Son Dakika :
kültür. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kültür. etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Eski İstanbul Kahvehaneleri

Gönderen: Unknown on 1 Mart 2012 Perşembe | 08:17



Cem Sökmen, Eski İstanbul Kahvehaneleri kitabında Aydınların iletişim ortamı olarak kahvehaleri değerlendtiriyor ve kahvehana kültürünün Osmanlı’dan günümüze kadar gelen macerasını anlatıyor.

Sözlü kültürün hâkim olduğu, yazma eserlerin nadir bulunduğu devirlerdeki kahvehaneleri aktaran Cem Sökmen, tekke ve camilerden taşan Mesnevi, Yunus Emre Divanı, Taberi gibi edebiyat, tarih ve din konulu kitapların oralarda da okunduğuna dikkat çekiyor...

İstanbul'un eski kahveleri deyince akla genelde Küllük, İkbal, Meserret ve Marmara kıraathaneleri geliyor. Cem Sökmen'in yüksek lisans tezi olarak hazırladığı "Eski İstanbul Kahvehaneleri" (Ötüken Yayınları) kitabı ise Beyoğlu, Şehzadebaşı, Beyazıt, Babıali arasında hizmet veren ama zamanla unutulan pek çok kahvehaneden bahsediyor.

Eskiden İstanbul'daki kahvehaneler, aydınların en önemli buluşma mekânlarından biriydi. O dönemlerde yazmak, konuşmak o kadar kolay olmadığı için dolup taşan edebiyatçılar, düşünürler ve ilim adamları bu kahvehanelerde bir araya gelip fikirlerini paylaşırdı. Gençler de payına düşeni alırdı bu ortamlardan. Çoğu Beyoğlu, Beyazıt, Şehzadebaşı ve Babıali arasında yer alan kıraathaneler günümüzde yok. Bu kahvehanelerden akla ilk gelenler genelde Küllük, İkbal, Meserret ve Marmara kıraathaneleri olur. Cem Sökmen'in yüksek lisans tezi olarak hazırladığı Eski İstanbul Kahvehaneleri adlı kitap ise unutulan pek çok kahvehaneden bahsediyor. Adliye, İhsan, Fevziye, Darüttalim, Halk, Eftalikus, Elit kıraathaneleri, Hacı Reşit ve Yavrunun Çayhanesi gibi. Kafe formuna bürünen günümüz kahvehaneleri ise eskiler gibi değil. Sökmen, "Görüntülü ve sesli kitle iletişim araçlarının yaygınlaştığı, şehirlerin kentlere dönüştüğü bir sanayi çağında kahveler yok oldu." diyor.


Osmanlı kahvelerinin kültür merkezlerinden farksız olduğunu hissettiren yazar, sözlü kültürün yerini yazılı kültüre bırakmasıyla kahvehanelerin bu işlevini yitirdiğini gösteriyor.... Sökmen, eserinde Gölpınarlı’nın mahalle kahvesiyle ilgili sözleri mahallenin mikro bir devlet gibi teşkilatlandığını gözler önüne seriyor; “Bir çeşit içtimai toplantı yeriydi orası. Hasta yoksulun iyaline, kimsesiz kadının haline orada çare bulunurdu. Doktor yollanırdı, ilaç alınırdı.” Farklı kültürlere ve statülere mensup insanlar kahvede bir potada erimiş ve Türk mahallesinin nabzı buralarda tutulur olmuştur. Aydınların postu serdikleri mekânlar1940’lı yıllar. Akşehir’den İstanbul’a üniversite tahsili için gelen genç adam Beyazıt Camii’nin köşesindeki Küllük Kahvesi’ne postu sermiştir. Bazı geceler iskemleleri birleştirir, tavlaları yastık yapar ve orada yatar. Akşama doğru da Rıfkı Melul Meriç, Ali Nihat Tarlan, Halil Yınanç ve Selim Nüzhet’le aynı masada oturacaktır. Bu genç adam Tarık Buğra’dan başkası değildi. Henüz 20’li yaşlardaki Tarık Buğra’nın alanında otorite kabul edilen bu dört isimle birlikte oturması Küllük Kahvesi’nin nasıl bir eğim öğretim mekânı olduğunu yeterince açıklıyor. Aynı zamanda günümüzde hasretini çektiğimiz usta ile çırağa aynı çatı altında soluk aldıran müstesna bir misal. Sökmen, okurlarına Turgut Cansever’in “Beyazıt Camii’nin gül bahçelerinden türemiştir” dediği bu kahveyi gezdirirken kâh buradaki ukala orta yaşlıları eleştiren Refik Halit’i, kâh hummalı tartışmalardan sonra Küllük adını verecekleri dergiyi konuşan şu masadaki gençleri gösteriyor. 40 yılı aşkın bir süre boyunca bu kahvenin kültüre meraklı birçok insan için bir akademi olduğu anlaşılıyor. Reşat Nuri’den, Necip Fazıl’a, Ataç’tan Sabri Esad’a kadar birçok münevver Küllük’ten geçip gitmişler, bir demlikten yudumladıkları çaya hürmeten o mekânı edebiyatın ve düşüncenin kaynayıp çağıldadığı bir mektep haline getirmişlerdi. Erol Güngör’ün genç bir asistanken uğradığı Marmara Kıraathanesi; Haşim ve Yahya Kemal’in derin sohbete dalarak yanındakileri unuttukları, Tanpınar’ın hocası Yahya Kemal’le birlikte gazetelerden geç vakit dönen arkadaşlarından İnönü ve Sakarya muharebelerinin son havadislerini dinledikleri İkbal kahvesi; İstanbul yağmurundan ince pardesüsü ile tiril tiril kaçan Orhan Veli’nin sığındığı Meserret Kıraathanesi; Fuat Köprülü, Ali Fuat Başgil, Ali Nihat Tarlan’ın bulunduğu köşede onlara ney üfleyen Neyzen Tevfik’in hüzünlü sesinin yankılandığı Şehzadebaşı’ndaki Yavrunun Çayhanesi; Ali Nihat Hoca’nın derin sohbetiyle büyülenmiş Tarık Buğra’nın “bütün kürsülerden daha çok şey bahşetti” dediği kültür havasıyla dolu Darüttalim Kıraathanesi… Bütün bu mekânlar, edebî ve fikrî hayatımızın nefes alıp verdiği, tecrübelerin yüzden yüze, gönülden gönüle aktarıldığı muhitler olmuşlardı. Yeniden şifahi iletişim

Günümüzde bu aynel yakin olma hali, aynaların çepeçevre bizi kuşattığı bir çağda ne yazık ki oldukça güçleşti. Teknoloji kendisiyle sohbet edilecek, hem bilgisi hem de inikâs yoluyla hali keşfedilecek ustayı elimizden almış gözüküyor.

Kitabı okuduktan sonra kahvehaneleri, "İstanbul’un hatırlama bahçeleri" olarak tanımlayan Mostar Dergisi yazarı Said Yavuz, kitapla ilgili olarak Sosyoloji hocası Dr. Mahmut Karaman'a sormadan edemediğini söylüyor: “Acaba o kahvehaneye bir bedel istemeden gelebilecek, kuşaklar arasında böylesi bir irtibatın mutlaka sağlanmasına inanan kaç aydın bulacağız?”

Hoca umutlu. Yani orada gençlerle hiç kurgulanmamış, önceden planı yapılmamış buluşmalar gerçekleştirecek ve bunu yaparken de az da olsa egosundan, kürsüsünden, kulesinden aşağı inecek kaç kişi?

Tıpkı Salah Birsel’in felsefe tahsili yapan genç bir öğrenci olarak Sait Faik’te gördüğü hal gibi. Yani orada İstiklal Caddesi’ndeki Eftalikus kahvesinde “büyük bir yazar olduğu halde bir kestane kebapçısı, boyacı, emekli memur, bir çöpçü gibi görünmeye boş veren” Sait Faik gibi olmalarını bekleyebilir miyiz onlardan? O kadar olmasa da meraklı bir genç adamla aynı kâseden aldıkları şekeri muhabbet çayında eritebilirler mi?

EN ÜNLÜ KAHVELER


Sarafim: Gazete ve dergilerin bulunduğu ilk kıraathane

Sarafim Kıraathanesi'nin tarihi 1857 yılına uzanıyor. Beyazıt'ın Okçularbaşı Caddesi'nde kurulduğu için ilk zamanlar bu isimle anılmış. Sonra Uzunkahve denmiş. En son Ermeni sahibi Sarafim Efendi'nin adıyla akıllarda kalmış. Kıraathane ismiyle anılan ilk mekan olan Sarafim'in en önemli özelliği dönemin gazete ve dergilerini bulundurması ve arşivlemesi. Kıraathanenin yerinden bugün yol geçiyor. Tam olarak Mustafa Reşit Paşa Türbesi'nin karşısına düşüyor bu yol.

Bilim adamları ve sporcuların mekânıydı

Acemin Kahvesi: Acemin Kahvesi, Beyazıt'tan Laleli'ye doğru inen cadde üzerindeymiş. Ragıp Paşa Kütüphanesi'nin tam karşısındaki kıraathanenin yerinde bir butik var. Küllük kapanınca, oranın müdavimleri Acemin'de buluşmaya başlamış. Naci Şensoy, Emin Ali Çavlı ve İsmail Dümbüllü gibi bilim adamı ve sanatçılar da uğrarmış.

'Çayında lezzet-i edebiye vardı'

Hacı Reşit Çayhanesi: 1880'lerden 1910'lara kadar Şehzadebaşı'nda hizmet verdiği bilinen Hacı Reşit Çayhanesi ile ilgili Cenap Şahabettin şöyle yazmış: "... havasında bir lezzet-i edebiye vardı... Çay füruş Hacı Reşid'i tanımamak, Muallim Naci'yi bilmemek veya Ahmed Mithad Efendi ile görüşmemiş olmak gibi bir nakise, bir mahrumiyetti." Duvarlarında Arapça ve Farsça beyitler bulunan çayhanenin sahibinin şairlik iddiası dönemin edebiyatçılarını bu kahveye çekmiş. Çayhanenin yeri bugün bilinmiyor.

Konferanslara, fasıllara ve aydınlara ev sahipliği yapmış

Fevziye Kıraathanesi: Şehzadebaşı Caddesi'nin Fevziye Caddesi ile kesiştiği köşede yer alan bir kıraathane. Ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmiyor. Fakat en parlak yıllarını 1885-1900 arasında yaşamış. Bugün o köşede bir otel var. Fevziye Kıraathanesi, tiyatro gösterilerine, konferanslara, musiki fasıllarına ve devrin aydınlarına ev sahipliği yapmış.

Zengin mirasyedi, şöhretsiz şair, gazeteci, eski pehlivanlar takılırdı

Darüttalim Kıraathanesi: Ahmet Hamdi Tanpınar Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında bu kıraathaneyi şöyle anlatmış: "Kahvehaneye her cins ve meşrepten insan geliyordu. Zengin mirasyedi, müflis ve tutunmuş tüccar, şöhretsiz şair, gazeteci, ressam, yüksek memur, satranç ve dama ustaları, eski pehlivanlar, bir-iki Darülfünun hocası, bir yığın talebe, aktörler, musikişinaslar, hülasa her meslekten adam..." İstanbul'un ilk apartmanlarından biri olarak bilinen Letafet Apartmanı'nın alt katında açılan kıraathanenin yerinde bugün İstanbul Üniversitesi Zooloji Bölümü var. Letafet Apartmanı 1964'te yıkılmış.

Eftalikus, en çok Sait Faik'in yurdudur

Eftalikus Kahvesi: Taksim Meydanı'ndan İstiklal Caddesi'ne girerken köşedeki Burger King'i bilirsiniz. 1970'li yıllarda burada Eftalikus adı verilen bir kahvehane varmış. Salah Birsel, "Bir gözlem kulesidir Eftalikus. Pek çok insan da buraya bunun için gelir. Ama Abidin Dino, Arif Kaptan, Sait Faik, Hüsamettin Bozok, Arif Dino, Asaf Halet Çelebi, İlhan Berk kendileri için gelirler. Eftalikus yine de en çok Sait Faik'in yurdudur." diye anlatıyor mekânı. Faik'in kahvehanenin ismiyle yazılmış bir öyküsü var. Eftalikus sadece yazarların değil aktörlerin ve aktör adaylarının buluşma yeri. Çünkü karşısında Taksim sineması varmış. Senaryo yazarı Bülent Oran burada az çalışmamış.

1940 kuşağı edebiyatçıları Elit'te yetişmiş

Elit Kıraathanesi: 1936 yılında açılan bu kıraathane Beyoğlu Asmalımescit Sokağı'nda Merkez Apartmanı'nın altındaymış. 1940 kuşağı olarak bilinen edebiyatçılara ev sahipliği yapmış, onların birbirleriyle tanışmalarına vesile olmuş. Aydınların iletişim ortamı olan kıraathanelerle ilgili en çok yazan isimlerden Oktay Akbal ve Attilâ İlhan, Elit'te tanışmışlar. Cemil Meriç de müdavimleri arasında. Şimdi yerinde bir restoran olan Elit, 1949 yılında kapanmış.

Muhabirlerin haber kaynağıydı

İhsan Kıraathanesi: Bâbıâli Yoku-şu'ndaki İhsan Kıraathanesi'nde muhabirler özel olmayan haberlerini değiş tokuş etmek için toplanırmış. Penceresinden bakınca neler neler görünürmüş. Valiyi görmeye gelenler, politikacılar, yabancı donanmaların komutanları, ecnebi sefirler... Hemen yanında defterdarlık, Türk Ocağı, belediye. Havadis borsası gibi bir mekân. Kıraathanenin bulunduğu bina, 1950'li yıllarda yıkılmış ve şimdi yerinde kağıtçıların bulunduğu bir iş hanı var.

Olay Haberler

olayhaberler.com

Diğer Haberler

Spor

Copyright © 2012. Fiber Haber - All Rights Reserved. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Copyright © 2012. Fiber Haber - Tüm Hakları Saklıdır
Powered by Blogger | Sitemap | Ping | Olay Haber | Spor