
“… Uzun yolun daha yarısı bile aşılmadı / Bir düşün içinde yaşadığımız karanlığı… / Bilirsin özgür değildir gereksinilen kimse / Gönlüm her şeyden önce seni ister / Biz de diyebilirim, ben yerine” diyen Bertolt Brecht’in “Sezuan’ın İyi İnsanı”, İstanbul Devlet Tiyatroları’nda!
memisbetul@gmail.com
“Hazırlan, hadi gidiyoruz genç!” diye nidalandı, teras kapısında dikilen elâ… Fonda, Elif Çağlar’ın “M-u-s-i-c” albümünden “Jamaica” şarkısı yankılanırken bir ara Küba’nın güneyini şenlendiren adaya doğru hararet yaptığını düşünmedim de değil! Şarkının dolayısıyla Elif’in ilaç niyetine vokali gaza getirdi de yola düşüyoruz, sandım. 2011’de keşif edilen -nasıl diyorlardı-, Küba merkez bize dar gelmişti!() “Şimdilik Avrupa Yakası sonra da Anadolu Yakası’nı dikizleyeceğiz, panik yok!” dedi. Ben Avrupa Yakası hatunuyum, birileri Anadolu Yakası’na geçelim dediğinde, hafif bir anksiyete nöbetine girmiyor da değilim. Benim için neredeyse şehirler arası yolculuk, bazılarına göre bu yaka, bana göreyse karşı yaka… Neyse ‘vakitlice gider geliriz’ diyerek, sürdük ayakları Yeditepeli şehrin vapuruna. Seviyorum bu seronomiyi; Bir tarafta İstanbul şahaneliği, diğer tarafta deniz üstü sevdiklerim. Nedir bugünün mevzusu ve bu ne koşturması diyenlere de; benim gibi kitapların arasında oksijen alabilenlerdenseniz, yanaşın yavaştan yamacımıza en iyisi mi siz! ‘Kitaplar arası kahve molası’ yahut ‘modern zamanlar kıraathanesi’ minvalinde, uzun soluklu kitap, dergi, günlük mecmua karıştırıp, bir taraftan da çay-kahve ile beyin loblarınızı havalandırmak isterseniz… Son birkaç yıldır İstanbul’da popülerliği artan kitap kafelere dalalım istedik. Bizim bu dalışımızdan çıkışımız zaman alabilir, ona istinaden ben adresleri vereyim, siz de hazırlanın azardan azardan.
Alkım / Kadıköy Tel: (216 449 10 60)
Bast Cafe Kitap / Kadıköy Tel: (216 450 26 40) Adını eski Mısır’da gururlu ve gizemli kişilikleri nedeniyle tanrılık katına çıkarılan kedilerden almış.
Kabalcı / Beşiktaş Tel: (212 327 33 22) 1980 sonrası açılan ilk kitabevi burası.
Ada / Beyoğlu Tel: (212 251 66 82) İstiklâl Caddesi’ndeki eski bir tiyatro salonunun yerine açılmış.
Kitaplı Kahve / Beyoğlu Tel: (212 293 66 38)
Kitaplı Kahve / Üsküdar Tel: (216 474 40 34) Size verilen özel kurşun kalemlerle kitapların kenarlarına veya satır altlarına notlar düşebiliyorsunuz.
Mefisto / Beyoğlu Tel: (212 249 06 87)
Haymatlos / Moda Tel: (216 345 41 09) Bu arada ‘haymatlos’un anlamının ‘vatansız, yersiz, yurtsuz’ olduğunu biliyor muydunuz?
Remzi / Nişantaşı Tel: (212 234 54 75) 1927’de Remzi Bengi tarafından kurulan kitabevinin bu şubesi diğerlerinden farklı konseptte hizmet veriyor.
Karafırın / Hasanpaşa Tel: (216 414 96 50) Çikolata ve kahve kokuları eşliğinde, kitap okumanın gerçekten de tadını çıkaracaksınız.
DEVLET TİYATROLARI’NIN “SEZUAN’IN İYİ İNSANI”
Bana, “Rosa Luxemburg’um” diyen elâ ile elimde de “Sevgiliye Mektuplar”, Beylerbeyi’nde paklarız bünyeye düşen kırıntıları deyip, uzaklaşıyoruz bu girizgâhtan… Belki bi vakitler siz de ilişirsiniz, 5 Mart 1870 - 15 Ocak 1919 tarihleri arasında, bu evreni şereflendiren Rosa Luxemburg hissiyatına…Yolumuz uzun ama akşamında, “iyi insan”ı aramaya – bulmaya gidiyoruz İstanbul Devlet Tiyatroları’na…
Haftanın bu son gününde kadrajınıza kotarmak istediğim eser; Kapitalist sömürü düzeninde iyi kötü, ezen ezilen çelişkilerini sorgulayan ve epik tiyatro anlayışının en iyi eserlerinden biri olarak takdim edilen Bertolt Brecht’in başyapıtlarından “Sezuan’ın İyi İnsanı”. ‘Hem iyi insan olup, hem de insanca yaşamak olanaklı mıdır?’ bu sorunun cevabını arıyoruz! 10 Şubat 1898 - 14 Ağustos 1956 tarihleri arasında yaşayan Brecht, memleketim topraklarında her zaman ilgiyle takip edilen bir yazar oldu. Bunun yanında son dönemde Brecht’in birçok eseri de dilimize kazandırıldı, ki bu da bizler için çok kıymetli. Tiyatro tarihinin en önemli isimlerinden biri olmasının yanında düşünce yapısı ve bunu savunuş biçimiyle üstat, benim gibi birçok tiyatro tutkunu için ilâhtır. Her tiyatroseverin kafasında bir Brecht fotoğrafı vardır. (Ki benim, geçmişten kalma -ilk tiyatro heyecanımın adamı- Brecht’le aramda özel bir bağ var diyelim.) Ne diyordu, 20. yüzyılın bu en etkili şairi, oyun yazarı ve tiyatro yönetmeni Brecht, Turgay Fişekçi çevirisindeki “19. No’lu Sone”sinde; “… Uzun yolun daha yarısı bile aşılmadı / Bir düşün içinde yaşadığımız karanlığı… / Bilirsin özgür değildir gereksinilen kimse / Gönlüm her şeyden önce seni ister / Biz de diyebilirim, ben yerine.”
BEN BERTOLT BRECHT…
Bu minvalde anlaşıldığı üzere, yazı pek de objektif olamayacaktır, artık şapkadan tavşan çıkmadığına inanan, pek kıymetli okur; Akşamımdan bir Brecht rüzgârı geçti diyelim ve müsadenizle bu rüzgâra sizi de katalım. İstanbul Devlet Tiyatroları, bu sezon Adalet Cimcoz ve Teo’nun dilimize çevirdiği, Yücel Erten’in yönettiği ve aynı zamanda Şafak Eruyar’la dramaturgluğunu paylaştığı “Sezuan’ın İyi İnsanı” adlı oyunu sahneliyor. Yönetmen yardımcılığını Burak Şentürk ve Aylin Gürsoy’un üstlendiği oyunun, dekor, kostüm ve ışık tasarımları Ethem Özbora, Nalan Alaylı ve Yakup Çartık’a, müzik Paul Dessau’ya, müzik direktörlüğü ise Çiğdem Erken’e ait. Dikkat çeken oyunculuklarda ise Zeynep Ekin Öner, Reha Özcan, İlkay Akdağlı, Zeynep Erkekli, Zühtü Erkan, Uğur Hakan Güneri, Ahenk Demir, Seval Gökçe, Hanife Şahin, Cengiz Baykal, Mehlika Balkan, Hakan Şahin, Aylin Gürsoy ve Yıldırım Gücük yer alıyor.
Çin’in Sezuan eyaletinde geçen ve üç tanrının iyi bir insan aramak üzere dünyaya inmesiyle başlayan “Sezuan’ın İyi İnsanı” (Der Gute Mensch Von Sezuan), Bertolt Brecht’in 27’nci denemesi. “Ben Bertolt Brecht, kara ormanlardan geliyorum / Anamın karnındaydım daha / Kentlere taşıdığında beni / Ölünceye dek kalacak bende ormanların soğuğu…” diyen Brecht, bu oyunu Hitler’in Almanya’da iktidara gelmesinden sonra gittiği sürgünde, İkinci Dünya Savaşı öncesinde yazmış. 1938’de Danimarka’da yazmaya başladığı bu oyunu, 1940’ta İsveç’te bitirmiş. İlk kez 1943’te Zürih’te, 1946’da Viyana’da oynandıktan sonra, Almanya’da ancak 1952’de Frankfurt Tiyatrosu’nda sahnelenebilmiş.
İYİLİK NEYE YARAR?
