Son Dakika :
siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

CIA'in gizli Erdoğan notları

Gönderen: Unknown on 29 Şubat 2012 Çarşamba | 23:22



Daha önce açıkladığı belgelerle dünya gündemine oturan Wikileaks'ten sızan yeni belgeler Türkiye'yle ilgili...
2010 Şubat tarihli yazışmada Stratfor'un kurucusu Friedman, eski ABD Dışişleri Bakanı Kissinger'ın "Erdoğan İsrail ile ipleri koparıp, İslam Dünyası'na yaklaşmak istiyorum dedi" sözlerini aktarıyor.
ERDOĞAN İSRAİL'LE İPLERİ KOPARACAK
Taraf gazetesinde yer alan habere göre, Stratfor'un gizli yazışmalarında dünyanın gündeminde olan İsrail'in İran'a olası bir saldırısı ile ilgili öngörüler önemli bir yer tutuyor. İstihbarat kuruluşunun direktörü George Friedman, Şubat 2010'da "Istırap acısı üzerine" başlıklı bir e-postada eski ABD Dışişleri Bakanı, "kulağı delik" siyasi uzman Harry Kissinger ile yaptığı bir toplantıda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bakış açısıyla ilgili öğrendiği ilginç bir bilgiyi paylaşıyor. Kissinger'ın İsrail'in "panik" içinde olduğunu ve İran'a saldıracağını düşündüğünü aktaran Friedman, "Erdoğan ona açık bir şekilde İsrail ile bir noktada ipleri kopararak İslam Dünyası'na yaklaşmak niyetinde olduğunu söylemiş. Erdoğan İslam Dünyası'nın lideri olmayı hedefliyor" diye yazıyor.
SALDIRI TÜRKİYE'Yİ GÜÇLENDİRİR
Friedman yazışmada İsrail ve ABD'nin İran'a saldırması halinde, bunun Türkiye'ye yarayacağına kanaat getiriyor. Friedman şahsi görüşünü şöyle ifade ediyor:
"Türkiye hem İsrail hem de ABD ile köprüleri atar. Böyle bir durum Erdoğan'ın aradığı fırsat olabilir. İran daha görünür hale gelir ama daha güçlenmez. Saldırıdan bir yıl sonra Türkiye'ye yönelik bağımlılığı artar. Kanaatimce bunun sonucu Türkiye'nin güçlenmesi olur."
İsrail'in İran'a saldıracağı konusunda Kissinger'a katılmadığının altını çizen Friedman'a göre ABD'nin önce davranarak İran'a müdahale eden taraf olması daha muhtemel. Ancak Friedman bu konuda temkinli bir şekilde ekliyor: "Henüz net olarak belirlenmiş bir çizelge yok."

Kılıçdaroğlu'ndan SMS'li teşekkür



CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kurultaylara katılan delegelere SMS atarak teşekkür etti
CHP'nin , 16. ve 17. Olağanüstü Kurultaylarına katılan delegelere Kılıçdaroğlu SMS atarak teşekkür etti. Kılıçdaroğlu attığı SMS'te, ""Özveri, katkı ve güvenizle tüzüğümüzü değiştirdik. Sıra hiç, ama hiç bir kimseyi ötekileştirmeden el ele, omuz omuza vererek ve daha çok çalışarak partimizi iktidara taşımaya geldi" ifadelerine yer verdi.
CHP Genel Başkanı ayrıca bugün yapılan 17. Olağanüstü Kurultay sonrası bir mesaj yayımladı. Kılıçdaroğlu'nun mesajı şöyle;
"Sevgili Delege arkadaşlarım. Size, parti örgütlerimize, partililerimize, taraftarlarımıza ve halkımıza güvenerek CHP Genel Başkanlığı sorumluluğunu üstlendim. Büyük bir onur duyarak Genel Başkanlık görevine başlarken size, partimizi daha demokratik, çağdaş ve örnek alınabilecek bir tüzüğe kavuşturmak sözünü verdim. Partimiz için olduğu kadar, demokrasi ve hukuk devleti anlayışımız nedeniyle de çok büyük bir önem taşıyan tüzük değişikliklerini 26 Şubat pazar ve 27 Şubat pazartesi günleri toplanan 16'ncı , 17.nci Olağanüstü Kurultaylarımızda gerçekleştirdik. Böylece, katkınız, özveriniz ve güveninizle size verdiğim demokratik tüzük sözünü tutmuş, ülkemize demokrasiyi getiren CHP'yi de, demokratik bir tüzüğe kavuşturmuş olduk.
Sıra hiç, ama hiç kimseyi ötekileştirmeden el ele, omuz omuza vererek, çok ama, daha çok çalışarak partimizi iktidara taşıma mücadelesine geldi. Tüzüğümüzü değiştirme mücadelemizde olduğu gibi, CHP'yi iktidara taşıma mücadelemizde de tek güvencem örgütümdür, sizlersiniz, partililerimizdir, taraftarlarımızdır ve halkımızdır. Tarihi görevlerle karşı karşıya kaldığı zaman engel tanımayan halkımızla CHP'lilerin etle tırnak gibi kenetlenerek Türkiye'yi AKP'nin karanlığından kurtaracağına içtenlikle inanıyor, her iki kurultayımızda da verdiğiniz destekve özverili çalışmalarınız için teşekkür ediyor, sizlere sevgiler, saygılar sunuyorum."

Kılıçdaroğlu'ndan delegelere teşekkür mesajı

Gönderen: Unknown on 28 Şubat 2012 Salı | 21:08



CHP Basın Biriminden yapılan yazılı açıklamaya göre, CHP delegelerine SMS gönderen Kılıçdaroğlu, ''Özveri, katkı ve güvenizle tüzüğümüzü değiştirdik, Sıra hiç, ama hiç bir kimseyi ötekileştirmeden el ele, omuz omuza vererek ve daha çok çalışarak partimizi iktidara taşımaya geldi'' dedi.

Delegelere, ''Size, parti örgütlerimize, partililerimize, taraftarlarımıza ve halkımıza güvenerek CHP Genel Başkanlığı sorumluluğunu üstlendim'' diyen Kemal Kılıçdaroğlu, mesajında şunları kaydetti:

''Büyük bir onur duyarak Genel Başkanlık görevine başlarken size, partimizi daha demokratik, çağdaş ve örnek alınabilecek bir tüzüğe kavuşturmak sözünü verdim.

Partimiz için olduğu kadar, demokrasi ve hukuk devleti anlayışımız nedeniyle de çok büyük bir önem taşıyan tüzük değişikliklerini 26 Şubat Pazar ve 27 Şubat Pazartesi günleri toplanan 16 ve 17. Olağanüstü Kurultaylarımızda gerçekleştirdik.

Böylece, katkınız, özveriniz ve güveninizle size verdiğim demokratik tüzük sözünü tutmuş, ülkemize demokrasiyi getiren CHP'yi de demokratik bir tüzüğe kavuşturmuş olduk.

Sıra hiç, ama hiç kimseyi ötekileştirmeden el ele, omuz omuza vererek, çok ama, daha çok çalışarak partimizi iktidara taşıma mücadelesine geldi.

Tüzüğümüzü değiştirme mücadelemizde olduğu gibi, CHP'yi iktidara taşıma mücadelemizde de tek güvencem örgütümdür, sizlersiniz, partililerimizdir, taraftarlarımızdır ve halkımızdır.

Tarihi görevlerle karşı karşıya kaldığı zaman engel tanımayan halkımızla CHP'lilerin etle tırnak gibi kenetlenerek Türkiye'yi AKP'nin karanlığından kurtaracağına içtenlikle inanıyor, her iki kurultayımızda da verdiğiniz destek ve özverili çalışmalarınız için teşekkür ediyor, sizlere sevgiler, saygılar sunuyorum.''

AA

Erdoğan'dan TÜSİAD'a: İşinize Bakın



İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

Soğuğa rağmen Ankara’da Esenboğa Havaalanı’nda coşku dolu karşılamalarına şahit olduk. Havaalanından şehir merkezine kadar kuyruk oluşturan taksici, minibüsçü ve otobüsçülerimize, gençlerimize teşekkür ediyorum.

Gençlerimiz hep bir ağızdan “Dik dur eğilme, bu gençlik seninle” dediler. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, tereddüdü olmasın. Bu kalp Allah sıhhat verdikçe, önce Rabbim, sonra aziz milletim için çarpmaya devam edecektir.

KAZANDIĞIMIZ GÖNÜLLERDE MUTLUYUZ

Azim ve kararlılık her türlü tezgahı boşa çıkarır. AK Parti hükümeti Türkiye’deki 74 milyon vatandaşın, herkesin ve her kesimin hükümetidir. Biz aldığımız oyla değil, kazandığımız gönüllerle mutlu olan bir hareketiz.

HOCALI KATLİAMI

O PANKART MARJİNAL

Pazar günü son derece anlamlı ve kederli bir yıl dönümünü hep birlikte idrak ettik. Bundan 20 yıl önce, 26 Şubat 1992’de Hocalı’da 82’ü çocuk, 106’sı kadın ve 70’ten fazlası yaşlı olmak üzere toplam 613 insan hunharca katledildi. Buradan Azerbaycan’a Türkiye’nin dayanışma mesajlarını iletiyorum. Bir çok şehrimizde katliam anıldı. İstanbul’daki mitingde marjinal ve münferit birkaç pankartın olması, katliama dair acımızı gölgelemeye yetmez.

Türkiye her platformda, çok güçlü şekilde savunduğu hukukun gereği olarak her vatandaşına eşit mesafededir. Etnik kökenine dinine, diline, inancına bakılmaksızın, bu ülkenin her bir vatandaşı birinci sınıf vatandaştır. Biz Hocalı katliamını unutmayacağız, unutturmayacağız, orada katledilen kardeşlerimizin yasını tutmaya devam edeceğiz.

UNUTMAYACAĞIZ

Geçtiğimiz yıl 27 Şubat’ta hakka uğradığımız değerli hocamız değerli Necmettin Erbakan’ı rahmetle anıyor, mekanı cennet olsun diyoruz.

Türkiye’nin demokrasi tarihinde maalesef hatırlamak istemediğimiz bazı dönüm noktaları, karanlık tarihler var. 27 Mayıs bunlardan bir tanesi 12 Eylül karanlık tarihlerden bir tanesi. Bugün de işte böyle karanlık bir tarihin yıl dönümünde grup toplantımızı gerçekleştiriyoruz. 15 yıl önce yaşanan 28 Şubat olayı kara bir leke olarak yazılmış post modern bir müdahale olarak zihinlere kazınmıştır.

28 ŞUBAT MÜDAHALESİ

Altını çizmek istiyorum, 28 Şubat müdahalesi, 12 Eylül’ün, 27 Mayıs’ın devamı niteliğinde, aynı ideolojinin eseri bir müdahaledir. 28 Şubat’ta farklı yöntemler kullanılmıştır. Ama nihayetinde, tıpkı öncekilerde olduğu gibi, milletin iradesi ve milletin kendisi hedef alınmıştır. Seçimle gelmiş bir hükümet, kirli senaryolar bazı medya ve STK’ların içinde yer aldığı tertiplerle görevden uzaklaştırılmış, siyaset adeta dizayn edilmek istenmiştir.

28 ŞUBAT MAĞDURLARI OLARAK BURADASINIZ

Biz 28 Şubat'ın mağduru olarak bugün gururla ayaktayız, buradayız. Sizler 28 Şubat'ın mağdurları olarak bugün büyük bir gururla ayaktasınız ve buradasınız.

TBMM, 28 Şubat'ın bir mağduru olarak bugün burada ve millet iradesini gururla, onurla temsil ediyor. 28 Şubat'ta hakkı yenen, mağdur edilen nice kardeşimiz haklarına kavuştu, haklarına kavuşuyor.

28 Şubat’ın arkasında büyük bir enkaz bıraktığını hatırlatmak zorundayım. Yüzlerce insan inançlarından, görüşlerinden, görünüşlerinden dolayı bu süreçte mağdur edilmiştir. Bürokraside cadı avı başlatılmış, fişlemeler fişlemeler gerçekleşmiş, TV ekranlarından ve gazete sayfalarından inançlı kimseler saldırıya maruz kalmıştır.

Belediyelerin hizmet üretmesinin önüne geçilmiştir. 28 Şubat sadece siyaseti değil, toplumu da dizayn etmeyi amaçlamıştır. Üniversite kapılarında nice kız öğrenci, kılık kıyafetinden dolayı eğitimden soğutulmuş, eğitim hakkından mahrum bırakılmıştır. 28 Şubat mağdurları olarak buradasınız.

AVI VAHI YERDE KALIR MI?

Hastayım. Ben de bugünkü bezmi alemde yatıyorum. İki tane kız yanıma geldi ve hayırdır nedir rahatsızlığınız diye sordum. O zaman belediye başkanıyım. Ne olacak başkanım dedi, kafayı üşüttük dediler. Niye dedim, eğitim öğretim hakkımız elimden alındı da onun için dedi. Meğerse bezmi alemin o dönemde, psikolojik tedavi olmak üzere gelmişler orada yatıyorlar. O sadece iki taneydi, bu sayılar aslında, yüzlerce binlerce kızımız için geçerliydi. Bunların ahı, bunların vahı yerde kalır mı?

Bu kardeşiniz, AK Parti Gençlik Kongresi’nde kullandığımız, üstad Necip Fazıl’a ait sözler yüzünden günlerdir fırtına koparmaya çalışılıyor.

O DA ZİNDANLARDA ÇOK ÇEKTİ

"Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik” diyor. Bu sözün sahibinin Necip Fazıl olduğunu bilemeyen cahiller hemen yorum yapmaya başladılar. Çünkü o da zindanlarda çok çekti.

Bazı CHP’liler nasıl olduysa Yunus Emre’yi hatırlamış, bize Yunus’la cevap veriyor. Biz kime karşı Yunus’un, kime karşı Dadaloğlu’nun diliyle konuşacağımızı çok iyi biliriz.

Mazlumun, mağdurun, masumun, yolda kalmışın, ihtiyaç sahibinin, insanın karşısında bizim dilimiz Yunus’un, Mevlana’nın dilidir.

HİÇBİRİNDEN İBRET ALINMAMIŞTIR

Ama zalime karşı, diktatörlere karşı, dikta heveslilerine, onların taşeronlarına karşı dilimiz Köroğlu dilidir, Dadaloğlu’nun, Necip Fazıl üstadın dilidir.

Merhum Mehmet Akif’i de konuştu. Şaşırdım, hayret. Mehmet Akif’in şu çok bilinen dizelerini bir kez daha hatırlatıyorum.

“Geçmişten adam hisse kaparmış, ne masal şey. 5 bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi? 'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi”

27 Mayıs’tan ibret alınmadığı için 12 Mart yaşanmıştır, 12 Mart’tan ibret alınmadığı için 12 Eylül yaşanmıştır, hiçbirinden ibret alınmadığı için 28 Şubat yaşanmıştır.

AK Parti’yle bu kırılmıştır. Millet iradesi bu dönemde anlam kazanmıştır.

Vesayetçi sistemin, özellikle bu ülkede millet iradesine musallat olmasına hiçbir zaman müsaade etmeyeceğiz. Demokrasilerde karar da yetki de milletindir. Demokrasi dışı kurumların, yasama, yürütme ve yargıya hükmetmesi de aynı şekilde kabul etmeyiz. Şunu herkes bilsin ki, milleti vesayete velayete muhtaç görüp, kendi şahsi hırslarını öne çıkaranlar bugün artık karşılarında milleti bulurlar.

Bizim babalarımız 27 Mayıs’ın gölgesinde yaşadılar, bizler 12 Eylül’ün gölgesinde yaşadık. Ama bugün vesayetçi sisteme izin vermeyiz.

CHP'YE ELEŞTİRİ

Bugün burada, tekrar ifade ediyorum. 27 Mayıs’ta 12 Eylül’de 28 Şubat’ta, kendisini milletin üstünde gören bu ukala zihniyet, millet iradesini çiğnemiştir. Ne yazık ki başta CHP olmak üzere, bu zihniyetin taşıyıcılığını yapmıştır. 27 Mayıs’a zemin hazırlayan, çanak ve alkış tutan CHP olmuştur, 12 Eylül müdahalesine zemin hazırlayan CHP olmuştur 28 Şubat’a sessiz kalan, kenarda ellerini avuşturan yine CHP olmuştur. Bunlar demokrasiyi sadece işlerine geldiği için kurultayda hatırlarlar.

27 Nisan’da Ergenekonla mücadelede hatırlamadıkları demokrasiyi, bunlar sadece kurultay kürsülerinde hatırlarlar. Kurultay demiyorum dikkat edin, kurultayda demokrasinin olmadığını gördük.

NEREDEYDİNİZ?

Demokrasiye bu kadar aşıktınız da 28 Şubat’ta neredeydiniz?

Hatta o kadar ileri gittiniz ki, “Ankara’da da savcılar var” dediniz. Bunların demokrasi aşkı platoniktir. Bunlar demokrasiyi ancak uzaktan severler. Yapacak bir şey yok. CHP’nin jetonu çok geç düşüyor.

Genel başkanları da geçen hafta itiraf etti. 40 milletvekili oylamaya katılmayınca ne dedi? Hatırlayın.

“Bu kadar sık meyhane gitmeyin. Gidecekseniz de bari hepiniz aynı meyhaneye gitmeyin”

BİZE GÜNAYDIN DEMEK DÜŞECEK

Oğuz Atay’ın çok enteresan bir sözü var. “Türk solu geç kalkar, çünkü bir gece önce sabaha kadar içmiştir.”

İnşallah mahmurlukları geçtiğinde Ergenekon konusunda da uyanacaklar. Bize de bugün olduğu gibi günaydın demek düşecek.

Şimdi yeni kurultaylarında kadın ve gençlik kollarını MYK’ya almakla övünüyorlar. Türkiye’nin ilk partisi diyorlar. Kendilerine orada da günaydın diyorum. AK Parti’yi izlemeye devam edin diyorum.

Lütfedip tüzüklerimizi incelemiş olsaydılar, bu kadar büyük gaf yapmazlardı. Kendi partisi içinde muhalif seslere baskı uygulayan bir genel başkandan biz açıkçası demokratik bir duruş beklemiyorum. Biz de kadın kolları ve gençlik kolları başkanımız, MYK’nın da MKYK’nın da tabii üyesidir. Tabi bunların bundan haberi yok.

BİZ SAMİMİYET DE BEKLEMİYORUZ

Kendi ülkesini dünyaya şikayet eden, sonra da kendi partisi içinde Dersim konusunda doğruları söyleyen kadroları görevden alan genel başkandan biz samimiyet de beklemiyoruz.

Sayın Kılıçdaroğlu kurultay konuşmasında, CHP’nin tek parti dönemine sahip çıkıyor.

Dersim katliamından dolayı da geçmişinizden gurur duyuyor musunuz? Yasaklarınızdan, zulmünüzden bu ülkeye fitil fitil ödettiğiniz ağır bedellerden dolayı da gurur duyuyor musunuz?

CHP’den bir enkaz devrelan, Türkiye’nin her alanda çevresini değişen 27 Mayıs darbesinden dolayı da gurur duyuyor musunuz?

Siz İstiklal Mahkemesi yargıcı Kel Ali ile, Kılıç Ali ile Necip Ali ile gurur duymaya, isimlerini parklara vermeye devam edin.

Biz bu ülkenin şehitleriyle, gazileriyle, büyük siyaset adamlarıyla gurur duyacağız, onların isimlerini yaşatmaya devam edeceğiz.

MİLLET KEYİFLE SENİ SEYREDİYOR

Şimdi çıkmış “Başbakan 46 dakika konuştu, 45 dakikasını CHP’ye ayırdı. Başbakan CHP’den çekiniyor.” Millet dizi seyretmeyi bıraktı, sabah akşam keyifle seni seyrediyor. Ben de biraz, baktım. Bir de baktım ki Erdoğan kurultayıymış. Böyle bir kongre olur mu?

BİZ GENEL BAŞKANDAN MEMNUNUZ

CHP’den bu haliyle fazlasıyla memnunuz. Günde on yalan söyleyen, hakareti politika zanneden, millet nezdinde tüm itibarını yitiren bir genel başkandan biz memnunuz. CHP’nin böyle bir genel başkanı olduğu sürece, AK Parti gücüne güç katmaya devam edecektir.

Ama biz Türkiye’de ana muhalefetin böyle olmasından rahatsızız. Biz CHP seçmeninin böyle bir genel başkana mahkum edilmesinden rahatsızız.

Kurultayda, konuştuğu kürsünün önünde, kendi milletvekili var. Neredeyse orada.

Sayın Kılıçdaroğlu engel olması gerekirken, hala bize hakaret ediyor. Bir taraftan da enteresan.

Yahu dayağı yiyen CHP’li milletvekili. Sadece bir dosyayı verecek. Seni milletvekili dövüyorlar orada. Sen hala diyorsun ki beni CHP’lilerden korumayın. Bu kadar mantığın iflas ettiği an.

İstediğiniz kadar hakaret edin, seviyeyi ayaklar altına alın Kılıçdaroğlu onların hepsini biz kâr hanemize yazıyoruz.

28 Şubat süreci imam hatiplerle birlikte, aslında Anadolu çocukları zeki çocukları hedef almıştır. Anadolu’nun yoksul çocuklarının elinden fırsatı almıştır. Merhum Adnan Menderes ile Turgut Özal ile Anadolu’nun fakir çocukları okuma hakkını alırken, 28 Şubat zihniyeti bu çocukların önünü kapatmış ve istikbalini kapatmıştır.

28 Şubat Anadolu’nun bu şahlanışına karşı yapılmış bir müdahaledir. AK Parti iktidarları kendi dönemlerinde, bu seçkinci yapıyı kırmak için de yoğun bir mücadele vermiştir.

Eğitim altyapısını modern bir yapıya kavuşturduk. Okumanın önündeki tüm engelleri kaldırdık, kaldırıyoruz.

YENİ EĞİTİM SİSTEMİ

Şimdi bakın AK Parti grubumuz, zorunlu eğitimin kademeli olarak 12 yıla çıkarılması için yasa teklifini TBMM’ye sundu. 4+4+4.

Dünyada özellikle de gelişmiş ülkelerde zorunlu eğitim 9 ila 13 yıl arasında. Bir çok gelişmiş ülke, öğrencilerin yaş grubuna göre kademeli sistem uyguluyor. İlk ve ortaöğretimin 12 yıla çıkmasını en başından beri savunduk.

Bu üç kademeli bir eğitim. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sağlıklı ve en modern sistem. Bu sistemle 8 yıllık eğitim sisteminin Türkiye’ye verdiği ağır hasarı düzelteceğiz. Türkiye’nin ekonominin ihtiyaç duyduğu eğitim bu sistemle karşılanacak. Batı’da meslek liselerine giden öğrenci sayısı yüzde 65’tir. Biz de tam tersidir düz liseler yüzde 65’tir.

4+4+4 sistemine karşı başta CHP ve TÜSİAD olmak üzere malum çevrelerin verdiği tepki tamamen bayat, çağdışı ve Türkiye gerçeklerinden uzak tepkilerdir.

Demek ki, CHP’nin taraf olduğunu biliyoruz, yani TÜSİAD’da taraf olabiliyormuş. Bu TÜSİAD daha önce yine imam hatiplerle ilgili olarak yine 1982 veya 92’ydi sanırım, o zaman da bir zat’a bir imam hatip raporu hazırlattı ve o raporla imam hatiplerin orta kısmı kapatıldı. Bunların kininin neler olduğunu biliriz. Bunu bildiğimiz için de bu yanlışı düzeltmek bizim görevimizdir. Şu an da yapılan budur.

KUSURA BAKMA TÜSİAD

Kusura bakma TÜSİAD. Senin arzun olmayacak, milletin arzusu olacak. Daha önce de kendilerine söyledim. Dedim ki siz işinize bakın, biz de işimize bakalım. Sanayi de ticarette ne söyleyecekseniz bunları söyleyin. Ama bu ülkenin eğitim sisteminde, Anadolu’nun çocuklarının okumasına yönelik yolları kapatmaya gelip de bariyer oluşturmayın.

Sıkılmadan şunu söylüyorlar. Kızların okumasının önü kesilecekmiş. El insaf. Şöyle bir raporlara bakar insan. Şecaat arz ederken sirkat söylüyorsunuz.

TÜSİAD 28 Şubat’taki rolünü sorgulasın. TÜSİAD, 8 yıllık eğitimle ekonomiye vurduğu darbeyi sorgulasın.

Ben de TÜSİAD’a aniden değişmesini, kör ideolojiden arınmasını tavsiye ediyorum.

Bu yeni sistemle kız çocuklarının okul dışında kalacağını ifade etmenin hiçbir nedeni yoktur. Kesintili diyoruz, 4 okuyacak, 4 daha okuyacak, burada hiçbir ayrım söz konusu değil. İkinci dörtte tercih meselesi var. Kız çocuklarının okuldan koparılacağı yalandır.

Okullaşma oranı özellikle kız çocuklarının okullaşma oranı AK Parti döneminde rekor düzeyde armıştır. 2002’de Ey TÜSİAD yüzde 11, bugün yüzde 43. Bu mu geriye gidiş? 2002’de ilköğretimde okullaşma oranı yüzde 91, bugün yüzde 98. Ortaöğretimde okullaşma oranı 2002’de yüzde 51, bugün yüzde 69. Türkiye’de kız çocuklarının okullaşma hızı, erkek çocuklardan çok daha fazla.

Arınç: '28 Şubat 1000 Yıl Sürecekti, 10 Yıl Sürmedi'



Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bugün "önemli olan 28 Şubat sürecinin '1000 yıl sürecek' dendiği halde 10 yıl bile sürmemiş olmasıdır ve 28 Şubat'ın faillerinden, yargı tarafından hesap sorulacak noktaya gelinmiş olmasıdır" dedi.

Bülent Arınç, 28 Şubat'ın yıl dönümü olduğu hatırlatılarak, "Sizin için 28 Şubat nedir, neler söylemek istersiniz?" sorusuna şu yanıtı verdi: "28 şubat ile ilgili söyleyeceklerim ayaküstü şeyler değil, o dönemi yaşamış bir siyasetçi olarak zaman zaman belgesellerin içerisinde, televizyon mülakatlarında çoğu zaman da gazetelere verdiğimiz röportajlarda bildiklerimizi anlatıyoruz.

Önemli olan 28 Şubat sürecinin '1000 yıl sürecek' dendiği halde 10 yıl bile sürmemiş olmasıdır ve 28 Şubat'ın faillerinden, yargı tarafından hesap sorulacak noktaya gelinmiş olmasıdır. Bunu olumlu bir gelişme olarak görebilirsiniz."

Bülent Arınç, MGK toplantısına Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in de katılmasının sorulması üzerine şöyle konuştu: "MGK'nın asıl üyeleri bellidir ancak ihtiyaç duyulduğunda gündeme göre bakanlar, ilgili genel müdürler, müsteşarlar da kendilerinden bilgi alınmak üzere çağrılabilmektedir. Geçtiğimiz MGK toplantılarında bazen Enerji, bazen Sağlık Bakanımızın çağrıldığını biliyorum. Bugün de Milli Eğitim Bakanımız ve bir müsteşar yardımcısı, kurula bilgi vermek üzere davet edilmişti.

Genelde Türkiye'de eğitimin geldiği nokta, öğretmenlerimiz, dersliklerimiz, yatılı bölge ilköğretim okulları ve yeni sistem içerisinde eğitimi daha rasyonel hale gelmesi için Milli Eğitim Bakanlığımızın yaptığı çalışmalar bir rapor olarak sunuldu. Bu konularda neler görüşüldüğü kısa kısa bazen bildiriye alınabilir. Esasen MGK'daki konuşmaların gizli olduğunu biliyorsunuz ama kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla da kısa özetler verilebiliyor.

4+4+4 tartışması

Benim de söyleyeceğim, bildiride sunulan görüşlere itibar edilmesidir. Yoksa zannediyorum ki bazı arkadaşlar şunu sormak istiyor; mecliste bir kanun teklifi var, 4 4 4 şeklinde yeniden yapılanma ile ilgili bu konu kesinlike MGK toplantısında konuşulmamıştır. Çünkü bu bir kanun teklifidir, kanun teklifini veren bir milletvekilidir. Genel kurul çalışmalarında şüphesiz hükümet tarafından sıralara oturmak suretiyle düşünceleri alınacaktır ama bir hükümet meselesi olmaması sebebiyle böyle bir teklifin MGK gündemine girmesi ve konuşulması esasen mümkün değildir."

Arınç, "Zorunlu eğitimi yeniden yapılandıran teklifte açık öğretimin ikinci dört yıldan sonraya alınmasını nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusunu, "Bilemem. teklifin sahibine sormak lazım. Tasarı olsaydı hükümet sözcüsü olarak söylerdim" diye yanıtladı.

Kusura bakma TÜSİAD arzun olmayacak



Eğitimde 4+4+4 modeline karşı çıkan TÜSİAD Başbakan Erdoğan'ın hedefindeydi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Kusura bakma TÜSİAD, senin arzun olmayacak, milletin arzusu olacak'' sözleriyle tepki gösterdi.

Erdoğan ırkçı pankart hakkında konuştu



Başbakan Erdoğan Hocalı katliamını protesto için açılan o ırkçı pankarta karşı herkesi uyanık olmaya çağırdı
Başbakan Erdoğan, ırkçılık kokan pankartlara karşı kamuoyuna "Biz her zaman yaptığımız gibi nefreti ve öfkeyi çoğaltan değil, barışı, adaleti, hakkı, hukuku savunan taraf olmaya devam edeceğiz" diye seslendi.
Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında 26 Şubat 1992'de Hocalı'da 83 çocuk, 106 kadın, 70'den fazla yaşlı olmak üzere 613 masum insanın Ermeni saldırganlar tarafından hunharca katledildiğini hatırlattı.
Hocalı'da katledilen kardeşlerini bir kez daha rahmetle yad ettiklerini dile getiren Erdoğan, tüm Azeri kardeşlerine, Azerbaycan'a bir kez daha Türkiye'nin dayanışma mesajlarını ilettiklerini bildirdi.

İstanbul başka olmak üzere bir çok şehirde, pazar günü bu katliamın anıldığını, menfur cinayetin tüm boyutlarıyla bir kez daha lanetlendiğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

''İstanbul'daki mitingde marjinal ve münferit bir kaç pankartın olması, sloganların atılması Hocalı katliamına dair acımızı, dayanışmamızı gölgelemeye yetmez.  Türkiye her platformda güçlü şekilde savunduğu, hukuk ve adaletin bir gereği olarak, her vatandaşına eşit mesafededir. Her vatandaşın hakkını ve hukukunu güvence altına almış bir ülkedir. Etnik kökeni, diline, inancına, derisinin rengine bakılmaksızın bu ülkenin her bir vatandaşı, birinci sınıf vatandaştır. Hukuk önünde eşittir. Şunu herkes bilsin ki biz Hocalı katliamını unutmayacağız, unutturmayacağız, orada katledilen kardeşlerimizin, masumların yasını tutmaya devam edeceğiz. Ancak biz her zaman yaptığımız gibi nefreti ve öfkeyi çoğaltan değil, barışı, adaleti, hakkı, hukuku savunan taraf olmaya devam edeceğiz. Taksim'deki anma törenini, marjinal, münferit pankartlardan yola çıkarak bir kışkırtmaya dönüştürmek isteyenlere karşı da uyanık olmaya devam edeceğiz.''

O satırların devamında ne yazıyor?



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki 'kinci gençlik' polemiği yeniden alevlendi...
Partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Necip Fazıl Kısakürek'ten alıntı yaparak okuduğu satırlara tepki gösterdi.
Erdoğan'ın, grup toplantısında sarfettiği, "O sözler bana değil Necip Fazıl'a ait. Bunu bilmiyorlar mı?" sözlerini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Dünya alem biliyor o şiirin Necip Fazıl Kısakürek'e ait olduğunu. Ama sen adam gibi adamsan, yüreğin yetiyorsa, senin adın Recep Tayyip Erdoğan'sa o şiirin devamını da okursun. Okuyamaz. Yüreği yetmez" sözleriyle Erdoğan'a rest çekti.




NECİP FAZIL'DAN ALINTI
AK Parti İstanbul İl Gençlik Kolları'nın 3. Olağan Kongresi'ne telekonferans yöntemiyle katılan Başbakan Erdoğan, konuşmasında Necip Fazıl Kısakürek'in 'Gençliğe Hitabe'sinden alıntı yapmış, "Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik..." ifadelerini kullanmıştı.
Erdoğan'ın okuduğu alıntıda geçen 'kininin' sözcüğü tepkiyle karşılanmış, bazı köşe yazarları ve muhalefet cephesi, bu ifadeyi eleştirmişti.
CAHİLLER!
Eleştirilere AK Parti Grup Toplantısı'nda yanıt veren Erdoğan, Necip Fazıl Kısakürek'e ait ifadelerin günlerdir konuşulduğunu, ''fırtınalar kopartılmak'' istendiğini belirterek, "Bu sözlerin sahibinin kim olduğunu bilmeyen cahiller hemen yorum yapmaya başladı. Çünkü o da zindanlarda çok çekti, oralardan haykırıyor. Bazı Cumhuriyet Halk Partililer nasıl olduysa Yunus Emre'yi hatırlamış, bize Yunus ile cevap veriyor. Biz, kime karşı Yunus'un, kime karşı da Köroğlu'nun, Dadaloğlu'nun diliyle konuşacağımızı çok iyi biliriz. Mazlumun, mağdurun, masumun, yolda kalmışın, ihtiyaç sahibinin, insanın karşısında bizim dilimiz Yunus'un dilidir, Mevlana'nın dilidir, ama zalime karşı, diktatörlere karşı, dikta heveslilerine, millet iradesinin düşmanlarına, onların taşeronlarına karşı da dilimiz Köroğlu'nun dilidir, Dadaloğlu'nun, Necip Fazıl Üstad'ın dilidir" ifadelerini kullandı.
Peki o hitabenin devamında ne yazıyor? İşte o metnin orjinal hali...

Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre... Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet... İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet... Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'ân'ında 'belhüm adal-hayvandan aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü? .... Son yarım asır! .. İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedî helâke mahkûmiyet... İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... Bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi... Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilâkı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik...
Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? ' diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik...
Halka değil, Hakka inanan; meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik...
Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek... Kapitaliste ise 'Allah buyruğunu ve Resûl emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek... Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezheb, ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...
'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlâkına kaynak bir gençlik...
Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnet sayacak kadar gözü kara ve o nispetle usûle, stratejiye uygun bir gençlik...
Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle, zifirî karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...
Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı, çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi, mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hâsılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldığı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...
Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl'ını ve 'ne idüğü'nü her haliyle gösterecek bir gençlik...
Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezayı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve O'ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düşmanlarını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik...
İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum. Şekillenmesi, billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbaz kodomanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerimden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil! Allahın selâmı üzerine olsun...
Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ...

Kılıçdaroğlu o lafların altında kalmadı



CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın CHP'ye yönelik söylediği "Demoksariye bu kadar aşıktınız da 28 Şubat'ta neredeydiniz?" sözlerine sert dille yanıt verdi.
Başbakan Erdoğan'a "Acılar çekmiş! Tam bir yalan makinası" sözleriyle yüklenen Kılıçdaroğlu, "28 Şubat'ta bedeli Erbakan ödedi. Sen ne yaptın? Erbakan'ı arkadan hançerledin. 28 Şubat senin başbakanlığın için yapılan bir manevradır. Geç sen bunları!" diye konuştu.

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu sözlerine dün sona eren Tüzük Kurultayı'na ilişkin değerlendirmelerle başladı.  
EN DEMOKRATİK TÜZÜK CHP'NİN                                               
"Türkiye Cumhuriyeti'nin en demokratik tüzüğüne CHP sahiptir. Yeni bir anlayışla yola çıkıyoruz. Halka umut, güven vermeliyiz. Bunun yolu ortak söylem geliştirmektir. Bir demokrasi devrimi yapmaya kararlıyız.
CHP'SİZ DEĞİŞİM OLMAZ
Türkiye tam anlamıyla tıkanmış durumda. Demokrasisi, hukuk sistemi, siyaseti tıkanmış durumda. Türkiye'nin bir değişime ihtiyacı var. CHP'nin içinde olmadığı bir değişim iddiası da gerçekçi değildir. Siz onların hileli reklam kampanyalarına bakmayın. Halkın istemleriyle taban tabana zıt bir değişimi yaşıyoruz.
YOK BÖYLE BABAYİĞİT
Başbakan Erdoğan'ın tek parti dönemine ilişkin eleştirilerine de yanıt veren Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ı 'geçmişini inkar etmekle' suçladı.
"Bir kişiyi işe alırken bile özgeçmişine bakarlar. Eğitimine, deneyimine bakarlar. CHP'nin özgeçmişine bakalım. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı veren, Cumhuriyeti ve devleti kuran, çok partili demokrasiye geçişin önünü açan, ülkeye sosyal demokrasiyi getiren partidir CHP. CHP'nin geçmişi şanlarla, şereflerle doludur. Herkes bunu böyle bilsin.
Bir babayiğit çıkıp söylesin ki 'bizim özgeçmişimiz de böyledir' diye. Bunu söyleyecek bir babayiğit yok. Böyle bir özgeçmişe sahip olmayanlar CHP'yi karalamakla meşguller.
SİYASİ MEZHEBİN BELLİ DEĞİL
Diğer tarafta ise geçmişinden utanan, siyasi mezhebi belli olmayan iktidarın 10 yılı var. Geçmişi belli olmayan bir siyasi partiye kim inanır? Bizim şanlı tarihimizde senin atalarında var. Sen bize çamur atarken, kendi geçmişini de inkar ediyorsun.
AKP statükocu bir parti oldu. 'Devleti, toplumu daha geriye nasıl götürebilirimden' başka bir dertleri yok. Halkı bir 'değişim yapacağız' diye kaldırdılar. 10 yılda statükoyu kurumsallaştırdılar.
10 YILLIK KÖKÜN VAR
Senin 10 yıllık kökün var. O'nu da inkar ediyorsun. Sonra bizim 89 yılımızı sorguluyorsun. Demokrasilerin tarihlerinde acılar vardır. Bunu da unutmamak gerekir. Değişimin ne olduğunu bilmeyenler demokrasi dersi veremezler.
Onlar topluma yalan söyleyen, darbeci zihniyetin insanları. Demokrasi gece demoksiye küfredip, sabah kalkıp 'ben gömlek değiştirdim' diyenlerin işi değildir.
KATMERLİ GÖMLEK
'Gömlek değiştirdim, demokrat oldum' diyorsun, uygulamalara bakıyoruz o yırttığın gömleğin katmerlisini giyiyorsun.
Buradan aydınlara da söyleyecek bir çift lafım var:
Aydınlar çıkıp da 'gerçek demokrat' dediler. Anayasa değişikliğini bile alkışladılar. Şimdi uyandılar. Onlara şunu söylüyorum. Demokrasi bir kıyafet değil, bir ruhtur. O ruhu taşımazsanız o devlette demokrasi de olmaz. Demokrat olmak için 12 Eylül'de, 12 Mart'ta hapse girmek gerekir, alkış tutmak değil.
HODRİ MEYDAN
CHP'nin eleştiriler karşısında çocukların boğazını sıkan bir lideri yoktur. O yüzden görev bize düşüyor. CHP, 3 büyük devrimin altına imza atmışsa, dördüncü büyük devrime de imza atmaya yüreği yeter. Değişimden yanaysan kurultayda söylediğimiz değişimlere destek ver. Ama yüreği yetmez!
NURAY MERT'E SAHİP ÇIKTI
Post modern diktatörünüz var, medya özgürlüğü yok, hukuk, adalet güvencesi yok. Bu ülkede gerçek demokrasi var mı yok mu? Düşünmemiz lazım.
Yıllardır bu ülkeyi binbir badiren çekip kurtaran şey bu ülkedeki entellektüel birikimdir. AKP bu sağduyu korusunu bir kenara itti. 'Kimse konuşmasın' dediler. Biri konuşunca işinden oluyor. En son örneği de Sayın Nuray Mert'tir.
İşine son verilen gazetecilerin sayısı 50'leri 100'leri aştı. Yeterince şakşakcın var. Bırak da 2-3 kişi de eleştirsin.
SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK
Bir parlamento var, siyasi iktidar var. Çoğunluğu var. Ama bu çoğunluğu bir kenara bırakıp, KHK ile karar alıyor. Bir ülkede parlementonun gücünün elinden alınışına susanlar bu tabloyu görsünler. Susma sustukça sıra sana gelecek.
BIRAK SEN BUNLARI!
Başbakan Erdoğan'ın 28 Şubat'ın 15'nci yıldönümü nedeniyle grup toplantısında yaptığı konuşmayı da eleştiren Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
"Bugün 28 Şubat nedeniyle de uzun uzun konuşmuş Sayın Başbakan.
Acılar çekmiş!. Tam bir yalan makinası. 28 Şubat'ta sen mi bedel ödedin? Onun mağduru Erbakan'dır. Sen ne yaptın gittin Erbakan'ı arkadan hançerledin. Kalkmış şimdi ahlak dersi veriyorsun.
HELALLİK İSTEDİN Mİ?
Sen kendi liderini arkadan hançerleyen adamsın. Erbakan'dan helallik istedin mi? 28 Şubat seni başbakan yapmak için yapılan bir manevraydı. Bunları geç sen. Biz bilmiyor muyuz?
Şiir okudun diye hapse attılar. Buzdolabı, çek-yat bir de yanına hizmetli verdiler. Yüreğin yetiyorsa Silivri Cezaevi'ne git de hapishane neymiş gör.
24 SAAT ÖTER
Bana yalancı demiş. Ne diyim. Cahil adam!
Ben ona yürüyen yalan makinesi diyorum. O örnek vermiyor. Ben örnek vereceğim.
'CHP'li belediyeler yaptıkları ihalelerle PKK'ya kaynak aktarıyorlar' dedi. Namuslu adamsan çık bu belediyenin ismini açıkla dedim. Açıkladı mı? Hayır!
Gensoru verdik geldi mi ? Yok!
Recep Tayyip Erdoğan'ı yalan makinasına bağlasalar samimi söylüyorum 24 saat öter.
TÜSİAD'A SAHİP ÇIKTI
Başbakan Erdoğan'ın TÜSİAD'ı hedef alan sözlerine karşın Kılıçdaroğlu da TÜSİAD'a sahip çıktı:
"TÜSİAD, eğitim sistemindeki değişikliğe niye karşı çıktı diye kızmış. Bu ülkede görüş bildirmek suç, ben öğrendim ama TÜSİAD'çılar öğrenememiş. Yine de ben onları kutluyorum."

Başbakan Erdoğan o ziyaretini erteledi!



Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ı bu hafta Uludere'ye yapacağı ziyaret olumsuz hava koşulları nedeniyle ertelendi.
Başbakan Yardımcı Beşir Atalay, TBMM'de gazetecilerin, Emine Erdoğan'ın, Uludere'ye yapacağı açıklanan ziyarete ilişkin sorusunu yanıtladı.
Atalay, Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ile bazı bakanların bu hafta planlanan Uludere ziyaretinin hava muhalefeti nedeniyle gerçekleşemeyeceğini söyledi.
Meteorolojiden aldıkları bilgiye göre, bu hafta bölgede yoğun kar yağışının devam edeceğini, bunun da helikopterlerin bölgeye gitmesine imkan tanımadığını açıklayan Beşir Atalay, meteoroloji ile görüşmelerin devam ettiğini sözlerine ekledi.

Erdoğan Kılıçdaroğlu'yla dalga geçti



Başbakan Erdoğan CHP'de yaşanan karmaşadan duyduğu memnuniyeti grup toplantısında dile getirdi
CHP'nin üst üste yaptığı iki kurultayda yaşanan kavgalar Başbakan Erdoğan'ın gündemindeydi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun AK Parti'nin gücüne güç kattığını savunarak "Millet dizi seyretmeyi bıraktı, sabah akşam keyifle seni seyrediyor" sözleriyle memnuniyetini ifade etti.  
 "Demokrasiye bu kadar aşıktınız da 28 Şubat’ta neredeydiniz?" diye soran Erdoğan, kurultayda demokrasiyi dilinden düşürmeyen CHP'nin jetonunun dört köşe olduğunu savundu.
Erdoğan'ın eleştirilerinden eğitimde 4+4+4 modeline karşı çıkan TÜSİAD da vardı. Başbakan "Kusura bakma TÜSİAD, senin arzun olmayacak, milletin arzusu olacak" diyerek bu kuruma çattı.

Ameliyat sonrası ilk grup toplantısında konuşan Erdoğan, CHP ve TÜSİAD'ı hedef aldı. Konuşmasına Ankara'ya gelişinde gençlerin "Dik dur eğilme, bu gençlik seninle" sözlerini hatırlararak başladı. Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
BU KALP ÖNCE RABBİM SONRA AZİZ MİLLETİM İÇİN ÇARPACAK
'Hiç kimsenin şüphesi, tereddütü olmasın; bu kalp Allah ömür, sıhhat verdikçe önce Rabbim, sonra aziz milletim için çarpmaya devam edecektir. Bugüne kadar hep dik durduk, dikleşmedik. Bugüne kadar rüku ve secde dışında asla ve asla eğilmedik. Bundan sonra da dik duracak, eğilmeyecek, milletin bu muhabbetini, vefasını, teveccühünü, itimadını asla ve asla boşa çıkarmayacağız. Milletin muhabbetinden daha büyük rütbe yoktur, milletin gönlünden daha büyük makam yoktur. Allah'ın izni ve inayetiyle 9 yıl boyunca yaptığımız hizmetler neticesinde milletin muhabbetine mazhar olduk, milletin gönlünde en büyük makamı edindik. İnşallah bu can, bu bedende olduğu sürece millete hizmet etmeye, milletin sevdasına layık olmaya, milletin gönlündeki o mübarek makamı daha da perçinlemeye hep birlikte devam edeceğiz.

Biliniz ki biz birlik ve bütünlük içinde olduğumuz, kardeşlik hukukumuzu koruduğumuz, her türlü fitne ve fesadı elimizin tersiyle ittiğimiz sürece, bu kutlu yürüyüşü kimse durduramaz. İhlas ve muhabbet her türlü oyunu bozar. Azim ve kararlılık, her türlü tezgahı boşa çıkarır. AK Parti Hükümeti, Türkiye'deki 74 milyon vatandaşın, her kesimin, herkesin hükümetidir. Biz aldığımız oyla değil, kazandığımız gönüllerle mutlu olan bir hareketiz. Ve gönüller kazanmaya da devam edeceğiz.''
ERBAKAN'I ANDI
Erdoğan, ''27 Şubatta geçen yıl hakka uğurladığımız, değerli hocamız, Sayın Başbakanımız merhum Necmettin Erbakan'ı da vefatının seneyi devriyesinde rahmetle anıyor, mekanı cennet olsun diyoruz'' diye konuştu.
BUNLAR DEMOKRASİYİ KURULTAYLARDA HATIRLAR
Erdoğan, darbelere destek çıkmakla eleştirdiği CHP'nin kurultaylarda demokrasiyi hatırlamasına tepkiliydi:
"Bunlar demokrasiyi, sadece kurultaylarda işlerine geldiği için hatırlarlar. 28 Şubat'ta, 27 Nisan'da, Ergenekonla mücadelede hatırlamadıkları demokrasiyi bunlar sadece kurultay kürsülerinde hatırlar. Kurultay da demiyorum, kurultaylarında demokrasi olmadığını zaten gördük. Sadece kurultay kürsüsünde demokrasiyi telaffuz eder bunlar. Demokrasiye bu kadar aşıktınız da 28 Şubat'ta neredeydiniz? Demokrasiye bu kadar tutkundunuz da 27 Mayıs'ta neden sesiniz, soluğunuz çıkmadı. Hatta o kadar ileri gittiniz ki 'Ankara'da da savcılar varmış' dediniz. Bunların demokrasi aşkı platoniktir. Bunlar demokrasiyi ancak uzaktan severler. Yapacak bir şey yok. CHP'nin jetonu çok ama çok geç düşüyor."
BARİ HEPİNİZ AYNI MEYHANEYE GİTMEYİN
Ana muhalefetin kurultaylarda demokrasi vurgusu yapmasına tepki gösteren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
Genel başkanları da geçen hafta itiraf etti. 40 milletvekili Meclisteki oylamaya katılmayınca, ne dedi? Hatırlayın. 'Bu kadar sık meyhaneye gitmeyin, gidecekseniz de bari hepiniz aynı meyhaneye gitmeyin.' Yazar merhum Oğuz Atay'ın güzel bir sözü var, çok enteresan. Medya bunu herhalde yazar. 'Türk solu geç kalkar çünkü bir gece önce sabaha kadar içmiştir.' Bak ben söylemiyorum. Bunlar onun için geç uyanır. 28 Şubat konusunda, 27 Nisan bildirisi konusunda geç uyandılar, iş işten geçtikten sonra ayıldılar. İnşallah mahmurlukları geçtikten sonra Ergenekon konusunda da uyanacaklar, bize de o gün tıpkı bugünkü gibi sadece 'günaydın' demek düşecek

CHP'NİN GEÇMİŞİ
CHP'nin tüzüğü ile AK Parti tüzüğünü karşılaştıran Erdoğan, ''CHP'nin geçmişinden gurur duyuyoruz'' sözlerini hatırlatarak, ''Sayın Kılıçdaroğlu; Dersim katliamından, İstiklal Mahkemelerinden zulüm dolu geçmişinizden, bu milletin burnundan fitil fitil getirmenizden, DP'ye karşı 27 Mayıs darbesini yapmaktan gurur duyuyor musunuz?'' diye sordu. Erdoğan, tartışılan o olayları ve isimleri gündeme getirdi:
"Siz İstiklal Mahkemesi yargıcı Kel Ali ile, Kılıç Ali ile Necip Ali ile gurur duymaya, isimlerini parklara vermeye devam edin. Biz bu ülkenin şehitleriyle, gazileriyle, büyük siyaset adamlarıyla gurur duyacağız, onların isimlerini yaşatmaya devam edeceğiz. İşte en son biz hastanemize İskilipli Atıf Hoca'nı ismini verdik."
MİLLET SENİ SEYREDİYOR
Erdoğan, İskilip'te bir hastaneye merhum İskilipli Atıf Hoca'nın ismini vererek bir hakkı teslim ettiklerini bildirerek, ''Enteresan bir şey daha söylüyor; 'Başbakan 46 dakika konuştu, 45 dakikasını CHP'ye ayırdı. Başbakan CHP'den çekiniyor' diyor. Aynaya bak aynaya. Millet dizi seyretmeyi bıraktı, sabah akşam keyifle seni seyrediyor'' diye konuştu.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bakalım, tüzük kurultayında ne gibi değişiklikler olacak, bir de baktım Erdoğan kurultayıymış. Böyle bir kongre olur mu? Hatta bazı medya yorumcuları da 'Grup konuşmalarından farklı bir şey görmedik' dediler. Entrika, ayak oyunu, yalan, iftira, komedi, kumpas, komplo, aksiyon... Ne ararsanız var. CHP'den çekinmek için hiçbir şeye gerek yok. Biz Sayın Kılıçdaroğlu'ndan ziyadesiyle memnunuz, CHP'nin bu halinden fazlasıyla memnunuz. Günde 10 vakit çark eden, ayak üstü 10 yalan söyleyen, iftira atan, yalan söyleyen, hakareti politika zanneden CHP, millet nezdinde tüm itibarını tüketen genel başkandan biz ziyadesiyle memnunuz. CHP'nin başında böyle bir genel başkan olduğu müddetçe evvel Allah AK Parti gücüne güç katmaya devam edecek. Fakat biz Türkiye'de Anamuhalefetin bu halde olmasından rahatsızız. Anamuhalefet genel başkanın böyle bir ruh hali içinde olmasından rahatsızız. Biz CHP seçmeninin böyle bir genel başkana mahkum edilmesinden rahatsızız.''

