması sebebiyle saçtaki parlaklığı sağlar ve saç derisini canlandırır.

• Baklagiller, iyi bir protein desteğidir. İçeriğinde demir, çinko ve biotin bulundurur.

• Fındık yüksek oranda selenyum, çinko ve faydalı yağ asitleri içeriği sebebiyle saç cilt sağlığı için faydalıdır.Haber7

Kusursuz Türk kahvesi nasıl yapılır?



Kahve cezvede pişirilir ve fincanla içilir. Öncelikle bir cezve alın. Cezvenin boyutunu kaç kişilik kahve yapacağınızla ilgili olarak seçin. En fazla 6 kişi içecekse, 6 fincan doldurabilecek büyüklükte cezve kullanın.

Cezvenin içine kişi başına bir fincan dolusu soğuk içme suyu koyun. Cezveye kişi başına 2 çay kaşığı kahve ekleyin. İsteğinize göre 1 yada 1,5 çay kaşığı olarak da ayarlayabilirsiniz.

Çocukları iki dilli yetiştirirken dikkat



Kanada'nın Vencouver kentinde düzenlenen, çocuklarda konuşma becerisinin geç gelişmesi konusundaki bilimsel konferansta sunulan bir araştırmaya göre, çift dille yetişen çocuklar anadilini daha geç öğreniyor.

Florida Atlantic üniversitesinden psikolog Prof. Erika Hoff, iki dille büyüyen çocukların her iki dilde de kelime haznesinin dar ve gramer konusunda zayıf olduklarını söyledi.

Bu durumun, çocukların anaokulunda veya okulda geri kalmasına neden olabileceğini belirten Hoff, gramer açığının genellikle 9-10 yaşına kadar kapandığını, kelime haznesinin ise bazı çocuklarda bu yaşta dahi olması gerekenin altında kaldığını ifade etti.

Hoff ayrıca, yaşadıkları ülke ve kültürden bağımsız olarak çocukların yüzde 6 ila 8'inin, yaşıtlarından daha geç iletişim kurmaya başladığını kaydetti.

Araştırmada yer alan, Maryland üniversitesinden Nan Bernstein Ratner de dilbilimci ve psikologların onlarca kelimeden oluşan bir liste hazırladığını, bu listede, 2-2,5 yaşındaki bir çocuğun bileceği varsayılan kelimelerin yer aldığını belirtti.

Ratner, yerel kültür de dikkate alınarak neredeyse 70 farklı dile uyarlanan listenin, ebeveynlerin çocuklarının dil gelişimini takibine yardımcı olabildiğini ifade etti.

Konuşmanın gecikmesinin duyma konusunda veya bilişsel gelişimde bir soruna ya da otizme işaret edebileceğini söyleyen Ratner, ancak konuşmakta geç kalan çocukların çoğu zaman, sadece geç gelişen çocuklar olduğunu, bunların da beşte dördünün dil konusundaki açığı hiç yardım almadan kendi başına kapattığını bildirdi.AA

Kadınların olmazsa olmazları



1. Giydiğiniz kıyafeti tamamlayacak şık bir Trençkot. Renkli trençkotlar moda o

lsa da krem rengi Trençkot’un modası hiçbir zaman geçmeyecektir unutmayın.

2. Siyah bir elbise. Dolabınızın olmazsa olmazlarından. Bir davette giyebileceğiniz en güzel kıyafet şık bir siyah elbisedir.

3. Beyaz gömlek. Güzel ütülenmiş bembeyaz bir gömlek sizi çok şık göstercektir. İster kotla isterseniz etek ya da takımlarınızla giyin.

Susuz çamaşır makineleri geliyor



Çamaşırlarınızı havada asılı tutan ve dakikalar içinde kuru buzla onları temizleyen, susuz çalışan çamaşır makinesine sahip olmayı kim istemez ki?

Popular Science dergisinde yer alan habere göre, susuz çamaşır makinesi süper soğutulmuş, süper iletken metal çamaşır sepetini havada tutmak için akülü bir halka kullanıyor. Sepet kırılıp dağılmayan iki katlı cam ile kaplı ve likit nitrojen kullanılarak çamaşırlarınız soğutuluyor. Halkanın içerisindeki aküler manyetik bir alan üretiyor ve sepet bu alan içerisinde askıda kalıyor.

Seramik tabanlı dokunmatik arayüz kullanılarak açılan ve kontrol edilen çamaşır küresi süblime (sıvı duruma geçmeden katı durumdan doğrudan gaz durumuna geçen) olan buzu süpersonik bir hızla çamaşırlarınıza püskürtüyor. Karbondioksit kirli çamaşırlardaki organik malzemelerle etkileşime geçiyor ve onları parçalıyor. Sonra kirler işi bitince durulayıp temizleyebileceğiniz bir boru aracılığıyla filtre ediliyor. Karbondioksit çıkarılıyor ve yeniden donduruluyor. Böylece çamaşırlarınız temiz ve kuru olarak makineden çıkıyor.

Bu çamaşır makinesi tasarımcı Elie Ahovi tarafından geliştirilen bir konsept. Ancak yakın zamanda apartmanlarda bu tür temizlik kürelerinin görülmesi hayal değil. Çamaşırlarınızı temizlemek için artık zaman kaybetmeyeceksiniz.

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor