Son Dakika :
mgk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mgk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çankaya Köşkü'nden 4+4+4 açıklaması

Gönderen: Unknown on 28 Şubat 2012 Salı | 17:17



Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in dünkü Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı’na katılması ile ilgili olarak yazılı bir açıklama yaptı.Açıklamada şöyle denildi; "Bilindiği gibi, gündemin özelliğine göre Milli Güvenlik Kurulu Toplantılarına ilgili bakan ve kişilerin çağrılması, Anayasa’da yer almaktadır. Bir önceki Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı’nda, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in dünkü Toplantıya davet edilmesi kararlaştırılmıştır. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, toplantıda Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki öğretmen açığı ve eğitim alanındaki ihtiyaçlar hakkında bir sunum yapmışlardır. Bazı basın-yayın organlarında iddia edildiği gibi, zorunlu eğitimin ‘4+4+4’ şeklinde 12 yıla çıkarılmasını öngören yasa teklifi kesinlikle gündeme gelmemiştir."DHA

Öğretmen açığına vurgu



Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından yayınlanan bildiride, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki öğretmen açığının ele alındığı, öğrencilere daha kaliteli bir eğitim sağlanması için gereken ihtiyaçların değerlendirildiği ifade edildi.
MGK Toplantısı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığında Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirildi. Toplantının sonunda yayınlanan bildiride toplantıda ülke güvenliğini ilgilendiren iç ve dış gelişmelerin ele alındığı belirtildi. Bildiride şu ifadelere yer verildi:
"Ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliğini, toplumun huzur ve güvenliğini hedef alan ve vatandaşlarımızın canına, malına, hak ve özgürlüklerine kasteden terörist eylemlere karşı güvenlik güçlerimizin ağır kış koşullarına rağmen fedakarca, etkin ve koordineli bir şekilde yürüttüğü mücadele görüşülmüştür. Bu mücadelenin önümüzdeki dönemde de aynı kararlılıkla devam edeceği, öte yandan terörün istismar kaynaklarının kurutulması amacıyla yürütülen kapsamlı çabaların da demokrasiye, hukuk devleti ilkelerine ve evrensel değerlere bağlı olarak sürdürüleceği bir kere daha teyit edilmiştir."
Bildiride, Türkiye'nin, Irak'ın güvenlik ve istikrarına önem verdiğine dikkat çekilerek, Türkiye'nin Irak'taki gelişmeleri yakından takip etmeyi sürdürdüğü vurgulandı. Bölücü terör örgütünün, Irak'ın kuzeyindeki mevcudiyetinin sona erdirilmesi için somut adımlar atılması gerektiğinin de bir kez daha teyit edildiği belirtildi. MGK toplantısında Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki gelişmeler ile Suriye'deki kurumun da kapsamlı şekilde ele alındığı belirtilen bildirişe şunlar kaydedildi:
"Mısır'da halk meclisi ve şura konseyi seçimlerinin tamamlanması, Yemen'de erken Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gerçekleştirilmesi ve Libya'da ulusal kongre seçimlerine ilişkin seçim yasasının kabulü suretiyle bu dost ve kardeş ülkelerde, siyasi geçiş süreçlerinde kaydedilen ilerlemelerden duyulan memnuniyet ifade edilmiştir. Suriye'de devam eden şiddet, yıldırma ve toplu kıyım eylemlerine uluslararası toplumun seyirci kalmaması gerektiği vurgulanmış, bu çerçevede Suriye halkının korunmasının ve insani yardım ulaştırılmasının öneminin altı çizilmiştir. Bu kapsamda ayrıca uluslararası forumlarda meydana gelen gelişmeler gözden geçirilmiş, BM Genel Kurulu'nun 16 Şubat 2012 tarihinde ezici bir çoğunlukla kabul ettiği karardan duyulan memnuniyet dile getirilmiş ve 24 Şubat tarihinde Tunus'ta gerçekleştirilen Suriye'nin dostları grubu toplantısının sonuçları değerlendirilmiştir."
Ayrıca bildiride, "Suriye'de devam eden şiddet, yıldırma ve toplu kıyım eylemlerine uluslararası toplumun seyirci kalmaması gerektiği vurgulanmış, bu çerçevede Suriye halkının korunmasının ve insani yardım ulaştırılmasının öneminin altı çizilmiştir" denildi.
İHA

MGK'da Dinçer Sürprizi

Gönderen: Maykıl on 27 Şubat 2012 Pazartesi | 17:36



Çankaya Köşkü'ndeki şubat ayı olağan toplantısı saat 13.55'te başladı. Toplantıda iç ve dış gelişmeler değerlendirilecek.