REZALETE ENGEL OLACAĞINA

''Kurultayda konuştuğu kürsünün önünde kendi milletvekili tartaklanıyor, neredeyse orada işini bitirecekler'' diyen Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu söyle seslendi:

''Sayın Kılıçdaroğlu, oradaki rezalete engel olacağına şirazeden çıkmışcasına bize hakaret ediyor. Fakat bir taraftan da enteresan, oradaki emniyet mensuplarına diyor ki 'Beni CHP'lilerden korumayın.' Ya dayağı yiyen CHP'li milletvekili, bir dosya verecek veremiyor, senin milletvekilini dövüyorlar orada, sen hala diyorsun ki 'beni CHP'lilerden korumayın.' Bu kadar mantığın iflas ettiği an. İstediğiniz kadar hakaret edin, istediğiniz kadar seviyeyi üslubu ayaklar altına alın, onların hepsi bizim kar hanemize yazıyor. Sonuçta aynaya baktığınızda mahçup olan biz değil, siz olacaksınız.'


Erdoğan'ın 28 Şubat anısı Arınç'ı ağlattı



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 28 Şubat dönemine ait anısı AK Parti Grup salonunda duygusal anlana sahne oldu
O dönemde yaşanan sıkıntıları kendi şahit olduğu bir olay üzerinden anlatan Başbakan Erdoğan Bülent Arınç'ı yine ağlattı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugünkü parti grubu konuşmasında 28 Şubat döneminde yaşanan sıkıntıları farklı örneklerle dile getirdi.
KIZ ÖĞRENCİLER KAFAYI ÜŞÜTMÜŞ

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, 28 Şubat döneminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde, Bezm-i Alem Hastanesi'nde yatarken, bir gün iki kız çocuğu ile hastanede karşılaştığını ve ''Hayırdır nedir rahatsızlığınız'' diye sorduğunu belirtti. Kızların kendisine ''Ne olacak başkanım, kafayı üşüttük'' dediklerini, neden diye sorduğunda da ''eğitim öğretim hakkımız elimizden alındı da onun için'' yanıtını aldığını ifade eden Erdoğan, ''Oraya psikolojik tedavi almak üzere gelmişler. O sadece iki taneydi, sayılar aslında yüzlerce, binlerce kızımız için geçerli. Bu ülkede bunlar yaşandı, bunların ahı, vahı yerde kalır mı?'' diye konuştu.

Köşk'ten 4+4+4 açıklaması



Çankaya Köşkü, dün yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısına ilişkin açıklama yaptı
Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada, dünkü MGK toplantısında Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki öğretmen açığı ve eğitim alanındaki ihtiyaçlar hakkında bir sunum yaptığı belirtilerek, basın-yayın organlarında iddia edildiği gibi, zorunlu eğitimin ''4 4 4'' şeklinde 12 yıla çıkarılmasını öngören yasa teklifinin kesinlikle gündeme gelmediği bildirildi.

O değişiklik CHP'li erkekleri korkuttu



CHP'de tüzük değişikliği ile gerçekleşen yüzde 33 kadın kotası, partinin erkek üyeleri arasında espri konusu oldu
CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, "Yakında partide erkekler kota isteyecek" derken, partinin kadın kollarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler, "Tüzükte yüzde 33 cinsiyet kotası olarak geçiyor. Erkekler devrimden memnun. 'Partide azınlığa düştüğümüzde cinsiyet kotası gibi bizi koruyacak bir madde var' diyorlar" diye konuştu.
CHP'de yüzde 33 kadın kotası, milletvekili genel seçimlerinde, Parti Meclisi, il, ilçe ve belde yönetimlerinde, belediye ve il genel meclis üyesi adaylıklarında, kurultay delegesi seçimlerinde uygulanacak. CHP'nin kadın kollarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler konuyla ilgili şunları söyledi:
"Çalışmalarımızın sonucunu aldık. Kadın kotasının yüzde 25'ten yüzde 33'e çıkarılması büyük bir devrim. Bu durum, kurultayda erkekler arasında espri konusu oldu. Tüzükte yüzde 33 cinsiyet kotası olarak geçiyor. Erkekler devrimden memnun. 'Partide azınlığa düştüğümüzde cinsiyet kotası gibi bizi koruyacak bir madde var' diyorlar. Milletvekilli seçimlerinde 26 adaydan 8'i kadın olacak. Yerel yönetim seçimlerinde kadının cesaretlendirilmesi amacıyla eğitim vereceğiz."
'YAKINDA ERKEKLER KOTA İSTEYECEK'
CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel, yüzde 33 kadın kotasını 'Öyle görünüyor ki kadınlar yüzde 33 kotayla yetinmeyecek. Yakında biz kota isteyeceğiz' esprisini yaparak değerlendi.
CHP'DE EN ÇOK KADIN ÜYE BALÇOVA'DA
CHP'de kadınlar üye sayısının yüzde 30'unu oluşturuyor. 957 ilçenin 200'ünde kadın üye oranı yüzde 26 ile yüzde 45 arasında değişiyor. 757 ilçede kadın üye oranı yüzde 25'in altında. CHP'nin en çok kadın üyesinin olduğu ilçeler arasında ilk beşte İzmir'in üç ilçesi var. İzmir Balçova yüzde 45.71, İstanbul Bakırköy yüzde 44.07, İzmir Güzelbahçe 43.83, İstanbul Beşiktaş 43.11, İzmir Narlıdere 43 ile beş sırada yer aldı. İzmir'in tüm ilçelerinde kadın üye oranı yüzde 38 ile 47 arasında.

Demirtaş AK Parti'yi böyle vurdu



BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş grubunun toplantısında konuştu
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş AK Parti'nin iktidara geldiği günden itibaren yaptıkları ile 28 Şubat'ta yaşanan olayları aynı kefeye koydu.
AK Parti'nin 28 Şubat darbesinin çocuğu olduğunu söyleyen Demirtaş; ''Siz AKP olarak 28 Şubat darbesinin hem ürünü hem destekleyicisi olarak iktidara geldiniz.
28 Şubat'ta aydınlar gazeteciler içeri atılıyordu, medyaya sipariş haberler yapılıyordu, hakimler kışlalara çağırılarak brigfing veriliyordu, sarık takılmış kuklalar medyaya servis ediliyordu. Bugün iktidarda olan AKP bu yöntemleri kullanmıyor mu?''dedi
4+4+4 eğitim sistemininin amacını piyasaya ara eleman yetiştirmek olduğunu söyleyen Demirtaş; ''Mesele dindar nesil yetiştirmek değil, uysal gençlik yetiştirme meselesidir. AKP'nin amacı kendi sözlerinin dışına çıkmayacak insanlar yetiştirmektir'' dedi
BDP Genel Başkanı grubunun toplantısın eğitim sisteminden, Roboski katliamına, Hocalı katliamından, 28 Şubat darbesine kadar birçok konuya değindi.
İşte Demirtaş'ın konuşmasından satır başları;
28 ŞUBAT'I GERÇEKLEŞTİRENLER BAŞARILI OLMUŞTUR
Hiçbir darbe savunulamaz. Bizler 28 Şubat darbe sürecinden kendi penceremizden doğru sonuçlar çıkarmadığımız sürece Türkiye bir darbeler devleti, ülkesi olmaya devam edecektir. 28 Şubat darbesiyle sadece Erbakan'a yapılmış darbe değildir. Sadece bir Başbakan'ı indirip başka iktidarı getirmek amacı olamaz darbenin.
28 Şubat hedefleri açısından incelendiğinde 28 Şubat'ı gerçekleştirenler başarılı olmuştur.
Meselenin doğru anlaşılması lazım. O dönemin iktidarı rahmetli Erbakan bi mücadele insanı olarak mücadelesini sürdürmüş ve iktidardar al aşağı edilmiştir. Onun yerine gelenler ne yapmışlardır darbeyle yüzleşmek için?
AKP 28 ŞUBAT'IN HEM ÜRÜNÜ HEM DESTEKLEYİCİSİDİR
Siz zaten iktidara gelmeden önce bunları biz milli gömleiği çıkardık diyerek alkışladınız. 28 Şubat'ın çocuğu, bebeği olarak 2002 yılında iktidara geldiniz.
Siz Akp olarak 28 Şubat darbesinin hem ürünü hem destekleyicisi olarak iktidara geldiniz. Ne yapıldı 28 Şubat'a gelene kadar? 
AKP BUNLARI YAPMIYOR MU?
Aydınlar gazeteciler içeri atılıyordu. Medyaya sipariş haberler yapılıyordu. Fişlemeler yapılıyordu.Gazeteciler Genelkurmaya çağırılarak brifing veriliyordu. Hakimler kışlalara çağırılarak brigfing veriliyordu. Belediye başkanları tutuklanıyordu. Sarık takılmış kuklalar medyaya servis ediliyordu. Bunlar toplumu teslim almak için yapılıyordu. Bugün iktidarda olan AKP bu yöntemleri kullanmıyor mu? Bunlar tutarsız ve ilkesiz. Olağanüstü hali kaldırdık diyorlar ama sadece ismi değişti.
O GÜNÜN KATLİAMCILARIYLA AYNI MAHKEMELERİ KULLANIYORLAR
Sıkıyönetim mahkemeleri, İstiklal mahkemeleri hukuksuzluğun altına imza atmış kanunsuz kuruluşlardır. Bu mahkemeler Cumhuriyet tarihi boyunca var olmuştur. Kaldırın diyoruz. Bize lazım diyorlar.
O günün katliamcılar nasıl bu mahkemeleri kullandıysa bugünün ekibi de bize lazımdır diyor. İşi bittiği zaman bunları kaldıracaklar.
Biz ısrarcı olacağız. Özel mahkemeler tümden kaldırılmadığı sürece Türkiye'ye demokrasi gelmeyecektir.
4+4+4 EĞİTİM SİSTEMİ
Öncelikle bu kadar hassas bir konu, veli camiası, öğrenci camiasıyla müzakereyle mi getirildi? Hayır. Hükümet tasarı olarak sunup üstlenmiyor bile. Birkaç AKP milletvekili imza toplamış. Böyle getirilmiş. Peki bu yasa teklifini getiren milletvekilleri bunu savunurken nerede savunuyor?
DAHA MECLİS'TE KONUŞULMADAN MGK'DA KONUŞULUYOR
Milliğ Eğitim Bakanı gidip Milli Güvenlik Kurumu'nda ikna etmeye çalışıyor. Kenan Evren'in facia dolu kuruluna gidiyorlar. Ak Parti bunu hala kullanıyor. Daha Meclis'te konuşulmadan MGK'da konuşuluyor.
MESELE UYSAL GENÇLİK YETİŞTİRME MESELESİDİR
Dindar nesil yatiştiriliyor tartışmasına kısıtlanamaz bu mesele. Ancak anahtar teslimi İslam devleti AKP'ye verseniz elinin tersiyle iter. Sadece bir amacı varmış gibi muhalefeti arkasından sürükler ve asıl amacını hayata geçirir. Mesele dindar nesil yetiştirme meselesi değil uysal gençlik yetiştirme meselesidir.
Dindar nesil geri değildir. Allh'tan başkasına kulluk etmez. Bunlar böyle gençlik mi yetiştirmek istiyor? Hayır. Başbakan höyt diyecek onlar kabul edecek. Böyle gençler yetiştirmek isityorlar. Dünya piyasası, ekonomik piyasa böyle gençlik istiyor.
AMAÇ PİYASANIN TALEPLERİNE UYGUN İNSAN YETİŞTİRMEK
Herkesin iyi eğitim alması gibi bir amaç yoktur. Ne vardır. Piyasanın taleplerine uygun insan yetiştirmemiz lazım köleler yetiştirmemiz lazım diyorlar. Amaçları piyasanın ara eleman ihityacını karşılamak içindir.
Eğitim mekanizmasını torna aleti olarak görüyorlar. Eğitimin birtek amacı var işsiz kalmayacaksınız. Bunların eğitim amacı budur. Tartışmalarında dikkat edin eğitim kalitesini düzelteceğiz, gerçek tarihini anlatayacağız demiyorlar.
Tüm gençliği piyasanın ellerine kollarına teslim etmek istiyorlar. Dindar olsun olmasın gençlik nasıl yetişecekse sömürüye karşı olsun,z ulüme karşı olsun.
EĞİTİM POLİTİKALARINI MİLLİ GÜVENLİK KURULU BELİRLEMİŞTİR
Eğitim politikalaarını Milli Güvenlik Kurulu belirlemiştir bu ülkede. Bu nedenle 4+4 mü olacak 4*4 mü olacak orada kabul edilir.
Çırak yetiştirecekler, ara eleman yetiştirecekler mesele budur. Fazla üniversite mezunu var onlara iş bulamıyorlar. Biz sistemin bu şekilde işliyor olmasına karşı olacağız. Bu yüzden bu tartışmalar vesilesi ile şu AKP'nin yapmaya çalıştığı din maskesi ile tüm neoliberal politikaları topluma yedirmesine dikkatli olmalıdır. AKP' nin ustalık dönemi bu kadar işte. Herşeyi ustaca yapıyorlar.
BELEDİYELERİMİZİN DE EĞİTİME YAKLAŞIMI ORTADA
Belediyelerimizin eğitime yaklaşımları da ortada. Cemaate bağlı okuma evleri her yerde hükümetin desteği ile mantar gibi çoğalmış durumda. Belediyelerimizin sınavlara hazırlanan öğrenciler için açtığı yerler teker teker kapatılıyor.Bu yüzden sınava hazırlanan 2000'den fazla öğrenci sınav destek hizmetinden hizmet alamadı.
28 ŞUBAT'TA DA BUNU YAPIYORLARDI
İşte 28 Şubat'ta da böyle yapıyorlardı. Cemaatlerin yurtlarını, Kuran kurslarını kapatın deyip imzayı da rahmentli Erbakan'a attırıyorlardı.
VURUN DEDİN Mİ YOKSA DEMEDİN Mİ? 
Roboski için hala Başbakan konunun üstünde hala duruyoruz diyor. Ortaya çıkaracaz diyor. Basit bir soru soruyoruz. Vurun dedin mi demedin mi?
Siz kendi yetkinizle olan idari soruşturmayı yapmıyorsunuz. Biz bunun için uluslararası mahkemeye başvurduk. Uluslararası mahkemede usül olarak kabul edildi. Hesebını soracağız denildi.
IRKÇILIĞI BAKANLIK YAPIYOR
Taksim'de yaşananları gördük. Hocalı katliamı gibi olayı ve o kalabalığı kullanarak ırkçı bir olaya dönüştürülüyor. Bunu kim yapıyor. Bakanlık. O bakan Hrant Dink'in katliamını yapan çeteyi ortaya çıkaracak bakan.
O gün o gün akmıştır bitmemiştir diyor İçişleri Bakanı. Türk'ün kendinden başka dostu yoktur diyor. Bunu İçişleri Bakanı söylüyor.
HAYIRLI OLSUN AKP DURMAK YOK YOLA DEVAM
Bunu biz yapsak ırkçı oluruz. Bu beyefendi yapınca demokrat oluyor. Sıfatı da bakan. O yüzden biz istifa et demiyoruz. Hayırlı olsun AKP. Durmak yok yola devam. Irkçılık kusan bakan KCK operasyonlarını yöneten bakan. Bu bakan mı Roboski katliamını ortaya çıkaracak?
Hocalı'daki ırkçılığı yapanlar Taksim'de onları yapanlar da ırkçıdır. Irkçılık milliyetçilik insanoğlunun tutulduğu hastalıktır.

Devlet Bahçeli'den Erdoğan'a zor soru!



MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında partililere seslendi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AK Parti'nin, MHP'nin iktidar ortağı olduğu dönemde PKK terör örgütü yöneticileriyle görüşüldüğü ve MHP'li bakanlarında bilgisi dahilinde olduğu eleştirilerine yanıtı sert oldu:
"Şimdi Başbakan ve arkadaşları su soruya cevap versinler; Kimdir bu MHP'li bakan? Eğer biraz gururunuz, ahlakınız varsa bunu açıklarsınız."
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 28 Şubat sürecini de "AKP zihniyeti bu dönemde filizlenmiştir. 28 Şubat'ın AKP sürümü olduğu açıktır. Olan Necmettin Erbakan ve çalışma arkadaşlarına olmuş, AKP'ye gün doğmuş, sözde mazlum görüntüleriyle kazançlı çıkmışlardır" sözleriyle değerlendirdi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
İşte Bahçeli'nin konuşmasından satır başları:
HOCALI KATLİAMI
Ermeni katliamıyla hayatını kaybeden kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Ermeni ölüm makinesi hiç yorulmamıştır. Hocalı Türk milletinin vicdanı ve dinmek bilmeyen feryadıdır.
Hocalı kalp atışıdır. Hocalı onurdur, haysiyettir. Hocalı'da kan döken kişi bugün Ermenistan devletinin başındadır. AKP'nin kucak kucak olduğu kişi dikkat edin Hocalı'nın elebaşısıdır. Ülkeler sözde soykırım oyunlarını kabul ettirmekte, inkar edenlere ceza uygulayabilmektedir. Beklentimiz Fransa'nın yanlışının düzeltilmesi ve Sarkozy'nin dersini almasıdır.
PARTİLERİMİZİN ÖNERİLERİ
1-Ermenistan silahlı unsurları Karabağ'dan geri çekilmeli
2-Yukarı Karabağ'ın işgalinden sonra gçömen vatandaşların evlerine kavuşması temin edilmelidir
3- Yukarı Karabağ huzura ermeden hiçbirimize huzur ve rahat yüzü yoktur. Hocalı Türk'tür ve Türk kalacaktır.
Türk milletinin ızdırapları kimsenin iştahını kabartmamalı, sevindirmemelidir. Demokratik kültürün yeterli geliştirilmemesi birçok gerilime neden olmuştur.
Silahların gölgesi altında demokrasi askıya alınmış, millet iradesi hırpalanmıştır. Hepimizin kabul gördüğü bir gerçek ise demokrasinin yeri dolmaz bir olduğudur. Aziz milletimiz ne diyorsa geçerli olan odur.
28 ŞUBAT POSTMODERN DARBE
28 Şubat post modern darbesinin 15. yılında bu gerçekler konusunda bir kez daha düşünmek siyasi hayatımız için doğru olacaktır. Siyasi dışarıdan tanzim etmeye çalışanlar açıkça millet iradesine kast edenlerdir.
AKP zihniyeti bu karanlık dönemde filizlenmiştir. Olan Necmettin Erbakan ve çalışma arkadaşlarına olmuştur. AKP'ye gün doğmuş, sözde mazlum görüntüleriyle kazançlı çıkmışlardır. 28 Şubat'ın AKP sürümü olduğu açıktır.
HÜKÜMETE ELEŞTİRİ
Devlet organları çıkmaz sürüklenmiş, hukuka pranga vurulmuştur. Hükümet kendi yanında olmayanları yaftalamıştır.
AKP namlusu önüne gelene iftira atmış, pusu kurmuştur. İlk hedef olarak MHP'yi seçmiştir. AKP ve yanlı medya yalanlarına hız vermiştir. AKP'nin asılsız ve kifayetsiz iftiralarının başında İmralı canisiyle yapılan görüşmelerden MHP'li bir bakanın bilgi olduğu yer almaktadır.
BAŞBAKAN CEVAP VERSİN
Şimdi Başbakan ve arkadaşları su soruya cevap versinler; Kimdir bu MHP'li bakan? Eğer biraz gururunuz varsa bunu açıklarsınız.
KEPAZELİKTİR
İmralı canisini MHP'nin ismiyle birlikte anılması bile kepazeliktir. Biz ancak terörle mücadele eder, varımızı yoğumuzu ortaya dökeriz. Bunun aksine düşününler zavallıdırlar. Yapışık ikizler AKP ve BDP'nin aynı sözlerle bizi hedef almaları ortaklığını göstermektedir.
Partimiz hakkında uydurulan yalanların gün gelecek mutlaka hesabını verecekler. AKP yeni anayasa hazırlığı kapsamında İmralı ile resmi temasta bulunmak amacıyla milletimize psikolojik baskı yapmaktadır. AKP Oslo görüşmelerini meşrulaştırmak için yeni bir strateji geliştirmektedir. Dün İmralı ile görüşmelerini inkar edenler, şimdi bunu yapmaktan utanç duymamaktadırlar
YENİ EĞİTİM SİSTEMİ
Eğitim yapısında bugün kademeleri itibariyle yeterli okullaşma sağlanamamış, insan ihtiyacı sağlanamamıştır. İktidar parti attığı her adımda yeni problemle oluşturmuştur. AKP döneminde eğitim sisteminde atılım yapılamadı, ilerlenme kaydedilemedi. Okullaşma oranı artırılamadı. Hükümetin günü kurtarmaya dönük, istismar dolu politikası eğitimi yap-boz tahtasına çevirdi. Milletçe yüksek hedefleri ulaşabilmemiz, eğitim sisteminin gelişmesiyle mümkün olacaktır. AKP'nin bir eğitim politikası, gelecekle ilgili bir hedefi bulunmamaktadır. Her bakanla birlikte eğitim sisteminin değişmesine dünyanın neresinde rastlanmaktadır
İMAM HATİP LİSELİLER
Tartışmaların İmam Hatip Liseleri ekseninde yapılması doğru değil. Bu ülkede imam hatiplerde okuyan evlatlarımızın hiç kimseden bir eksiklikleri bulunmamaktadır. Düz liselerde okuyanlar neyse, imam hatiplerde okuyan evlatlarımızda aynı değerdedir.

Birleşme ve satın almada lideriz



2010 yılında birleşme ve satın alma işlemlerinde 2. sırada yer alan Türkiye, 2011 yılında yaptığı 272 işlem adediyle kendi rekorunu kırdı.
Türkiye 11 Orta ve Güney Avrupa ülkesi arasında geçen yıl yaklaşık 14 milyar dolar büyüklük yaratan 272 işlemle en fazla birleşme ve satın alma yapılan ülke oldu.
Ernst & Young tarafından yayımlanan, Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan, Macaristan, Polonya, Romanya, Sırbistan, Slovakya, Slovenya ve Türkiye'yi kapsayan "Orta ve Güneydoğu Avrupa Birleşme ve Satın Alma İşlemleri Barometresi 2011" raporuna göre, Türkiye'de geçen yıl 13,7 milyar dolar büyüklük yaratan 272 birleşme ve satın alma işlemi gerçekleşti.
Türk şirketlerinden Mey İçki'nin 2,1 milyar dolara İngiliz Diageo Plc. tarafından, Acıbadem Sağlık Grubunun yüzde 75 hissesinin 1,3 milyar dolara Malezyalı Integrated Healthcare Holdings ve Khazanah Nasional Berhad tarafından satın alınması işlemleri ile Genel Enerji iştiraklerinden Genel Energy International'ın İngiliz Vallares şirketiyle 2,1 milyar dolarlık işlem hacmiyle birleşmesi, geçen yıl bölge ülkelerinde yapılan en büyük 10 işlem arasında yer aldı.
KENDİ REKORUMUZU KIRDIK
Raporda, 2010 yılında birleşme ve satın alma işlemlerinde 2. sırada yer alan Türkiye, geçen yıl yaptığı işlem adedi ile kendi rekorunu kırdı. Polonya'nın ikinci sıraya gerilediği bölgede, 2010 yılında gerçekleştirilen 1.002 işlem, 2011 yılında yüzde 11 artış ile 1.116 rakamına ulaştı.
Bölgede geçen yıl boyunca gerçekleştirilen işlemlerin tahmini parasal büyüklüğü 49,5 milyar dolar olarak açıklandı. Bu, 2010 yılına oranla yüzde 48'lik bir artışı ifade ediyor. 11 ülke arasındaki karşılaştırmada işlem hacmi bakımından birinci sırayı ise tahmini 21,2 milyar dolarlık işlem bedeli ile Polonya alırken, Türkiye 13,7 milyar dolarlık işlem hacmi ile ikinci sırada yer alıyor. 2010 yılında tutarı 100 milyon doları aşan 50 işlem yapılmışken bu rakam geçen yıl 62'ye ulaştı.
"TÜRKİYE'NİN BAŞARISININ GELECEK YILLARDA DA DEVAM ETMESİNİ BEKLİYORUZ"
Açıklamada görüşlerine yer verilen Ernst&Young Kurumsal Finansman Bölümü Başkanı Müşfik Cantekinler, raporun kendileri açısından şaşırtıcı olmadığını, Türkiye'nin son yıllarda sadece bölgede değil, tüm dünyada dikkati çeken bir ülke olduğunu belirterek, siyasi ve ekonomik istikrar ile yüksek büyüme hızı ve demografik faktörlerin, Türkiye'yi yerli ve yabancı yatırımcıların yaptıkları birleşme ve satın alma işlemleri açısından çok cazip kıldığını, Türkiye'nin bu başarısının gelecek yıllarda da devam etmesini beklediklerini kaydetti.

Sizin de bankada 500 liranız olabilir



Yargıtay, vatandaşın 10 yıl geriye dönük olarak kredi kartı aidatını almasının yolunu açtı
Kredi kartları konusunda Yargıtay'ın aldığı son karar, tüketiciler için en az 500 liralık bir alacağı da beraberinde getirebilir.
Yargıtay'ın son kararı ile artık tüketiciler kart aidatlarını 10 yıl geriye dönük olarak geri alabilecek. Üstelik burada faiz işletilmesi de söz konusu olabilecek.
Kabaca bir hesaplama ile tek kredi kartı olan bir kişinin ortalama 50 lira yıllık kart aidatı ödediği düşünülürse, bankadan alacağı tutar 500 lirayı bulabilecek.
Takvim'in haberine göre vatandaşların birden çok kredi kartı olabileceği ve bir hanedeki kart sayısının 3-4 adedi bulabileceği dikkate alınırsa da, bir ailenin bankada biriken aidat parasının ortalama 2 bin TL'yi bulabilmesi söz konusu oluyor.
FAİZİYLE GERİ ALIN
Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar, yaptığı açıklamada, Yargıtay'ın kararının emsal niteliğinde olduğunu belirterek, haklarını aramak isteyen tüm vatandaşlara yardım edileceğini ifade etti. Bankalardan kart aidatlarını geri alabilmek için öncelikle bankaya yazılı olarak müracaat etmek gerekiyor. Bankanın ödemeye yanaşmadığı durumlarda ise Yargıtay'ın kararı emsal gösterilerek il ve ilçelerdeki hakem heyetlerine dava açmak mümkün oluyor.
Bankaların istediği kart aidatları da farklılık gösteriyor. Kimi bankalar düşük ücret isterken, bazılarında rakam 150 lirayı buluyor. Bankalar kartın niteliğine göre ücretini de yükseltiyor.
DOSYA MASRAFINA İADE KARARI
Konut kredisi kullananlara da yargıdan müjdeli haber geldi. Kayseri'de Tüketici Mahkemesi, bir bankanın konut kredisi kullanan tüketiciden aldığı dosya masrafının tamamı ile ekspertiz ücretinin tüketiciye geri ödenmesine hükmetti. Mahkeme, müşteriye verilen sözleşmede yer almayan bin liralık dosya masrafı ile 330 liralık ekspertiz ücretinin tüketiciye iade edilmesi gerektiğini bildirdi.

Forbes en zenginleri açıkladı



Forbes 'En Zengin 100 Türk' listesini açıkladı
Forbes'ın ''En Zengin 100 Türk'' listesine göre; Türkiye'nin en zengin kişisi 3 milyar dolarlık servetiyle Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin oldu.
Forbes'ın ''En zengin 100 Türk'' sıralamasına göre, Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin 3 milyar dolarlık servetiyle ilk sırada yer aldı.Listede Çukurova Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet 2,9 milyar dolarlık servetiyle ikinci, Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker 2,8 milyar dolar ile üçüncü oldu.
Sıralamada Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk ile Koç Holding'den Semahat Arsel 2,6'şar milyar dolarlık servetleriyle dördüncülüğü paylaşırken, Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç 2,5 milyar dolarlık servetiyle altıncı sırada yer aldı.
''En Zengin 100 Türk'' listesinin ilk 10'u sırasıyla 2,4 milyar dolar ile Filiz Şahenk, 2,3 milyar dolar ile Şarık Tara, 2,2 milyar dolar ile Suna Kıraç ve 2,1 milyar dolar ile Ali Ağaoğlu şeklinde sıralandı.

Sıfırcı Hoca'dan komşuya kötü haber



S&P'den ekonomik krizle boğuşan Yunanistan'a bir kötü haber daha geldi
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor's (S&P), Yunanistan'ın ''CC'' olan uzun vadeli kredi notu ile ''C'' olan kısa vadeli kredi notunu ''SD'' olarak bilinen ''tercihli temerrüt'' seviyesine çekti.
S&P, karara gerekçe olarak Yunanistan hükümetinin özel sektör kreditörleriyle yaptığı borç takas anlaşmasını gösterdi.
Kuruluş, takas anlaşmasının tamamlanması ve borç ödemelerinin düzenli şekilde sürmesi halinde ülkenin uzun vadeli kredi notunu ''CCC'' seviyesine çıkarabileceğine dikkati çekerek, belli bir sayıda kreditörün takas anlaşmasını kabul etmemesi durumunda ise Yunanistan'ın temerrütle karşı karşıya kalabileceğini vurguladı.
Bir diğer uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch de geçen hafta ''Yunanistan'ın yakın vadede yüksek olasılıkla temerrüte düşeceğini'' gerekçe göstererek ülkenin yabancı ve yerel para cinsinden uzun vadeli kredi notunu düşürmüştü.
Fitch, Yunanistan'ın özel sektör kreditörleriyle tahvil takas anlaşmasının ayrıntılarının açıklanmasını takiben bu ülkenin yabancı ve yerel para cinsinden uzun vadeli kredi notunu ''CCC''den ''C''ye düşürdüğünü bildirmişti.
Avro Bölgesi maliye bakanlarının geçen hafta 14 saat süren toplantısında, Yunanistan'a 130 milyar avroluk ikinci kurtarma paketine yeşil ışık yakmıştı.
Özel banka ve finans kuruluşları, ikinci kurtarma paketinin ön şartı olan borç indiriminde gece boyunca süren pazarlıkların ardından Atina yönetimiyle daha önce uzlaştıkları oranları revize etmişti. Bankalar adına Avro Bölgesi'yle müzakereleri yürüten Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), Yunan tahvillerinin değerinde nominal yüzde 53,5 ve reel yüzde 75 indirimi kabullenmişti.
Yunanistan'ın bankalarla tahvil takasını 8 Mart'ta başlatarak 3 gün içinde tamamlaması bekleniyor.
Kurtarma paketi için AB ve IMF'nin hazırladığı yeni ekonomik programla Yunanistan'ın halen gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 160'ını aşan kamu borcunun 2020 yılına kadar yüzde 120,5'e indirmesini hedefleniyor.
KARARIN ARDINDAN BİR ŞOK DAHA
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Yunan devlet tahvillerinin teminat olarak kullanılmasını geçici olarak durdurdu.
ECB bu adımı, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un Yunanistan'ın kredi notunu ''SD'' olarak bilinen ''tercihli temerrüt'' seviyesine çekmesinden sonra attı.
ECB'nin bu kararından etkilenen bankaların, Avro Bölgesi düzenlemeleriyle uyumlu biçimde acil likidite destek programı kapsamında ulusal merkez bankalarından borçlanmaya devam edebileceği de belirtildi.
Bankanın, Yunan tahvilleriyle ilgili kararını Mart ayı ortasında gözden geçirmesi bekleniyor.
ECB, geçen yıl Temmuz ayında, üç önemli uluslararası kredi derecelendirme kuruluşundan birinin Yunanistan'ın kredi notunu ''temerrüt'' seviyesine indirinceye kadar tahvillerini teminat olarak kullanmaya devam edeceğini açıklamıştı.

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor