
Ahmet Altan'ın köşe yazısının bir bölümü...
Mustafa Kemal, “ne sosyalistiz, ne kapitalistiz” diye başlayıp, işin içinden çıkamayınca da lafı “biz bize benzeriz” diye bitirmişti.
Hakikaten de “bizim bize benzemek” gibi bir derdimiz var.
Pek bir şeye benzemiyoruz çünkü.
“Bir çocuğun eğitiminden aile mi sorumludur, devlet mi sorumludur” gibi ağırlıklı bir tartışmayı, “AKP kız çocuklarını eve kapatmak istiyor”a indirgemek için gerçekten de “bize benzemek” gerekiyor.
Çocukların eğitiminin kalitesi hakkında bağırıp çağırmayanlar, “kızlar eve kapatılacak” diye bağırıyorlar.
Artık CHP yöneticilerinin bile “bu ülkede şeriat ya da irtica tehlikesi yoktur” dediği bir dönemde AKP’nin her yaptığı işin altında “kızları eve kapatacak” bir marazlığın işaretini bulmaya uğraşmayı doğrusu ya ben kavrayamıyorum.
Siz özellikle muhafazakâr kesime ait fabrikalarda, müesseselerde, şirketlerde ne kadar çok “başörtülü” kızın çalıştığının farkında mısınız?
Kızları evlere kapatırlarsa oralarda kimleri çalıştıracaklar, başı açık kızları mı, dertleri bu mu, başörtülü kızlar evlerinde otursunlar, her yanda başı açık kızlar çalışsın, muhafazakâr kesim en çok bunu mu istiyor?
Türkiye’deki kapitalistleşme hızını, muhafazakârların büyük oranda içinde bulunduğu bu kapitalistleşme döneminde ihtiyaç duyulan kalifiye eleman sayısını biliyor musunuz?
Bu sayıyı sadece “erkekleri” çalıştırarak karşılayabilirler mi?
Bir yandan üretimini arttıran bir ülke bir yandan da kızlarını eve hapsedebilir mi?
Geride kalmış tartışmalara kendini kaptırıp, önündeki sorunlarını görmemek için bir “turfa müneccim” olmak gerekiyor.
Eğitimi her şeyden çok tartışmamız gerektiği açık bir gerçek.
Ama bu tartışmanın öznesi “kızlar” değil.