“Dünyada iyi insan kalmamış dedilerArarsan bulursun bir tane en azındanÜst kattakiler bizi görevlendirdiYolda düştük bulmaya iyi bir insanAma yoksulluk insanı kemirmiş bitirmiş.Zayıf İnsan! İyi niyetli ama zayıf!” nidalarıyla dünyada kendilerine yatacak yer arayan, bu her biri engelli (biri kör, biri sağır, biri kötürüm) üç tanrı, seks işçisi Shen Te ile tanışır. (İki rolde / iyi ve kötü insan performansıyla Zeynep Ekin Öner’i kutluyorum. Oyunculuğunun yanında mimikleriyle de döktürüyor.) Tanrılara evini açar. Bu iyiliği karşılığında ise tanrılar kimseye söylememesini tembihleyerek ona bir miktar para verirler. Shen Te, bu parayla kendisine bir tütüncü dükkânı açar. Artık istediği temiz hayatı sürdürüp, herkese yardım ederek ‘iyi insan’ olacaktır (?) ama işler düşündüğü gitmez. Dükkâna müşteri yerine bir sürü akla zarar insan musallat olur. Yapmaya çalıştığı tüm iyilikler, ona zarar vermeye başlamıştır ve sömürüldüğünün farkındadır. Bir taraftan yoksulluğa, bir taraftan da bu gidişata direnerek iyi insan kalabilmek zordur. Ayakta kalabilmesi için de tek çıkar yol vardır o da ondan daha kötü ve katı olan Shui Ta kişiliğine-kılığına girmektir. Brecht, her zaman olduğu gibi, bu oyununda da yabancılaştırma söylemini es geçmeden, Shen Te (iyi insan) ve Shui Ta (kötü insan) algısıyla, kapitalizme ve burjuvaziye ibretlik minvalde göndermeler yapıyor. Masalsı bir öykü paralelinde aktarılan oyun, cevabı vermekten öte sadece yanıt arıyor. “İdeal olan kralların diliyle halk için yazmaktır” diyen Marksist oyun yazarı Brehct, bu sorunun yanıtını biz seyircilere bırakıyor.
“İyilik neye yarar? / Öldürülürse iyiler çarçabuk / Ya da iyilik görenler? / Özgürlük neye yarar? / Yaşarsa bir arada / Özgürlerle tutsaklar?/ Akılsız olmak madem ekmek sağlar herkese / Akıl neye yarar?/ İyi insan olacağınıza / Öyle bir yere götürün ki dünyayı / İyilik beklenmesin!...”
KİM ÖDEDİ MASRAFINI?
Bugüne kadar amatör, üniversite toplulukları yahut profesyonel tiyatroların sahnelerinden selam eden oyunun, ülkemiz tiyatrosunda ne yazık ki geçmişi pek de parlak değil. Eser, 1957’de Adalet Cimcoz’un çevirisiyle yayımlanır yayımlanmaz yasaklanmış ve 1958’de Şehir Tiyatroları’nda sahneleneceği lanse edildiği halde, olamamış. 1963’te yeniden Şehir Tiyatroları’nın repertuarına alınan oyun, Beklan Algan’ın rejisiyle sahnelenmiş ve ülkemizde bir profesyonel tiyatro tarafından oynanan ilk Brecht oyunu olmuş. Ama bazı mecmuaların yayınları neticesinde, tiyatroya saldırılar düzenlenmiş ve oyun yasaklanmış. Son olarak 1976’da ve Vasıf Öngören’in rejisiyle Birlik Sahnesi tarafından, o sahnelenişinden 30 yıl sonra da 2005-2006 sezonunda, Özdemir Nutku’nun çevirisi, Ali Taygun’un yorumuyla Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda izleyicisinin karşısına çıkmış. Bu tarihten sonra da hiçbir profesyonel tiyatro tarafından sahnelenememesini not düşelim. O vakit, şimdinin ve elimizdeki “iyi insanın” kadir kıymetini bilelim. Haybin ‘iyi insan’ modeline doğru, son sözü Brecht’e bırakalım, hafta sonuna gaz olur mahlasında, şimdilik ben kaçtım!
“Kim kurdu yedi kapılı Tebe'yi? / Kitaplarda kralların adı yazılı / Krallar mı çekti kayaları? / Va bir çok kez yıkılan Babil / Kim kurdu bunca kez yeniden? / Hangi evlerinde / Altın ışıyan limanın otururdu yapı işçileri? / Nereye gittiler Çin Seddi’nin bittiği akşam duvarcılar? / Büyük Roma dolu zafer tanklarıyla / Kim dikti onları? / Kime karşı zafer kazandı Sezarlar? /… Genç İskender Hindistan'ı fethetti / Bir başına mı? / Sezar Galler’i yendi / Bir aşçısı da mı yoktu yanında? / İspanyol Kralı Filip ağladı / Donanması batınca / Başka ağlayan olmadı mı? / İkinci Frederik Yedi Yıl Savaşları’nı kazandı / Kim kazandı ondan başka? / Her sayfa bir zafer / Kim pişirdi zafer şölenini? / Her on yılda bir büyük adam / Kim ödedi masrafını bunca haber / Bunca soru.”
(Haberturk)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.