Toplantıya, MGK üyesi olmayan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in de bakanlığının faaliyetleri hakkında bilgi vermek üzere katıldığı öğrenildi.

Zeynep Erbakan evdeki o günü anlattı



Türkiye’nin hak etmediği karanlık dönem, ‘postmodern darbe’nin üzerinden tam 15 yıl geçti. 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarıyla başlayan süreç, hiç şüphesiz en başta halkı mağdur etti. Zira bu süreçte bini aşkın subay ordudan atıldı, yüzlerce başörtülünün eğitim hakkı elinden alındı. Binlercesi bağrına taş basarak evine döndü, onlarcası psikolojik temelli hastalıklara yakalandı. Ülkenin teminatı olacak gençleri manevi olarak besleyecek Kur’an kursları ve İmam Hatip Okullarının çoğunun kapısına çıkarılan engellerle kilit vuruldu. Bankalar boşaltıldı, ekonomi felç oldu. Peki dönemin yakın tanıkları o günlerde neler yaşamışlardı?

Örneğin 28 Şubat tarihi MGK’sının yaşandığı o günün gecesi Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın evinde nasıl bir hava vardı. Erbakan’ın o kararları imzalamamak için direndiği bir hafta süresince, kendine gelip giden General İlhan Kılınç’la arasında nasıl bir diyalog geçmişti? Ve daha onlarca soru. O günleri konuştuğumuz tanıkların ortak talebi ise netti: 28 Şubat darbecilerinden mutlaka hesap sorulmalıydı.

- 28 Şubat sürecine geçmeden, isterseniz bize biraz babanız Necmettin Erbakan’ı anlatır mısınız?

En önemsediği konulardan biri Sabah Namazı’ydı. Güne onunla başlardı. Sinirlendiği anda kalkar abdest alırdı. Tartışmaya girmezdi. 365 gün olarak söyleyemeyeceğim, çünkü siyaset arkadaşları bizden daha çok onunla beraberdi. Ben sadece bayramlarda gördüğüm için, bir gününü söyleyebileceğim. Sabah namazını kılıyor. Bir iki saat istirahat ediyor. En büyük özelliği kıyafetlerini yan yana koyup hangi hangisine uyuyor diye bize sormasıydı. Eve gelince önce yatsı namazını kılardı.

- İbadetler ve giyim kuşamda nasıl tavsiyelerde bulunurdu?

Dini bir takım şeyleri yapmamızı isterdi ama sözden çok bakışlarıyla anlatırdı. ‘Akşam namazını kıldınız mı?’ demek için şöyle bir döner bakardı. Bir çocuğun ailesinden nazikçe oyuncak istemesi gibi bir tarzı vardı. Üniversiteye girerken bilgisayar mühendisliği ve kimya mühendisliğini o tavsiye etti. Tercihleri birlikte yapmıştık.

12 Eylül dönemi aklıma geldi

- 28 Şubat 1997 günü, MGK yapılıyor, gündem gergin, çıkan manşetler malum.. O gün ve gecesi ‘hiç bizi tutuklarlar’ endişeniz oldu mu?

Bizim bu dünyada kul olarak vazifelerimiz var. Babam da işini insanlığın kurtuluşu için çalışmak olarak düşünüyordu. O günlerde elbette 12 Eylül darbesi geldi aklıma.. Ama korkarak değil.. Zira 12 Eylül’de ilk içeriye alınışında annem demişti ki “Velev ki idam ettiler, cennette buluşuruz” demişti. Ben o zaman 13 yaşındaydım. O şekilde kendini en kötüye şartlandır, iyisi olursa mutlu ol demişti. O günler geldi aklıma..Ama korkarak değil..

- MGK toplantısı uzadıkça uzadı, siz bekliyorsunuz. Erbakan ailesinin evinde neler yaşanıyordu o anlarda?

Evde zaman geçmiyordu. Herkes o gün saniyeleri sayarken ben bir şeyler iyi olacak diyordum. Allah millet için O’na yardım edecek diyordum. Tek başına gereken savunmayı yapacağını düşünüyordum. Ki öyle oldu.

- Peki anneniz Nermin Hanım..? O da sizin gibi sakin miydi?

Annem sadece ağlıyordu o gün. O toplantı uzadıkça, bir yandan Kur’an okuyor, dua ediyor, hatta gözyaşları okuduğu Kur’an’ı ıslatıyordu..

- Niye ağlıyordu acaba?

Annem ‘insanlık için ağlıyorum’ diyordu. Ne bileyim bir hastayı görürsünüz, ‘keşke olmasa yazıktır’ durumunda olur acırsınız ya... Annem de ‘bu millete yazık olacak’ duygusuyla ağlıyordu. Bir taraftan Kur’an okuyor Kur’an’a gözyaşlarının düştüğünü görüyorsunuz. Bir taraftan da dikkatlerimiz televizyonlardan gelecek haberlerde idi.

- Evde sadece siz mi vardınız, aileden başka kimse var mıydı?

O gün ve o gece evde sadece biz vardık aile olarak, yabancı kimse yoktu. Evdekiler müthiş gergindi. Ama ben millet için Allah yardım edecek ve bir kötülük göstermez diyordum. Annemle kız kardeşim Elif ağlıyordu.

‘Üzülmeyiz’ deyince anlattı

- Ogün MGK toplantısı bitti, geç saatlerde babanız Başbakan Erbakan eve geldi. Neler oldu?

Geç saatlerde geldi, sorduk, her zamanki gibiydi, sadece, “İnşallah hayırlara vesile olacaktır. Bu sıkıntılardan geçilmesi gerekiyor. Cenneti kazanmak kolay değildir” dedi. Başka bir şey söylemek istemedi. Ben yanına oturdum ve ‘Baba ne olacak?’ diye sordum. Bu defa bizden söz istedi ve ekledi, “Bana, yarın gazetelerde yazılan şeylerden üzülmeyeceğinize söz verin” dedi. Biz söz verdikten sonra bazı şeyleri anlatabildi. Annem konuşamıyordu zaten, odasına çekilmişti. Ben yanında oturuyordum, endişelendiğimi hissedince, “Üzülme, geçici bunlar. Hayırlısı olacak inşaallah” dedi. Biz ‘ne olacak şimdi’ diyorduk ama o ‘Ne olacak’ endişesinde değildi. Belirli bir yorgunluğu vardı tabii. Ertesi gün olduğunda tıpkı diğer günlerdeki gibi o günkü gazetelere şöyle bir baktı. Geçti.

- Aradan 15 yıl geçti, askere, basına, küs veya kızgın mısınız?

Herkes vazifesini yapıyor diyorum. Asker de, bu şekilde gelmiş, onlar da kendilerine göre vazifesini yapıyor.Biz de vazifemizi, iyinin doğrunun hakkın hakim olması için yapacağız.

28 Şubat hayatımda geçirdiğim üç dört sıkıntılı günden biri oldu. İnşallah bitmiştir. Ben bittiğine inanıyorum.

BRİFİNGLERLE ANLATILANLAR

TSK, mücadele için vilayetleri ikiye bölmüştü

Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Çevik Bir ve Genelkurmay Adli Müşaviri Erdal Şenel’in öncülüğünde 28 Şubat’ın hemen ardından Haziran ayında Genelkurmay Karargahı Orbay Salonu’nda ‘irtica brifingleri’ düzenlenmiş, toplumun farklı kesimlerinin yanı sıra yüksek yargı mensupları da otobüslerle Karargah’a taşınmış ancak brifingin detayları yıllardır gizli kalmıştı. Star’ın ulaştığı belgeye göre, yüksek yargı mensuplarına yedi ana başlık altına ‘irtica faaliyetleri ‘ anlatıldı.

Türkiye İslam tehdidinde

İrticai unsurların hedefinin “Atatürk Milliyetçiliğine bağlı demokratik, laik ve sosyal hukuk düzenini yıkmak” olduğu belirtilirek başlayan brifingte, bu grupların Türkiye’de dört aşamalı bir planı hayata geçirmeye çalıştığı iddia ediliyor. Dört aşamalı stratejinin, Türkiye’de önce laikliği dinsizlik olarak algılayan politik ve silahlı bir taban oluşturulması ve bu tabanın demokratik yolla ele geçireceği iktidarı teokratik bir devlete dönüştürüp diğer islam ülkeleriyle bir bayrak altında toplanma şeklinde olduğu savunuluyor.

Halkla mücadele konsepti

Ülke genelinde 125 irticai vakıf, 44 irticai dernek ve cemiyet, 46 irticai örgüt, tarikat ve cematin bulunduğu söylenen brifingte, tarihi isyanlar ve son seçimler dikkate alınarak Türkiye’nin birinci ve ikinci derece öncelikle mücadele edilecek irtica riski bulunan şehirler haritası oluşturulduğu görülüyor. Brifingte, “İrticai kapsamda değerlendiren tarihi isyanlar incelendiğinde” ve “son genel ve yerel seçimle sonuçları ile il valisi ve belediye başkanlarının siyasi görüşleri dikkate alınarak 46 ilde irtica eğilimli şahısların aktif olarak görev yaptığı” ve bu iller birinci ve ikinci derecede öncelikli irticai mücadeleye alınacak iller olarak tek tek sıralanıyor. Bu illerde “1911 öğrenci yurdu, 312 pansiyon, 464 okul ve 4503 kurs ve dersane olmak üzere 8 bin 300 irticai birimin faliyet gösterdiği”ne dikkat çekiliyor. Brifingte, “Kamu kuruluşlarında hızlandırılan köktendinci kadrolaşmanın durdurulması ve tasfiye edilmesi için anayasal kurumlar ve mahalli yargı nezdinden bireysel ve toplu girişimlerin başlatılması uygun mütalaa edilmektedir” deniliyor.

Gazeteci Mehmet Ali Birand

İç savaştan ülkeyi Erbakan kurtardı

- Asker neden müdahale etmek istedi?

Askerler de Türkiye’nin değiştiğini okuyamadı, Erbakan Türkiye’nin değiştiğini okudu ama anlayamadı. MGK kurulundan çıkıyor, ‘askerle aramızda sorun yok’ diyor.. Kavga etmek istemiyor. Bir dik dursa değişecek her şey..

- Dik dursa ne değişirdi?

Dik dursa asker çok şaşırırdı ve inanmazdı ve üstüne yürürdü. Darbe yaşanır diye endişelendi Erbakan. Asker iyi blöf aptı, diğer partiler de kandı. Demirel ‘darbeyi önledim’ diyor ama tamamen askerin yanında durdu.

- Erbakan yalnız kaldı yani?

Evet Erbakan yalnız kaldı. O dönemin siyasetçisi de medyası da iş çevreleri de sorumludur. İş çevreleri Anadolu kaplanları geliyordu, ondan memnun değildi. 28 Şubatçılar da şunu anlamadı; toplum değişiyor. 1994 seçimleri RP patlıyor, kapatıyorsun FP geliyor, yahu değişiyor toplum, asker de, klasik laik çevreler de bu değişimi görmediler.

28 Şubat askerin yenilgisiyle bitti

- Ya medyanın tutumu?

Medyanın yatacak yeri yok. Basın asker ne derse doğrudur anlayışıyla büyüdü. 2002-2012 arası Türkiye’nin kabuğunun çatır çatır çatladığı, balans ayarı yapan askerin kendi bindiği dalı kesmesidir. Balans ayarı yapacağım derken frenlerini patlattı. 28 Şubat askerin yenilgisiyle sonuçlandı: Son final zaten AK Parti’nin zaferi, millet kimi devirdi, askerin getirdiği koalisyonları.. Bahçeli’yi, Yılmaz’ı, Çiller’i attı götürdü.

- ’Son Darbe 28 Şubat’ belgeselini çekerken sizi şaşırtan neler oldu?

Beni en çok şaşırtan doğrusu, bütün bunlar gözümüzün önünde olurken, bizim medya olarak inanmamız. Aczmendi, Müslüm Gündüz.. ‘Nedir bunlar’ diye sorgulamadık. Gözümüzü kapattık inandık. Mesala o Aczmendi olayı o kadar bir senaryo ki, Gazi olayları hakeza..

- O dönemde en büyük korkunuz neydi?

En büyük korkum ülkede bir kargaşa çıkacak endişesiydi. Kargaşanın çıkmaması da Erbakan’ın sayesinde oldu. İsteseydi o günlerde Türkiye’yi kargaşaya sokabilirdi. Bir işaretle Ankara’ya doğru bir milyonu akıtırdı. Kitle de hazırdı, dindar olmayanlar dahi baskılara tepki için yürürdü. Haksızlığa karşı bunu yaparlardı.Ama Erbakan tarihi bir kararla buna engel oldu. O günler hayatımın en zor dönemiydi.

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor